Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1545 E. 2023/215 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1545
KARAR NO: 2023/215
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 28/05/2019
NUMARASI: 2017/69 E. – 2019/162 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/03/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; Müvekkilinin en eski şirketinin …, … adıyla 1864 yılında kurulmuş olan İngiltere menşeili bir giyim firması olduğunu, “…” markasını ve bu markayı taşıyan mağazalar zincirini ilk olarak 1982 yılında seçerek kullanmaya başladığını, zaman içerisinde giyim sektörünün yanı sıra çiçekçilik, elektronik eşya satışı gibi sektörlerde de “…” markası altında faaliyet yürüttüğünü, böylece müvekkilinin “…” ibaresini hem grup şirketlerinin ticaret unvanlarındaki çekirdek unsur, hem de üretip sattığı mal ve hizmetlerde markasal olarak yıllarca kullandığını, dünya çapında onlarca ülkede tescilli ve tanınmış “…” markasının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde de tescilli olduğunu, davalıya ait … sayılı “…” markasının 25.11.2009 tarihinde tescil edildiğini ve 9.sınıftaki “can kurtarıcı ve koruyucu donanımlar, dalgıç giysileri, dalgıç gözlükleri, koruyucu giysiler, eldivenler, gözlükler ve başlıklar, gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” emtiaları ile 14, 18 ve 24.sınıflardaki tüm emtialar yönünden tescil tarihinden itibaren 5 yıl süreyle kullanılmadığını, bu nedenle 6769 sayılı SMK’nun geçici 4.maddesi düzenlemesiyle 26/1(a) ve 9.maddeleri uyarınca davalıya ait … numaralı “…” markasının 9.sınıftaki “can kurtarıcı ve koruyucu donanımlar, dalgıç giysileri, dalgıç gözlükleri, koruyucu giysiler, eldivenler, gözlükler ve başlıklar, gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” emtiaları ile 14, 18 ve 24.sınıflardaki tüm emtialar yönünden iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; Davacı şirketin huzurdaki davayı açmakta hukuki menfaati bulunmadığını, davacının davaya konu müvekkili şirketin hak sahibi olduğu “…” esas unsurlu “…” markası sebebiyle marka başvurularının reddedildiğini, müvekkili şirketin “…” ve “…” esas unsurlu markalarını davaya konu markasının yanı sıra 9, 14, 18, 24, 25 ve 26.sınıflarda da tescil ettirdiğini, kaldı ki kesinleşmiş Mahkeme kararları, bilirkişi raporları ve Yargıtay kararlarından görüleceği üzere müvekkili şirketin “…” ve “…” esas unsurlu markalar yönünden 9, 14, 18, 24, 25 ve 26.sınıflarda müktesep hak sahibi olduğunun net bir şekilde tespit edildiğini, müvekkilinin söz konusu markaları Türkiye ve yurt dışında tescil ettirmek suretiyle büyük emek ve çaba harcayarak tanınmış hale getirdiğini, tanınmış markaların tüm emtia ve sınıflarda koruma altında olduğunu, nitekim TPMK nezdinde 07.07.2005 tarih ve … numaralı “…” markasının tanınmış marka olduğuna dair karar yer aldığını, yine “…&…” markasının da YİDK’nın 13.07.2006 tarih ve 2006/M-2157 sayılı kararı ve TPMK Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 22.01.2017 tarih ve … numaralı kararı ile tanınmış marka olarak kabul edildiğini, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Davalının … numaralı “…” markasını 9.sınıf kapsamında kısmi iptali istenen “can kurtarıcı ve koruyucu donanımlar, dalgıç giysileri, dalgıç gözlükleri, koruyucu giysiler, eldivenler, gözlükler ve başlıklar (kasklar), gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” malları ile 14, 18 ve 24.sınıflarda yer alan tüm mallar bakımından ciddi şekilde kullandığını ispat edemediği, bu nedenle “…” markası için SMK’nun 9/1. maddesindeki iptal koşullarının oluştuğu anlaşılmakla, davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacı şirketin huzurdaki davayı ikame etmekte hukuki menfaati bulunmadığını, işbu davanın usulden reddi gerekmekte iken İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi tarafından haksız ve hukuka aykırı surette ikame edilen davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya açık aykırılık teşkil ettiğini, Davacı şirketin, müvekkili şirket adına tescilli «…» markasının iptalinde menfaatinin bulunduğuna veya iptal edilmemesi halinde zarara uğrayacağı yönünde hiçbir delil ve dokümanı huzurdaki dava dosyasına sunmadığını, -Müvekkili şirketin …, … VE …&… ibarelerini havi markaların tanınmış marka niteliğinde olduğunun Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından karara bağlandığını, bu nedenle, davacı yanın müvekkili şirketin «…» esas unsurlu «…» ibareli mezkur markasının kısmen iptalini talep etmesinin yerinde olmadığını, tanınmış markaların tüm emtia ve hizmet sınıflarında koruma altında olduğunu, müvekkili şirketin «…» ibareli markalarının tanınmış marka niteliğinde olduğu için davalı şirketin iptal talebinde bulunamayacağını, müvekkili şirket tarafından huzurdaki davaya konu «…» esas unsurlu «…» ibareli mezkur markanın tescilli olduğu 09., 14., 18. ve 24. sınıfa dahil emtialarda kullanılmakta olduğunu, müvekkili şirketin «…» ibaresini havi markaları tanınmış marka mahiyetinde olduğundan davacının kısmen iptal talebinde bulunamayacağını, -11.07.2018 tarihli bilirkişi raporu ve 20.04.2018 tarihinde gerçekleştirilen bilirkişi incelemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, 20.04.2019 tarihinde gerçekleştirilen bilirkişi incelemesinde marka vekili bilirkişi …’ın incelemeye iştirak etmediğini, dava konusu markaların kullanımını kanıtlayan 09,14,18 ve 24. sınıflarda yer alan emtialarda promosyon ürünlerinin üretim ve satışını kanıtlayan faturalar ürün asıllarının dosyada bulunduğunu, 04.07.2018 tarihine yeni bir inceleme günü verildiğini, müvekkili şirketin tekrar tüm ticari defter ve kayıtları hazırlayarak mahkeme kaleminde hazır bulundurduğunu, 04.07.2018 tarihli 2. incelemede taraf vekilleri ve her iki bilirkişinin incelemede hazır bulunduğunu, çok kısa süren incelemede müvekkili şirketin kullanımını ispatlar nitelikteki faturaların bilirkişilere tekrar teslim edildiğini ve kolilerce getirilen ticari defterlerin sadece açılış ve kapanış kayıtları incelendiğini, diğer hususların hiç birine bakılmadığını bu nedenle 11.07.2018 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, 2012-2017 yılları arası da dâhil olmak üzere kullanımı gösterir birçok fatura hem ticari defterlerden hem de mahkeme dosyasında mübrez delillerinde olduğunu,11.07.2019 tarihti bilirkişi raporunun yalnızca promosyon ürünlerin bulunduğu bir kısım faturalar incelemeye esas alarak hazırlandığını, … markasının davaya konu sınıflara bağlı emtialarda kullanıldığını kanıtlayan fatura ve gümrük belgelerinin incelenmediğini, -Mahkeme dosyasına sunulan faturalardan ve delillerden de görüldüğü üzere müvekkili şirketin dava konusu sınıflarla ilgili ciddi kullanımı olduğunu, müvekkili şirket adına tescilli «…» esas unsurlu «…» markasının müvekkili şirket tarafından tescilli olduğu ürünlerde ürün kataloglarında, ürün sipariş formlarında, ihracat listelerinde, tanıtım etiketlerinde, faturalarda uzun yıllardır nizasız ve fasılasız olarak kullanıldığını, «…» ve «…» esas unsurlu markaların ihracat ve ithalat faaliyetinde kullanımı halinde 6769 sayılı SMK’nın 9. maddesinin aradığı şekilde markanın kullanıldığı kabul edileceğini, -Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 08.03.1990 tarih, 1989/443 Esas ve 1990/1935 Kararında da açıklandığına göre, davanın açıldığı tarihte marka beş yıldan daha az bir süredir kullanılmakla birlikte; dava sırasında beş yıl dolduğu takdirde; bu arada marka sahibinin ciddi kullanıma başlayıp başlamadığının araştırılması gerektiğini, marka sahibi markasını dava sırasında ciddi olarak kullanmaya başlarsa, -kullanım, iptal tehdidi ile başlamış olsa dahi- iptal davasının redde gerektiğini, 2012-2017 yılları arası da dâhil olmak üzere kullanımı gösterir birçok faturanın hem ticari defterlerden hem de mahkeme dosyasında mübrez delillerden açıkça görüldüğünü, ancak bilirkişilerin sadece promosyon ürünlerin bulunduğu bir kısım faturaları incelemeye esas alarak eksik inceleme ürünü, hatalı bir rapor hazırladıklarını ve Yerel Mahkemenin de işbu hatalı ve eksik inceleme mahsulü bilirkişi raporunu hükme esas alarak haksız ve hukuka aykırı surette ikame edilen huzurdaki davanın kabulüne karar verdiğini, dosyaya sunulan promosyon ürünlerinin dikkate alınması ve promosyon/tanıtım amacı taşıyan ürünleri gösterir faturaların TPMK Kullanım kılavuzuna uygun olarak kullanım ispatı olarak kabul edilmesi gerektiğini, müvekkili şirket markasının iptali talep edilen sınıflarda kullanıldığına dair faturaların da sunulduğunu, -Müvekkili şirketin Grup şirketlerinden biri olan … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından da markanın aralıksız kullanımının gerçekleştirildiğini, dava konusu müvekkili şirketin … numaralı markasının ilk sahibinin … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi olduğunu, müvekkili şirketin Grup Şirketi olduğu … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nden müvekkili şirkete huzurdaki dava konusu markanın devredildiğini, davaya konu markanın satış ve tanıtım vb. işlemleri … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından da gerçekleştirildiğini, -Müvekkili şirketin uzun yıllardan bu yana “…” ve “…” esas unsurlu markalarını büyük emek ve çaba harcayarak tanınır ve bilinir hale getirdiğini, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tanınmış marka olduğunun kabul edildiğini ve Tanınmış Markalar siciline kayıt edildiğini, Müvekkili şirketin “…” markasının tanınmış marka olduğuna ilişkin Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK Başkanlığı’nın 07.07.2005 tarihli ve 157547 sayılı kararı, Müvekkilinin “…” ibareli markasının tanınmış marka olduğuna ilişkin Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK Başkanlığı’nın 17.07.2006 tarihli ve 195271 sayılı kararı, Müvekkili şirketin “…&…” markasının tanınmış marka olduğuna ilişkin Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK Başkanlığı’nın 22.01.2007 tarihli ve 18194 sayılı kararı olduğunu, müvekkili şirketin «…» ve “…” ibareli markaları tanınmış marka mahiyetinde olduğundan davalı şirketin iptal talebinde bulunamayacağını, müvekkili şirket tarafından huzurdaki davaya konu «…» esas unsurlu «…» ibareli mezkur marka tescilli olduğu 09.. 14., 18. ve 24. sınıfa dahil emtialarda kullanılmakta olduğunu, müvekkili şirketin «…» ibaresini havi markaları tanınmış marka mahiyetinde olduğundan davacının kısmen iptal talebinde bulunamayacağını, İsviçre Federal Mahkemesinin herkes tarafından bilinen markaya karşı kullanmama nedeniyle hükümsüzlük davası açmakta hukuki menfaat olmadığını, çünkü iyi bilinen tanınmış bir marka iptal edilse bile, tanınmış marka korumasından yararlanacağını belirttiğini, tanınmış markaya sağlanan korumanın daha geniş olacağının ve tanınmış markaya karşı acılan kullanmama sebebiyle iptal davasının reddedilmesi gerektiğinin de açıkça belirtildiğini, -«…» markası üzerinde müvekkili şirketin öncelik hakkını haiz olduğunu, mezkur markanın gerçek hak sahibi olduğunu, kesinleşen mahkeme kararları ile de müvekkili şirket markalarının özellikle 9,14,18 ve 24. Sınıflarda kazanılmış hak teşkil ettiğinin açıkça hükme bağlandığını ve hükmün de kesinleştiğini, huzurdaki davanın davalısının müvekkil şirket aleyhine dava ikame ettiğini ve bu davada kısmen lehlerine olacak şekilde sonuçlandığını, bu davada müvekkili şirket markalarının kazanılmış hak teşkil ettiğinin açıkça hükme bağlandığını, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 25/10/2016 tarih 2014/438 Esas ve 2016/247 Karar sayılı kararına karşı verilen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 28.04.2017 tarihli, 2017/317 E., 2017/411K. Sayılı kararında, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 15.01.2019 tarihli, 2017/3021 E. 2019/350 K. Sayılı kararında da müvekkili şirketin kazanılmış yani müktesep hakkının olduğunun kesinleşen hükümle açıkça ortaya koyulduğunu, -Davalısı oldukları Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/380 E. 2017/618 K. Sayılı kararına karşı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin 05.04.2019 tarihli 2018/808 E., 2019/245 K. Kararında da yerel mahkemenin kararının kaldırıldığını ve “davalı şirketin 14 ve 18. sınıflarda yer alan ve anılan malların tamamını içeren tescilli ve önceki tarihli markalarının olduğu dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin ve emsal kararlar ile bilirkişi raporlarının incelenmesinden anlaşılmaktadır. nitekim. taraflar arasında görülen benzer nitelikteki bir başka davada. yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirme yapılarak sonuca varılan dairemizin 2017/317-411 e.k. sayılı kararı. yargıtay 11. hukuk dairesi’nin 15.01.2019 tarih. 2017/3021 esas. 2019/350 karar sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir. bu durum karsısında mahkemece 14 ve 18. sınıflarda yer alan ve yukarıda belirtilen emtialar yönünden davalı şirketin kazanılmış hakkının bulunduğunun kabul edilmesi” yönünde hüküm kurulduğunu, bu kararlar gereği davacının müvekkili şirket markasının iptal edilmesini talep ettiği sınıflarda müvekkili şirketin öncelik hak sahibi olduğunun kanıtlandığını, bu nedenler ile ikame edilen davanın usul ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin “…” markasının 25. sınıftaki ürünler bakımından tanınmış olduğu, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 18.05.2017 tarihli 2016/227 E. 2017/209 K. sayılı kararıyla da tespit edildiğini ve … sayı ile tanınmış marka olarak kaydedildiğini, davalının ciddi kullanımı bulunmaması nedeniyle ve ilgili sınıflardaki tescili markanın müvekkilinin marka haklarım zedelediğinden, 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu’nun (“SMK”) 9 ve 26/l(a) maddeleri gereğince, … sayılı “…” markasının 09. sınıftaki “Om kurtarıcı ye koruyucu donanımlar: […] Dalgıç giysileri, dalgıç gözlükleri; koruyucu giysiler, eldivenler, gözlükler ve başlıklar (kasklar) […}, Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları…” ile 14, 18 ve 24. sınıflar bakımından kısmen iptali talebiyle huzurdaki davanın ikame edildiğini, müvekkilinin geçmişte yapmış olduğu, sektörüyle ilgili çeşitli malları kapsayan (09, 14,18, 24. sınıflar gibi) “…” ibareli birtakım marka başvuruların, davalı adına tescilli olan (davaya konu markanın da dâhil olduğu) markalara dayalı olarak reddedildiğini, hukuki menfaati bulunduğunu, SMK’nm 26/2. maddesi uyarınca, bir markanın iptalini talep etme hakkı (“aktif dava ehliyeti”), “ilgili kişilere” tanındığını, 04.07.2018 tarihinde yapılan incelemede, davalı tarafından sunulan tüm delillerin eksiksiz incelendiğini ve davalı tarafından sunulan faturaların, ciddi markasal kullanıma değil, ancak ve ancak promosyon niteliğinde bir kullanıma işaret ettiğini, ciddi kullanım için ispata elverişli, üzerinde tarih bulunan, marka ve mal eşleştirmesinin yapılabildiği, güvenilir birçok delilin sunulması gerektiğini, Davalı şirketin faaliyeti ve markalarının tanınmışlığının, elektrik-elektronik sektörüyle sınırlı olduğunu, davaya konu markanın, elektrik-elektronik sektörüyle hiçbir ilgisi olmayan mallar bakımından kullanılmadığı yönündeki gerçek, tanınmışlıkla değişebilecek bir gerçek olmadığını, Davalının markalarının tanınmış olarak kayıtlı dahi olsa, 2006 yılına dayanan bir markanın 5 yıl süreyle, bazı mallar için kullanılmamış olmasının mümkün olduğunu, Davalı yanın, “…” ibaresi ve bu ibareyi esas unsur olarak içeren markalar için, davaya konu edilen 09,14,18 ve 24. sınıf malları için eskiye dayalı kazanılmış hakları olduğunu öne sürdüğünü ancak davanın konusunun “…” markası olup, “…” markası ile aynı olmadığını, davalının anılan sınıflarda önceki tarihli markası ve dolayısıyla kazanılmış hakkı bulunmadığını, davaya konu markanın, davalı şirket tarafından, dava tarihinden önceki son 5 yıl içinde, davaya konu ettikleri sınırlı sayıdaki mal bakımında ciddi markasal kullanımı olup olmadığı hususu olup, davalının kısmen iptali istenen mallar bakımından dava konusu markasının kullanımını ispat edemediğinden, SMK’nın 9 ve 26/1 maddeleri uyarınca iptal koşulu oluştuğundan istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, kullanmama nedeniyle marka iptali istemine ilişkindir. Kullanmama sebebi ile iptal davalarında ispat külfeti davalı tarafta olup dava konusu markanın tescilli olduğu sınıflar yönünden ciddi ve etkin bir şekilde kullanıldığının ispatı gerekir. Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun “Markanın kullanılması” başlıklı 9. maddesinde; Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verileceği, Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması yada Markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarında kullanılması durumlarının markayı kullanma olarak kabul edileceği, Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edileceği düzenlenmiştir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 26. Maddesinde; 9 uncu maddenin birinci fıkrasında belirtilen hâllerin mevcut olması halinde talep üzerine Kurum tarafından markanın iptaline karar verileceği, İlgili kişilerin, Kurumdan markanın iptalini isteyebilecekleri, Marka iptal taleplerinin, talep tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı ileri sürüleceği, Markanın, beş yıllık sürenin dolması ile iptal talebinin Kuruma sunulduğu tarih arasında tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından ciddi biçimde kullanılmış olması hâlinde, birinci fıkranın (a) bendine ilişkin iptal taleplerinin reddedileceği, İptal talebinde bulunulacağı düşünülerek kullanım gerçekleşmişse talebin Kuruma sunulmasından önceki üç ay içinde gerçekleşen kullanımın dikkate alınmayacağı, İptal hâllerinin, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi iptale karar verileceği, Marka örneğini değiştirecek biçimde iptal kararı verilemeyeceği, İptal incelemesi sırasında hak sahibinin değişmesi hâlinde, sicilde hak sahibi olarak görünen kişiye karşı işlemlere devam edileceği, İptal taleplerinin, iptali istenen markanın sahibine tebliğ edileceği. Marka sahibinin bir ay içinde talebe ilişkin delillerini ve cevaplarını Kuruma sunacağı, Söz konusu bir aylık süre içinde talep edilmesi hâlinde Kurumun bir aya kadar ek süre vereceği, Kurum gerekli gördüğü takdirde ek bilgi ve belge sunulmasını isteyebileceği, Kurumun, iddia ve savunmalar ile sunulan deliller çerçevesinde dosya üzerinden kararını vereceği düzenlenmiştir. SMK’nın 9. maddesi gereğince davalının markasını kullanım külfetinin bulunduğu, davacının da tescilli markanın kapsamıyla aynı alanda ticari faaliyette bulunması nedeniyle bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu bu nedenle hukuki yarar olmadığına yönelik istinaf isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Olumsuz vakıaların ispatının davacıya düşmemesine ilişkin genel hukuk ilkesi uyarınca, yargılama konusu markanın tescilli olduğu sınıflar yönünden kullanıldığını ispat yükü davalıdadır. Bir markayı kullanan ve ileride kullanmama sebebine dayalı iptal tehdidi ile karşılaşmak istemeyen basiretli tacir gibi hareket etmesi yasa gereği olan davalının, kullanıma ilişkin kanıtları özenle saklaması gerekmektedir. Davalı kullanıma ilişkin kanıtları açık ve anlaşılabilir biçimde mahkemeye sunacaktır. Yoksa mahkeme veya davacı, markanın kullanılmadığını ispatlamayacaktır. Markanın iptal müeyyidesinden kurtulabilmesi için tescil edildiği her bir hizmet sınıf için bağımsız olarak ayrı ayrı kullanılması gerekir. Bu yargılamada bir markanın bir ürün veya hizmet için kullanımı diğer bir ürün ve hizmet için kullanım sayılamaz. Markanın kullanıldığını ispat yükü davalıda olup, davalı tarafça markanın tescil edildiği sınıf/alt sınıflar için, pazar yaratmak yahut mevcut pazarı korumak amacıyla, temel işlevine uygun olarak, anılan ürünlerin ve hizmetlerin menşeini garanti edecek şekilde ve ciddi biçimde kullanıldığının ispatlanması gerekmektedir. Davalı vekili sundukları faturaların incelenmediğini ileri sürmüş ise de, ticari defter ve kayıtların teknik inceleme gerektirdiği ve teknik incelemenin yapıldığının belirlendiği, inceleme usulünde hukuka aykırı bir durum bulunmadığı ve bulunan faturaların promosyon niteliğinde bir kullanıma işaret ettiğinin belirlendiği belirtilmiş olduğundan bunun ciddi kullanımı ispat yönünden yetersiz olduğu anlaşılmıştır. Davalı tarafça yargılama sırasında davalı markasının 9., 14.,18., 24. Sınıfta kullanıldığına dair delil sunulmadığı, ticari defter ve kayıtlarında da markanın bu sınıflarda kullanımına rastlanmadığının tespit edildiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde tanınmış markanın genişletilmiş korumadan yararlanacağına yönelik beyanları ve dayandığı içtihatların, somut uyuşmazlıkla doğrudan ilişkisi bulunmamaktadır. Markanın kullanılmasının her marka için yükümlülük olup, tanınmış markalar yönünden ayrıcalık bulunmadığı, tanınmış markaların da 5 yıl süre ile, ciddi ve pazar payı yaratacak şekilde kullanılmaması halinde kullanmama nedeniyle iptal kararı verilebileceği (bkz. Yargıtay HGK 09/02/2011 tarihli 2010/11-695 E, 2011/47 K sayılı kararı ile, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11/09/2013 tarihli, 2012/16337 Esas, 2013/15406 K sayılı kararları) kanaatiyle, ilk derece mahkemesince, davalı adına 2006/24956 numaralı “…” markasının 9.sınıftaki “can kurtarıcı ve koruyucu donanımlar, dalgıç giysileri, dalgıç gözlükleri, koruyucu giysiler, eldivenler, gözlükler ve başlıklar, gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” emtiaları ile 14, 18 ve 24.sınıflardaki tüm emtialar yönünden kullanmama nedeni ile iptal kararı usul ve yasaya uygun olup, yerinde görülmeyen davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 9. maddesi uyarınca tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verileceği, kullanmama nedenine dayalı iptal davası açabilmek için herhangi bir hak düşürücü bir süre bulunmamakta olup, önemli olanın, dava tarihinden geriye doğru tescil anına kadar beş yıllık sürenin dolması olduğu, dava konusu marka yönünden dava tarihi itibariyle tescil tarihinden itibaren 5 yıllık sürenin dolmuş bulunduğu ve dolayısıyla süre yönünden iptal koşulunun oluştuğu, SMK’nın 9. maddesi uyarınca markasını kullanma külfeti altında bulunan davalının, somut uyuşmazlık açısından kullanımını ispat etmesi gerektiği, buna rağmen mahkemece alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, dava konusu markanın tescilli olduğu emtia sınıfı kapsamında Türkiye’de ciddi bir şekilde kullanımının olduğunun kanıtlanamadığı, diğer taraftan SMK’nın markanın kullanım külfetine ilişkin 9. maddesi hükmü uyarınca, marka kullanımının SMK’nın 7. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen şekilde, yine 7. maddenin 3. fıkrası ve SMK’nın 9. maddesinin 2 ve 3. fıkrasında belirlendiği şekilde gerçekleşmesi gerektiği, buna göre davalı tarafça dava konusu markaya dayanılarak dava açılmasının ya da başka başvurulara itiraz edilmesinin markanın anılan maddelerde belirtilen şekilde kullanımı olarak kabul edilemeyeceği bu itibarla ilk derece mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/05/2019 tarih ve 2017/69 E., 2019/162 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 16/03/2023