Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1580 E. 2022/1856 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1580 Esas
KARAR NO: 2022/1856
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/04/2019
NUMARASI: 2017/1092 E. – 2019/469 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin müvekkili hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başladığını, takibe konu 05/05/2015, 05/06/2015, 05/07/2015, 05/08/2015, 05/09/2015 tarihli 5 adet her biri 5.630,00 TL bedelli senetler üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, icra takibinin haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek müvekkilinin davalı şirkete borcu olmadığının tespitine, davalının %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Görev ve zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacının imzaya itirazının tamamen haksız mesnetsiz olduğunu, senetlerdeki imzanın bizzat borçlu davacı tarafından imzalanıp müvekkiline verildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “grafolog bilirkişi adli tıp uzmanınca verilen raporda “senetlerin altında …-… ismine atfen atılı imzaların … ürünü olmadığı” yönüdeki görüş esas alınarak, davalının senetlerden dolayı borçlu olmadığının tespitine karar ancak davalı tarafın kötüniyeti ispatlanamadığından tazminat talebinin reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı alacaklının, dava konusu icra takip dayanağı senetlerde imzanın müvekkiline ait olup olmadığını bilememesi gibi bir durum söz konusu olmadığından tüm şartları oluşmasına rağmen kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesini hatalı olduğunu, zira davalının kötü niyetli olduğunun bilirkişi raporu ile ispatlandığını, Yerel Mahkeme tarafından kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş olması gerekçesi ile davalı lehine vekalet ücretine hükmedildiğini, aynı zamanda yargılama giderlerinden kesinti yapıldığını, kötüniyet tazminatına ilişkin talep davanın esasına ilişkin olmadığından ve feri bir talep olduğundan red veya kabul oranına göre karşı vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinin açık olması sorunu ile Mahkemece verilen kararın hatalı olduğunu beyan ederek hükmün bu yönlerden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İmzaya itirazın, borçlunun takip konusu yapılan kambiyo senedindeki imzayı inkâr etmesi hali olduğunu, borçlunun imza itirazını ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 gün içerisinde, açıkça, dilekçe ile icra mahkemesine yapması gerektiğini, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte imzaya itirazda yetkili mahkeme icra mahkemeleri olduğunu, davacının icra dosyasının bulunduğu icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine itirazda bulunulması gerekirken Asliye Ticaret Mahkemelerinde itirazda bulunulmasının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca taraflar arasındaki ilişkinin de ticari nitelikte olmadığını, bu sorunla davanın görevsiz mahkemede görüldüğünü, Kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte imza itirazının İİK 168. maddesi gereğince ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 gün içinde icra mahkemesine vereceği bir dilekçe ile yapılacağını, bu sorunla dava konusu olayda ödeme emrinin davacı tarafa 17/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen davacı tarafça huzurdaki davanın 04/12/2017 tarihinde açıldığını, süresi içerisinde dava açılmayarak takibin kesinleştiğini, davacının itirazının yerinde olmadığını, İmza incelemesinin uzman bir bilirkişi heyeti tarafından yapılması, gerekli ve yeterli laboratuvar ortamında incelemenin gerçekleştirilmesi, yeterli ve ayrıntılı bir şekilde imza incelemesi sonucunun tespit ve değerlendirilmesi gerektiğini, ancak iş bu istinaf dilekçesine konu hükme esas alınan bilirkişi raporu bir heyet raporu olmadığı gibi yeterli bir laboratuvar ortamında gerekli tüm ekipman ve cihazlar ile yeterli inceleme yapılmaksızın yüzeysel bir inceleme ile değerlendirme ve sonuç içerdiğini, imza incelemesine esas alınan belgelerin 2-3 yıl gibi uzun süreler içeren örnekler olduğunu, bu sorunla bilirkişi raporunun eksik ve yetersiz olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, kambiyo senedinden kaynaklanan ve icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibine konu edilen 05/05/2015, 05/06/2015, 05/07/2015, 05/08/2015, 05/09/2015 tarihli 5 adet her biri 5.630,00 TL bedelli senetler üzerindeki imzaların kendisine ait olmadığını iddia etmiş, Mahkemece; bilirkişi raporuna itibar edilerek, imzaların davacıya ait olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, bu karar yukarıda belirtilen sorunlarla taraflarca istinaf edilmiştir. Davalı vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde; Her ne kadar davalının icra mahkemesinde imzaya itiraz davası açması gerektiği ileri sürülmüş ise de; İİK’nun 168. maddesi gereğince ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 gün içinde icra mahkemesine vereceği bir dilekçe ile imzaya itirazda bulunabilen borçlunun aynı zamanda, gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukukî ilişki sorunuyla icra takibine maruz kalmış olması sorunuyla gerçekte borçlu bulunmadığının ispatı için menfi tespit davası açabileceği, diğer yandan kambiyo senedi TTK’da düzenlenen hususlardan olup kambiyo senedine dayalı menfi tespit davasının bir ticari dava olarak Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülebileceği anlaşılmakla, davalının görev itirazının her iki yönden de yerinde olmadığı, bu kabule göre beş günlük zaman aşımı iddiasının da yerinde olmadığı, kaldı ki beş günlük sürenin İİK’nun 168.maddesinde İcra Mahkemesine şikayet süresi olarak yer aldığı, eldeki dava açısından bir zaman aşımı süresi olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Davalı taraf, bilirkişi raporunun yeterli teknik inceleme ve değerlendirmeyi içermediğini, raporun uzman bilirkişi heyeti tarafından düzenlenmediğini, mukayeseye esas belge tarihlerinin dava konusu belge tarihlerinden uzak olduğunu iddia etmiş ise de; kambiyo senedindeki imzanın davacı borçluya ait olduğu yönündeki ispat yükü, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düşmektedir. (HGK’nun 24.06.2020 tarih, 2017/19-829 Esas, 2020/471 Karar) Bu kapsamda Mahkemece, davacının davaya konu senetlerin düzenleme tarihine yakın önceki ve sonraki tarihli samimi imzalarını içeren resmi kurumlarca da onaylatılmış belge asıllarının getirtilerek senetler üzerinde imza incelemesi yaptırıldığı, mukayese belgelerini belge asıllarının oluşturduğu, incelemenin Yargıtay uygulamaları ile örtüştüğü, raporun bu haliyle bilimsel ve teknik açıdan denetime elverişli olduğu anlaşılmakla aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Davacı vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde; Davacı, davalının senetlerdeki imzanın aidiyetini bilmemesinin mümkün olmadığını, bu nedenle kötü niyetli olduğunu, Mahkemece kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, ayrıca tazminatın feri nitelikte olması nedeniyle, reddedilmesi durumunda karşı taraf yararına vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilemeyeceğini iddia etmiştir. Dava ve takip konusu senetler incelendiğinde; Davacının keşideci, davalının ise lehdar olup davacı ve davalının temel ilişkinin tarafları olduğu, bu sebeple davalının senetlerdeki imzanın davacıya ait olmadığını bilmemesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla davalının icra takibi başlatmakta haksız ve kötü niyetli sayılması gerektiği, açıklanan sebeplerle Mahkemece kötü niyet tazminatının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Diğer yandan Mahkemece, kötü niyet tazminatının reddine karar verilmiş olması sebebiyle davalı yararına vekâlet ücretine hükmedilmiştir. Kötü niyet tazminatının asıl talebe bağlı feri nitelikte bir talep olması ve ayrı bir vekâlet ücretine hak kazandırmayacak olması ve nedeniyle bu karar yerinde görülmese de; hükmün yukarıdaki paragrafta belirtilen sebeplerle davacı yararına kaldırılması gerektiğinden ayrıca bu hususta yeniden hüküm kurulmasına gerek görülmemiştir.Açıklanan sebeplerle davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kabulü yönünde yeniden karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/04/2019 tarih, 2017/1092 E., 2019/469 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, Bu kapsamda; 3- Davanın KABULÜNE,4- Davacı tarafın Bakırköy .. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında takibe konu 05/05/2015, 05/06/2015, 05/07/2015, 05/08/2015, 05/09/2015 tarihli beş adet her biri 5.630,00 TL bedelli senetlerden dolayı davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine,5-Asıl alacağın % 20’si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 6- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;6/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.125,47 TL nispi karar harcından peşin alınan 531,37 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.594,10 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 6/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 531,37 peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, 700,00 TL bilirkişi ücreti, 174,85 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 1.442,22 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,6/c-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 6/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 7- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 7/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 7/b-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.125,47 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 525,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.600,07 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 7/c-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 62,10 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 183,40 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,7/d- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,7/e-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,8- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 29/12/2022