Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1575 E. 2023/785 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1575
KARAR NO: 2023/785
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/09/2018
NUMARASI: 2015/1144 E. – 2018/970 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/07/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; Müvekkili şirkete ait … Bankası, Ümraniye / İstanbul Şubesine ait … numaralı çekin boş olarak 18/06/2015 tarihinde şirkette gerçekleşen hırsızlık olayı sonucunda kasadan çalındığını, takip dayanağı çek altındaki keşideci imzasının sahte olması ve boş çekin doldurulması ve sahte resmi belge ile kambiyo alacağının oluşturulmuş olması gözönünde bulundurularak imza ve borç’tan sorumlu olmayacaklarından borçlu bulunmadıklarının tespiti ve davacı/takip borçlusu ile davalı takip alacaklısı arasında menfi hukuki ilişkinin tespiti, başlatılan icra takibinin iptali, İİK mad. 72 kapsamında … bank A.Ş’nin iyiniyetli 3. şahıs kapsamında olduğundan bahsedilebilmesinin mümkün olamayacağından ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına, mümkün olmaz ise icra kasasındaki paranın alacaklıya ödenmesinin durdurulmasına, çalıntı olan çekin arkasına 02.10.2015 tarihinde şerh edildiği “”çekin keşideci imzasının uyuşmadığından işlem yapılmadığına” ilişkin şerh bulunduğu halde 23.10.2015 tarihinde takip başlatılması, takip borçlusunun 30.10.2015 tarihinde 18.06.2015 tarihli polis tutanağını yazı ekinde icra dairesine sunmuş olmasına rağmen takibin devam ediyor olması ve takip borçlusunun menkul ve gayrimenkul malları ile 3. şahıslardaki hak ve alacaklarının haczine ilişkin taleplerin yapılabilir durumda olması ve bunun takip alacaklısını zarara uğratacağı sabit olduğundan takip tutarının %100’ü miktarında (% 20’sinden aşağı olmamak üzere) kötüniyet tazminatına mahkûm edilmesi, 6100 sayılı kanunun 330,332 vd maddeleri kapsamında yargılama giderleri ile avukatlık ücretlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; Müvekkili Banka ile dava dışı … İht İhr AŞ arasında kredi ilişkisi kurulmuş olup bu kredi ilişkisinden doğan borca mahsup edilmek üzere müvekkili bankaya ciro ve temlik edilen keşidecisi davacı şirket olan 02.10.2015 keşide tarihli 27.500-TL bedelli süresinde muhataba ibraz edilmiş keşidecinin imzası uyuşmadığından hiçbir işlem yapılmadığı şerhi düşüldüğünü, aynı zamanda hesap bakiyesinin sıfır olduğuna dair şerhin arkasına yazıldığını, bunun üzerine davaya konu çek ile ilgili olarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla Kambiyo Senetlerine özgü Haciz Yoluyla icra takibine geçildiğini, davacı vekili tarafından takip konusu çekteki imzaya itiraz ettiğini, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Tüm dosya kapsamındaki deliller ile yargılama sırasında grafolog bilirkişiden alınan raporlar sonucunda; davaya konu İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasında takibe dayanak … Bankası Ümraniye Şubesine ait … seri nolu 02/10/2015 keşide tarihli 27.500 TL bedelli çekteki keşideci … GIDA SAN. TİC. LTD. ŞT. ADINA atılan imzanın davacı şirket yetkilileri … ve …’ın eli ürünü olmadığı ve bu çekten kaynaklı davacının davalıya borçlu olmadıkları kanaatine varılarak davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dosyasına sunulu bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, uzman bilirkişilerden oluşturulacak bir kuruldan rapor alınmadığını, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/1048 E. 2016/13844 K. sayılı kararında ispat yükünün alacaklıda olduğunu bu bağlamda alacaklının talebi halinde yeniden uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan rapor alınması gerektiğini açıkça hüküm altına aldığını, gerek bilirkişi raporu gerekse de bilirkişi ek raporlarına yapılan itirazlarda kuruldan rapor alınmasının yerel mahkemeden talep edildiğini, yerel mahkemece eksik inceleme neticesinde tesis edilen hükmün kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, imza inkarına dayalı olarak İİK’nın 72. maddesi gereğince açılan menfi tespit istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı taraf, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur Menfi tespit davalarında kural olarak ispat külfeti, alacaklı olduğunu iddia eden davalı taraftadır. Davalı taraf takipte kambiyo senedine dayandığında, kambiyo senetlerinin hukuki niteliği itibariyle temelindeki hukuki ilişkiden ayrık olarak mücerret borç ikrarını içerdiğinden, alacaklı taraf iddiasını senetle kanıtlamış olduğundan, borçlu olmadığını kanıtlamak davacı tarafa geçer. HMK 201. maddesindeki senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirası’ndan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz hükmü uyarınca davacı tarafın, davalıya borçlu olmadığını yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. Mahkemece alınan Adli Tıp Grafoloji Uzmanı bilirkişi tarafından ibraz edilen 21/07/2017 teslim ve 11/07/2018 teslim tarihli raporlarda; imza incelemesine esas belgelerdeki imzalar ile incelemeye ve davaya konu bonodaki imzaların tersim tarzı, işleklik, eğim, doğrultu, ritm, yapılar arası bağlantılar, başlangıç ve bitiş özellikleri gibi grafolojik ve grafometrik tanı unsurları açısından senetteki imzanın davacı şirket yetkililerinin eli ürünü olmadığının tespit edildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar davalı taraf incelemenin basit olarak yapıldığını iddiasında ise de, raporda bütün inceleme tekniklerinin ayrıntılı açıklandığı, sadece büyüteç incelemesi ile yetinilmediği, diğer inceleme tekniklerinin kullanıldığı anlaşılmıştır. Yargıtay kararlarına göre, sahtecilik iddiasının mutlak defi olarak herkese karşı sürülebileceği, burada ispat yükünün çekteki imzanın davacıya ait olduğunu iddia eden tarafa ait olacağı, somut olayda mahkemece alınan raporda incelemesi yapılan mukayese belge ve imza örneklerinin senet keşide tarihine yakın tarihlere ait oldukları, bu sebeple bilirkişi raporlarının teknik yeterliliğe haiz ve dosya kapsamına uygun oldukları, senet asıllarının dosyada bulunduğu, incelemeye konu mukayese belgelerinin çoğunun asıl evrak olduğu anlaşılmıştır. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca Adli Tıp Kurumu imza incelemesi yönünden son merci olmadığından, mahkemece Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması zorunlu değildir. Adli Tıp Grafoloji Uzmanı tarafından verilen raporda şüpheye yer vermeyecek şekilde imzanın davacıya ait olmadığı belirtildiği gibi, bilirkişinin uzmanlık alanı imza incelemesi yapması için yeterli olduğundan, dosya kapsamı da raporu desteklediğinden, HMK 30. maddesindeki usul ekonomisi ilkesi uyarınca mahkemenin davayı en az masrafla ve en kısa sürede sonuçlandırma yükümlülüğü bulunduğundan, ATK’dan veya diğer 3 kişilik bilirkişi heyet rapor alınmadan karar verilmesinde usule aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Alınan grafoloji bilirkişi raporunda, incelemenin, lup, S523 ve Optik Aletler (Büyüteç, Stereo Mikroskop) ile donanımlı laboratuvarında yapıldığının açıkça belirtildiği tespit edildiğinden incelemenin teknik olarak yeterli olduğu anlaşılmıştır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/09/2018 tarih ve 2015/1144 E., 2018/970 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.878,52 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 469,63 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.408,89 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13/07/2023