Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1542 E. 2023/942 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1542
KARAR NO: 2023/942
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 09/05/2019
NUMARASI: 2016/161 E. – 2019/216 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli) Marka (Manevi Tazminat İstemli) Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kayseri C.Başsavcılığına verilen şikayet dilekçesi üzerine açılan soruşturmada Kayseri 2.SCM’nin 2014/357 D.iş sayılı dosyasında yapılan aramada … Mah. … Bulvarı … Merkezi 3.Katta Bulunan 4 nolu iş yerinde 200 çift ayakkabı, 1520 çift saya, ve 200 adet etiket tespit edildiğini, yine soruşturma kapsamında Kayseri 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/345 Esas sayılı dosya ile Kamu davası açıldığını, davalılardan …’in mahkumiyetiyle sonuçlandığını, yaklaşık 6 ay sonra başka bir şikayet dilekçesi üzerine yapılan soruşturmada Kayseri 2.SCM’nin 2014/1161 D.iş sayılı dosyasında yapılan aramada 1303 çift ayakkabı, 4900 adet taban, 1300 adet dil, 590 adet saya, 2300 adet naylon poşet 20.000 adet etiket, 3500 adet dil etiketi tespit ve zapt edildiğini, ayrıca 3 adet makina tespit edildiğini, soruşturma kapsamında … hakkında Kayseri 3Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/781 Esas sayılı dosyasıyla sanığın mahkumiyetine karar verildiğini, davalılar arasında irade birliği bulunduğunu, davacının izni ve onayı olmamasına rağmen marka hakkının ihlal edildiğini, tecavüzden kaynaklanan zararlarının bulunduğunu, KHK 66/a kapsamında tecavüz edenin rekabeti olmasaydı marka sahibinin markanın kullanılması ile elde edebileceği muhtemel gelire göre hesaplanması yöntemini seçtiklerini, KHK 67.maddesine göre tazminatın arttırılmasını, bu kapsamda belirsiz alacak hükümlerine göre şimdilik 2.000 TL maddi tazminat, 100.000 TL manevi tazminatın en yüksek ticari faizle birlikte davalılardan tahsilini ve hükmün ilanını talep ve dava etmişlerdir. Davacı vekili 14.1.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat istemini 8575 TL olarak talep etmiştir.Davalı … beyan dilekçesinde özetle; 2014 mayıs ayından sonra işyerini …’ye devir ettiğini arama yapılan işyeni ve diğer davalılar ve ürünler ile ilgisinin bulunmadığını davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … beyan dilekçesinde özetle; … 2012 senesinde tamamen kapatıldığını, 08.05.2014 tarihinde yapılan ilk baskın ve tespitte kendisinin aklandığını bu davada …’in mahkum olduğunu, 20.10.2014 tarihindeki 2. baskında kendisinin her ne kadar … Ltd Şti.nin ortağı ve münferit imzaya yetkili kişi olsa da bu şirketin ( … mah … Bulvarı No… … K…. D….) Kayseri adresinde faaliyet göstermediğini, 25/07/2014 tarih ve 8620 sayılı ticaret sicil gazetesinde bu durumun açık olduğunu, 16.07.2017 tarihi itibariyle şirketin … Mah, … Cad N0… Melikgazi, Kayseri” adresinde faaliyetini sürdürdüğünü, aradan 1 yıl geçtikten sonra da hisselerini 2.07.2015 tarihinde … devrettiğini ve bu kişinin de diğer davalı …’nin babası olmadığını, 2014/2015 yıllarında kendisine ait … isimli işyerinde tek başına çalıştığını diğer davalılarla arasında ilişki olmaması nedeniyle davanın reddini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “Davacıya ait markaların haksız ve izinsiz olarak 1303 çift ayakkabı, üretim safhasında 4900 adet taban,1300 adet dil, 590 saya, 2300 adet naylon poşet, 20.000 adet etiket ile 3.500 adet dil etiketinin tespit edildiği soruşturma aşamasında hazırlanan 20.11.2016 tarihli bilirkişi raporunda … isimli işyerinde elde edilen … markası taşıyan ürünlerin taklit ürün olduğunun tespit edildiğini, 1303 mevcut bulunan ayakkabı ile kalan malzemeler ile de 295 çift ayakkabı üretebileceğini, Toplamda bu tespit ile ilgili üretilebilecek ayakkabı miktarının ise 1598 adet ayakkabı üretilmiş olduğunu, bu tür ayakkabıların üretim maliyeti ortalama 17,00 TL olduğunu, davalılarca Satış rakamlarının ise genelde 20,00 TL ila 25,00 TL olduğunu, üretim-satış, adet ve birim fiyat oranlaması yapıldığında 8.789 TL farkın kar olduğunu, yani davalının ürünlerin üretilip satılması ile 8789. TL kazanç elde edeceğini, Kayseri 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/345 Esas sayılı dosyasında ise 200 … , üretim safhasında 1520 çift saya ve 200 adet etiketin tespit edildiği, söz konusu ürünlerin yeddi emin olarak …’e teslim edildiği, 200 çift ayakkabı tespit edilmiş 1520 çift saya olmasına rağmen ayakkabı tabanı vb malzemeleri olmadığı için başkaca ayakkabı üretilecek malzeme olmadığından başka ayakkabı üretilmemiş olduğunu, bu tür ayakkabıların üretim maliyeti ortalama 17,00 TL olduğunu, davalılarca Satış rakamlarının ise genelde 20,00 TL ila 25,00 TL olduğunu, üretim-satış, adet ve birim fiyat oranlaması yapıldığında 1100 TL farkın kar olduğunu bildirmişlerdir. Dolayısıyla davacının 8789+1100=9889 TL toplamda en az kar kaybı bulunduğu hususu talimat mahkemesince alınan rapordan anlaşılmaktadır. Davacı ıslah ile 8575 TL talep etmiştir. Talep ile bağlılık kuralı gereği 8575 TL maddi tazminatın BK hükümlerine göre … ve …’ den müştereken ve müteselsilen tahsil edilmesine karar verilmesi gerekmiştir. Zira davacı markası tanınmış marka olup bu husus tüm bilirkişi raporlarında tespit edilmiş olup, marka hakkının ihlal edildiği de tespit edildiğinden ve davalı eylemi haksız rekabet teşkil edip, markanın ürünler üzerinde kullanıldığı taklit ürün sayısının fazlalığı hususları da gözetildiğinde KHK 6/a maddesine göre yani “marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanılması ile elde edebileceği muhtemel gelire göre davacının mahrum kaldığı kar kaybı raporlarda belirlenen bedellerden daha fazla olduğundan BK hükümlerine göre davacının talebi ile bağlı kalınarak 8575 TL maddi tazminatın … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilmesine karar verilmesi gerekmiştir. Davacı manevi tazminat da talep etmiştir. Manevi tazminat yönünden marka hakkına yapılan tecavüzün niteliği, ,davacının manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp durumu, manevi tazminatın amaç ve içeriğine, hak, nesafet ve adalet ilkesine takdiren takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmesi gerekmiştir.Manevi tazminat zenginleşme aracı olamayacağından fazla istemin reddine karar verilmiştir. KHK 67. madde kapsamında bir artırım yapılması hususunda mahkememizce somut bir kanaat oluşmadığından bu yönde bir artırım yapılmamıştır. Davalı tarafça davacı markası ticari etki yaratacak şekilde kullandığından, bu şekildeki kullanımın hukuka uygun bir kullanım niteliğinde olmayıp, marka hakkına tecavüz oluşturduğu ve eylemin aynı zamanda TTK anlamında haksız rekabet teşkil ettiğinden haksız rekabetin tespiti, durdurulması, giderilmesi, men’ i ve sonuçlarının ortadan kaldırılması talepleri de yerinde görülmüştür. Davalının eylemi davacının marka hakkına tecavüz ve aynı zamanda haksız rekabet olarak kabul edildiğinden hükmün ilanı talebi de yerinde görülmediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Kayseri 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/345 sayılı dosyasından davalılardan …’in, davalılardan …’nin Kayseri 3 Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/781 sayılı dosyasından mahkum edildiğini, mütecaviz emtianın alımında taraflarına verilen faturanın …San. Tic. Ltd. Şti.’ nin olduğunu, malların zaptedildiği adresin … unvanı altında çalışır vaziyette olduğunu, …’nın aleyhine davaları reddedilen …’ in ticari unvanı olduğunu, … … San. Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı ve 2013-2018 arası münferit imzaya yetkili Müdürü olduğunu, hisselerini yukarıda anlatılan olaylardan sonra 02.07.2015 tarihinde ortağı …’ye devrettiğini, ceza davasında, …’in mütecaviz eşyayı sahiplendiğini, … “bu işyerini beraber kullanıyoruz, onun işlerinden haberim yoktur” dediğini, Mahkemenin de bu savunmaya itibar ederek sadece …’i cezalandırdığını, 5 ay 12 gün sonra aynı adrese gidildiğinde yine …’nin zapt edilen malları sahiplendiğini, … ’nın yerinde sınai ve ticari faaliyette bulunuyorken babası … ’nin de … San. Tic. Ltd. Şti.’ nin ortağı olduğunu, hepsinin birbirini tanıdığını, ortak hareket ettiklerini, ceza hakiminin vermiş olduğu karara uyularak hem … Tic. Ltd. Şti. nin hem de … unvanı altında verilen adreste ticaret yapan …’ in sorumsuz kabul edilmiş olmasının kanun ve hukuka aykırı olduğunu, -…’in istinaf dilekçesi incelendiğinde, eylemin içinde olduğu ve fakat … Tic. Ltd. Şti.’ nde bir işçi olduğu bildirildiğinden, kayıtlı merkez adresi olayın olduğu adres olmasa da fiilen faaliyet gösterdiği adres olduğu bildirildiğini, …’ in haksız eylemin asli faillerinden olduğunun tersinin söylenemeyeceğini, -Mahkemenin kararında yakalanan hazır ve üretilebilecek olanlar ile beraber 1598 adet ayakkabıyı ele alarak bunların ortalama 17,00 TL’e mal edileceği, genelde 20,00 TL ila 25,00 TL’ e satılacağı, 8.789 + 1100 TL kar edebileceği, bu sebeple davacının 8789+1100=9889 TL minimum kar kaybı bulunduğunu kabul ettiğini, HKM 107’e bağlı kalarak ve de belirsizlikler yüzünden dava sonunda beklenmedik masraflar ödemeye mahkum olmamak için ıslah ile 8575 TL talep edildiğini, Mahkemenin bu aşamada “muhtemel” olayını da göz ardı ederek BK gereği “muhik tazminat” hükümleri uygulamaya karar verdiğini, tamamıyla varsayımsal bir hesaplama yöntemi olan muhtemel gelir hesaplaması yerine hem 556 sayılı KHK’ nın hem de 6769 sayılı SMK Hükümlerinin öngördüğü “muhtemel” sıfatına yüklenenlerin bilinmezden gelindiğini, burada davacının zararı olmadığı ama kardan zarar ettiğinin kabul edilmesinin zorunlu olduğunu, ele geçen sahte ayakkabı sayılarının belli olduğunu, ele geçen malzemelerin de belli olduğunu, bu malzemelerden ne kadar ayakkabı üretilebileceğinin tespit edilebilir olduğunu, sektörde ortalama satış fiyatını ve ele geçen sahtelerin sayısını ele alarak, eğer davacı bu kadar sayıda ayakkabı satsa idi muhtemel brüt gelirini ve sektörde yüzde ne kadarının muhtemel kar olacağını ve ne kadarının muhtemel net kar olacağını tespit etmenin de zor olmayacağını, bu mikyastaki bir faaliyetin sonucunda haksız bulunan tarafın ödeyeceği manevi tazminatın talep 100000 TL iken 1/10 olan sadece 10000 TL olmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, davanın davalılar …. Şti. Ve … aleyhine de kabul edilerek tümden kabulüne, davacının muhtemel gelir kaybının hesaplanması yönteminin yukarıda açıklandığı gibi yapılmasına, manevi tazminat miktarının olaya ve tarafların şartlarına göre talep gibi kararlaştırılmasına, tazminatların tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen en yüksek ticari faizi ile beraber tahsiline ve davacılara ödenmesine karar verilmek üzere kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkili …’in 2013 yılının başından 2014 yılının 6. ayına kadar …. San. Tic. Ltd. Şti firmasında SGK’lı işçi olarak çalıştığını, müvekkilinin ayakkabı ustası olduğunu ve işveren tarafından verilen talimatları yerine getirmek zorunda olduğunu, yapılan ayakkabıların üzerine … amblemini kendisinin yapıştırmadığını ve yapılan işlemden de herhangi bir bilgisi bulunmadığını, ceza dosyalarında cezalandırılmışsa da hukuki bilgisinin yetersizliği sonucunda bu durum ile karşı karaya kaldığını, marka hakkına tecavüz eyleminin muhatabı müvekkili olmadığını, mahkemece şahısla yanılma hali söz konusu olup salt … San. Tic. Ltd. Şti firmasının resmi adresi olmaması gerekçesi ile tazminattan sorumlu tutulmamasının hatalı olduğunu, firmanın fiilen faaliyet gösterip göstermediği hususu irdelenmeksizin müvekkili aleyhine karar ikame edilmesinin isabetsiz olduğu, kararın kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Davacı istinaf istemi yönünden yapılan incelemede;İlk derece mahkemesince, … ve … yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. …’in Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesi 2014/345 Esas sayılı dosyada alınan savunmasında”… Diğer sanık … ile aynı işyerini paylaşıyoruz ancak işyeri iki bölmedir, ben ayakkabı imalat işine başlamıştım, spor ayakkabılarını imal etmiştim ancak henüz satışa sunmamıştım, polislerin ve şirket avukatının gelip tespit yaptığı ayakkabılar bana aittir, şikayetçi firmalarla marka konusunda herhangi bir anlaşma yapmadık, ben bunun yasak olduğunu bilmiyordum…” şeklinde savunma yaptığı, … ise”…. adlı işyerim var, diğer sanıkla işyerini ortak kullanıyoruz ancak işyerini ayrı bölmeler halinde kullanıyoruz, sadece kira ortaklığımız var, ticari ortaklığımız yok, olay tarihinde tespit edilen ürünler bana ait değildir, diğer sanığa aittir, çünkü onun kendi bölmesinde ele geçmiştir, suçlamaları kabul etmiyorum…” şeklinde savunmada bulunduğu ve Mahkemece savunmalara itibar edilerek sadece … yönünden mahkumiyet kararı verildiği, … yönünden beraat kararı verildiği ve kararların kesinleştiği anlaşılmıştır. … San Tic Ltd Şti’nin … Mah … Cad- … Sokak … Melikgazi/ Kayseri adresinde ticari faaliyetini sürdürdüğü, arama ve el koyma işlemlerinin ise, … mah. … Bulvarı …Merkezinde yapıldığı, ceza dosyasındaki yargılama ve alınan savunmalar ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde, … ve yetkilisi olduğu şirket yönünden doğrudan markasını haksız ve izinsiz olarak kullandığına dair dosyada herhangi bir delil bulunmadığı ve varsayıma dayalı olarak haksız fiil hükümlerinden sorumlu tutulamayacağı anlaşılmakla, davacı istinaf isteminin reddi gerekmiştir.Borçlar Kanunu’nun 50/2. maddesine göre, uğranılan zarar miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri gözönünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.Somut uyuşmazlıkta da, yukarıda ifade edildiği üzere, haksız rekabet nedeni ile tazminat hesabında 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanmasının yerinde olmadığı, ancak gerek davalı tarafın ticari defterlerinden, gerekse de dosyada bulunan diğer bilgi ve belgelerden gerçek bir maddi zararın belirlenemeyecek olduğunun anlaşılması nedeniyle gerçek zararın tespitinin hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın tespitinin somut olay açısından belirtilen gerekçelerle mümkün olamayacağı, bu nedenle 6098 sayılı TBK’nın 50. maddesi uyarınca makul bir tazminat belirlenmesi gerektiği (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2015/4580 Esas, 2016/2044 Karar ve 25.02.2016 Tarih), Dairemizce TBK’nın 50/2. maddesi uyarınca belirlenen ve davacının talebi ile bağlı kalınarak hesaplanan maddi tazminatın somut olayın özelliklerine uygun bulunduğu kanaatine varılmıştır. Diğer taraftan davacının haksız rekabet nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunabileceği de pek tabiidir. Ancak özel durumlar göz önünde tutularak hükmedilecek manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Somut uyuşmazlıkta da manevi tazminat koşullarının davacı yararına gerçekleştiği, olayın oluş şekli, olay tarihindeki paranın satın alma gücü gözetildiğinde, belirlenen manevi tazminatın, somut olayın özelliklerine ve hakkaniyete uygun olduğu değerlendirilmiştir. Davalı … istinaf istemi yönünden yapılan incelemede;Davalı …, her ne kadar, diğer davalı yanında işçi olarak çalıştığını beyan ederek istinaf isteminde bulunmuş ise de, 08.05.2014 yılından itibaren tüm süregelen dava süreçlerinde, işçi sıfatının bulunduğuna dair herhangi bir beyanda bulunmadığı, yapılan ceza yargılamasında iş yeri sahibi olduğunu beyan ettiği, Hukuk Mahkemesine sunmuş olduğu beyan dilekçesinde ise 2014 yılının Mayıs ayında iş yerini davalı …’e devrettiğini yazılı olarak beyan ettiği, ilk Değişik iş tespitinin 08.05.2014 tarihi olup, bu tarihte davalı …’in iş yeri sahibi olduğu, bu nedenle istinaf istemine ilişkin olarak öne sürdüğü işçi olarak çalıştığına yönelik beyana itibar edilemeyeceği, daha önce öne sürülmemiş bir hususun istinaf istemi olarak talep edilemeyeceği anlaşılmakla istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı ve davalı … vekillerinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 09/05/2019 tarih ve 2016/161 E., 2019/216 K. sayılı kararına karşı davacı ve davalı … vekilleri tarafından yapılan istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 323,00 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 53,15 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde kendisine iadesine,3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.268,85 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 317,21 TL harcın mahsubu ile bakiye 951,64 TL harcın davalı …’den tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/09/2023