Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1583 E. 2023/1053 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1583
KARAR NO: 2023/1053
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/05/2019
NUMARASI: 2014/950 E. – 2019/743 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davalının, müvekkili … aleyhine İstanbul … icra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile 5.000,00 TL senet bedeli için icra takibi başlattığını, bu davaya dayanarak taşınmaz kaydına haciz konulduğunu, taşınmaz satışının ikmali için dosyanın İstanbul … icra Müdürlüğüne gönderildiğini ve burada … Esas sayılı dosyası işlem gördüğünü, müvekkilinin davalıya bir borcunun olmadığını, davalının müvekkilinin yakınlarından …’e faizle para verdiğini, paranın kalan getirisini tehdit ve baskı ile almasını öncelemek için kefil niteliğinde davalıya senet verildiğini, takip konusu yapılan senet bedelinin, davalının …’ta bulunan … hesabına, bankamatik vasıtası ile 17.10.2010, 08.03.2011 ve 15.04.2011 tarihlerinde, kalanın ise elden haricen ödendiğini, davalının ayrıca müvekkilinden 03.12.2012 tarihinde elden 1.000,00 TL tahsil ettiğini, senet bedelinin tamamen ödenmesine rağmen davalının kötü niyetli olarak takibe devam ettiğini, taraflar arasında akdi, hukuki ve ticari bir ilişkinin oladığını, fazladan ödenen 1.000,00 TL’nin istirdadı için bu davanın açıldığını ifade ederek, Sayın Mahkemenden davalarının kabulünü, müvekkilinin borçlu bulunmadığının tespitine, fazla ödenen 1.000,00 TL’nin geri verilmesine, mağduriyete sebep vermemek için taşınmazı teminat kabul edilerek, icraen satışının tedbiren dava sonuna kadar geri bırakılmasına, %40’tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hüküm olmasına, yargılama giderleri ve vekillik ücretlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ile dava ettiği görüldü. Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacının müvekkiline borcu nedeniyle davaya konu senedi verdiğini, senedin vadesinde ödenmemesi üzerine davacı aleyhine İstanbul … icra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden takip yapıldığını, davacının 15.04.2011 tarihinde ödediğini iddia ettiği 215 TL’nin kimin tarafından müvekkilinin hesabına yatırıldığının bilinmediğini, ödemenin takibe konu senet bedeli için yapılmadığının açık olduğunu, davacı adına 03.12.2012 tarihinde yapılan 996-TL ödeme ile ilgili olarak takip dosyasına beyanda bulunulduğunu ifade ederek, Sayın Mahkemeden, haksız ve kötü niyetli olarak açılan davanın reddine, takibe konu alacak tutarının %20’den aşağı olmamak üzere davacı aleyhine inkar tazminatına hükmedilmesine ve davacıdan tahsiline, yargılama, harç ve giderler ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ile cevap verdiği görüldü. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “dava konusu bonoya istinaden yapıldığı ileri sürülen ödemelerin, bononun tanzim tarihinden önce yapıldığı, bononun tanzim tarihinden sonra 1.211-TL. ödeme yapıldığı, davacının 08.11.2015 tarihli dilekçesi ile 1.000-TL olan istirdat talebini, 996-TL olarak ıslah ettiğini beyan ettiği, tanzim tarihinden önce yapılan ödemelerin dava konusu bonoya istinaden yapıldığının ispatlanamadığı, 996-TL olarak istirdatı talep edilen ödemenin, senede ilişkin yapıldığı anlaşılmakla davanın reddine, davacının kötüniyeti ispat edilemediğinden, mahkememizce verilen ihtiyati tedbir kararı süresi içerisinde dosyasından alınmadığından, davalının, kötü niyet tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dava konusu kambiyo senedinin, müvekkilinin o dönemdeki ortağı olan …’ün davalı …’dan elden aldığı faizli paranın tehdit ve baskı yoluyla geri alınmasını önlemek amacıyla, …’ü kurtarmak için davacı … tarafından keşide edildiğini, senedin vade ve düzenleme tarihlerinin gerçeğe aykırı olarak ve müvekkilinin rızası hilafına doldurulduğunu, düzenleme ve vade tarihlerinin tamamen davalının keyfiyetiyle doldurulduğunu, borcun asıl sebebinin …’ün davalıdan haricen ve elden almış olduğu faizli para olduğunu, müvekkilinin davalı tarafla her hangi bir alışverişi ya da cari hesap ilişkisinin de olmadığını, bu borcun davalı …’nın … şube numaralı … hesap numaralı banka hesabına; 18/10/2010 tarihinde 3900 TL olacak şekilde … tarafından, 28/12/2010 tarihinde 445 TL olacak şekilde … tarafından, 15/02/2011 tarihinde 215 TL olacak şekilde … tarafından, … Bankası … şube numaralı … hesap numaralı banka hesabına; 03/12/2012 tarihinde 996 TL olacak şekilde yatırıldığını, ilk ödeme olan 3900 TL’lik kısmın … tarafından ödendiğini, dava konusu senedin tanzim ve vade tarihlerinin müvekkili hilafına farklı tarihlerde doldurulması nedeniyle, davalının kötü niyetli olarak hareketi sonucu 3. Kişi …’ün ödediği 3900 TL ödemenin iş bu bonoyla ilişiğinin kesildiğini, …’ün vefat etmesi nedeniyle dinlenilemediğini, dava konusu bonodaki tanzim ve vade tarihlerinin gerçeğe aykırı olarak doldurulması nedeniyle 2015 yılında verdiğimiz ıslah dilekçesi sunduklarını ancak Mahkemenin dikkate almadığını, ıslah dilekçesindeki hususlar dikkate alınarak istinaf taleplerinin davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; dava konusu takibin itiraza uğramadan kesinleştiğini, toplam 4.345 TL ödemenin bononun düzenlenme tarihinden önce yapıldığını, davacı yanın davasının reddi hukuka uygun iken davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin hukuka ve olaya uygun olmadığını, davacı yan aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini ve davacı borçlu aleyhine borç tutarının %20’sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; İİK’nun 72 maddesi kapsamında, kambiyo senedine dayalı olarak başlatılan takipten ötürü ödeme yapıldığı iddiasıyla davalıya borçlu olunmadığının tespiti ve fazla ödenen bedelin istirdatı istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davaya konu senedin keşidecisinin davacı … olduğu, davalı …’ya verildiği, düzenleme tarihinin 12.11.2010 olduğu, vade tarihinin 12.01.2011 tarihi olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasına ve öğretide baskın olan görüşe göre; imzaya itiraz dışındaki diğer bütün itirazlara borca itiraz denir. Anılan itiraz, ödeme, borçlunun borcu olmadığı, takip konusu senedin karşılıksız olduğu (veya kaldığı), hatır senedi olduğu, teminat senedi olduğu, anlaşmaya aykırı doldurulduğu, kambiyo senedinde tahrifat yapıldığı, borçlunun senedin düzenlendiği tarihte temyiz kudretine sahip olmadığı, mirası reddetmiş olduğu veya mirasın hükmen reddedilmiş olduğu gibi sebeplere dayanır (Bkz. Baki Kuru, İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, Ankara, İkinci Baskı, 2013, s. 778, 883; Yargıtay 12. HD’nin 22/11/2022 tarihli ve 2022/5299 E., 2022/12102 K. sayılı kararı). Senedin boş olarak imzalanıp sonradan doldurulduğu iddiasının borca itiraz niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Davacı taraf, takip konusu senedin ödenecek bir arkadaş borcuna karşılık teminat olarak düzenlendiğini, alacaklı tarafından sonradan vade ve düzenleme tarihlerinin doldurulduğunu beyan etmiş ise de, TTK’nun 680 (1) maddesinde “Tedavüle çıkarılırken tamamen doldurulmamış bulunan bir poliçe, aradaki anlaşmalara aykırı bir şekilde doldurulursa, bu anlaşmalara uyulmadığı iddiası, hamile karşı ileri sürülemez; meğerki, hamil poliçeyi kötüniyetle iktisap etmiş veya iktisap sırasında kendisine ağır bir kusur isnadı mümkün bulunmuş olsun. ” hükmü düzenlenmiş olup, itiraz eden borçlu tarafından aksine bilgi ve belge sunulmamıştır. O halde boş bono düzenlenmesi olanaklı olup, bunun sözleşmelere aykırı doldurulduğunu borçlu yan ispatla mükelleftir. Ayrıca, dayanak senedin teminat amaçlı verildiği beyan edilmiş ise de, senet üzerinde bu yönde her hangi bir ibare olmadığı gibi, davacı tarafça teminat amaçlı verildiğine dair herhangi bir belgenin de sunulmadığı, resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ibraz edilmediği, takibe konu senette ki imzaya yönelik bir itirazın da söz konusu olmadığı, davacı vekilince senedin vade tarihi olmaksızın verildiği, ancak davalı alacaklı tarafından bu kısmın sonradan doldurulduğunun ispatına yönelik herhangi bir delil sunulmadığı, düzenleme tarihinin 12.11.2010 olduğu gözetildiğinde, … tarafından yapılan ödemenin 18/10/2010 tarihinde olduğu ve önceden yapılan ödemenin senede istinaden yapıldığının kanıtlanamadığı, diğer ödemelerin ise havale niteliğinde olduğu ve senede yönelik yapılan ödeme olduğunun yine kanıtlanamadığı, ayrıca Yargıtay 12. HD’nin 2020/2852 Esas ve 2020/10303 Karar ve 2016/16921 Esas ve 2017/9473 Karar sayılı kararları gereği anlaşmaya aykırı doldurma iddialarının İİK’nin 169/a-1 maddesindeki belgelerle ispatının gerekmesi karşısında bono tanzim ve vade tarihlerinin sonradan bonoya yazıldığına yönelik bilirkişi incelemesi yaptırılamayacağı, Mahkemece, hukuki nitelendirmenin, davada ki ileri sürülüş ve dosya kapsamına uygun olarak belirlendiği, taraflarca ileri sürülen delillerin toplanarak usulüne uygun olarak değerlendirildiği, delillerin değerlendirilmesinin dosya kapsamına uygun bulunduğu, taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmaların tartışılarak gerekçeli kararın oluşturulduğu, ihtilafa uygulanması gereken yasal mevzuatın doğru olarak tespit edildiği, mahkemenin karar gerekçesiyle hüküm fıkrasının birbiriyle uyumlu olduğu ve mahkeme hükmünün yasal unsurları taşıdığı, istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan incelemede; ilk derece mahkemesi kararının ûsul ve esasa uygun bulunduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/05/2019 tarih ve 2014/950 E., 2019/743 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 05/10/2023