Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1572 E. 2023/550 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1572 Esas
KARAR NO: 2023/550
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 14/05/2019
NUMARASI: 2017/184 E. – 2019/181 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)|Marka (Manevi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1978 yılında kurulduğunu, ABD menşeili bir ticari şirket olduğunu, müvekkilinin günümüzde GPS teknolojilerinin kullanıldığı sektörlerde … markası başta olmak üzere birçok marka ile 150’den fazla ülkede faaliyet gösteren ve koordinat belirleme ve 3D modelleme alanında binlerce patente sahip uluslararası ölçekli bir firma olduğunu, davalılardan … San. ve Tic. Ltd. Şti’nin de aynı alanda faaliyet gösterdiğini, diğer davalı …’in de davalı firmanın sahibi olduğunu, müvekkiline ait … markasının ve ticari unvanının davalılardan … tarafından “…” internet alan adı olarak tescil edildiğini ve söz konusu sitede müvekkilinin marka ve ticaret unvanı kullanılmak suretiyle diğer davalı firmaya ait ticari ürünlerin pazarlandığını, http:/…net/ alan adlı internet sitesinde müvekkilinin ticari unvanı ve dünyaca tanınmış markası … ibaresinin sonuna eklenmiş olan “…” ibaresinin “…” ibaresinin kısaltması olduğunu ve gerek müvekkilinin gerekse davalının faaliyet gösterdiği iş kolunu da tanımladığını, bu durumun müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, davalıların müvekkilinin markasından ve tanınmışlığından kötüniyetli şekilde yararlanmaya yönelik hakeret ettiklerini, müvekkilinin markasının tanınmış marka olduğunu ve “…” ibareli marka üzerinde müvekkilinin gerçek hak sahibi ve dünya üzerindeki maliki olduğunu, hak sahipliğinin 1978 yılına dayandığını, markanın ülkemizde de tüm dünyada olduğu gibi korunmakta olduğunu, müvekkili tarafından yapılan yatırım ve geliştirilen teknolojilerin sürekli “…” markasını kullanarak gerçekleştirildiğini, söz konusu markanın ticari unvan korumasına tabi olduğunu, davalının eyleminin ise müvekkilinin markasını sömürmeye yönelik olduğunu, davalının http://…net adresini adına haksız yere tescil edip kendi nam ve hesaplarına kullanarak hem … kelimesi ile markası ve ticari itibarı üzerinde menfaat elde etmekte olduğunu ve müvekkiline doğrudan zarar verdiğini, müvekkiline ait markayı kullanarak ve satışa sunarak marka ihlalinde ve haksız rekabette bulunduğunu belirterek, davalıya ait www…net ve http://…net ile trimlegnss.net alan adlarının kullanımının yasaklanarak erişimin engellenmesi, bu alan adları üzerinde ve içinde … ibaresi geçen herhangi bir alan adı üzerinde davalının eyleminin önlenmesi yolunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalının haksız rekabetinin tespitini, men’ini, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsili ile hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesinde özetle; 1.000,00 TL olan maddi tazminat taleplerini 98.477,42 TL olarak ıslah ettiklerini beyan ederek, 98.477,42 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı markasının tanımış marka olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin 2010 yılında … firması ile temsilcilik sözleşmesi yaptığını, buna rağmen markanın kullanılmadığını, davacı ürünlerinin satılması için bir gayret içerisine girilmediğini, zira … markasının Pazar sıralamasında üst sıralarda olmadığını, markanın tanınmadığını, müvekkiline ait web sitesinin alındığı tarihin 2012 olduğunu, web sitesi alan adlarında ilk gelen, ilk alır mantığının hakim olduğunu, com, org, net vb uzantılarla ilgili alan adları ve işlemlerinin müvekklinin web sayfalarını düzenleyen sosyal medya firmasının yürüttüğünü, 2014 yılı itibariyle henüz davacının Türkiye’de marka tescili yaptırılmaması karşısında müvekkilinin 2012’de bu hakkı elde ettiğini, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, müvekkiliyle ilgili internet sitesi alan adları ve işlemlerini … yürüttüğünü, müvekkilinin davacının site ismiyle ilgili sorununu dava dilekçesinin tebliği ile öğrendiğini, müvekkilinin internet arama motorlarında söz konusu sitesini üst sıralara çıkaracak ve “…” ismi yazıldığında olası müşterilerin görebileceği hale getirmek için gerekli herhangi bir işlem, reklam ya da Google adwords çalışması yapmadığını, Google arama motorunda “…” yazıldığında, “…com”un ve google adwords reklamı veren firmaların çıktığını, söz konusu siteye girebilmek için www…net yazılması gerektiğini, müvekkili …’in ve firmasının bu işlemden bir kazancı olmadığını, davacının uyarıda bulunmadığını, davacının herhangi bir zararının olmadığını, manevi olarak korunan bir hakkının da olmadığını, zararının doğmadığını, müvekkilinin satışını yaptığı cihazların ana kartının da “…” olduğu halde bu ismi kullanıp, reklam yapmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…TPMK nezdinde … no ile 07, 09, 37, 38,41 ve 42. Sınıfta tescilli “…” ibareli markanın 03/10/2013 tarihinden davacı adına tescilli olduğu, davaya konu ve davacıya ait tescilli markayı içeren www…..net adlı internet sitesinin 14/12/2012 tarihinde (marka tescil ve dava tarihinden önce) davalı tarafından açıldığı ve 14/12/2014 tarihinde (marka tescil ve dava tarihinden sonra) kapatıldığının yapılan bilirkişi incelemesiyle tespit olunduğu, davaya konu www…..net adlı internet sitesine erişimin mevcut durumda bulunmadığı anlaşılmış ise de eski tarihlerde iki yıl süreyle sitenin yayında olduğu, sitenin yayında olduğu zamanlarda sayfada “…”, “…” ve “…” linklerinin bulunduğu ve bu linklerin www….com adresine yönlendirme yaptığı, yönlendirme yapılan sitenin davalı tüzel kişiye ait olduğu ve sitede farklı markalarda haritacılık alanında kullanılan ölçme cihazlarının bulunduğu, bu cihazlar arasında davaya konu … markalı ürünlerin yapılan arşiv araştırması sonucunda sitede yer almadığı ancak ikinci el … marka cihazlar satıldığı, davacı firma tarafından açıkça yetkilendirilmediği sürece bu markayı kendi adına alan adı olarak kullanmasının yukarıda izahı yapılan yasal mevzuat kapsamında markaya tecavüz teşkil edeceği, zira bu şekildeki kullanımın davalıyı davacının tek yetkili satıcısı olduğu izlenimi verdiğinin kabulünün gerektiği, davacıya ait markanın ayırt edilemeyecek kadar benzerinin www….net alan adı olarak kullanılması davacı markasına tecavüz etmekle birlikte, www….net adlı siteden verilen linklerle yine davalıya ait bir başka site olan www…com adlı siteye yönlendirilme yapılmasının da davacı markasından haksız yararlanma olduğunun kabulünün gerektiği, her ne kadar davaya konu alan adı davacının markasını TPMK nezdinde koruma altına almasından önceki tarihlerde davalı tarafından kullanılmaya başlanılmış ise de, davalının bu alan adını oluşturan esas unsur “…” markasının davacıya ait olduğunu bu markanın ülkemizde koruma altına alınmadan evvel bilmekte olduğu, keza, bu marka ile ilgili davacıyla lisans sözleşmesi akdetmiş olduğu, hal böyle iken, davalının başkasına ait olduğunu bildiği markayı alan adı olarak almasının ve kullanmasının davacının haklarına tecavüz teşkil ettiği ve izahı yapıldığı üzere davacının 556 sayılı KHK m.9/2-e uyarınca bu kullanımı engelleme hakkının bulunduğu, davalı tarafın tacir kimliği dikkate alındığında davalının ‘’basiretli tacir” gibi davranma zorunluluğunun olduğu ve işi gereği kendi ikrarı ile sabit olduğu üzere daha önceden lisans ilişkisi içerisinde olduğu davacıya ait dava konusu markanın davacı tarafından kullanıldığını ve tanınmış marka olduğunu bildiği veya en azından bilmesi gerektiği, bunun sonucu olarak da davalının alan adını alırken kötü niyetli olduğu, davalının fiili kullanımlarının davacıya ait tescilli markaya yaklaştırarak benzetmeye çalıştığı, bütün olarak değerlendirildiğinde iltibasa sebebiyet verecek şekilde benzerlik oluştuğu ve haksız yararlanılmaya çalışıldığı, ortalama tüketici algısı dikkate alındığında kullanımın karıştırılma ihtimalini yükselttiği ve tecavüz teşkil ettiği anlaşılmakla davacının markaya tecavüz ve haksız rekabet yönününden sübut bulan davasının kabulüne, maddi tazminat talebi yönünden tam bir zarar hesabının yapılmasının mümkün olmadığı farazi değerlendirmeler üzerinden yapılan tazminat hesaplamasının hükme esas alınamayacağı anlaşılmakla dosya kapsamı kullanım durumu dikkate alınarak TBK 50 maddesi uyarınca takdiren 20.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, yine manevi tazminat yönünden izahı yapılan mevzuat kapsamında şartların oluştuğuna kanaat getirilmekle takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ve hüküm özetinin ilanına…” şeklinde gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; TBK 50. maddesi gereğince Mahkemece takdir hakkını kullanılırken, bilirkişi raporlarının esas teşkil etmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaya göre, takdir edilen miktarın düşük olduğunu, Diğer yandan, TBK. 50. maddesi gereğince re’sen tazminata hükmolunduğunu, bu durum karşısında reddedilen tutar üzerinden aleyhe vekalet ücreti tayin edilmiş olmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın belirtilen yönlerden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme tarafından, davalılardan … San. ve Tic. Limited Şirketi’nin (… Optik), davacı yanın anlaşmalı satıcısı olduğu hususunun dikkate alınmadığını, Müvekkili … Optik’in söz konusu alan adı üzerinden kendi ürünlerini satmadığını, … Optik’in ürettiği bir ürün de bulunmadığını, müvekkilinin güncel ve feshedilmemiş bayi sözleşmesinin bulunduğunu, 556 s. KHK’nın 12. maddesi uyarınca, belli şartların varlığı halinde, marka hakkından doğan hakların engellenemeyeceğini, somut olayın m.12 kapsamında olup olmadığının değerlendirilmediğini, Davacı yanın dava dilekçesi ile marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet iddialarında bulunduğunu, ancak iddialarının hangi mevzuat hükümlerine dayandırıldığının tespiti ve manevi tazminat talebi açısından da davacı yana açıklattırma yapılması talep edilmiş olmasına rağmen bu hususun dikkate alınmadığını, Söz konusu internet sitesinin müvekkilinin iradesi dışında, müvekkilinin internet sitesi vb. işlerini yapan Ajans tarafından müvekkili adına alındığını, sitenin çok kısa süreliğine aktif olduğunu, daha sonra sitenin kaydının silindiğini, dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden de anlaşılacağı üzere … Optiğin davacı yana ait hiçbir ürünü satmadığını, bu site yüzünden de herhangi bir fayda elde etmediğini, Dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgeler ile birlikte, davaya konu iddia bütün olarak incelendiğinde, davacının, direkt olarak müvekkillerinden …’e atılacak bir kusur veya kasıt yükletemediğini, bu hali ile davalı … için davanın reddi gerektiği ortada iken müvekkili hakkında da diğer davalı … Optik ile birlikte aynı yönde hüküm kurulmasının eksik inceleme yapılmasının hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, Geriye doğru talep edilebilecek tazminatın zamanaşımına uğradığını, hükmedilen 20.000 TL maddi tazminat alacağı için faiz tarihinin, ıslah tarihi olarak belirtilmemiş oluşu, faiz olarak avans faizine haksız olarak hükmedilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca hükmedilen maddi tazminat tutarının fahiş olduğunu, bu hususta objektif bir emsal lisans bedelinin belirlenmesi gerektiğini, Bilirkişilerin, kendilerine verilen görevi aşmak sureti ile hukuki değerlendirmede bulunduğunu, kendilerini hâkim yerine koymak sureti ile eksik ve hatalı mütalaa verdiklerini, davacı markasının tescil tarihini dikkate almadan mütaalada bulunduklarını, tescil tarihinin dava tarihinden önce olduğunu, bilirkişilerin ise hesaplamada 03.10.2013 tarihini dikkate aldıklarını, 12.04.2017 tarihli bilirkişi raporunda, “http://….net” isimli sitenin 2014 yılında yayında olmadığının belirtildiğini, kabul edilmese de tazminat talebinin ancak 2014 yılına ait olabileceğini, 2014 yılında ise sitenin aktif olmadığını, hiçbir içerik yer almadığını, sitenin 2 yıl süreyle yayında kaldığının kabulünün mümkün olmadığını, Bilirkişi raporunda eylemli kullanım olduğu iddia edilen markanın kullanıldığı sektörün belirlenmediğini, bu sektör ile tescilli sınıf arasında aynı/ayırt edilemeyecek kadar benzer veya benzer mal/hizmetlerin olup olmadıklarının da değerlendirilmediğini, Manevi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, 556 sayılı KHK ve TTK hükümleri uyarınca açılmış, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men’i, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Davalılar vekilinin istinaf nedenleri incelendiğinde; Türk Patent ve Marka Kurumundan gelen cevabi yazının incelemesinde, … tescil nolu “…” ibareli, 07, 09, 37, 38,41 ve 42.sınıf emtilarında tescilli markanın … adına 03/10/2013 tarihinden itibaren tescilli olduğu anlaşılmıştır. Davacı, davalının http://…net adresini, adına haksız yere tescil edip kendi nam ve hesaplarına kullanarak hem … kelimesi ile markası ve ticari itibarı üzerinde menfaat elde etmekte olduğunu ve müvekkiline doğrudan zarar verdiğini, müvekkiline ait markayı kullanarak ve satışa sunarak marka ihlalinde ve haksız rekabette bulunduğunu belirtip, davalıya ait www…net ve http://…net ile trimlegnss.net alan adlarının kullanımının yasaklanarak erişimin engellenmesi, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı yanca, davalı … için davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Ancak dosyaya mübrez teknik bilirkişi raporuna göre, davaya konu www….net isimli internet sitesinin sorgulamasında, … adına kayıtlı olduğu, 14.12.2012 tarihinde kurulduğu ve 14.12.2014 tarihinde ise kapandığı belirtilmiş olup, davalının tecavüz iddiasına konu eylemlerinin, söz konusu internet sitesi alan adı üzerinden ve site içeriğinde gerçekleştiği dikkate alındığında, davalı … hakkında husumet şartının gerçekleştiği, aksi yöndeki istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Diğer yandan davalı yanca, davacı markasının dava tarihinden sonra tescil ettirildiği ileri sürülmüş ise de, dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 9/3.maddesinde, markanın sahibine sağladığı hakların, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayın tarihi itibarıyla hüküm ifade edeceği belirtilmekle birlikte, marka tescil başvurusunun bültende yayınlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmesi halinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkili olacağı, Mahkemece, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayınlanmasından önce karar verilemeyeceği belirtildiğinden, somut olayda marka tescil başvurusunun bültende yayınlanmasından sonra başlayıp, dava tarihine kadar gerçekleşen süredeki tecavüz eylemleri nedeniyle davacının tazminat talebinde bulunabileceği, bu durumun tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti taleplerini de kapsayacağı anlaşılmakla, davalı yanın ”… marka” ile ilgili ileri sürdüğü istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. 556 sayılı KHK 9/2 e maddesine göre, tescilli markanın aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılmasının ihlal olduğu, iş bu madde gereğince, marka sahibinin, işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına dair hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılmasının önlenmesinin talep edebileceği düzenlenmiş olup, marka sahibi- ne tanınan bu hakkın, işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına dair hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluna bağlanmıştır. 556 Sayılı KHK’nin 9/2-e bendi uyarınca meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla markanın bir başkası tarafından internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı olarak kullanımı aynı KHK’nin 62. maddesine göre marka hakkına tecavüz oluşturur ve marka hakkı sahibi, üçüncü kişinin bu eylemlerinin yasaklanmasını isteyebilir. Somut olay bakımından, davacı markasının salt internet alan adı içeriğinde kullanılması bir tecavüz eylemi teşkil etmese de, bilimsel ve teknik yönden denetime elverişli bilirkişi raporuna göre, internet sitesinin yayında olduğu zamanlarda sayfada “… Özellikleri”, “… Özellikleri” ve “… Aksesuarları” linklerinin bulunduğu ve bu linklerin www…..com adresine yönlendirme yaptığı, yönlendirme yapılan sitenin davalı tüzel kişiye ait olduğu ve sitede farklı markalarda haritacılık alanında kullanılan ölçme cihazlarının bulunduğu, bu cihazlar arasında davaya konu … markalı ürünlerin yapılan arşiv araştırması sonucunda sitede yer almadığı, ancak ikinci el … marka cihazlar satıldığı anlaşılmış olup, söz konusu eylemin KHK’nin 62. maddesine göre marka hakkına tecavüz oluşturduğu, marka hakkına tecavüz eyleminin aynı zamanda TTK’nun 54. ve 55.maddeleri kapsamında haksız rekabet teşkil ettiği anlaşılmıştır. Diğer yandan davalı vekili, taraflar arasında bayilik sözleşmesinin bulunduğunu, sözleşmenin feshedilmediğini ve güncelliğini koruduğunu ileri sürmüş ise de, somut olayda davalı tarafından sözleşme genişletilerek, davacı markasını içerecek şekilde alan adıyla internet sitesi oluşturulması ve site içeriğinde davacı markasını içeren ürünler bulundurulmasının, davacının markadan doğan haklarına tecavüz oluşturduğu, davalı yanca, dosyaya İngilizce dilinde hazırlanmış bir örneği sunulan bayilik sözleşmesi içeriğinde, internet sitesi kullanımına ilişkin hüküm yer aldığına dair bir iddiada bulunulmadığı, kaldı ki istinaf dilekçesinde; internet alan adının davalının izinleri dışında, … Optik’in birlikte çalıştığı internet ajansı tarafından alınmış olduğunun ileri sürüldüğü hususları birlikte dikkate alındığında, davalının aksi yöndeki istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca davalı yan her ne kadar davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını ileri sürmüş ise de; eldeki davada zamanaşımı yönünden uygulanması gereken TBK’nun 72.maddesine göre, zamanaşımı süresinin 2 ve 10 yılla sınırlı olduğu, somut olayda davacının marka hakkına tecavüzü ve müteczvizi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde zararın meydana geldiği tarihten itibaren henüz 10 yıl geçmediği, bu nedenle aksi yöndeki istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Yine somut olayda davaya konu www…net alan adının davacıya ait “…” markası ve “…” ibaresinden oluştuğu, alan adları ile markalar arasındaki ayniyetin tespitinde alan adlarının ayırt edici unsuru olan ikincil seviye alan adları kısmı (somut olayda ‘…’) esas alınmaması gerektiği, zira, alan adlarında kullanılan ön ek (www.) ve jenerik üst düzey alan adları (.com, .net gibi) ve ülke kodlarının (.tr, ,fr., .it gibi) değerlendirmeye alınmadığı, dolayısıyla “…” ibaresi ile davacı markası “…” ibaresi karşılaştırılırken, … ibaresi “…” (Küresel Navigasyon Uydu Sistemleri), ifadesinin kısaltması olup navigasyon amaçlı konum belirlemede ve haritacılık uygulamalarında kullanılan bir sistem olduğu göz önünde bulundurulduğunda, www…net alan adının davacı markası ile iltibas yaratacak derecede benzer olduğun, bu bakımdan da davalı iddialarının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. -Ancak, davalı yanca, maddi tazminat için faiz başlangıcının ıslah tarihi olarak belirtilmediği ileri sürülmüş olup, yapılan incelemede; davanın 1.000 TL üzerinden açıldığı, daha sonra sunulan ıslah dilekçesiyle 98.477,42 TL’ye yükseltildiği, Mahkemece TBK’nun 50.maddesine göre maddi tazminatın takdiren 20.000 TL olarak tayin edildiği, fakat hüküm altına alınan bu alacağa dava tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine karar verilmiştir. Oysa dava edilen 1.000 TL yönünden (dosya kapsamına göre tecavüz tarihi olarak tespit edilemediğinden) dava tarihinden, ıslah kapsamında sayılması gerektiği değerlendirilen bakiye 19.000 TL’ye yönünden ise, ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken Mahkemece belirtilen şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bu itibarla davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmüştür. Tüzelkişi davalının tacir olması nedeniyle alacağa avans faizi uygulanmasında ise bir tutarsızlık görülmemiştir. -Davalı yan, manevi tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu iddia etmiştir. Marka hakkına tecavüz edilen marka sahibinin fiili tecavüzün olup olmadığının tespitini, muhtemel tecavüzün durdurulmasını, tecavüz fiillerinin durdurulmasını, tecavüzün kaldırılmasını talep edebileceği, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabileceği bir geçektir. Manevi tazminatın elem ve ıstırabı giderme işlevinin yanı sıra cezalandırma ve caydırma işlevleri de söz konusudur (Tekinalp, s. 504). Bu şekilde gelecekte gerçekleşebilecek tecavüzlerin önlenmesi de amaçlanmaktadır. Ancak somut olayda olduğu gibi, her marka hakkına tecavüz fiilinin manevi tazminata sebebiyet vermeyeceği, manevi tazminat koşullarının belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hâl ve şartların dikkate alınması gerektiği, bu bakımdan somut olayda marka hakkını ihlal eden eylemin özelliği, markanın tanınmışlık durumu, tarafların kusur oranı, sıfatları ve ihlalin boyutu dikkate alındığında, somtu olayda manevi tazminat koşullarının oluşmadığı, dolayısıyla Mahkemece manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, bu itibarla davalı vekilinin istinaf başvurusunun yerinde olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekilinin istinaf nedenleri incelendiğinde; Davacı yan, hükmedilen maddi tazminat tutarının, bilirkişi raporunda belirlenen bedel dikkate alındığında düşük olduğunu iddia etmiş ise de; hükmedilen miktarın, tarafların ekonomik durumuna, ihlalin derecesine ve kusur durumuna göre uygun olduğu, aksi yöndeki istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. -Ancak Mahkemece maddi tazminat miktarının TBK’nun 50.maddesine göre takdiren tayin edilmiş olması nedeniyle, reddedilen kısım yönünden davacı aleyhine vekâlet ücreti hükmedilmesinin yerinde olmadığı, bu itibarla davacı vekilinin istinaf başvurusunun yerinde olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan sebeplerle, davacı ve davalı vekillinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kısmen kabulüne dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Taraf vekillerinin istinaf isteminin ayrı ayrı KISMEN KABULÜ ile,2- İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14/05/2019 tarih, 2017/184 E., 2019/181 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kısmen kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, Bu kapsamda;3-Davacının markaya tecavüz ve haksız rekabete dayalı açmış olduğu davanın KABULÜNE; davalıların “www…..net” isimli site üzerinden yapmış olduğu kullanımlarının davacıya ait markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, ilgili internet sitesi ve alan adına erişimin engellenmesine, kullanımların önlenmesine,4-Davacının maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE; takdiren 20.000,00 TL’nin 1.000,00 TL’sine dava tarihinden, bakiye kısmına ıslah tarihi olan 04.07.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, 5-Davacının manevi tazminat talebinin reddine, 6- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;6/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.366,20 TL karar harcından peşin alınan (529,45 peşin harç+1664,68 ıslah harcı) 2194,13 TL’den mahsubu ile fazla alınan 827,93 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine, 6/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan: 25,20 TL başvurma harcı, 1.366,20 peşin harç, 3,80 TL vekalet harcı, 2.450,00 TL bilirkişi ücreti, 732,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 4.577,20 TL’nin, davanın kısmen kabul edilmiş olması sebebiyle, 1830,88 TL’nin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 6/c-Davalı … Optik tarafından yapılan 10,00 TL posta giderinin ret ve kabul oranına göre hesaplanan 6,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, kalan giderin davalı … Optik üzerinde bırakılmasına, 6/ç-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre markaya tecavüz davası yönünden 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 6/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre haksız rekabet davası yönünden 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 6/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/3. maddesi gereği 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine, 6/f-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi gereği 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsiliyle davacıya verilmesine, 7- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;7/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden taraflarca yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,7/b-İstinaf yargılaması için taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, 7/c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 8- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 18/05/2023