Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1546 E. 2023/216 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1546
KARAR NO: 2023/216
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2018
NUMARASI: 2017/520 E. – 2018/965 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/03/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Müvekkili şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Es sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, söz konusu icra takibine dayanak teşkil eden … nolu ve 48.326,00 TL tutarlı çek üzerinde müvekkilinin cirosu bulunmakta ise de bu cirodaki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, bu duruma ilişkin olarak imzaya ve borca itirazlarını İstanbul 23. İcra Hukuk Mahkemesinde 2017/561 E. Numaralı ile kayıtlı dosya ile görüldüğünü, müvekkilinin çek ile ilgili banka tarafından arandığında haberinin olduğunu, müvekkili şirketin takibe konu çeki keşideci olarak gözüken ….isimli kişiden alması, … İsimli şirkete ciro etmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını , bu şahısların hiçbirini tanımadığını ve ticari ilişkisinin de olmadığını, davalarının kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra takip dosyasına dayanak teşkil eden çek nedeniyle, davalıya borçlu olmadığının tespitini, icra takibinin tedbiren durdurulmasını ve nihayet iptaline karar verilmesini, kötü niyetli hareket edep takibi başlatan davalının % 20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini talep ile dava ettiği anlaşıldı. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin alacağı sebebiyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile davacı … SAN . TİC. LTD. ŞTİ.’nin de dahil olduğu dava dışı diğer borçlular hakkında 24/08/2016 keşide tarihli … nolu 48.326 TL bedelli çeke ilişkin icra takibi başlatıldığını, davacı tarafından borcunun olmadığının tespiti için iş bu menfi tespit davasının açıldığını, zira davacının borcu olmadığına ilişkin iddiaların iyi niyetli yetkili hamil olan bankaya karşı ileri sürülemeyeceğini, çekin müvekkilinin kredi borçlusu olan … Tarafından kredi borcunun ifası uğruna, bankaya kredi borcunun ifası için ciro ve tevdi edildiğini, müvekkili bankanın çekte son hamil durumunda olduğunu, çekin veriliş koşulları ve verilme sebebini araştırmak durumunda olmak gibi bir hükümlülüğünün bulunmadığını, bu nedenle iyi niyetli müvekkiline husumet yöneltilmesi ve banka aleyhine hüküm tesisi yanlış olacağını davanın reddinin gerektiğini, davacının çekin çalındığı ya da kaybolduğuna dair bir iddiası veya başvurusu bulunmadığından davacının kötü niyetli olduğunun ortada olduğunu, bu nedenle haksız ve hukuka aykırı davanın reddine ve takibin davamına karar verilmesini, davacı taraf aleyhine kötü niyeti tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “… Yerleşik Yargıtay kararlarına göre; maddi olayları saptayan mahkeme kararları taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Açıklanan nedenle takibe dayanak dava konusu çek arkasında bulunan ciro üzerindeki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığı kesin delil niteliğindeki İstanbul 23. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/541 E., 2018/948 K. Sayılı ilamı ile ispatlanmış bulunduğundan davacının davasının kabulüne karar verilerek davacının İstanbul … icra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine konu … nolu, 24/08/2016 keşide tarihli, 48.326,00 TL bedelli … bank Alibeyköy Şubesine ait çek nedeniyle davalıya borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmiş, davalı bankanın çek keşidecisi ile lehtar ve lehtar ile ciranta arasındaki hukuki ilişkiye taraf olmaması ve cironun sahte olduğunu bilebilecek durumda olmaması nedeniyle davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacının borçlu olmadığının tespiti davasını müvekkili bankaya yöneltmesinin hukuki dayanağı olmadığını, “iyiniyetli” olduklarını, takibe konu olan 48.326 TL tutarındaki çekin, müvekkili … A.Ş.’nin asıl kredi borçlusu … San. Ve Tic. Ltd. Şti tarafından bankaya temlik cirosu ile ciro ve teslim edildiğini, Bankanın, TTK m.792 kapsamında çeki ciro yoluyla devralan iyiniyetli hamil olduğunu, -TTK madde 780’de de belirtildiği üzere çekin kambiyo senedi vasfında olup koşul şartsız borç ikrarını ihtiva ettiğini, müvekkili bankanın borç varlığına güvenerek takip konusu çeki aldığını, çekte son hamil olduğunu, çekin veriliş koşullarını ve verilme sebebini araştırmak durumunda olmadığını, -Davacı tarafça iddia edilen takip konusu çekteki imzanın şirket yetkilisi …’a ait olmadığına yönelik yapılan araştırmanın sınırlı inceleme yetkisi bulunan 23. İcra Hukuk Mahkemesi 2017/541 E numarasına kayıtlı dosyasında yapılmış incelemeler hükme esas teşkil etmek suretiyle davanın kabulüne karar verildiğini, imza incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.06.2012 tarih 2012/12240 E. 2012/419 K. sayılı kararında bahsedilen tekniklerle yapılması gerektiğini, yerleşik Yargıtay uygulamalarının da dar yetkili İcra Mahkemesince alınan bilirkişi incelemesinin genel yetkili mahkemelerde kesin delil olarak kabul edilemeyeceği yönünde olduğun -Davacının çekin çalındığı ya da kaybolduğuna dair bir iddiası ve /veya başvurusu bulunmadığından davacının kötü niyetli olduğunu dosyanın imza incelemesi yapılmak üzere tekrar bilirkişiye gönderilmesini ve tekrar yargılama yapılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Yerleşik Yargıtay kararları gereği, maddi olayları saptayan mahkeme kararlarının taraflar yönünden kesin delil mahiyetinde olup, İcra Mahkemesi her ne kadar dar yetkili olsa da, İstanbul 23. İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde mezkur dosya ile görülerek hükme bağlanan davanın “imzaya itiraz” mahiyetinde olduğunu, dava konusu imzalara dair yapılan bilirkişi incelemesine itiraz edilmediğini, kararın istinaf edilmeden kesinleştiğini, davalının huzurdaki istinafının da tamamen süreci uzatmaya matuf ve kötüniyetli olduğunu, istinaf incelemesi sonucu davalı yanın istinaf başvurusunun reddine karar verilerek HMK madde 353/1-b-1 usul ve esas açısından eksiklik içermeyen kararın onanmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, 2004 Sayılı İİK’nın 72. madde gereğince açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf, dava konusu takibe dayanak yapılan 9299172 nolu ve 48.326,00 TL bedelli çek üzerindeki imzaların kendisine ait olmadığını ileri sürmektedir. Mahkemece, bilirkişi raporu alındığı, raporda senetteki imzasının davacıya ait olmadığı yönünde görüşü bildirildiği anlaşılmıştır. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca, inkâr edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan ilgili kişiye ait mukayeseye elverişli yazı ve imzalar temin edildikten sonra sahtelik iddiasına ilişkin bilirkişi incelemesi yapılması gerekir (Yargıtay HGK’nın 2019/(23)6-128 esas ve 2021/1133 karar sayılı kararı). İcra mahkemeleri, icra dairelerinin işlemleriyle ilgili olarak yapılan şikayet ve itirazlara ilişkin uyuşmazlıkları sınırlı ve biçimsel olarak inceleyebilir ve en seri şekilde karara bağlar. İcra mahkemeleri dar yetkili olup, incelemelerini sadece şekli unsurlar bakımından yapar. Bu sebeple, kararları da kesin hüküm teşkil etmez. Bu sebeple icra hukuk mahkemesi kararının somut olayda kesin hüküm veya kesin delil olarak kabulü mümkün olmamakla birlikte istinafa konu edilen Mahkeme kararı olmayıp, bilirkişi incelemesi olduğundan, Mahkemenin yaptığı incelemenin teknik inceleme olması nedeniyle yeterli olması halinde hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Yargıtay kararlarına göre, çekte sahtecilik iddiasının mutlak defi olarak herkese karşı sürülebileceği, burada ispat yükünün çekteki imzanın davacıya ait olduğunu iddia eden tarafa ait olacağı, somut olayda mahkemece alınan raporda incelemesi yapılan mukayese belge ve imza örneklerinin senet keşide tarihine yakın tarihlere ait oldukları, bu sebeple bilirkişi raporlarının teknik yeterliliğe haiz ve dosya kapsamına uygun oldukları, senet asıllarının dosyada bulunduğu, incelemeye konu mukayese belgelerinin çoğunun asıl evrak olduğu ve fotokopi evrakların tek başına incelemeye alınmadığı, asıl evrakların da incelemeye haiz nitelikte evraklar olduğu bu sebeple bu yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca Adli Tıp Kurumu imza incelemesi yönünden son merci olmadığından, mahkemece Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması zorunlu değildir. Adli Tıp Grafolojı Uzmanı tarafından verilen raporda şüpheye yer vermeyecek şekilde imzanın davacıya ait olmadığı belirtildiği gibi, bilirkişinin uzmanlık alanı imza incelemesi yapması için yeterli olduğundan, dosya kapsamı da raporu desteklediğinden, HMK 30. maddesindeki usul ekonomisi ilkesi uyarınca mahkemenin davayı en az masrafla ve en kısa sürede sonuçlandırma yükümlülüğü bulunduğundan, ATK’dan veya diğer 3 kişilik bilirkişi heyet rapor alınmadan karar verilmesinde usule aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Alınan grafoloji bilirkişi raporunda, incelemenin, HS 525 ve Optik Aletler (Büyüteç, Stereo Mikroskop) ile donanımlı laboratuvarında yapıldığının açıkça belirtildiği tespit edildiğinden incelemenin teknik olarak yeterli olduğu anlaşılmıştır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2018 tarih ve 2017/520 E., 2018/965 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.301,14 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 824,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.476,34 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 16/03/2023