Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1578 E. 2022/1858 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1578
KARAR NO: 2022/1858
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 02/05/2019
NUMARASI: 2018/484 E. – 2019/166 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında 17/05/2013 tarihinde Marka ve İşletme Lisans Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme ile “…” markasını ve … Kuaför Salonları İşletim Sisteminin lisans hakkının sadece sözleşmede belirtilen kuaför salonuna verildiğini, davalının sözleşmeden doğan hakkını … Mah. … Cad. No: … Beşiktaş İstanbul adresindeki kuaför salonunda kullandığını, “…” markası altında işlettiğini, Kasım 2014 tarihinden itibaren kuaför salonunda bulunan “…” markası ve tabelaları indirdiğini, söz konusu kuaför salonunda başkaca bir isim altında faaliyete devam ettiğinin tespit edildiğini, davalıya ihtarname ile sözleşme ihlallerinin 7 gün içerisinde giderilmesini, aksi takdirde sözleşmenin fesih edilerek bugüne kadar ödenmemiş faturaların ödenmesinin ihtar edildiği belirtilerek, davalının sözleşme ile üstlendiği 100.000,00 TL cezai şart ile 7.222,78 TL ödenmemiş borç bakiyesinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı ile davacı arasındaki sözleşmenin davacı tarafından Ekim 2014 ayında müvekkilinin işyerine gelerek sözlü olarak fesih edildiğini, bu tarihten sonra davacıya ait tabela ve logoların indirildiğini, davacının sözleşmeyi feshetmesi sebebiyle davacın cezai şart talep etme hakkının olmadığını, sözleşmenin davacı tarafından tek taraflı olarak hazırlanmış ve müzakere imkanı tanınmayan nitelikte olduğunu, davacı lehine, davalı aleyhine hükümler içerdiğini, 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren Borçlar Kanunu’na göre genel işlem koşulu olduğunu, Türk Ticaret Kanunu anlamında olmayıp cezai şart miktarının fahiş olduğunu ve müvekkilinin ekonomik yönden mahvına sebep olacağını, cezai şartın iptali veya tutarının indirilmesini, müvekkilinin tacir olmaması sebebiyle davacının avans faiz işletilmesi talebinin yerinde olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “davacının taraflar arasındaki Marka ve İşletme Lisans Sözleşmesini haklı sebeple feshettiği, davacı ticari kayıtlarının usûlüne uygun davalı yanın ticari kayıtları ise boş olmakla, davacının alacak iddiasının yerinde olduğu, talep edilen cezai şart miktarının davalının ekonomik mahvına sebep olabilecek olması sebebiyle takdiren 25.000 TL cezai şartın davalıdan tahsili gerektiği yönündeki gerekçelerle davanın kısmen kabulüne,” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Sözleşmenin 2014 yılının Ekim ayında taraflarca sözlü olarak feshedildiğine ve davacıya ait tabela ve logoların bu suretle işyerinden indirildiğine ilişkin iddiaların Mahkemece dikkate alınmadığını, sözleşmeyi feshedenin davacı olduğunu, bu sebeple cezai şart talep edemeyeceğini, Taraflar arasındaki Marka ve İşletme Lisans Sözleşmesinin, davacı şirket tarafından tek taraflı olarak hazırlandığını, sözleşmedeki maddelerin müvekkili ile müzakere edilmediğini, sözleşmenin birçok maddesinde tamamen davacı lehine ve müvekkili aleyhine, taraflar arasındaki menfaat dengesinin davacı lehine bozulduğu düzenlemeler olduğunu, sözleşmenin lisans veren davacı tarafa %100 koruma sağlarken, lisans alan müvekkil açısından katlanılması oldukça güç şartlar doğuran bir metinden ibaret olduğunu, sözleşmenin genel işlem koşulu niteliğinde olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, marka ve işletme lisans sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart ve alacak talebine ilişkindir.Uyuşmazlık; taraflar arasında imzalanan “Marka ve İşletme Lisans Sözleşmesi”nin davacı yanca haklı sebeple feshedilip feshedilmediği, bu sebeple davacının alacağı ve cezai şarta hak kazanıp kazanmadığı hususlarında toplanmaktadır.İstinaf yoluna başvuran davalı, sözleşmenin davacı tarafından sözlü olarak feshedildiğini ve bu sebeple taleplerinin dayanaksız olduğunu iddia etmiş ise de; iddiasının ispata yarar dosyaya yansıyan bir delil bulunmadığı görülmüş olup, taraflar arasında 17/05/2013 Tarihli “Marka ve İşletme Lisans Sözleşmesi”nin imzalandığı, davalının sözleşmeye konu “…” markasını ve tabelalarını indirerek kuaför salonunu başka isim altında çalıştırmaya başlaması üzerine, davacının sözleşme hükümlerine uygun olarak usulünce davalıya ihtarname gönderdiği ve aykırılıkların giderilmesini talep ettiği, belirlenen süre içerisinde aykırılıkların giderilmemesi üzerinde sözleşmenin fesih olunduğu, sözleşmenin haklı sebeple feshi üzerine, sözleşmede kararlaştırılan cezai şart şart alacağının davacı yararına doğduğu, sözleşme hükümleri dikkate alındığında, sözleşmenin lisans veren davacıya da bir kısım yükümlülükler getirmek suretiyle menfaat dengesinin sağlandığı, bu sebeple genel işlem şartlarına ilişkin TBK’nun 20.maddesinde belirtilen şartların somut olayda gerçekleşmediği, Mahkemece alacağa ve hakkaniyet gereği 25.000 TL cezai şarta hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 02/05/2019 tarih ve 2018/484 E., 2019/166 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.201,13 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 556,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.645,13 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 29/12/2022