Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1579 E. 2022/1857 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1579
KARAR NO: 2022/1857
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2019
NUMARASI: 2017/1188 E. – 2019/811 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilimiz aleyhine davalı tarafından Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından ilamsız icra takibi başlatıldığını, müvekkil söz konusu icra takibinden e-devlet sisteminden ve yapılan tebligat ile haberdar olduğunu, müvekkilin alacaklı olduğunu iddia eden şirkete böyle bir borcu bulunmadığını, takibe konu yapılan çekteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, çek yaprağı boş iken müvekkilinin kasasından çalınmış ve doldurularak tedavüle sokulduğunu, söz konusu çekin alacaklı olduğunu iddia eden şirket tarafından bankaya dahi ibraz edilmediğini belirterek, müvekkilinin davalıya Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas-sayılı dosyası ile icra takibine konu edilen çek (asıl alacağı ve ferileri) sebebi ile borçlu olmadığının tespitine ve dosyanın müvekkil yönünden iptaline, %20 kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak müvekkilimize verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Türkiye’nin sayılı basın ve kağıt ithal ve ihraç şirketlerinden olduğunu, iş bu çeki de kağıt (bobin) satışı karşılığında … San. ve Tic. Ltd. Şti. yetkilisi … isimli kişiden aldığını, çeki müvekkilinden kağıt alan … şirketi yetkilisi …’ün borcun ödeneceğine ilişkin vaadi ve oyalaması sebebiyle süresi içinde bankaya ibraz edilerek arkasının yazdırılmadığını, bu sebeple kambiyo vasfını kaybettiğini, borç ödemeyince de müvekkilinin kendisine ciro edene karşı esas ilişkiye ve de keşideci davacıya karşı da TK m. 732 kapsamında sebepsiz iktisaba dayalı takipte bulunduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…Yaptırılan imza incelemesinde … bank Tümsan Şubesine ait keşidecisinin … olduğu , … lojistik’ e keşide edilen 5.11.2017 vade li 144.730 TL bedelindeki … nolu çek altındaki imzanın Bakırköy C.Başsavcılığının 2018/9966 sayılı soruşturma dosyasında incelenmesi sonucunda (Adli Tıp adli belge inceleme uzmanı tarafından)çek ön yüzdeki yazı ve rakamlar ile keşideci imzası, birinci ve ikinci ciranta imzalarınının …,… uygun ve … eli ürünü olmadığı ,üçüncü ciranta imzasının … ve dördüncü ciranta imzasının … eli ürünü olduğu belirlendiğinden ,başkaca imza incelemesi yönünde ara kararı verilmemiştir. Her ne kadar davalı taraf imzanın davacıya ait olmadığı ortaya çıkarsa davayı kabul ettiklerinden bahsetmiş ise de şarta bağlı kabul yapılamayacağından hukuki yararın da bulunduğu görülmekle dava kabul edilmiş ,ancak davalı hakkında bu hususta yargı giderlerinde indirime gidilmemiştir.Kötüniyet tazminat talebinde bulunulmuş ise de davalı tarafın kötüniyetinin ayrıca ve açıkça ispatı da yapılamadığından bu hususta talep reddedilmiş…” şeklinde gerekçeyle davanın kabulüne, kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece işin esasına girilmeden, yargılama yapmadan kabule göre karar verilmiş ise o taktirde yargılama giderine hükmedilemeyeceğini, Mahkemece her hangi bir yargılama işlemi yapılmadığını, işin esasına ilişkin bir karar verilmediğini, kabule göre bu karar verildiğini ancak yargılama giderlerinin hatalı olarak davalıya yükletildiğini, Davacı tarafça icra dosyasına itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, yargılama sırasında itirazın iptali davası açma süresi de dolarak artık takibin hukuki hiç bir kıymeti kalmadığını, davacının bu konuda da dava açmakta ve davaya devam etmekte hukuki yararı bulunmadığını, itiraz ile takibin durması mümkün iken kötü niyetli olarak eldeki davanın açıldığını,TTK 757, 758 ve 763. maddelerindeki düzenlemeler dikkate alındığında, davacının başvurduğu yolun en son yol olduğunu, genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine itirazla takip durduğu için borçlunun hakkındaki takip dururken menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığının alacaklının elinde bulunan belgeye göre tespit edileceğini, alacaklının elinde itirazın kesin kaldırılmasını sağlayan bir belge varsa borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı olduğunu, ancak alacaklının elinde itirazın kesin kaldırılmasını sağlayan bir belge yoksa borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmayacağını, Bahse konu olayın 27.07.2017 tarihinde olduğunu, davaya konu çekin ise 05.11.2017 tarihinde keşide edildiğini, arada 4 aya yakın bir süre bulunduğunu, bu kadar zamanda çek yapraklarının bir şekilde tedavülünün engellenmesi gerektiğini, ancak bunun yapılmadığını, buna ilişkin bir çaba da gösterilmediğini, basiretli tacir gibi davranılmadığını, Kaldı ki çek üzerindeki imzaların da birbirine benzemediğini, Dava sahteliğin tespiti davası olup, konuya ilişkin olarak suç duyurusunda bulunulduğunu, bu davanın sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiğini, Kötü niyetle dava açıldığından bahisle, HMK’nun 329.maddesi kapsamında vekil hakkında disiplin para cezası uygulanması gerektiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, icra takibinden sonra açılmış kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit davasıdır. Davacı çek üzerindeki imzayı inkâr etmiş, Mahkemece; Bakırköy C.Başsavcılığının 2018/9966 sayılı soruşturma dosyasına sunulan imza incelemesine yönelik bilirkişi raporu dikkate alınarak çek üzerindeki imzanın davacıya ait olmadığı kanaatiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Davalı yanın istinaf başvuru sebebi yaptığı İİK’nun 68.maddesinde belirlenen özel dava şartının, dar ve sınırlı yargılama yetkisine sahip İcra Mahkemelerinde görülen ve itirazın kesin kaldırılması davasında aranan hususlardan olduğu, eldeki dava kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit davası olup, davacı imzada sahtecilik iddiasında bulunduğuna göre, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, başkaca hukuki yolları kullanarak uyuşmazlığı çözmekle yükümlü tutulamayacağı kanaatine varılmakla, aksi yöndeki istinaf başvuru sebepleri yerinde görülmemiştir. Dava konusu çek, 05.11.2017 tarih 144.730 TL bedelli çektir. Davacı bu çeke keşideci, davalı ise son ciranta ve hamil konumundadır. Çekin süresinde ibraz edilmediği ve davalı yanca ilamsız icra takibine konu edildiği görülmektedir. Bakırköy C.Başsavcılığının 2018/9966 sayılı soruşturma dosyasına sunulan imza incelemesine yönelik denetime elverişli bilirkişi raporu dikkate alındığında, çek üzerindeki imzanın davacıya ait olmadığı kanaatine varıldığı, bu kabule göre Mahkemece davanın kabulüne, davalı aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, dolayısıyla soruşturma sonucunun beklenilmesinde bir hukuki yarar da bulunmadığı, aksi yöndeki istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Diğer yandan HMK’nun 309/4.maddesi uyarınca şarta bağlı kabul yapılamayacağından, davalı tarafından ” imzanın davacıya ait olmadığının ortaya çıkması halinde davayı kabul ettiğine” yönelik beyanın geçerli bir beyan olarak kabul edilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/07/2019 tarih ve 2017/1188 E., 2019/811 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 9.886,50 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 2.516,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.370,10 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 29/12/202