Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1538 E. 2022/1748 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1538 Esas
KARAR NO: 2022/1748
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 20/06/2019
NUMARASI: 2017/559 E. – 2019/181 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1983 yılından beri ilaç sektöründe faaliyet gösterdiğini ve TPMK nezdinde … numaralı “…” ve … numaralı “…” markalarının sahibi olduğunu, davalının ise “…” markasını taşıyan antiseptik dezenfektan türü ürünleri piyasaya sürdüğünü, broşürlerden ve www….com.tr internet adresinden satışa sunulan ürünlerin görüldüğünü, davalının “…” markasını taşıyan ürünlerin müvekkilinin “…” markası ile hem görsel, hem de fonetik olarak ayniyet düzeyinde benzerlik gösterdiğini, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu ve bunun da benzerlik algısına sebebiyet verdiğini, tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdiklerini, davalının bu kullanımının müvekkilinin tescilli markasından doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu beyan ederek, davalının “…” ibaresini davacının markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetler üzerinde marka olarak kullanmasının marka ihlali ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, tecavüze konu olan ürünlerin üretiminin, satışının, ticari amaçla bulundurulmasının, tanıtımının engellenmesine, markanın davalının internet sitelerinden çıkartılmasına, buna riayet edilmediği takdirde bu sitelerin erişime kapatılmasına, dava konusu ürünlere ve ürün görsellerinin yer aldığı reklam ve tanıtım vasıtalarına, ticari evraklara el konulmasına, muhafaza altına alınmasına, imhasına, kararın masrafı davalılardan alınmak suretiyle Türkiye’de yayın yapan tirajı yüksek bir gazetede ilanına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının marka tecavüzü iddiası ile açtığı dava konusu markanın davalı … adına … numara ile ” …” ibaresi ile 5.sınıfta tescilli olduğunu, markanın kullanımının tescile dayandığını ve tecavüz iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, taraflara ait markaların her yönü ile farklı ve ayırt edici olduğunu, TPMK nezdinde “…” ibareli 5.sınıfta pek çok markanın yer aldığını, eczanede satılan ürünlerin bilinçli tüketiciye satıldığını, karıştırılma ihtimali bulunmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “davalının tescilli markasının “…” olduğu, markanın bölünmeden bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği, bütününe bakıldığında da davalı …’ın tescilli markasında “…” hecesi dışında davacının markası ile başkaca benzerliğinin bulunmadığı, her iki taraf markalarının yazım şekillerinin birbirinden farklı olduğu, davalı tarafa ait markanın iki kelimden oluşmasına rağmen davacının markalarının tek kelimden oluştuğu, markaların görsel ve işitsel olarak farklı olduğu, davalıya ait markanın davacının markaları ile ortalama tüketici nezdinde karıştırılmaya yol açacak derecede benzer olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine,” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davaya konu “…” markasının müvekkilinin davaya dayanak markaları ile ve bilhassa “…” ibareli markası ile hem görsel hem fonetik olarak ayniyet düzeyinde benzer olduğunu, markaların tüketici tarafından bilinen anlamlar taşımaması sebebi ile de bu benzerliğin, markaların karıştırılma ihtimalini artırdığını, Davalı tarafın marka kullanımında esaslı unsuru “…” ibaresi teşkil ederken müvekkili markalarında esaslı unsurun “…” ve “…” ibareleri olduğunu, tek unsurdan oluşan her iki markada da markayı oluşturan ibarelerin esaslı ve öne çıkan kısımları “…” sesinden oluştuğunu, bu durumun ise görsel olarak markaların benzer algılanmasına sebep olduğunu,Markalar karşılaştırılırken öncelikle tüketiciler tarafından ilk görülen ve en çabuk algılanan kelime unsurlarına ağırlık verilmesi, markaların ilk kelimelerinde yer alan unsurların tüketiciler tarafından daha hızlı algılanması ve bu vesile ile iltibas ihtimalinin ilk kelimelerde yoğunlaşması sebebi ile ön kısımlardaki benzerliklerin sonraki farklılıklara göre daha fazla dikkate alınması gerektiğini, Davaya konu marka ihlalinde de marka benzerliğinin, markaları oluşturan ibarelerin ilk seslerinden başlayarak markaların büyük bir kısmını kapsadığını, ek olarak dava konusu markanın “…” ibareli müvekkili markası ile son kısımda birebir aynı sesle bittiğini, davalının teknik bir zorunluluk olmadan söz konusu ibareyi seçtiğini, Dosyaya alınan 14.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda, davalının kullanımının müvekkilinin markalarına benzer olduğu ve tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin söz konusu olduğu yönünde görüş bildirildiğini, ayrıca markaların kullanıldığı ürünlerin de aynı olduğunu, Bilirkişi raporlarında “antiseptikdezenfektan” türü bu ürünlerin reçete ile satılan ve dolayısıyla doktor ve eczacılar tarafından tavsiye edilerek kullanılan ürünler olmadığı, bu itibarla markaların benzerliği tartışılırken ortalama tüketicinin dikkat seviyesine göre değerlendirme yapılması gerektiğinin tespit edildiğini, Davalının markayı başında “…” kelimesi olmadan da kullandığını, davalının “…” ibaresini markanın başına yazmasının, bu marka kullanımını yalnız başına hukuka uygun hale getirecek bir sebep olmadığını, zira “…” ibaresinin davalı şirketin ana markası olduğunu, bu markanın yanına “…” ibaresi eklenerek seri marka oluşturulduğunu, Davalının, markasını tescile uygun kullanıp kullanmadığının dava konusu olmadığını, bu hususun bir savunma olarak ileri sürülemeyeceğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve sonuçlarının ortadan kaldırılması istemli olup, uyuşmazlık; davalının “…” ibareli tescilli markasının, davacı adına tescilli … numaralı “…” ve … numaralı “…” markaları ile iltibas oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır. Davalı yan; dava konusu markanın davalı … adına … numara ile ” …” ibaresi ile tescilli olduğunu, kullanımın tescile dayandığını, tecavüz iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunmuş, Mahkemece; taraf markaları arasında benzerlik olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm yukarıda belirtilen sebeplerle davacı yanca istinaf edilmiştir. Mevcut delillere göre, “…” ve “…” ibareli markaların davacı adına tescilli olduğu, “… …” ibareli markanın ise davalı adına tescilli olduğu, davalı kullanımının da bu şekilde gerçekleştiği görülmüştür. Davalı markasındaki ”…” ibaresi bir çatı marka olup, iltibas değerlendirmesinde dikkate alınamayacağı, dosyaya sunulan görseller incelendiğinde; ürünler üzerinde yer alan ”…” ibaresinin daha küçük puntolarla ve geri planda yazıldığı, ”…” ibaresinin ise esas ve baskın unsur olduğu, dolayısıyla iltibas değerlendirmesinin davacı markaları ile davalı markasındaki ”…” ibaresi değerlendirilerek yapılması gerektiği, bu kapsamda; taraf markalarının aynı şekilde 5.sınıfta tescilli olduğu, taraf markalarının kullanıldığı ürünlerin “antiseptikdezenfektan” türü olduğu, taraf markalarında ortak unsur olan ”…” ibaresinin ürünün etken maddesi olmadığının bilirkişi raporu ile sabit olduğu, bu hususta bir çekişme de bulunmadığı, bu sebeple davalının Türkçe’de bir anlamı olmayan ”…” ibaresini kullanmakta bir zorunluluğunun bulunmadığı, markaların kullanıldığı ürünler dikkate alındığında, bu ürünlerin herkesin ulaşabileceği şekilde reçetesiz olarak piyasada satıldığı, dolayısıyla iltibas değerlendirmesinde, ortalama tüketici kitlesinin dikkate alınması gerektiği, davacı markalarındaki “…” ve “…” ibareleri ile davalı markasındaki ”…” ibareleri birlikte dikkate alındığında, “…” ibaresinin ortak unsur olduğu, vurgunun da bu ibarede gerçekleştiği, devamında gelen ibarelerin markaya bir ayırt edicilik kazandırmadığı, markalar arasında işitsel anlamda benzerlik bulunduğu, markaların metin markası olması ve ayrıca şekil içermemesi sebebiyle görsel anlamda da benzer olduğu, markaların tescilli olduğu mal/hizmet sınıfı ile kullanıldığı ürünlerin aynı olduğu, dolayısıyla davalı markasının ortalama tüketici nezdinde, davalı markası ile davacı markaları arasında işletmesel bağ bulunan seri marka algısı oluşturma tehlikesi yarattığı dikkate alınarak, açıklanan sebeplerle, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu itibarla davacı vekilinin istinaf başvuru sebepleri yerinde görülmüştür. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/4410 E. 2020/2319 K. sayılı ve 04/03/2020 tarihli, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/2288 E. 2021/3428 K. sayılı ve 07/04/2021, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/1786 E. 2021/1669 K. sayılı ve 24.02.2021 tarihli kararları) Diğer yandan, bilindiği üzere haksız rekabet 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 6762 sayılı eski TTK’nin aksine yeni TTK’da haksız rekabetin tanımı yapılmamıştır. Yeni TTK’nın 54. F.2 maddesinde “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” biçiminde haksız rekabet oluşturan fiiller genel olarak belirtilmiştir. TTK’nun 55.maddesinde ise, başlıca haksız rekabet halleri örnekseme metodu ile belirtilmiştir. Madde düzenlemesinde belirtilen başlıca haksız rekabet halleri; dürüstlük kurallarına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar (kötüleme, avantaj sağlama, hakkı olmayan unvanları, meslek, derece ve sembolleri kullanma, karıştırılmaya sebeb olma, karşılaştırma ya da üçüncü kişiyi benzer yollarla öne geçirme, tedarik fiyatının altında fiyatla satışa sunma yoluyla aldatma, gerçek değer hakkında yanıltma, karar verme özgürlüğünü sınırlama, nicelik ve nitelikte yanıltma, hukuki işlemlere ilişkin kamuya yapılan ilanın açık olmaması, tüketici kredilerine ilişkin açık beyanda bulunmamak, yanıltıcı sözleşme formüllerini kullanmak), sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek, başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak, üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek, iş şartlarına uymamak, dürüstlük kurallarına aykırı işlem şartlarını kullanmak olarak belirtilmiştir. Uyuşmazlık ile ilgili olan düzenleme ise m.55 f.1 (a) bendinin dördüncü alt bendi olup, hüküm “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” fiilini haksız rekabet olarak düzenlemiştir. Yukarıda yapılan açıklamalarda belirtildiği üzere, davalı … adına … numara ile tescilli “… …” ibareli marka kullanımının davacı adına tescilli “…” ve “…” ibareli markalar ile iltibas ihtimali yarattığı, davalının bu kullanımlarının davacı markası ile haksız rekabete yol açtığı tespit edilmiştir. Açıklanan sebeplerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kabulü yönünde yeniden karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2- İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 20/06/2019 tarih, 2017/559 E., 2019/181 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,Bu kapsamda; 3- Davanın KABULÜNE,4- Davalı … adına … numara ile kayıtlı ” …” ibareli marka kullanımlarının, davacı adına tescilli … numaralı “…” ve … numaralı “…” markalarından doğan hakka tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, 5- Davalıların davacı markasına yönelik tecavüzün men ve ref’ine,6- Dava konusu ürünlerin üretiminin, satışının, ticari amaçla bulundurulmasının, tanıtımının engellenmesine, markanın davalıların internet sitelerinden çıkarılmasına, bu hususta karara riayet edilmediği takdirde bu sitelerin erişime kapatılmasına,7-Dava konusu ürünlere ve ürün görsellerinin yer aldığı reklam ve tanıtım vasıtalarına, ticari evraklara el konulmasına ve el konulan ürün ve belgelerin muhafaza altına alınmasına ve imhasına,8-Kararın ulusal yayın yapan tirajı yüksek üç büyük gazeteden birinde ilanına, masrafın davalılardan müteselsilen tahsiline,9- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;9/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 49,30 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 9/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 31,40 peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, 3.000,00TL bilirkişi ücreti, 273,20 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 3.340,60 TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine,9/c-Davalılar tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 9/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre markaya yönelik tecavüz talebi yönünden 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 9/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre Haksız rekabetin tespiti talebi yönünden 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 9/f- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre tecavüzün meni ve refi talebi yönünden 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 10- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;10/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafından yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,10/b-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 121,30TL istinaf yoluna başvurma harcı, 38,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 159,30 TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 10/c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,11- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/12/2022