Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1544 Esas
KARAR NO: 2023/965
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 09/07/2019
NUMARASI: 2017/9 E. – 2019/199 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin … numaralı “…” markasının tescilli sahibi olduğunu, “…” esas unsurlu markaların da müvekkili şirket adına tescilli olduğunu, davalının ise … numaralı “…” markasını tescil ettirdiğini, Ankara 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/311 Esas, 2016/266 Karar sayılı hükmünde “… ” markası ile “…” markasının iltibas yarattığı gerekçesiyle … numaralı “… ” markasının hükümsüzlüğüne karar verildiğini, müvekkili şirketin 1923 yılında Tarsus’ta dokuma fabrikası olarak kurulduğunu ve hızla büyüyerek “…” markası ile dünya çapında bilinen bir marka haline geldiğini, “…” markasının pek çok ülkede de tescilli olduğunu, davalı adına tescilli markanın müvekkili markası ile aynı olduğunu, taraf markalarının benzer olması ve iştigal konusu malların aynı olmasının markalar arasında karışıklığa sebebiyet vereceğini, bu nedenlerle davalıya ait … numaralı “… ” markasının 37.sınıfta tescilli olduğu “inşaat hizmetleri, inşaat araç gereçlerinin kiralanması hizmetleri, kara araçları ve servis istasyonu hizmetleri (bakım, tamir ve akaryakıt dolumu)” açısından 556 sayılı KHK’nin 8/1-b, 8/5, 8/III maddeleri uyarınca kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1993 yılından beri gayrimenkul ve inşaat sektöründe tanınmış hale geldiğini, 24 yıldır var olan … Şirketler Grubuna mensup olup, dava konusu markanın 2000 yılından beri başvuru ve tescilleri yapılmış seri markaların devamı olduğunu, müvekkili şirketler grubunun “…” ibaresini çekirdek unvan olarak 24 yıldır kullandığını, tarafların farklı sektörde faaliyet gösterdiklerini ve tescilli markalarının sınıflarının farklı olduğunu, markalar bütünsel olarak değerlendirildiğinde benzer olmadığını, şekil, renk, yardımcı kelime unsurları ve logoların farklı olduğunu, markalarda ortak unsur olan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğunu ve alıcı kitleleri de dikkate alındığında markaların karışıklığa sebebiyet vermeyeceğini, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “davalının ” …+Şekil” olarak tescilli markasının ve davacıya ait “… ” markasının bir bütün olarak, bilinen somut yer adı olmaktan uzaklaştığı ve markasal ayırt ediciliğe sahip olduğu, markaların koruma sınırlarının bir bütün halinde gerçekleşeceği göz önüne alındığında, davacının markasında yer alan “…” yer adı üzerinde davacı lehine münhasır bir hak doğmayacağı, davalının markası ile davacının markasının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, markalarda yer alan diğer sözcük ve şekillerin her iki markayı farklılaştırdığı, davalının marka tescilinin kötü niyetli olduğu da iddia edilmediğinden, bu nedenlerle davalının markasının hükümsüzlük koşullarının mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bir coğrafi yer isminin ayırt ediciliğinin zayıf olarak kabul edilebilmesi için markanın kullanılacağı emtianın o alana özgü ve yöresel olması gerektiğini, somut olayda, … başta pamuk olmak üzere tarım ürünleri üretimiyle ön planda olan ülkemizin en verimli ovasının ismi olduğunu, Bursa, Sakarya, İzmit, Gebze gibi makine, kara araçları, iş makineleriyle ilgisi olmadığını, dolayısıyla 36. ve 37. sınıflar yönünden yöresel bir isim olmadığını, … ibaresinin ilgili alanda müvekkili tarafından ilk defa kullanılması nedeniyle başlangıçtaki ayırt ediciliğinin yüksek olmasının yanında … müvekkilinin yoğun ve yaygın kullanım neticesinde tıpkı … , … , …. örneklerindeki gibi sonradan da yüksek ayırt edicilik kazandığını,Davalı’nın … ile hiçbir ilgili ve alakası olmayan bir İstanbul şirketi olduğunu, “Ayırt ediciliğin” karışıklık riski değerlendirmesinde dikkate alınacak unsurlardan sadece birisi olduğunu ve önceki markanın ayırt ediciliğinin düşük olmasının tek başına karışıklık riskinin yokluğunu göstermeyeceğini, … sayılı … markası incelendiğinde, … markanın başında ve görsel olarak da oldukça ön planda kalacak şekilde tertip edildiğini, tescilli olduğu belirten “r” işaretinin de “çukurova” ibaresinin üstünde olduğunu, son derece sıradan şekil unsuru ise başlı başına ayırt ediciliği sağlamaktan çok uzak olduğunu, ayrıca uyuşmazlık konusunun 37. Sınıftaki; inşaat hizmetleri, inşaat araç gereçlerinin kiralanması hizmetleri inşaat hizmetleri, inşaat araç gereçlerinin kiralanması hizmetleri, emtiası olduğu dikkate alındığında “…” ibaresinin de anılan emtia açısından tasviri olduğu sonucuna varılacağını,Mahkeme açısından teknik bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra aksine karar verilmesi mümkünse de neden bilirkişi raporundan ayrışıldığının gerekçede izah edilmediğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davalı adına kayıtlı markanın hükümsüzlüğü davasıdır.Davacının davaya dayanak yaptığı … numaralı “…” markasının, davalıya ait hükümsüzlüğü talep edilen … “… +Şekil” markasından daha önce tescil edildiği, her iki markanın da ortak unsurunun “…” ibaresi olduğu, ve 37. sınıfta “inşaat hizmetleri, inşaat araç gereçlerinin kiralanması hizmetleri, kara araçları ve servis istasyonu hizmetleri (bakım, tamit ve akaryakıt dolumu)” mal ve hizmetleri için tescilli oldukları, davacıya ait “…” ibaresini içeren ve 37. sınıfta tescilli markanın tescil tarihinden önce davalı adına bu sınıfta tescil edilmiş, “…” ibaresini içeren başka bir markanın bulunmadığı görülmüş, davacı davalı markasının bir kısım hizmetler yönünden (ortak 37.sınıf) hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.Coğrafi yer adlarının 556 sayılı KHK 7/1-c bendi veya 555 sayılı Cografi İşaretlerin Korunması Hakkında KHK hükümleri anlamında coğrafi işaret anlamını taşımamak kaydıyla yanlarına ilave ekler yapılması suretiyle marka olarak tescili mümkün ise de; davacının “…+ Şekil” ve “… ” ibareli markalarının kullanım yoluyla ayırt edicilik kazandığı, belirtilen hususun Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/4828 Esas, 2020/2346 Karar sayılı kararında da tartışıldığı anlaşılmakla, davalı şirketin “…+şekil” ibareli markasının, tescilli olduğu 37.sınıf yönünden hükümsüzlüğüne karar vermek gerekmiştir.Açıklanan sebeplerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile,2- İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 09/07/2019 tarih, 2017/9 E., 2019/199 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, bu kapsamda;3- DAVANIN KABULÜNE,4-Davalı adına tescilli ”….” markasının, 37.sınıfta tescilli olduğu ”inşaat hizmetleri, inşaat araç gereçlerinin kiralanması hizmetleri, kara araçları ve servis istasyonu hizmetleri (bakım tamir ve akaryakıt dolumu)” bakımından hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,5- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;5/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile 225,45 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan: 31,40 TL başvurma harcı, 31,40 peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti, 294,30 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 1.361,70 TL’nin, yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,5/c-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,5/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 25.500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 6- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;6/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,6/b-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 82,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 203,30 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,6/c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,7- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 28/09/2023