Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1589 E. 2022/1847 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1589
KARAR NO: 2022/1847
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 29/01/2019
NUMARASI: 2015/24 E. – 2019/15 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.)|Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında 17/06/2013 tarihinde yayıncı-yazar sözleşmesi başlığı altında bir sözleşme akdedildiğini, davalının bu sözleşme ile müvekkiline ait “…” adlı kitabın basımını, dağıtımını kitabevi bünyesinde çıkartmayı taahhüt ettiği dergilerle, katılmayı taahhüt ettiği fuarlarla tanıtımını ve sair yollarla genel olarak tanıtımını, kitap haline getirilecek olan eserin editöryel çalışmalarını, grafik tasarım çalışmalarını, depolamasını ve ayrıca müvekkiline vereceği şifre ile internet sitesinde “satış takip” özelliğini kullanmasına olanak sağlamayı üstlendiğini, müvekkilinin davalının üstlendiği bu edimlere karşılık 4.000,00 TL. ödeme yaptığını, davalının sözleşmede yazan edimlerden büyük kısmını ya hiç yerine getirmediğini ya da ayıplı olarak yerine getirdiğinden bahisle, 4.000,00 TL maddi alacağın 17/06/2013 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte, 1.500,00 TL mahrum kalınan kitap satış geliri ile 7.500,00 TL manevi tazminatın ise dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili beyan dilekçesinde özetle; Müvekkilinin iş bu davada cevap süresi içerisinde davaya cevap veremediğini, yapılan 26/03/2015 tarihli ilk duruşmasına bizzat katılarak sözleşmeyi kabul ettiğini, sözleşme yükümlülüklerini Ankara Fuarı dışında yerine getirdiğini, 500 adet kitabı davacıya gönderdiğini, 1000 adet kitabı sözleşmeye uygun olarak bastığını beyan ederek davanın reddini talep etmiş olduğunu, müvekkilinin her ne kadar cevap dilekçesi sunmamış olsa da Ön İnceleme aşamasında davaya bizzat gelerek savunmasını yaptığını ve davacı iddialarını reddettiğini, aynı gün kendisine delillerini bildirmesi için 2 haftalık kesin süre verilmiş olsa da; kendisinin vekaletname verdiği avukatın dosyaya vekalet ibraz etmemesi ve delilleri sunmaması üzere iş bu süreyi kaçırdığını, vekilin fiili sebebi ile mağdur olan müvekkilinin savunmanın genişletilmesi yasağının istisnası olan ıslah yoluyla savunmalarını ve savunmaya dayalı delillerini ıslah yoluyla iş bu dilekçede belirtecekleri ve sunacakları deliller ışığında genişletmekle, 6100 sayılı HMK ‘nun 176 ve devamı maddelerine uygun olarak ıslah ettiklerini, HMK’nun 178. maddesi gereği mahkemenin takdir etmesi halinde takdir edilen teminatı 1 hafta içinde yatıracaklarını, davacı taraflar arasındaki mevcut yazar-yayımcı sözleşmesi gereği iki taksitle toplamda 4.000,00 TL ödeme karşılığında müvekkilinin basması gerekli olan 1000 adet kitabın 1000 baskısının yapıldığının kuşkulu olduğunu ve kitapların dağıtımının yapılmadığını iddia ettiğini, öncelikle yazarın “…” isimli kitabın müvekkili tarafından sözleşmeye uygun olarak 1000 adet basıldığını ve dosyada mevcut olan bandrol talep formundan anlaşılacağı üzere Kültür Bakanlığından 1000 adet işbu kitap için ücret ödenerek bandrol alındığını, müvekkilinin yayınevinin “Kişisel destekli yayınevi olduğunu, kitap yazan ancak henüz tanınmamış, kitabını bastırmak isteyen yazarlara hizmet vermekte olup, “Kişisel Destekli Yayıncılık “gereği sözleşme yaptığı yazarların kitaplarını sözleşmede belirtilen taahhütlere uygun olarak bastığını, taraflar arasında mevcut sözleşmenin ” Dağıtım ve Satış” başlığını taşıyan 7. maddesine göre müvekkilinin basımını yaptığı kitabın çalıştığı kitap evlerinden tedarik ve satış talebi gelirse o firmalara dağıtımını yapacak olduğunu, bu hususun sözleşmenin 7.3 maddesi ile sabit olduğunu, nitekim bu maddeye uygun olarak kendisine gelen talepleri karşıladığını, davacının dava dilekçesinde kötü niyetli olduğunun ortada olduğunu, zira kitabın 1000 adet basılmadığını düşünen davacının zaten 500 adet kitabı, basımı sonrası kendisinin aldığını, müvekkilinde kalan 500 adet kitaptan belgelerden ve gelen …’nun cevabından anlaşılacağı üzere 120 adetin talep üzerine kitapçılara gönderildiğini ve satıldığını, geri kalan kitapların müvekkilinin deposunda mevcutlu olduğunu, davacının dava dilekçesinde zikrettiği, “kitabın 1000 adet basıldığı şüphelidir, dağıtım yükümlülüğü yerine getirilmemiştir, verilen siparişler çok geç ulaştırıldı ya da hiç ulaştırılmadı ” iddialarını ispatlamakla yükümlü iken, bu yönde somut hiç bir delil sunmamış olup, diğer tüm iddialarının soyut, gerçek durumla bağdaşmaz ve afaki olduğunu, belirterek, davanın 15/10/2015 tarihinde sundukları “cevap dilekçesi ve delilleri ıslah” dilekçelerindeki beyan ve deliller göz önüne alınarak reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın kısmen kabulüne, 4.000,00 TL sözleşme bedelinin 2.000,00 TL’si için 18.06.2013, 2.000,00 TL’si için 16.08.2013 ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizleri ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacının fazlaya ilişkin 1.500,00 TL maddi tazminat talebi ile 4.500,00 TL manevi tazminat taleplerinin reddine,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasında mevcut sözleşmenin “7. Dağıtım ve Satış” başlığını taşıyan maddesine göre müvekkilinin basımını yaptığı kitabın, çalıştığı kitapevlerinden tedarik ve satış talebi gelirse o firmalara dağıtımını yapacağını, bu hususun sözleşmenin 7.3 maddesi ile sabit olduğunu, nitekim bu maddeye uygun olarak kendisine gelen talepleri karşıladığını, 15/10/2015 tarihli dilekçede belirtilen kitapevlerine dağıtımı sağlayarak kitap satışı yapıldığını, davacının iddialarının aksine; müvekkilinin kitabı sözleşmeye uygun olarak 1000 adet bastığını, basılan kitaptan 120 adedinin satıldığını, İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararında kitabın “yeterli tanıtımının yapılmadığına” ilişkin tespit ve kararın tamamen hatalı olduğunu, Müvekkilinin kitabın tanıtımı konusunda sözleşmeye aykırı olacak hiçbir davranışı ya da ihmali bulunmadığını, Davacı iddialarının aksine bir davranışla dava konusu kitabını kendi facebook hesabında yayınlandığını, iş bu kitapla kazandığı ödüllerden vs. bahsederek kitabından duyduğu memnuniyetin sosyal ağlarda dile getirildiğini ve bu hususta görseller paylaşıldığını, yazarın kendi facebook hesabından herkese açık paylaştığı, kitabının reklamı, aldığı ödüller ve bu durumdan duyduğu memnuniyete ilişin ekran görüntülerinin müvekkili tarafından temin edildiğini ve dosyaya ibraz edildiğini, bu durumda davacı yazarın manevi yönden elem ve ızdırap duyduğuna dair iddialarının İlk Derece Mahkemesince dikkate alınmasını kabul etmediklerini, Davacının sözleşmenin 8. maddesindeki dergi yayıncılığı maddesinin ihlal edildiği iddiasında olduğunu, Sözleşmenin 8. maddesinde özetle; ikinci … yayınları dergilerde yazmak isteyen tüm yazarlarına “edebiyat ve aşk yada kitap kulübü adlı dergilerin en az birinde yazma imkanı vermek zorunda olduğunu taahhüt ettiğini, madde içeriğinden de anlaşılacağı üzere eğer yazar bu dergilerde yazı yazmak için talepte bulunursa kendisine bu imkan verileceğini, ancak davacının bu yönde yazılı hiç bir talebi olmadığını, davacı aksini ispat edememesine rağmen İlk Derece Mahkemesinin bu iddiayı kararına gerekçe olarak eklediğini, İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararında yazılı olanın aksine müvekkilinin sözleşme tarihi olan 2013 ekim ayı itibariyle katıldığı İstanbul, Kocaeli, İzmir ve diğer tüm fuarlara ilişkin katılım belgelerini ibraz ettiğini, iş bu fuar katılım belgelerinden görüleceği üzere müvekkilinin fuarlara katıldığını ve bu taahhüdünü yerine getirdiğini, sözleşmenin mahiyetine uygun katılım sağlandığını, yoksa sözleşme gereği her düzenlenen fuara katılım şartı olmadığını, davacıya sözleşme bedeline uygun hizmet verildiğini, davacının müvekkili firmadan sözleşme gereği karşılıklı yüklenilen sorumluluklar yönünden piyasa koşullarını referans almaksızın orantısız bir hizmet beklediğini, İlk Derece Mahkemesi yazarın kitap satışları ile ilgili olarak kendisine bilgi verilmediği yönündeki iddialarını gerekçeli kararına eklemişse de yazarın şifre talep eden maili üzerine kendisine; kullanıcı adı: … şifre:… olan kullanıcı şifresinin temin edilerek verildiğini, yazarın bu şifre sayesinde kitabının hangi tarihte kaç adet sattığını, hangi dağıtım firmasından kaç adet sipariş edildiğini kolayca görebildiğini, Davacının sözleşmeyi tek taraflı feshi için dayandığı iddiaların asılsız olup, somut deliller ve sözleşme hükümleri karşısında haksız ve kötü niyetli olduğunu, sözleşmenin 17. maddesine göre yazarın sözleşmenin iptali yönündeki kararını ikinci … yayınlarına en az 30 gün önceden bildirmesi gerektiğini, sözleşmenin iptali ile ikinci … yayınları; editöryel çalışma, reaksiyon vb için yaptığı çalışmalarının karşılığı olan bedelin düşülüp, bu bedelin yayınevi tarafından belirlenmesi gerektiği ve sözleşmenin o şeklide iptal edilebileceğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan yazar-yayıncı sözleşmesinden kaynaklı edimlerin davalı tarafça yerine getirilmediği iddiasıyla açılan telif ücreti ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Davalının süresinde davaya cevap vermeyerek, HMK’nun 128.maddesi uyarınca, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılması gerektiği, HMK’nun 176/1. maddesinde ise taraflardan her birinin yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği düzenlenmiş olup, davalı tarafından süresinde cevap ve delil dilekçesi sunulmadığından ve bu usulü işlemler hiç yapılmadığından, söz konusu işlemlerin ıslaha konu edilemeyeceği anlaşılmakla, bu kapsamda sunulan delillere itibar edilmemesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Yapılan yargılamaya ve toplanan delillere göre; FSEK kapsamında eser olduğunda tereddüt bulunmayan ve davacıya ait edebi eser niteliğindeki “…” isimli kitabın basımı için tarafların sözleşme imzaladıkları, kitabın sözleşmede kararlaştırılan süre içerisinde basıldığı, ancak davalının sözleşme gereğince katılmayı üstlendiği Ankara Kitap Fuarına mücbir sebep olmaksızın katılmayarak, sözleşmede belirlenen bu edimini yerine getirmediği, yazarın yazı yazmasına imkan tanımayı üstlendiği iki adet derginin basımını ve dağıtımını yaptığının davalı yanca ispatlanamadığı, bu sebeple davacının sözleşmeyi feshetmekte haklı olduğu, sözleşmenin 8.7 maddesine göre “… Yayınları, dergi için belirtilen maddelere ilk günden itibaren uyulmadığı takdirde yazara, sözleşmeden aldığı tüm miktarı geri ödemekle yükümlüdür”, maddesi gereğince davacının yayınevine “…” adlı kitabın basımı için ödemiş olduğu toplam 4.000,00 TL’yi geri isteyebileceği, davalının davacının yazarı olduğu eseri toplam 1000 adet basım ve yayınının, tanıtımının üstlenilmesine rağmen, yeterli tanıtım yapılmaması sebebiyle toplam 120 adet satılarak, satışlarının düşük kalması, davalının sözleşme ile üstlendiği bilgi verme, satışları takip etme yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispatlayamaması sebebiyle davacının manevi yönden elem ve ızdırap duyacağı kanaatiyle, olayın özelliklerine, tarafların sosyal ve mali durumlarına göre, elem ve ızdırabın bir ölçüde giderilebilmesi yönünden manevi tazminat talebinin 3.000,00 TL üzerinden kısmının kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 29/01/2019 tarih ve 2015/24 E., 2019/15 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 478,17 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 120,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 358,17 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 29/12/2022