Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1540 E. 2023/985 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1540 Esas
KARAR NO: 2023/985
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 21/05/2019
NUMARASI: 2017/522 E. – 2019/153 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin toptan satış mağazacılığı alanında köklü bir firma olduğunu ve ülke çapında 165 adet mağaza ile faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin 35.sınıf da dahil olmak üzere “…” ayırt edici unsurlu seri markaların sahibi olduğunu, bu markaların görsel ve yazılı basın başta olmak üzere ilgili tüm mecralarda yapılan tanıtım çalışmaları ile Türkiye’de tanınmış marka hale geldiğini, davalının ise “…” ibaresini kullanmak suretiyle müvekkili firmanın marka haklarına tecavüz ettiğini, bu kullanımın aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini, kesinleşen yargı kararlarına rağmen “…” markasının kullanılmasına halen devam edildiğini belirterek, davalıların “…” ibaresini, davacının markalarının tescilli bulunduğu sınıflar kapsamındaki hizmetler üzerinden tek başına, yahut sair tali unsurlar ile birlikte kullanmasının, bu markalar altında ürün üretmesinin, ürettirmesinin, satmasının, sağlamasının, dağıtımını yapmasının, satışa arz etmesinin, ithal ya da ihraç etmesinin, elde bulundurmasının, satışa arz etmek üzere depolamasının, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlarla kullanılmasının ve bu markaları taşıyan ürünlerin reklam, promosyon ve tanıtımının yapmasının davacı aleyhinde marka tecavüzü ve haksız rekabet yarattığının tespitine, marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden fiillerin önlenmesine, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlarla kullanmasının ve bu markaları taşıyan ürünlerin reklam, promosyon ve tanıtımını yapmasının önlenmesine ve men edilmesine, davalıya ait bu markayı taşıyan ürünler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş, tabela ve sair her türlü tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakının ve iş bu dava neticesinde verilecek esas hükme aykırı şekilde, iletilen, satılan, sağlanan,dağıtılan, satışa arzedilen, ithal ya da ihraç edilen, elde bulundurulan, satışa arz etmek üzere depolanan, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlar ile kullanılan reklam, promosyon ya da tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakına el konularak, esasa ilişikin hükmün keisnleşmesini müteakip imhasına esastan da karar verilmesine, kararın masrafı davalıdan alınmak suretiyle ilgililere tebliğine ve kamuya yaın yoluyla duyurulmasına, kullanımın ticaret sicilinde unvan kaydı bulunması halinde terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu olayda hak düşürücü sürenin geçtiğini, tabelasında “…” ibaresinin yer almadığını, “… (… logosu içinde) … her zaman yanınızda …” ibaresi bulunduğunu, davanın haksız olduğunu, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi Kararı: Mahkemece; ” Davanın KABULÜNE,Davalının davacıya ait “…” esas unsurlu tescilli markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresini iş yeri tabelasında, ürünler üzerinde ve iş evrakında markasal olarak kullanmak suretiyle davacının MARKA HAKLARINA TECAVÜZ ETTİĞİNİN VE HAKSIZ REKABETTE BULUNDUĞUNUN TESPİTİNE, Davalının marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden fiillerinin ÖNLENMESİNE, DURDURULMASINA ve SONUÇLARININ ORTADAN KALDIRILMASINA, Davalının davacıya ait markaları esas unsuru olan “…” ibaresini davacı şirketin tescilli markasının bulunduğu sınıflar kapsamındaki ürün ve hizmetler üzerinde tek başına yahut tali unsurlar ile birlikte taşıyan ürünler üretmesinin, ürettirmesinin, satmasının, sağlamasının, bulundurmasının, satışa arz etmek üzere depolamasının, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlarla kullanmasının ve bu markaları taşıyan ürünlerin reklam, promosyon ve tanıtımını yapmasının ÖNLENMESİNE ve MEN EDİLMESİNE,Davalıya ait bu markayı taşıyan ürünler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş, tebela ve sair her türlü tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakın ve iş bu dava neticesinde verilecek esas hükme aykırı şekilde iletilen, satılan, sağlanan, dağıtılan, satışa arz edilen, ithal ya da ihraç edilen, elde bulundurulan, satışa arz etmek üzere depolanan, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlar ile kullanılan, reklam, promosyon ya da tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakına EL KONULMASINA, hükmün kesinleşmesinden sonra İMHASINA, Kararın masrafı davalıdan alınmak suretiyle Türkiye’de yayın yapan bir gazetede ilan edilerek kamuya duyurulmasına,Davalının ticaret unvanında “…” ibaresini kullanmadığı anlaşıldığından, ticaret sicilinden ticaret unvanının terkini talebiyle ilgili karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiştir.
İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; … markasının kendi tanınmış markası olduğunu ettiğini, … ” markasının TPE’de dava dışı … San. ve Tic. A.Ş adına kayıtlı olduğu ve DAVACININ “…” ibaresi davacının tanınmış markası olmadığını, olsa idi dahi bu kez, davacının “…” değil davaya konu ” … ” ibaresinin önlenmesini ve men edilmesini talep etmiş olduğunu, davacının “ … ibaresinin ticaret sicilinde unvan kaydı bulunması halinde terkinine” şeklindeki talebinin yerinde olmadığı görüldüğünde, Mahkemece, davacının diğer talepleri haklı kabul edilmiş olsa dahi, bu talebinin reddedilmesi ve bunun sonucunda da davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiğini, dosyada mevcut deliller incelendiğinde davanın açıldığı tarihte müvekkillerin tabelada veya iltibas yaratacak başka şekilde … markasını kullandığına dair hiçbir delil bulunmadığını,bilirkişi raporundaki kullanım olmadığına, marka hakkı kullanımına tecavüz olmadığına ve dahi iltibas olmadığı delillerine karşı davacı tarafın dava tarihinden çok daha önce çekilmiş bulunan fotoğraflara göre hukuka uygun bir şekilde karar verilemeyeceğini. Zira davacı tarafın tespitleri dava tarihinden neredeyse 6 ay ya da 1 yıl önce olduğu O icra tespitlerinde dahi davacı yanın sürekli bu davalarına maruz kalan müvekkillerin 2016 yılındaki haciz/infaz işlemleri sırasında kimi Bakkallardaki tabeladan … ibaresini silme, yeni tabela siparişi verdikleri ve hatta kiminin devir v.s gibi işlemler de dahil olmak üzere komple tabelayı değiştirdiği de tek tarafla tanzim edilen haciz tutanaklarından anlaşıldığını, Müvekkil hiçbir zaman “…” ibaresini tek başına kullanmadığını, “…” harflerinin yerinde horon tepen insan figürleri olduğu gibi devamında … ibaresi ile birlikte kullanıldığı, Davacı tarafın dava dilekçesindeki talepleri incelendiğinde davacının tanınmış marka olduğu iddiasının da son bilirkişi raporu ile gerçeği yansıtmadığını” … ” markasının TPE’de dava dışı … San. ve Tic. A.Ş adına kayıtlı olduğunu Davacı taraf, davalı…müvekkillerin “…” MARKASINI KULLANARAK, “…” adı altında ticari faaliyet yürütmekte olduğunu iddia edip talebini buna göre oluşturduğunu, müvekkiller … ibaresinin önünde … ibaresini kullanıyor olsa dahi her iki marka arasında marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin varlığı söz konusu olamayacağı, bu sebeplerle yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir.
İstinafa Cevap:Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararında, davacı ve davalıların sundukları fotoğraflar birlikte değerlendirildiğinde davalının bakkal dükkanında “… ” ibaresini işletme adı olarak kullandığı, “…” harfinde yapılan değişikliğin markaları farklı kılmaya yeterli olmadığı , markaların görsel ve işitsel olarak benzer olduğu belirtildiği,.Bu durum başlı başına Müvekkil Şirket markasına tecavüzün gerçekleştiğini, dava tarihinden sonra söz konusu tabeladan silerek kaldırmaya çalışmasının markalarına tecavüz ettiğinin kabulü anlamına geldiğini, “… ” ibaresinin esaslı ve belirleyici unsurunun …. olduğu iddiaları gerçeklerden uzak olduğunu, aynı sektörde ve aynı hizmet sınıfında kullanıldığını, … esas unsurlu markaların zayıf marka olduğuna dair iddianın yersiz olduğunu, davalıların istinaf başvurularının tümüyle reddini gerektiğini beyan etmiştir.
Gerekçe ve Sonuç:HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede; Dava marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve durdurulması istemlerine ilişkindir.SMK m.7 maddesinde marka sahibinin izinsiz olarak yapılması hâlinde, önlenmesini talep edebileceği fiiller belirtilmiş, aynı kanunun 29. Maddede ise, marka hakkına tecavüz sayılan fiiller ;”a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak. ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.” şeklinde gösterilmiştir. Dosya kapsamına göre; -… numaralı “…” ibareli markanın 01.02.2002 tarihinde 35.sınıfta, davacı şirket adına tescil edildiği, “…” ibaresinin asli unsur olarak korunduğu , … numaralı, … numaralı,-… numaralı, -… numaralı, … numaralı, … numaralı, … numaralı , … numaralı , … numaralı markaların davacı şirket adına tescilli olduğu görülmektedir. Bilirkişi raporunda; davacının markasının zayıf marka olması nedeniyle küçük değişikliklerin dahi karıştırılma ihtimalini bertaraf edebileceğini, davalının kullanımında “…” harfi yerine horon oynayan insan figürünün kullanılmasının farklılık yarattığı, tüketicilerin “…” ibaresini iyelik eki olarak algılayacakları, “…” şeklindeki markasal kullanımının davacı adına tescilli “…” esas unsurlu marka haklarıyla karışıklığa yol açmayacağı bildirilmiştir. Markaların benzerlik karşılaştırılmasında, doktrin ve Yüksek Yargı uygulamaları ile belirlenen kriterler, işaretler arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak benzerlik olup olmadığı ile itiraza mesnet markanın doğasından gelen veya sonradan kazanılmış ayırt edeciliği bulunup bulunmadığıdır. İlke olarak benzerlikte, markaların tüketici üzerinde bütün olarak bıraktığı genel izlenim veya akılda kalan kaba görünüm dikkate alınmalıdır. Zira tüketici karşılaştırılan markaları genellikle yan yana koyarak inceleme imkanına sahip olamaz. Karşılaştırmada esas itibariyle markaların ayırt edici yada baskın (asıl) unsurları göz önüne alınmalıdır. Markaların ayırt edicilik sağlamayan yada herkesin kullanımına açık tali unsurları değerlendirme dışı bırakılır. Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. Yapılan karşılaştırmada, işitsel, görsel veya kavramsal benzerliklerden bir yada birkaçının önemi ön plana çıkabilir. Baskın unsurun görsel veya işitsel öğelerden birinde hatta bir sözcüğün tek bir hece veya harf gurubunda ortaya çıkmasını sağlayabilir. İşaretlerin benzerliğinde , onların ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, fonotik ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.Yine karıştırma ihtimalinde ilgili mal veya hizmetin benzerliği üzerinde de durulmak gerekir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de, ortalama alıcı kitlesi, son kullanıcıları, malın alımına ayrılan zaman, satışa sunulma kanalları ve biçimi, birinin diğerini ikame etmesi gibi faktörler etkili olur. Karıştırma ihtimali kavramına çağrıştırma (bağlantı kurma) suretiyle karıştırma da dahildir. Bir başka deyişle tüketicinin, marka ve malların benzerliği nedeniyle her iki malın kaynağının aynı firma olduğu düşüncesi ile biri yerine diğerini tercih etme riski mevcut ise, başvuru reddedilmelidir. İltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir. Somut olayda , davacıya ait “…” asli ibareli markaların 35. emtia sınıfında kullanımla ayırt edicilik kazandığı, davalının Trabzon ilinde faaliyet gösteren bakkal dükkanında “…” ibaresini işletme adı olarak kullandığı, tabelasında markanın asli unsuru olan “…” ibaresindeki “…” harflerinin horon tepen insan figürü şeklinde olduğu, “…” harfinde yapılan şekilsel değişiklik yapılmış ise de, bu değişikliğin ibarenin okunuşunda bir farklılık yaratmadığı, işitsel, ve kavramsal olarak davacı markası ile aynı olduğu, zira tüketicilerin genellikle baştaki ibareyi akılda tutma eğiliminde oldukları, baştaki kelimenin aynı olmasının benzerlik karşılaştırmasında önemli olduğu, davalı kullanımındaki ”…” ibaresinin tanımlayıcı nitelikte olduğu ve markaya bir ayırtedicilik katmadığı,davacı markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer şekilde kullanıldığı davacı markasının 35. Sınıfta tescilli olduğu, davalıya ait işletmenin aynı sınıfta hizmet verdiği, aynı tüketici kitlesine hitap edilmesi nedeniyle tüketicinin hizmetin kaynağı , işletmeler arasında bağlantı olduğu yanılgısına düşebilecekleri , davalıya ait kullanımın davacının alt/seri markası olabileceğini düşündürteceği görülmekle, sonuç davalının, kendisine ait bakkal dükkanında “…” ibaresini işletme adı olarak markasal nitelikte kullanmaktan ibaret eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/1883 Esas, 2021/2744 Karar, 2012/231 Esas, 2014/19705 Karar, 2012/232 Esas, 2014/18767 Karar, 2014/11689 Esas, 2014/18693 Karar sayılı ilamları). Ancak davalının eyleminin “..” ibaresini işletme adı olarak tabelasında markasal nitelikte kullanmaktan ibaret olduğu , davalının bu ibareyi ürünler üzerinde ve iş evrakında kullandığına dair bir tespit olmadığı halde kurulan hükümde bu unsurlara yer verilmiş olması ayrıca hükümde “Davalıya ait bu markayı taşıyan ürünler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş, tebela ve sair her türlü tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakın ve iş bu dava neticesinde verilecek esas hükme aykırı şekilde iletilen, satılan, sağlanan, dağıtılan, satışa arz edilen, ithal ya da ihraç edilen, elde bulundurulan, satışa arz etmek üzere depolanan, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlar ile kullanılan, reklam, promosyon ya da tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakına EL KONULMASINA, hükmün kesinleşmesinden sonra İMHASINA, ” şeklinde hüküm fıkrasında da davalının davacı markasını işletme adı olarak markasal nitelikte kullanmak dışında eylemi tespit edilmediği dikkate alınarak sadece işletme tabelasıyla ilgili hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemiştir. Bunlardan başka, mahkemece; ”davalının tescilli ticaret unvanının bulunmadığı” gerekçesiyle bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de; ayrı bir dava şeklinde görülebilen ve somut dava yönünden objektif dava yığılması şeklinde değerlendirilmesi gereken söz konusu talebin, eldeki dava açıldıktan sonra konusuz kalmadığı, zira Mahkemenin kararında da vurgulandığı gibi, davalının tescilli ticaret unvanının bulunmadığı, bu sebeple somut talebin reddine karar verilmesi gerekirken, ”karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesinin hatalı olduğu anlaşılmıştır.Bu açıklamalara göre; davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına, karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak, kazanılmış haklar korunarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2-İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 21/05/2019 tarih, 2017/522 E. 2019/153 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,3- Davanın KISMEN KABULÜNE,Davalının davacıya ait “…” esas unsurlu tescilli markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresini iş yeri tabelasında, markasal olarak kullanmak suretiyle davacının MARKA HAKLARINA TECAVÜZ ETTİĞİNİN VE HAKSIZ REKABETTE BULUNDUĞUNUN TESPİTİNE, Davalının marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden fiillerinin ÖNLENMESİNE, DURDURULMASINA ve SONUÇLARININ ORTADAN KALDIRILMASINA,Davalının davacıya ait markaların esas unsuru olan “…” ibaresini, işyeri tabelasında tek başına yahut tali unsurlar ile birlikte kullanmasının ÖNLENMESİNE ve MEN EDİLMESİN Davalıya ait bu markayı taşıyan işyeri tabelasına EL KONULMASINA, hükmün kesinleşmesinden sonra İMHASINA, Kararın masrafı davalıdan alınmak suretiyle Türkiye’de yayın yapan bir gazetede ilan edilerek kamuya duyurulmasına,Davalının ticaret ünvanında “…” ibaresini kullanmadığı anlaşıldığından, ticaret sicilinden ticaret unvanının terkini talebinin ve Fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL karar harcından peşin alınan 31,40 TL’nin mahsubu ile 238,45 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan: 31,40 TL başvurma harcı, 31,40 peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, 500,00 TL bilirkişi ücreti, 164,20 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 731,60 TL’nin, davanın kısmen kabul edilmiş olması sebebiyle, 487,74 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, c- Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, ç-Davanın kabul edilen kısmı üzerinden davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre (kazanılmış hak ilkesi göz önüne alınarak) 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,d-Davanın red edilen kısmı üzerinden davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 25,500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;7/a-İstinaf talebi kısmen kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,/a-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 84,30 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 205,60TL’nin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,/a-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 28/09/2023