Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1564 E. 2023/937 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1564
KARAR NO: 2023/937
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 11/04/2019
NUMARASI: 2018/89 E. – 2019/167 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının “…” markası ile 1993 yılından beri araç kiralama işi ile iştigal ettiğini, davalı firmanın “www…com” adresinde müvekkili şirketin bilgi ve izni dışında müvekkilinin markasını ve logosunu yayınlayarak müvekkili şirket aleyhinde ve müvekkili şirketin ticari itibarını zedeleyici asılsız şikayetler yayınladığını, davalının haksız rekabetinin engellenmesi ve marka hakkında tecavüzünün önlenmesine, yayınlarının internet sitesinden kaldırılmasına ve erişimin engellenmesine, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkile ait internet sitesinin yer/hizmet sağlayıcısı fonksiyonu yürüttüğünü, tüketici şikayetlerinin dile getirilmesi amacıyla kurulmuş bir internet sayfası olduğunu, davanın iletinin/şikayetin sahibine karşı açılması gerektiğini, davada pasif husumet yokluğu bulunduğunu, marka hakkına tecavüz iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, SMK gereği ilgili markaların müvekkile ait tüketici platformunda kullanılmasının marka hakkına tecavüz olarak değerlendirilemeyeceğini, davacının ticari itibarını zedelediği iddia edilen yazılardan dolayı müvekkil sorumluluğu bulunmadığını, davacı tarafa cevap hakkı sunulmadığı iddiasının asılsız olduğunu, tüketiciler tarafından yazılan tüm şikayetlere üye-üye olmayan ayrımı yapılmadan yayınlandığını, hakkında şikayet yayınlanan kurumların cevap haklarını kullanabildiğini ve hiçbir firmanın cevap hakkının kısıtlanmadığını, şikayetleri oluşturan kişilerin siteye üye olduğunu ve SMS onayı kullandığını, bu nedenle kullanıcıların gerçekliğinin tartışmadan uzak olduğunu, müvekkil firmanın milyonlarca şikayeti teker teker teyit edemeyeceğini, doğruluk, tamlık ve kullanılırlığı değerlendirmenin yalnızca üyenin sorumluluğunda olduğunu, üyelerin yazdığı şikayetlerden dolayı herhangi bir gerçek veya tüzel kişi konusunda doğabilecek zarar, masraf ve her türlü davadan doğrudan sorumlu olacağını üye olurken kabul ettiğini, davacının müvekkilin haksız kazanç elde ettiği ve haksız rekabete sebep olduğu yönündeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını, bilirkişi raporunun tüm bu iddialarını ispatlar nitelikte olduğunu, davacının davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Somut olayda toplanan deliller, bilirkişi raporu ile birlikte degerlendirildiğinde, davalı kullanımının markasal bir kullanım olmadığı, haksız rekabetin şartlarının bulunmadığı, düşünce özgürlüğü kapsamında yazılan yazıların engellenemeyeceği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından müvekkil şirketin kişisel haklarının ihlal edildiğini, davalı yanın tutumunun tamamı ile usul ve yasaya aykırılık ihtiva ettiğini, davalının kişilik haklarını ihlal eden, eşitlik ilkesine aykırı bir uygulama ile üçüncü şahısların asılsız yorumlarının yasal düzleme oturtulmaya çalıştığını, müvekkilin müşterisi olmayan ve dolayısıyla hizmete ilişkin herhangi bir fikri bulunmayan şahıslarca müvekkil şirketin ticari itibarını ciddi derecede etkileyecek ölçüde yorumlar yapıldığını, ancak tüketici olduğu iddiası ile yazan kişilerin gerçekten müşteri olup olmadıklarına, müvekkil şirketten hizmet alıp almadıklarına bakılmaksızın ücretsiz yorum yazabildiği platformda müşteri şirkete cevap hakkı kullandırılmadığını, cevap hakkını kullanmak istemesi karşılığında davalı yanca sözleşme imzalanması ve karşılığında para ödenmesi gerektiği belirtilerek müvekkilin sanal şantaja maruz bırakıldığını, davaya konu olayın haksız rekabet teşkil ettiğini, tüketicilerin müvekkil şirket ile yaşadıkları bir sorun varsa bu sorunu T.C. Mahkemeleri nezdinde dava konusu edebilmeleri mümkün iken davalı şirketin kendisini yargı mercii yerine koymak suretiyle şikayetleri toplamasını kabul etmenin olanaklı olmadığını, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davanın konusu; davalının “www…com” adresinde davacının markasını ve logosunu yayınlayarak davacı aleyhinde ve davacının ticari itibarını zedeleyici asılsız şikayetler yayınladığı, bu suretle davalının haksız rekabetinin engellenmesi ve marka hakkında tecavüzünün önlenmesi, yayınlarının internet sitesinden kaldırılmasına ve erişimin engellenmesine, hükmün ilanına ilişkindir.5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi hakkındaki kanunun 5. maddesine göre yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Marka hakkına tecavüz iddiaları yönünden yapılan incelemede; 556 Sayılı KHK’nın 61. maddesinin (a) bendi uyarınca, “(tescilli bir) marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 9. madde de belirtilen biçimlerde kullanmak”; (b) bendi uyarınca, “Marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek”, fiilleri marka hakkına tecavüz sayılır. Maddenin (a) bendi ile atıf yapılan KHK’nin 9. maddesi ise, marka tescilinden doğan hakların kapsamını düzenlemekte olup, özetle, tescilli bir marka sahibine, “markanın aynı veya benzeri olan bir işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetler yönünden kullanılmasını” yasaklama veya buna izin verme hakkı tanır (556 s. KHK m. 9/1-a-b). Anılan hükümler çerçevesinde, marka hakkı tecavüze uğradığı saptanan marka sahibi, KHK’nin 62 vd. maddeleri uyarınca, mahkemeden, “marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulmasını, ihlal oluşturan eşya ve üretimde kullanılan araçlara el konulmasını, bunlar üzerinde mülkiyet hakkı tanınmasını, maddi ve manevi zararının tazminini, tecavüz teşkil eden işaretin el konulan ürünler veya araçlar üzerinden silinmesini, mümkün olmadığı takdirde imhasını ve hükmün ilanını” isteyebilir. Şüphesiz, tescilli marka sahibi, markasının aynı veya benzerinin, bir başkası tarafından aynı veya benzer mal ve hizmetler yönünden yapacağı bir ticari faaliyet için ticaret ünvanı olarak tescil ettirilip kullanılmasına da karşı çıkabilir. Yukarıda irdelenen hükümler çerçevesinde marka hakkı tecavüze uğradığı saptanan marka sahibinin talep edebileceği hususlar, KHK’nin 62.vd. maddelerinde belirlenmiştir. Buna göre, marka sahibi mahkemeden, ‘marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulmasını, ihlal oluşturan eşya ve üretimde kullanılan araçlara el konulmasını, bunlar üzerinde mülkiyet hakkı tanınmasını, maddi ve manevi zararının tazminini, tecavüz teşkil eden işaretin el konulan ürünler veya araçlar üzerinden silinmesini, mümkün olmadığı takdirde imhasını ve hükmün ilanını’ isteyebilir. İnternet ortamında kullanılan bir işaretin marka hakkına tecavüz sayılan fiillerden olup olmadığının tespitinde, öncelikle işaretin tescilli marka ile aynı veya benzer olması ve aynı veya benzeri mal ve hizmetleri kapsaması, işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması, ayrıca bu kullanımın ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde” gerçekleşmiş olması aranır. Bu durumda, işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, “yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması” marka hakkına tecavüz sayılan fillerdendir. Marka hakkına tecavüz fiilinden söz edebilmek için dava konusu kullanımın ticari süreçte ve markasal kullanım niteliğinde olması gerekir. Markanın asli fonksiyonunu yerine getirecek şekilde kullanımı literatürde “markasal kullanım” olarak adlandırılmaktadır (Çolak, U. Türk Marka Hukuku, 2014, s.380). Davacı markasının kullanıldığı “www…com” internet sitesi Türkiye’de faaliyet gösteren yerli ve yabancı menşeli çok sayıda markalı ürüne ilişkin tüketicilerin şikayet ya da memnuniyetlerini bildirdiği online bir platform olarak faaliyet göstermektedir. Bu platformda, platforma üye olan tüketicilerin şikayet ve görüşlerini bildirmek istedikleri her bir marka için bir sayfa (arayüz) oluşturulmakta, bu sayfada markalar logolarıyla birlikte sunulmakta, platforma üye olan tüketiciler de bu marka ile ilgili şikayet ya da beğenilerini paylaşabilmektedir. Ayrıca, her bir marka için müşterilerinin şikayet ve teşekkür sayıları ile memnuniyet düzeyini gösteren bir istatistik yayımlanmaktadır. Platform üzerinden herhangi bir ürün ya da hizmet satışı bulunmamaktadır. Şikayete konu “ “…” marka ve logosunun da “www…com” internet sitesinde bahsedilen şekilde yayınlandığı, bu marka için bir sayfa oluşturularak, sunulan bu sayfada tüketicilerin şikayet ya da teşekkürlerini paylaşma imkanı sunulduğu, bu marka altında bir ürünün reklam, tanıtım ya da pazarlamasının yapılmadığı görülmektedir. Platformdaki bu kullanım şekliyle, müştekinin markasının bizzat müştekiye işaret edecek şekilde ve müştekinin müşterileri tarafından kullanıldığı görülmekte, müşteki tarafından ya da onun izni ile müşterilere sunulan hizmetlerle ilgili şikâyet ya da memnuniyetler paylaşılmaktadır. Ancak bu kullanımda marka temel markasal fonksiyonu olan “mal ya da hizmetleri piyasadaki diğer benzerlerinden ayırt etme” fonksiyonunu icra etmek için kullanılmamakta, markanın bizzat kendisi sunulan hizmetin konusunu oluşturmaktadır. Platform üzerinde tüketicilerin davacı firmadan aldıkları hizmetler hakkında olumlu ya da olumsuz düşüncelerini paylaştığı, ancak ilgili marka altında bir mal ya da hizmet sunumu olmadığı, ayrıca markanın sahibi ya da menşei hakkında yanıltıcı nitelikte bir bilgi paylaşımının da bulunmadığı dikkate alındığında “www…com” internet sitesindeki kullanımların KHK ile düzenlenen “ticaret alanında” ve “markasal” nitelikte bir kullanım olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Bu sebeple Mahkemece marka hakkına tecavüze yönelik verilen karar hukuka uygundur.Haksız rekabet iddiaları yönünden yapılan incelemede; Haksız rekabet, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 6102 sayılı TTK’da haksız rekabetin tanımı yapılmamıştır. TTK m. 54 f.2’de “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” biçiminde haksız rekabet oluşturan fiiller genel olarak belirtilmiştir. TTK m. 55’de ise başlıca haksız rekabet halleri örnekseme metodu ile belirtilmiştir. Madde düzenlemesinde belirtilen başlıca haksız rekabet halleri; “dürüstlük kurallarına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar (kötüleme, avantaj sağlama, hakkı olmayan unvanları, meslek, derece ve sembolleri kullanma, karıştırılmaya neden olma, karşılaştırma ya da üçüncü kişiyi benzer yollarla öne geçirme, tedarik fiyatının altında fiyatla satışa sunma yoluyla aldatma, gerçek değer hakkında yanıltma, karar verme özgürlüğünü sınırlama, nicelik ve nitelikte yanıltma, hukuki işlemlere ilişkin kamuya yapılan ilanın açık olmaması, tüketici kredilerine ilişkin açık beyanda bulunmamak, yanıltıcı sözleşme formüllerini kullanmak), sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek, başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak, üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek, iş şartlarına uymamak, dürüstlük kurallarına aykırı işlem şartlarını kullanmak” olarak belirtilmiştir. Bu düzenleme ile davranış ve ticari uygulamaların aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı olması halinde haksız rekabetin oluşacağı hükme bağlanmıştır. Davacı tarafından, “www…com” şikayet platformunun da markaya zarar vermeye dönük kötü niyetli kullanımlara açık olduğu halde şikayetlere markalar tarafından cevap vermek istenildiğinde platforma yıllık üyelik ücreti ödemek suretiyle üye olmak zorunda kaldıkları, ayrıca davalı şirket tarafından müvekkili hakkında yapılan şikayetlerle ilgili düzenli olarak bildirim yapılarak marka değerini koruması için üye olması yönünde baskı yapıldığı, kurumsal üyelik teklifinde, “www…com”un tüketici tercihlerini etkileyen önemli bir referans sitesi olduğunun, kurumsal üye olunması halinde şikayetlerin yayıma alınmadan önce firmaya iletilmesinden faydalanabileceğinin belirtildiği, platformun hem davalı şirket hem de tüketiciler tarafından koz olarak kullanıldığı ileri sürülmektedir. Dosya kapsamında davacının iddialarına karşı bir cevap sunulmamış olmakla birlikte, alınan bilirkişi raporunda üye olan kullanıcılara verilen şikâyeti yayınlanmadan önce öğrenme, kapsamlı kullanıcı ekranı atama, istatistikleri kullanma, API entegrasyon ve şikayetçi bilgilerinin paylaşımının hizmet kapsamında değerlendirilebileceği, bununla birlikte cevap verme süreçlerinde üye olmayan kullanıcılara operatör üzerinden manuel mesaj girişinin yaptırılması sırasında muhtemel yaşanacak zorluklar (manuel yazılacağından metinlerin kısıtlı olması, operatör yoğunluğundan erişim sıkıntısı vb.] sebebiyle adil kullanım sağlanamayacağı, adil kullanım amacıyla e-posta üzerinden gelen şikayet cevaplarının yayınlanması yada şikâyet numarası girilerek cevap verilebilecek sade bir gönderi/üyelik modeli üzerinde çalışılmasının uygun olacağının belirtildiği, bu teklife göre şikayet sayısına göre bir yıllık üyelik ücreti belirlenmekte, kurumsal üyelere ise şikayet eden kişilerin iletişim bilgilerinin tamamını görüntüleyebilme, şikayetlere kendi panelleri üzerinden cevap verebilme, şikayetlerin yayıma alınmadan önce kendilerine iletilmesi gibi üyeliğe dayalı birtakım avantajlar sunulmaktadır. İfade özgürlüğü kapsamında kullanılan ifadelerin eleştiri sınırları içerisinde olduğu, haksız rekabet kapsamında bulunmadığı, TTK uyarınca kötüleme yoluyla haksız rekabet teşkil etmediği anlaşılmıştır.Davacı tarafından davalıya ait sitede müvekkil şirketin markasını kullanıp yayınlayarak kendisine haksız kazanç sağladığı, davalının internet sitesinde müvekkil şirketin müşterisi dahi olmayan kişilerin asılsız iddialarda ve şikayette bulunduğunu belirterek davalının haksız rekabetinin engellenmesi ve marka hakkına tecavüzünün önlenmesini talep ve dava etmiş ise de, davalının internet sitesinin yer/hizmet sağlayıcı fonksiyonu yürüttüğünü, tüketici şikayetlerinin bu sitede yayınlandığı, davacıya ait markanın kullanıldığına veya haksız rekabetin oluştuğuna dair herhangi bir tespitin yer almadığı, ayrıca bilindiği üzere şikayet ve eleştiri ifade özgürlüğü hakkı kapsamında Anayasal haklardandır. Bu hak Türk Medeni Kanunu ile korunan kişilik haklarına saldırı olmaksızın kullanılabilir. Bu itibarla davalı tarafından yer sağlayıcı olarak www….com sitesinde tüketiciler tarafından bildirilen muhtelif şikayetlerin yayınlanması bu itibarla haksız rekabet olarak değerlendirilemez. Ayrıca davacı markasının haksız olarak kullanıldığı ileri sürülmüş ise de bu durumun markanın ticari etki yaratacak şekilde kullanımının söz konusu olmadığı, müşterilere ait şikayetlere yer verildiği ve bu durumun markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturmayacağı dikkate alındığında, tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 11/04/2019 tarih ve 2018/89 E., 2019/167 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/09/2023