Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1558 E. 2022/1417 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1558
KARAR NO: 2022/1417
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/02/2019
NUMARASI: 2014/1280 E. – 2019/147 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından, davacı şirket aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyası ile kambiyo takibi başlatıldığını; icra dosyasının diğer borçlusu …’in iş bu davanın davacısı şirkete 30/08/2013 (05/01/2014 olarak düzeltilmiş) tarihli … Bankası … Caddesi Şubesi’ndeki hesabından 15.000,00 TL bedelli çeki keşide ettiğini, dava dışı …’in ödeme zamanı gelmeden bu çekin bedelini ödeyemeyeceğini belirterek, çekin karşılıksız duruma düşerek Merkez Bankası tarafından kara listeye alınmaması için senetle değiştirilmesinin teklif ettiğini, teklifin kabul edilerek çekin iade edildiğini, ancak teslim aşamasında davacı şirket muhasebecisinin ciroları iptal etmeyi unuttuğunu, dava dışı …’in çeki geri aldıktan sonra 30/08/2013 keşide tarihini 05/01/2014 olarak değiştirerek önce kardeşi …’in firmasına ciraladığını, sonrasında da bu ciroyu iptal ederek kendi cirosunu attığını, bu ciroyu da iptal ederek davalı şirkete teslim ettiğini, çekin keşidecisi …’in çeke lehtar olan davacı şirket cirosundan sonra kendi cirosunu koymakla ciro silsilesini bozduğunu, bu işlem ile alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiğini, davacı şirket açısından bu çekten doğan borcun sona erdiğini, davacı şirketin, davalı şirkete borcu olmadığını, takibe konu çekin iade edildiğini, davalıya geçen çekin keşideci yolu ile ciro edildiğini beyan ederek, davacı şirketin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ve bu dosyaya mesnet yapılan çekle ilgili borçlu olmadığının tespiti ile asıl alacağın %20’den aşağı olmamak üzere hesaplanacak tazminatın davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın ciro silsilesinin bozulduğunu iddia ettiğini, ancak, ciro silsilesinde 2. sırada olduklarını, davacının cirosundan evvelki cironun iptal edildiğini, kanuna göre iptal edilmiş cironun yazılmamış hükmünde olduğunu, buna göre davacının ilk ciranta olacağını, diğer ciroların da iptal edildiğini, en son davalı cirosunun bulunduğunu, davacı şirketin çek arkasındaki cirosunu iptal etmiş olmasının basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğüne aykırı olduğunu, çekte keşideci … ile lehdar davacı … Gıda arasında ticari ilişkinin var olduğunu, davalı şirketin ise çekte son ciranta olmakla yetkili hamil olduğunu, keşideci ve lehtara karşı ihtiyati haciz kararı alabileceğini ve icra takibine girişebileceğini, lehtar olan davacının çekin arkasında tam cirosu ve imzası bulunduğunu, davalı şirketin ciro ile hakkı ele geçirdiğinden yetkili hamil olarak takip yapmış olmasının yasaya uygunluk taşımadığını beyan ederek, davanın reddine, alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla davacının kötüniyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince;”Dava konusu çekin dava dışı keşideci … tarafından düzenlenerek davacıya teslim edildiği, davacının bu çeki cirosunu iptal etmeden elinden çıkardığı, TTK 790. Maddeye göre iptal edilen ciroların yazılmamış sayılması halinde dava konusu çekin birbirine bağlı cirolar ile son ciranta ve hamil davalıya kadar geldiği, davacının çeki cirolayarak kambiyo borcu altına girdiği, çekin kambiyo vasfına haiz olduğunun Yargıtay 12. HD.’nin 2014/27963 Esas, 2015/2925 Karar sayılı ilamı ile sabit olduğu, davalının kötüniyetli veya ağır kusurlu olduğunun da davacı tarafından ispat edilemediği gerekçeleriyle, davanın reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dışı keşidecinin, çek bedelini ödeyemeyeceğini belirterek dava konusu çekin senet karşılığında iadesini talep ettiğini, çek iade edilirken ciro iptalinin unutulduğunu, çeki alan keşidecinin keşide tarihini değiştirerek kötüniyetli ve ağır kusurlu olarak çeki tedavüle koyduğunu, Davacının davalı ile ticari bir ilişkisinin olmadığını, Dava konusu çekte keşide tarihi değiştirilerek tahrifat yapıldığını, Mahkemece, İcra Hukuk Mahkemesinde verilen karara göre tahrifat bulunmadığı sonucuna varılmış ise de, sınırlı yargılama yetkisine sahip İcra Hukuk Mahkemesi kararlarının kesin hüküm teşkil etmediğini, Dosyada mevcut bilirkişi raporlarının bu iddiaları doğruladığını ancak Mahkemece hatalı karar verildiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, kambiyo senetlerinden olan çek sebebiyle borçlu olunmadığının tespitine yönelik menfi tespit davası olarak açılmış olup, çek bedelinin ödenmiş olması sebebiyle istirdat davasına dönüşmüştür. Dava ve takip konusu çekte, keşideci dava dışı …, lehdar davacı … Gıda, davalı şirket ise hamildir. Davacı, söz konusu çekin senetle değiştirilmek üzere dava dışı keşideciye iade edildiğini, ancak ciroyu iptal etmeyi unuttuklarını, daha sonra keşidecinin keşide tarihini değiştirip, çekte tahrifat yaparak çeki yeniden tedavüle koyduğunu iddia etmiştir. Dava konusu çek incelendiğinde, keşide tarihinin değiştirilerek keşideci tarafından paraf ile imzalandığı, tahrifat iddiasının dayanaksız olduğu anlaşılmıştır. Yine dava konusu çekin arka yüzünde yer alan cirolar incelendiğinde; birinci sırada keşideci kaşe ve imzasının bulunduğu ancak cironun iptal edildiği, ikinci sırada lehdar olan davacı cirosunun yer aldığı, üçüncü sırada keşideci kaşe ve imzasının bulunduğu ancak cironun iptal edildiği, son olarak davalı hamilin cirosunun yer aldığı görülmektedir. 6102 Sayılı TTK’nun 790.maddesi hükmüne göre, çizilen ciroların yok hükmünde olduğu dikkate alındığında; dava konusu çekin arka yüzünde lehdar olan davacının birinci ciranta, ciro silsilesine göre davalı hamilin son hamil olarak yer aldığı, bu haliyle ciro silsilesinde şeklen bir kopukluk bulunmadığı, davacı vekilinin aksi yöndeki iddialarının yerinde olmadığı görülmüştür. Lehtar tarafından usule uygun cirodan sonra, çekin elden teslimi ile dahi devri mümkündür. Son hamil davalının ciro silsilesini şeklen inceleme yükümlülüğü olup, çekin arkasındaki ciro silsilesinde şeklen kopukluk olmadığı sübuta erdiğinden, yasal hamil olduğunda şüphe bulunmamaktadır. Davacıların, iddia ettikleri gibi çekin senet karşılığında değiştirilmesinin talep edilmesi sebebiyle çeki iade ederken basiretli tacir gibi davranıp kendi cirolarını iptal etmesi gerekirken iptal etmemesi, keşideci ile arasındaki hukuki ilişkiden kaynaklanan sebep niteliğinde olup, TTK 818. maddesinin göndermesi ile çekler hakkında da uygulanan 687. maddesi uyarınca çeki bile bile borçlunun zararına iktisap ettiğini kanıtlamadığı sürece kendisinden sonraki cirantalara ve son yasal hamile karşı ileri sürülemez. (Dairemizin 04.03.2022 tarih, 2020/909 Esas, 2022/351 Karar sayılı ilamı). Kaldı ki çekin senet karşılığında keşideciye iade edildiği iddiasının, davacı tarafından yazılı belge ile kanıtlanması gerekmekte olup, bu hususta dosyaya yansıyan bir delil de bulunmamaktadır (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/8776 Esas, 2017/3059 Karar sayılı ilamı). Çekin kambiyo vasfı sebebiyle temelindeki hukuki ilişkiden ayrık olarak kayıtsız şartsız ödeme belgesi olduğu, bu sebeple davacı ile davalı arasında ticari ilişki olduğunun davalı yanda ispatının gerekmediği, mevcut delil durumuna göre, davalının çeki iktisabında bilerek borçlunun zararına hareket ettiği veya kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı anlaşılmakla davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvuru sebebinin de yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/02/2019 tarih ve 2014/1280 E., 2019/147 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13/10/2022