Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1549 E. 2022/1546 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1549 Esas
KARAR NO: 2022/1546
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/03/2019
NUMARASI: 2015/904 E. – 2019/197 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin … Mega Center Şubesi’ne ait 16,04.2015 tarihli, … nolu ve 50.000,00 TL bedelli çeki hatır çeki olarak davalılardan … Ticaret Ltd. Şti.’ye verdiğini, çek günü geldiği halde yani 10.05.2015 tarihinde bankaya ibraz edilmediğini, müvekkilinin hatır çekinin iade edilmesini, bankaya iade edeceğini söylemesine rağmen sürekli oyalandığını, iade edilmeyen hatır çekinin keşide tarihi olan 16.04.2015 tarihi üzerinde tahrifat yapılarak 16.09.2015 tarihi haline getirildiğini, sahte imza ile paraflanmış ve tahsil için bankaya ibraz edildiğini, çekin keşide tarihi tahrif edilmiş son hali ekte sunulduğunu, tahrif edilen keşide tarihinin yanına atılan imza da müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, sahte imza atıldığını, müvekkili şirketin, davalıların hiçbiri ile ticari ilişkisi olmadığını, sadece hatıra binaen davalılardan … Ticaret Ltd. Şti,’ne dava konusu çeki verdiğini, bu hatır çekinin de gününde bankaya ibraz edilmediğini, keşide tarihinde tahrifat yapılarak sahte imza atılması sonucu dava konusu çek hükümsüz hale geldiğini, keşide tarihinde tahrifat yapılan ve sahte imza ile paraflanan dava konusu … Mega Center Şubesine ait 16.04.2015 tarihli, … nolu ve 50,000,00 TL bedelli hatır çekinden dolayı müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitini, davalılar kötüniyetli olduğundan asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmelerine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin söz konusu çeki alacağına karşılık ciro yolu ile almış olup iyiniyetli hamil olduğunu, müvekkilinin keşideciyi ve lehtarı tanımamakta olup tanımasının da gerekmediğini, keşideci ve lehtar arasındaki hukuki ilişkinin müvekkilini bağlamadığını, çekte görüldüğü üzere ciro silsilesinde müvekkilinden önce birçok ciranta bulunduğunu, müvekkilinin de çeki alacağına karşılık …’den aldığını, davacı tarafın çekin hatır çeki olarak verildiğine ilişkin iddialarının da gerçekleri yansıtmadığını, Yargıtay kararları gereğince davacı tarafın bu iddiasını yazılı ve kesin delillerle ispat etmesi gerektiğini ancak davacı taraf dosyaya bu yönde de bir belge sunmadığını, iyi niyetli hamil olan müvekkiline karşı iddiaların hukuken kabulü mümkün olmadığını, davacı tarafın, hatır olarak vermiş olduğu çek sebebiyle sahtecilik- tahrifata ilişkin işbu davayı açmış olmakla kötüniyetli olduğunun anlaşıldığını, takip konusu çekin TTK’nın 780. maddesinde yazılı geçerlilik koşullarını taşıdığını, müvekkilinin TTK’nın 686. maddesine göre; senedi elinde bulunduran kimse olarak yalnız kendi hakkını saptamak bakımından ciro silsilesini incelemekle yükümlü olup, bunun dışında bir araştırma yükümlülüğünün de bulunmadığını, kaldı ki dava konusu çekte vade tarihi paraf edilmiş olduğundan ve parafın sahte olduğunu gösterir hiçbir emare olmadığından müvekkilinin ticari alacağına karşılık çeki almasında bir engel bulunmadığını, müvekkilinin vadesinde çeki bankaya ibraz ettiğini, paraf tutmadığından bankaca işlem yapılmadığından tahsilat yapamadığını, müvekkilinde aslı bulunan çek incelendiğinde parafın keşideci imzasına benzediği sabit olduğunu, davacının bilerek bankaya itirazda bulunduğu, maksadın zaman kazanmak ve/veya borcu ödememek olduğunun anlaşıldığını, aradan geçen zamana rağmen alacağını tahsil etmeyen, ödeneceği vaatlerine rağmen bir türlü ödenmeyen çek için müvekkilinin iyi niyetinin kötüye kullanıldığını anlamış olduğundan müvekkilinin çekteki tüm borçlular hakkında yasal işlem başlatılacağını, davacı tarafın iddia ettiği gibi çekin keşide tarihinin keşidecinin rızası dışında değiştirilmiş olsa bile müvekkili iyiniyetli hamil olduğundan davacı tarafın %20 tazminat talebinin ve yargılama gideri ve vekâlet ücreti taleplerinin müvekkili açısından reddi gerektiğini, davacı taraf aleyhine %20′ den aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini savunmuştur. Diğer davalılar …., … (…), … TİC. LTD. ŞTİ., … tarafından, dava dilekçesine cevap verilmemiş olmakla, 6100 sayılı HMK m.128 kapsamında davacı tarafından dava dilekçesinde iddia olunan vakıaları inkar etmiş sayılmışlardır. İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; ” … Dava konusu … A.Ş. Mega Center Şubesi’ne ait … çek nolu, keşide yeri İstanbul, keşide tarihi 16.09.2015 (okunur), miktarı 50.000,00 TL olan; … Tic. Ltd. Şti. emrine düzenlenmiş, … Ltd. Şti.’ye atfen atılmış keşideci imzasını ve arka yüzünde altı adet ciranta imzasını içeren çek aslı üzerinde inceleme yapılarak çekteki paraf imzasının ve düzeltmelerin davacı şirket yetkilisi …’in eli ürünü olup olmadığı ve imzanın …’e ait olup olmadığı hususunda dosyada bulunan mukayesi imzalarla ve yazılarla karşılaştıralarak rapor hazırlanması için grafolg bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından ibraz edilen rapora göre, İnceleme konusu çekte keşide tarihinin önce “16/4/2015” iken, ay hanesindeki “4” rakamının üzerinden gidilerek keşide tarihinin “16/9/2015” olarak değiştirilmiş olduğu, ancak altına atılan onay imzası (paraf), davacı şirket yetkilisi …’in eli ürünü olduğundan keşide tarihinde yapılan değişikliğin TASHİHAT NİTELİĞİNDE OLDUĞU’nun anlaşıldığı, İstanbul 19 İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/548 Esas sayılı dosyasında grafoloğ bilirkişiden alınan raporda dava konusu çekteki paraf imzasının keşideci şirket yetkilisi …’in eli ürünü olmadığı yönünde rapor düzenlenmiş ise de İstanbul 19 İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/548 Esas sayılı dosyasındaki çek ile derdest dosyamızın dava konusu çekin aynı çek olmadığı, farklı çek olduğu ve davalılarıda aynı olmadığından bu dosyadan alınan rapor mahkememizce değerlendirilmemiştir. … Davacının dava konusu çeki düzenleyerek davalılardan …’ne verdiği, bu şirketin anılan çeki, davalılardan …’e (… ciro ettiği hususlarında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasında ihtilaf konusu olan davacı ile davalılardan … Şirketi arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan defilerin diğer davalılara karşı ileri sürülebilip sürülemeyeceği noktasında toplanmaktadır. … Dava konusu çekin, kambiyo niteliği gereği, temel ilişkiden soyut bir borç ikrarı oluşturması sebebiyle bu çek üzerine “teminat içindir”, “teminat olarak verilmiştir” gibi ibareler yazılmış olsa dahi bu husus tek başına çekin teminat için verildiğini kanıtlamaya yeterli değildir. Hangi temel ilişkiye istinaden teminat olarak verilmiş olduğunun yazılı bir delille ispatlanmış olması gerekir. … Gerçekten de Yargıtay, bu konuyla ilgili olarak, vermiş olduğu bir kararında şu ifadelere yer vererek aynı yönde görüş belirtmiştir: “Dava konusu senette teminat kaydı varsa da neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden senedin mücerretlik vasfını ortadan kaldırmaz. Kambiyo senedi geçerli olup, senede karşı iddiaların HUMK’nun 290. maddesi uyarınca yazılı delille ispatı gerekir” (YHGK.’nın E. 2010/19-67, K. 2010/99 sayı ve 24.2.2010 tarihli kararı. Ayrıca bkz.; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14/03/2001 gün ve 2001/12-233 E., 2001/257 K.; 20/06/2001 gün ve 2001/12-496 E., 2001/534 K. sayılı kararları; Y. 19. HD.’nin E. 2007/9954, K. 2008/3402 sayı ve 03.04.2008 tarihli kararı; Y. 12. HD.’nin E. 2004/21684, K. 2004/26551 sayı ve 23.12.2004 tarihli kararı). … Davacının dava konusu çeki düzenleyerek davalılardan … Şirketi’ne vermesi, çekin devrini engellemeye yönelik olarak herhangi bir ciro yasağı öngörülmemesi, yine taraflar arasında herhangi bir yazılı teminat sözleşmesi bulunmaması, … Şirketi’nin anılan çeki, davalılardan …’e (…) ciro etmesi hususları dikkate alındığında; dava konusu çekin davalılardan … Şirketi’ne çek üzerinde tasarrufta bulunması amacıyla verildiği sonucuna varılmaktadır. … Dava konusu çek incelendiğinde, diğer davalıların bu çeki müteselsil ve birbirine bağlı cirolarla iktisap etmiş oldukları anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı … Şirketi, yetkili hamildir. Gerçekten de hak sahipliğinin tespitine ilişkin TTK. m. 790 hükmüne göre: “Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile, kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro izlerse, bu son ciroyu imzalayan kişi çeki beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır”. Dava konusu çek incelendiğinde, ciro silsilesinde bir kopukluk olmadığı görülmektedir. Bu durumda davalı … Şirketi’nin anılan hüküm uyarınca meşru hamil sayılması gerektiği açıktır. … Dava konusu alacak, bir kambiyo senedine dayanmaktadır. Kambiyo senetlerinde, taraflar arasındaki ilişkilerden doğan defiler şahsi defilerdir (TTK. m. 687, 825). Bu defiler taraflar arasında ileri sürülebilir. Temel ilişkinin geçersizliği, muvazaa, irade bozukluğu, gabin, ayıp, sözleşmenin ifa edilmediği ve zamanaşımı gibi defiler temel ilişkiden doğan defilerdir (Reha Poroy/Ünal Tekinalp, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, İstanbul 1999, s. 43; Mehmet Bahtiyar, Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 2003, s. 27). … Sonuç itibariyle; dava konusu çekin keşide tarihinin önce “16/4/2015” iken, ay hanesindeki “4” rakamının üzerinden gidilerek keşide tarihinin “16/9/2015” olarak değiştirilmiş olduğu, ancak altına atılan onay imzası (paraf), keşideci olan davacı şirket yetkilisi …’in eli ürünü olduğundan keşide tarihinde yapılan değişikliğin tashihat niteliğinde olduğu’nun anlaşıldığı, dava konusu çekin hatır (teminat) amacıyla düzenlendiğine ilişkin iddianın yazılı delille ispat edilmesi gerektiği, davacının bu yönde herhangi bir yazılı delil sunmadığı, davalıların, dava konusu çeki, müteselsil ve birbirine bağlı cirolarla iktisap etmiş oldukları, kambiyo senetlerinde, taraflar arasındaki ilişkilerden doğan defilerin kişisel defiler olduğu, temel ilişkiden kaynaklanan kişisel defilerin hamile karşı ileri sürülebilmesinin tek istisnasının, hamilin senedi iktisap ederken “bile bile borçlunun zararına hareket etmiş” yani kötüniyetli olarak hareket etmiş olması hali olduğu, davacının dava konusu çekin hatır amacıyla verildiğine ve yine davalıların çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduklarına ilişkin herhangi bir delil sunmamış olması gerekçesi ile davacının davasını ispatlayamadığı değerlendirilerek davanın reddine, davacının kötüniyeti ve ağır kusuru tespit edilmediğinden ve şartları oluşmadığından davalı Benlioğlu şirket vekilinin tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dosyaya sunulan grafoloji bilirkişi raporuna göre karar vermesinini hatalı olduğunu, grafoloji bilirkişi tarafından sunulan raporda sonradan düzeltilen keşide tarihi altındaki paraf imzanın müvekkile ait olduğunun yazıldığını ancak buradaki paraf imzanın kesinlikle müvekkiline ait olmadığını, yeterli inceleme ve araç kullanılmadan eski teknikle incelemenin yapıldığını, incelemenin daha teknik ve son model araç- gereçlere sahip Adli Tıp Kurumu tarafından yapılması gerektiğini, benzer başka dosyalarda aynı mahiyetteki imzaların müvekkiline ait olmadığının tespit edildiğini, buna ilişkin örnek rapor ve mahkeme kararını dosyaya sunduklarını, bu rapor ve mahkeme kararına konu çekin aynı tarihlerde işbu dava konusu gibi davalı tarafından tarihte oynanarak müvekkilinin imzası taklit edilerek paraf atıldığının belirlendiğini, raporda son derece ayrıntılı ve titiz bir karşılaştırma yapılarak paraf imzanın müvekkile ait olmadığı tespit edildiğini, mezkur ilgili dosyaya konu çekteki paraf imza ile işbu dosyaya konu çekteki paraf imzanın tıpatıp aynı olduğunun çıplak gözle dahi görüleceğini, dolayısıyla birbirinin zıttı iki raporun ortaya çıkması karşısında imza incelemesinin bu defa Adli Tıp Kurumu tarafından yapılması gerektiğini, bu yöndeki itirazlarının mahkeme tarafından ret edildiğini beyanla ayrıca re’sen gözetilecek sebeplerle kararın kaldırılmasını, dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilerek imza incelemesinin yapılmasını ve davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca taraf vekillerinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Muhatap bankası … Mega Center Şubesi olan, 16.04.2015 tarihli, … numaralı, 50.000-TL bedelli çekin hatır çeki olarak davalılardan … LTD. ŞTİ.’ye verildiği, sonrasında keşide tarihinde ay değişikliğine ilişkin atılan davacı imzasının sahteliğinin söz konusu olduğu iddiası ile İİK m.72’den kaynaklanan dava; davacının davalılara borçlu olmadığının tespiti ile kötü niyet tazminatı istemine ilişkindir. TTK’da düzenlenen çekte, keşide tarihi TTK m.780/1-e gereğince zorunlu unsur olup gün- ay- sene olarak yazılmalıdır, eksikliği halinde diğer unsurlar tam olsa bile senet çek hükmünde değildir (TTK m.780/1). Yine davacının iddiası çekin usule uygun olarak hatır çeki olarak geçerli bir biçimde düzenlendiği ancak sonrasında keşide tarihinde ay kısmı değiştirilerek imzasının taklit edildiğine yönelik olmakla eldeki davada istinafa konu uyuşmazlık; dosyada mevcut 02.12.2018 tarihli bilirkişi raporuna, davacının 28.12.2018 tarihli itirazları dikkate alınarak ATK’dan, keşide tarihini değiştirir şekilde atılan imzanın davacıya ait olup olmadığını kesin olarak belirleyen rapor alınmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. 6100 Sayılı HMK’nın 208., 211. ve 217. maddelerine göre imza incelemesi yapılması gerekmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun; ”Yazı veya imza inkârı” başlıklı 208. maddesi; “(1) Taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde belge, aleyhine delil olarak kullanılır. (2) Bir belgenin sahteliği iddia edildiğinde, belgenin mahkemeye verildiği tarih yazılıp mühürlenerek, saklanması için mahkemece gerekli tedbirler alınır. (3) Bir belgenin sahteliğini iddia eden kimse, bunu aynı mahkemede ön sorun şeklinde ileri sürebileceği gibi, bu konuda ayrı bir dava da açabilir. (4) Resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir” “Yazı veya imza inkârının sonucu” başlıklı 209. maddesi; “(1) Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (3) Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir” “Sahtelik incelemesi” başlıklı 211. maddesi ise;“(1) Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir: a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir. b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir” şeklinde düzenlemeler içermektedir. Buna göre, 6100 sayılı HMK’nın 211/a maddesine göre yapılan incelemeye rağmen hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamış ise 6100 sayılı HMK’nın 266. ve devamı maddelerine göre çözümü özel veya teknik bilgi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesine karar verilir. Aynı Kanun’un 211/b maddesine göre bilirkişi incelemesinden önce mevcutsa o tarafa ait karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirilir. Bilirkişi o mahkemede elde edilen yazı ve imzalarla inceleme yapar. Bu husus maddenin gerekçesinde “…Bilirkişi incelemesinde, bu yazı ve imzalarla mahkemece elde edilen yazı ve imzalar esas alınır. Bilirkişi inceleme için gerekli görürse kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir…” şeklinde açıklanmıştır. Bu hükümden anlaşılacağı üzere takibe dayanak senedin sahteliğinin bilirkişi raporu ile ispatlanması gerekir. Bilirkişi incelemesinde kullanılacak belgeler mahkeme veya bilirkişi huzurunda alınan imza örnekleri ve mukayeseye esas belgelerdir. İmza incelemesinde öncelikle senedin düzenleme tarihinden öncesine ilişkin borçluya ait olduğu muhakkak olan karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır. Yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi sebeple farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. Nitekim bu ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.10.2019 tarihli ve 2017/12-2692 E., 2019/1003 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 211. maddesinde yer alan ve imza incelemesi konusunda getirilen bu sıraya uyulması zorunludur. Buna göre hâkim imzayı inkâr eden tarafın isticvap edilmesine karar verdiği hâlde, bu davete icabet edilmemesi imzanın ikrar edilmiş sayılması sonucunu doğuracak ve bilirkişi incelemesi yapılmasına ihtiyaç kalmayacaktır. Aynı şekilde inkâr edilen imza ile karşılaştırılan imzanın birbirine benzemediğinin ilk bakışta tespit edilebildiği hâllerde bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek yoktur ( Pekcanıtez, H./ Özekes, M./ Akkan, M./ Korkmaz, H.T.:Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 1795). Diğer taraftan adli bilimler disiplininin bir dalı olan kriminalistiğin özel bir sahası olan adli grafoloji ve belge sahteciliği dalı, el yazısı ve imzaların grafolojik açıdan kişinin samimi yazı ve imzalarının karakteristik yazım özelliklerinin tespitini ve belirlenen karakteristiklerin, araştırılan (incelemeye konu olan) yazı ve imzalarda da var olup olmadığının incelenmesini içerir. Bilirkişi inceleme sonucunda senette borçluya atfen atılı bulunan imzanın borçluya ait olup olmadığına ilişkin bir kanaate ulaşır. Mahkemece bilirkişi raporu yeterli görülür ise bu rapora göre, yeterli görülmez ise ek rapor alarak veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırarak sonucuna göre karar verilir. Hükme esas alınan imza incelemesine ilişkin rapor grafoloji uzmanı bilirkişiden alınmış, söz konusu bilirkişi raporu ile çekteki imzanın davacının eli ürünü olduğunun belirlendiği anlaşılmıştır. İlk derece Mahkemesi tarafından, her ne kadar çek aslı celp edilmiş, davacının huzurda ıslak imzaları temin edilmiş ise de kıyasa elverişli imza örnekleri incelendiğinde davacı tarafın beyan ettiği çekin keşide tarihi olan 16.04.2015 veya tahrifat yapıldığı iddia edilen 16.09.2015 tarihi öncesine olabildiğince yakın tarihli olmadıkları, 25.07.2007 (uzak)- 12.08.2014 (yakın sayılabilir) – 15.12.2009 (uzak)- 21.12.2009(uzak)- 13.08.2015 (ilk keşide tarihi olarak iddia edilen tarihten sonra) tarihli oldukları ve bunlarla kıyas yapmanın ve yukarıda izah olunan kriterler çerçevesinde değerlendirme yapmanın yetersiz olduğu tespit edilmiştir. İlk derece Mahkemesi tarafından davalının bilirkişi raporuna itirazları raporun yeterli görüldüğü taktir edilerek ret edilmiş olmakla tahkikat aşamasının sona erdirildiği, davalı mezkur rapora itirazlarını sunduğu halde sözlü yargılama aşamasına geçildiği ve karar verildiği tespit edilmiştir. O halde Mahkemece, HMK’nın 211. maddesi gereği çek tanzim tarihi tahrifat iddiası öncesi 16.04.2015, tahrifat iddiası sonrası 16.09.2015 olmakla, 16.09.2015 tarihi öncesine ait davacının imzasının bulunduğu mukayese belgelerinin toplanarak, çekteki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı konusunda uzman bilirkişi kurulundan veya ATK Fizik İhtisas Dairesi’nden rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile soruşturma dosyasında alınan rapor benimsenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davacının iddialarının gerçekliğinin araştırılması gerekir. Araştırma neticesinde oluşacak sonuca göre elde edilecek kanaat ile karar verilmelidir. Saptanan ve hukuksal duruma göre; dayanılan belgelere, delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, ispat kuralları çerçevesinde taleple bağlı kalınarak yargılama ve değerlendirme yapılması gerekmekle, ilk derece Mahkemesi tarafından uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde delillerin toplanmadığı ve değerlendirilmediği belirlenerek, tarafların ispata yönelik tüm delilleri toplanıp yargılama yapılarak oluşacak tam kanaat gereği sonuca varılıp karar verilmesi gerekirken, davacının imza inkarı konusunda çekin düzenlendiği tarihte tahrifat iddiasına ilişkin tahrifat iddia edilen 14.09.2015 tarihine yakın tarihlerde davacı tarafından resmi (seçim, nüfus, muhtarlık, emniyet, noter, tapu, adli, …vb.) veya özel (banka, … vb.) merciler huzurunda atılmış kıyasa elverişli ıslak imza örnekleri celp edilmeksizin, çek üzerindeki keşideci ıslak imzası ile dosyaya kazandırılacak kıyaslama imzaları mukayese edilmeksizin neticeten teknik inceleme yaptırılmaksızın sadece bir kıyasa elverişli belge ile tek bir grafolog tarafından düzenlenen raporun esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiş olması yerinde bulunmamıştır. Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, kararın kaldırılmasını gerektiği anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece Mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)a-6. maddesi gereğince kaldırılarak, dosyanın yeniden görülmesi için kararı veren ilk derece Mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/03/2019 tarih, 2015/904 E. 2019/197 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı/davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 03/11/2022