Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1560 E. 2023/943 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1560 Esas
KARAR NO: 2023/943
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/07/2019
NUMARASI: 2018/81 E. – 2019/497 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile müvekkili şirket aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlattığını, takibin dayanağının 07/07/2017 keşide tarihli, 150.000,00-TL meblağlı evrak olduğunu, müvekkilinin söz konusu evrak nedeniyle davalı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını, keşide tarihinde … bankacılık lisansı bulunmadığını, BDDK tarafından 22/07/2016 tarihinde …’nın bankacılık faaliyetlerinin yürütülmesini sağlayan bankacılık lisansının kaldırılmasına karar verildiğini, bu tarihten sonra … banka olma statüsünün ortadan kalktığını, muhatabın banka olmasının çekin asli unsurlarından olduğunu, müvekkili aleyhine başlatılan icra takibine ilişkin takip talebinde, takip konusuna 07/07/2017 tarihli 150.000,00 TL bedelli çek yazıldığını, 07/07/2017 tarihinde … bankacılık lisansının bulunmadığından takip konusu evrakta çekin asli unsurlarının bulunmadığını, takip konusu evrakta karşılıksızdır ibaresinin bulunmadığını, çekte bulunan ciro zinciri kopuk olduğunu, takip konusu evrakın arka yüzünde bulunan … cirosunun … ’e ait olmadığını, davalının takip konusu evrakı usulüne uygun olarak elde etmediğini, ayrıca müvekkili şirketin ne … ile ne de davalı taraf ile herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığını belirterek İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile açılan icra takibinde yer alan alacak konusunda müvekkili şirketin herhangi bir borcunun olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; takibe konu çekin davacı tarafından keşide edilerek lehtara verildiğini, hal böyle olmasına rağmen davacının çekin muhatabı olan bankanın lisansının iptal edildiğini ileri sürerek borçtan kurtulmaya çalışmasının kötü niyetli olduğunu, söz konusu bankanın faaliyet izninin kaldırılmış olmasının davacıyı bankadan aldığı ve keşide ettiği çekten kaynaklı borçtan kurtarmayacağını, davacının çekin kambiyo vasfında bulunmadığına dair iddialarının incelenme yerinin menfi tespit davasına bakan mahkeme değil; icra hukuk mahkemesi olduğunu, davacının söz konusu çeke ilişkin herhangi bir sahtelik iddiasında bulunmadığını, davacının çekte bulunan keşideci imzasına itirazının olmadığını, davacının tamamen kötü niyetle hareket ederek menfi tespit davası açması sebebiyle %20 oranında tazminata mahkûm edilmesine ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “Somut dava bakımından davacı keşideci, takip konusu çekin arka yüzünde bulunan imzanın ciranta …’e ait olmadığını iddia edemez. Zira çekteki her imza kendi sahibini diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. İddia, savunma ve dosya kapsamı birlikte değerlendirilip, yukarıdaki açıklamalar ve yasal düzenlemeler dikkate alındığında; dava konusu çeki keşide ederek tedavüle çıkaran davacının, bizzat çekte kendi imzasının bulunması, davacının kendi imzasını ve çeki bizzat keşide ettiğini inkar etmemesi karşısında artık çekteki diğer imzaların geçersiz veya sahte olduğunu iddia etmesi ve bu çekten dolayı borçlu bulunmadığını ileri sürerek sorumluluktan kurtulması mümkün olmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dava konusu çekte keşide tarihinde … isimli kuruluşun banka vasfını taşımadığını, muhatabın banka olmaması durumunda, söz konusu evrakın ancak havale hükmünde olduğunu, özetle, muhatabın banka olmasının çekin asli unsuru olduğunu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nın 22/07/2016 tarihli kararında … bankacılık faaliyetlerine yürütmesini sağlayan bankacılık lisansının kaldırılmasına karar verdiğini, bu nedenle. söz konusu tarihten sonra … banka olma statüsünün ortadan kalktığını, Bankacılık lisansı iptal edilen kurumların her ne kadar banka vasfını kaybetse de, anonim şirketi vasfını koruduğunu, Bankacılık lisansının iptal edilmesinden sonra kurumun TMSF’ye devredilmesinin de anonim şirketin tasfiyesinin gerçekleştirilmesi için olduğunu, dava konusu alacağın nedenini oluşturan belgenin çek vasfını taşımaması nedeniyle, söz konusu belgenin havale hükmünde kabul edilip; alacağın varlığının ispatı için tarafların ticari defterlerinin incelenmesi gerekirken, ilk derece mahkemesinin söz konusu incelemeyi yapmadan karar vermesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, -Müvekkilinin bankacılık faaliyeti iptal edilen bir bankaya ait çeki imzalayarak kötü niyetli olarak hareket etmediğini; aksine iş bu davanın davalısı konumunda olan alacaklının, havale hükmünde olan bir belgeyi, kambiyo evraklarına özgü takip yoluyla icraya koyduğundan kötüniyetli olarak hareket ettiğini, …’nın bankacılık faaliyet izinlerinin FETÖ olayları nedeniyle 22/07/2016 tarihinde kaldırıldığının tüm ülke tarafından bilinen bir olgu olduğunu, Bankacılık faaliyetleri sona eren bir bankaya ait evrağın çek hükmünde olmadığını tacir olması nedeniyle bilebilecek pozisyonda olan davalının, daha sonrasında söz konusu evrak ile kambiyo yoluyla takip başlatmasının, davalının kötü niyetli olarak hareket ettiğini kanıtladığını, -Somut olayda takip konusu evrağın arkasında karşılıksızdır ibaresinin yer almadığını, kambiyo evrakı olmadığını, davalı taraf alacağını genel mahkemelerde ispatlamak durumunda olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkiyi ortaya çıkarmak için ticari defterlerin incelenmesi gerektiğini, söz konusu evrak ile ilgili hukuki istemlerde muhatap … değil TMSF olduğunu, ihtarnamenin hukuka aykırı olarak … yöneltilmiş olması ve gerekli şekil şartlarının sağlanamaması nedeniyle, söz konusu ihtarnamenin hukuki geçerliliği bulunmadığını,-Talep konusu evrakın arka yüzünde bulanan … cirosunun … ait olmadığını, … cirosunun … ait olmaması nedeniyle, ciro zincirinin kopuk olduğunu, müvekkili şirketin ne … ile ne de davalı taraf ile herhangi bir ticari ilişkisi bulunmadığını, … ait yazı ve imza örneklerinin sunulduğunu ancak değerlendirilmediğini kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -2004 sayılı İİK m. 72/4 gereği gecikmeden doğan zararını karşılamak için, alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminat ödemeye mahkûm etmemesinini usule, yasaya ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, tedbir kararı nedeniyle müvekkilinin alacağına geç kavuşmasına sebebiyet olunduğunu, %20’den aşağı olmamak üzere tarafımıza tazminata hükmedilerek kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK’nın 72. maddesine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.Davacı istinaf istemi yönünden yapılan incelemede;Dava konusu çekin muhatabı bankanın … olduğu, 23/07/2016 tarihli 29779 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’ nun 22/07/2016 tarihli kararı ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 107. Maddesinin son fıkrası çerçevesinde, …Bankası A.Ş.nin faaliyet izni kaldırıldığı, çekin keşide tarihinin 07.07.2017 tarihi olduğu, …’nın 26.07.2017 tarihli cevabi yazısı ile ibraz işleminin yapılamadığının bildirildiği görülmüştür. TTK’nun 808/1-b maddesi gereğince; çekin süresinde muhatap bankaya ibraz edildiği (ibraz günü de gösterilmek suretiyle), çekin üzerine yazılmış olan tarihli bir beyanla tespit edilmelidir. Aksi takdirde alacaklı müracaat hakkını kaybeder. Yine aynı Kanunun 809/1. maddesi gereğince de; çekin, ibraz müddeti içinde muhatap bankaya ibrazı, protesto veya buna denk işlemle belirlendiği takdirde, yasal şekilde ibraz edildiğinin kabulü gerekir. Davaya konu çekin süresinde bankaya ibraz edilmediği, çek vasfında bulunmadığı, hamilin çeke dayalı olarak cirantalar yönünden başvuru hakkını yitireceği ancak TTK 732. Madde gereğince çekin zamanaşımına uğramasından itibaren bir yıl içerisinde sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak keşideciye başvurabileceği, takibin süresinde yapıldığı, davacı keşidecinin sebepsiz zenginleşmediğini (çek bedelini ödediğini vs) iddia ve ispatlayamadığı anlaşılmıştır.Davacı keşideci lehtar imzasının sahte olduğunu ileri sürmüşse de; 6102 Sayılı TTK’nın 818. (eTTK.nun 730) maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken aynı yasanın 677. (eTTK.nun589) maddesindeki ”imzaların bağımsızlığı (istiklali)” şeklinde tanımlanan ilke uyarınca, poliçeye atılan her geçerli imzanın sahibini bağladığı, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığı, geçerli imzaların sahiplerinin, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamayacağı, geçersiz imza sahibini bağlamaz ise de; ciro zincirini koparmayacağı, imzaların bağımsızlığı ilkesine göre senet lehtarının veya diğer cirantaların imzasının sahte olmasının, diğer imza sahiplerinin ve özellikle senedin asıl borçlusu olan keşidecinin senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşıdığı, her imzanın kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlayacağı, 6102 Sayılı TTK’nun 677 (eTTK 589) maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğinin kabul edildiği, çekteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senedin yine de geçerli kalacağı, çekin geçerli kalmasının sonucu, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam edeceği, belirtilen yasa hükümleri ve davalı hamil tarafından dava konusu çeke dayalı alacağın tahsilinin talep edildiği dikkate alındığında; imzaların istiklali prensibi karşısında, imzasını inkar etmeyen keşidecinin, lehtarın ve/veya ara cirantaların imzasının sahte olduğu iddiasına dayanarak hamile karşı sorumluluktan kurtulamayacağı, keşideci davacının çekteki imzasını inkar etmediği anlaşılmakla, davacının lehtar imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamayacağından bu yöndeki istinaf isteminin de reddi gerekmiştir.Davalı istinaf istemi yönünden yapılan incelemede;İİK’nun 72/4. maddesi; ”Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” şeklindedir. Dosyada tedbir kararı verildiği ve teminatın yatırıldığı görülmüş olup, bu duruma göre, 2004 Sayılı İİK’nun 72/4. maddesinde düzenlenen tazminat koşullarının somut olayda gerçekleşmesine ve Mahkemece, İcra ve İflas Kanunu’nun 72/4. maddesi gereğince alacak miktarının %20’si oranında tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesi yönünde karar verilmesi gerekmesine rağmen, red kararı verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple davalı vekilinin bu nedenle istinaf başvurusu yerinde görülmüştür.Açıklanan sebeplerle, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davalı lehine 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72/4. maddesi gereğince alacak miktarının %20’si oranında tazminata hükmedilmesi yönünde yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile,-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/07/2019 tarih, 2018/81 E., 2019/497 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, bu kapsamda;3- Davacı tarafından davalı aleyhine açılan işbu menfi tespit DAVASININ REDDİNE,3/a-Alacak miktarının (150.000,00 TL) %20’si oranında 30.000,00 TL tazminatın davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu karar harcının peşin yatırılan 2.903,18 TL’den mahsubu ile fazla alınan 2.633,33 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,4/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı tarafından yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 4/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesine göre 24.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;5/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,5/b- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harçtan peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davacıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine,5/c- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,5/d- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5/e- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 21/09/2023