Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1536 E. 2023/177 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1536 Esas
KARAR NO: 2023/177
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 18/04/2019
NUMARASI: 2017/112 E. – 2019/130 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)|Marka (Tecavüzün Ref’i İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; Müvekkilinin toptan satış mağazacılığı alanında köklü bir firma olduğunu ve ülke çapında 165 adet mağaza ile faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin 35.sınıf da dahil olmak üzere “…” ayırt edici unsurlu seri markaların sahibi olduğunu, bu markaların görsel ve yazılı basın başta olmak üzere ilgili tüm mecralarda yapılan tanıtım çalışmaları ile Türkiye’de tanınmış marka hale geldiğini, davalının ise “…” ibaresini kullanmak suretiyle müvekkili firmanın marka haklarına tecavüz ettiğini, bu kullanımın aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini, Trabzon ili ve bağlı ilçelerinde işletmelere numara vermek suretiyle “…” ibaresinin kullanıldığını, bu durumun müvekkili tarafından fark edilmesi üzerine iş bu markayı kullanan üç işletmeye karşı Kartal Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2012/231, 2012/232 ve 2012/233 Esas sayılı dosyaları ile dava açıldığını ve bu davaların müvekkili lehine sonuçlandığını, kararların Yargıtay 11.Hukuk Dairesi tarafından kesinleşmesi üzerine 2016 yılında kararın infaz edildiğini, ancak kesinleşen yargı kararlarına rağmen “…” markasının kullanılmasına halen devam edildiğini belirterek, davalıların “…” ibaresini, davacının markalarının tescilli bulunduğu sınıflar kapsamındaki hizmetler üzerinden tek başına, yahut sair tali unsurlar ile birlikte kullanmasının, bu markalar altında ürün üretmesinin, ürettirmesinin, satmasının, sağlamasının, dağıtımını yapmasının, satışa arz etmesinin, ithal ya da ihraç etmesinin, elde bulundurmasının, satışa arz etmek üzere depolamasının, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlarla kullanılmasının ve bu markaları taşıyan ürünlerin reklam, promosyon ve tanıtımının yapmasının davacı aleyhinde marka tecavüzü ve haksız rekabet yarattığının tespitine, marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden fiillerin önlenmesine, durdurulmasına ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalının davacıya ait “…” ibaresini davacı şirketin tescilli markalarının bulunduğu sınıflar kapsamındaki ürün ve hizmetler üzerinde tek başına yahut tali unsurlar ile birlikte taşıyan ürünler üretmesinin, ürettirmesinin, satmasının, sağlamasının, bulundurmasının, satışa arz etmek üzre depolamasının, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlarla kullanmasının ve bu markaları taşıyan ürünlerin reklam, promosyon ve tanıtımını yapmasının önlenmesine ve men edilmesine, davalıya ait bu markayı taşıyan ürünler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş, tabela ve sair her türlü tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakının ve iş bu dava neticesinde verilecek esas hükme aykırı şekilde, iletilen, satılan, sağlanan,dağıtılan, satışa arzedilen, ithal ya da ihraç edilen, elde bulundurulan, satışa arz etmek üzere depolanan, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlar ile kullanılan reklam, promosyon ya da tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakına el konularak, esasa ilişkin hükmün kesinleşmesini müteakip imhasına esastan da karar verilmesine, kararın masrafı davalıdan alınmak suretiyle ilgililere tebliğine ve kamuya yayın yoluyla duyurulmasına, kullanımın ticaret sicilinde unvan kaydı bulunması halinde terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; Dava konusu olayda hak düşürücü sürenin geçtiğini, müvekkiline ait tabelada “…” ibaresinin yer almadığını, horon tepen figürler bulunduğunu, müvekkillerinin bakkal olduğunu ve davacının “…” ibaresinin men talebinde hukuki menfaati bulunmadığını, davalı müvekkillerinin bakkal olup halka tek tek satış yapıyor iken davacının toptancı olduğunu ve bakkal gibi esnaflara toptan satış yaptığını, her iki tarafın hedef, kitle ve iş alanlarının farklı olduğunu, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “davacı vekilinin sunduğu fotoğraf, davalının iş yerinde yapılan keşif sonucu düzenlenen rapor birlikte değerlendirildiğinde, Trabzon ilinde faaliyet gösteren davalıya ait bakkal dükkanında “…” ibaresinin işletme adı olarak ve markasal olarak kullanıldığı, keşif sırasında tabelada “…” ibaresinin silinmiş olmasına rağmen iş yerinde bulunan fiyat etiketinde kullanılmaya devam ettiği, davacı vekili tarafından davalının marka kullanımına ilişkin fotoğraf incelendiğinde, davacıya ait “…” ibaresinin davalının iş yeri tabelasında aynen kullanıldığı, davalı vekilinin sunduğu fotoğraftaki ve yerinde yapılan keşifte çekilen fotoğraftaki tabelanın da aynı olmasına rağmen “…” ibaresinin yazıldığı kısmın boyanmak suretiyle silindiğinin belli olduğu, işitsel, anlamsal ve görsel olarak markaların aynı olduğu, davacının 35. sınıfta tescilli olan markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin tescilli oldukları sınıf ile aynı olan 35. sınıfa dahil hizmetlerde davalı tarafından aynen kullanıldığı, bu nedenle markaların karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu, benzer konuda daha önce görülen davalarda, markaların karıştırılma ihtimali bulunduğuna dair verilen kararların Yargıtay’dan geçerek onandığı, bu durumun davacının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, davalının tescilli ticaret unvanının bulunmadığı anlaşılmakla, davanın kabulüne” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Usûle ilişkin olarak; davacının ”…” markasının kendi tanınmış markası olduğunu iddia ettiğini, ancak ”…” markasının TPE’de dava dışı … Tic. A.Ş adına kayıtlı olduğunu ve davacının tanınmış markası olmadığını, davacının davayı açmakta menfaati bulunmadığını,-Davaya konu “…” ibaresinin önlenmesinin ve men edilmesinin talep edilmiş olması sebebiyle, taleple bağlılık gereği Mahkemece “…” ibaresinin men’ine karar verilmesinin hukuka uygun olmadığını,-Davacının, ”… ibaresinin ticaret sicilinde unvan kaydı bulunması halinde terkinine” şeklindeki talebinin yerinde olmadığının kabul edilmesi sebebiyle, bu talebin reddine ve dolayısıyla davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken ”karar verilmesine yer olmadığı” kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davacının “… ibaresinin ticaret sicilinde unvan kaydı bulunması halinde terkinine” şeklindeki talebinin yerinde olmadığını, Mahkemece, davacının diğer talepleri haklı kabul edilmiş olsa dahi, bu talebinin reddedilmesi ve bunun sonucunda da davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, ” Davalının ticaret unvanında “…” ibaresini kullanmadığı anlaşıldığından ticaret sicilinden ticaret unvanının terkini talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına” şeklindeki hükmünün istinafının gerektiğini, Davacı tarafın ticaret sicilinden kolaylıkla bilgi sahibi olabileceği konudaki talebini şarta bağlamasının hukuk düzeni açısından korunamayacağını, -Esasa ilişkin olarak; davanın açıldığı tarihte müvekkillerin tabelada veya iltibas yaratacak başka şekilde … markasını kullandığına dair hiçbir delil bulunmadığını, tabelada ve ürünlerde ”…” ibaresinin kullanılmadığını, talimat dosyasında aldırılan bilirkişi raporunda “… işletme tabelasında “…” ibaresinin yazılı olduğu…” tespit ve değerlendirmesinde bulunulduğunu, 31.08.2018 tarihli bilirkişi raporunda da “…davacının markasının zayıf marka olması sebebi ile küçük değişikliklerin dahi karıştırma ihtimalini bertaraf edebileceği, davalının kullanımında “…” harfi yerine dans eden insan figürlerinin kullanılmasının markayı farklılaştırdığı, tüketicilerin “…” ibaresini iyelik eki olarak algılayacakları, “…” şeklindeki markasal kullanımın davacı adına tescilli “…” esas unsurlu marka haklarıyla karışıklığa yol açmayacağı…” tespit ve değerlendirmesinde bulunulduğunu, davacı tarafın dava tarihinden çok daha önce çektiği fotoğraflara göre hukuka uygun bir şekilde karar verilemeyeceğini,-Davacı markasının hem tanınmış marka olmayıp, bir yandan da zayıf marka olduğu ortada olduğuna göre … ibaresi ile … ibaresinin karıştırılma ihtimalinin olması da haksız rekabetin varlığı da kabul edilebilir olmadığını, hiçbir zaman “…” markasını tek başına kullanmış olmadığını, Davacının kullandığı “…” esaslı unsurunun, zayıf bir marka olduğunu, Davacı şirket açısından tanınmışlığı olmayan bir markanın, coğrafi işaretler ve dans eden insan figürleri ile tamamen farklı bir görüntü içeren görüntü ile iltibas yaratmasının da imkansız olduğunu, -Trabzon 3. Asliye Hukuk Mahkemesi eliyle yerine getirilen Keşif ve bilirkişi delili, gerek 31.08.2018 tarihli Bilirkişi delilleri, itiraz ettikleri kalemler dışında kısmen de 25.12.2018 tarihli bilirkişi delili, bilirkişi raporunda da isabetli olarak tespit edildiği üzere davalı tarafından “…” ibaresinin iltibas teşkil etmeyecek şekilde başkalaştırılarak kullanıldığını, davacı markasının zayıf marka olduğunu, sonuçlarına katlanılması gerektiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Dava dilekçesi birlikte sundukları fotoğrafların, davalının, dava açılış tarihinde kullandığı tabelaların görüntüleri olduğunu, bu görüntülerin çekilmesinin hemen sonrasında davayı açtıklarını, davalı taraf, davaya dayanak gösterilen fotoğrafların güncel olmadığına ilişkin iddiasını ispatlayamadığını, Davalının açıkça Müvekkiline ait markanın esas unsuru olan … ibaresini kullandığını ve SMK’da açıklanan şekilde marka hakkına tecavüz gerçekleştiğini, davalı tarafın “…” ibaresinin esaslı ve belirleyici unsurunun … olduğu iddiaları gerçeklerden çok uzak olduğunu, “…” ibaresinin iş yerinin faaliyetini göstermekte olup malların satım hizmetinde ayırt edici unsuru olmadığını ve bu kullanımda esas unsurun “…” olduğunu, ayrıca “…” ibaresini Müvekkilinin faaliyet gösterdiği aynı sektörde ve aynı hizmet sınıfında kullanmış olduğunun tespit edildiğini, Davalının, “şartlı talep oluşturulamayacağından davanın kısmen reddi ve kısmen kabulüne karar verilmelidir” şeklindeki iddialarının da yersiz olup dava dilekçesindeki taleplerinin açık olduğunu, davalıların istinaf başvurularının tümüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile, önlenmesi ve durdurulması istemlidir. Davacı; kendi adına tescilli “…” esas unsurlu markaların davalı tarafından aynı hizmet ve mal sınıfında iltibas oluşturacak şekilde kullanıldığını iddia etmiş, davalı iddiaları inkâr etmiş, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ve bu karar yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Dosyaya Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları getirtilmiş olup, incelendiğinde; … numaralı “…” ibareli markanın 01.02.2002 tarihinde 35.sınıfta, … numaralı “…” ibareli markanın 07.06.2004 tarihinde 5 ve 41.sınıflarda, … numaralı “…” ibareli markanın 01.06.2006 tarihinde 5 ve 41.sınıflarda, … numaralı “…” ibareli markanın 09.05.2006 tarihinde 5, 16 ve 41.sınıflarda, … numaralı “…” ibareli markanın 19.02.2008 tarihinde 35.sınıfta, … numaralı “…” ibareli markanın 14.04.2009 tarihinde 16, 38 ve 41.sınıflarda, … numaralı “…” ibareli markanın 27.08.2012 tarihinde 35.sınıfta, … numaralı “..” ibareli markanın 17.05.2016 tarihinde 35.sınıfta, … numaralı “…” ibareli markanın 13.12.2017 tarihinde 35 ve 36.sınıflarda, … numaralı “…” ibareli markanın 18.04.2017 tarihinde 35.sınıfta davacı şirket adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Davalı; davacının ”…” markasının kendi tanınmış markası olduğunu iddia ettiğini, ancak ”…” markasının TPE’de dava dışı … Tic. A.Ş adına kayıtlı olduğunu ve davacının tanınmış markası olmadığını, davacının davayı açmakta menfaati bulunmadığını iddia etmiş ise de; davacının ”…” esas unsurlu tescili markalarının 6769 sayılı SMK kapsamında korunabilmesi açısından tanınmış marka olması zorunluluğunun bulunmadığı, eldeki davanın, davacı adına kayıtlı ”…” esas unsurlu markalardan doğan hakka tecavüz ve haksız rekabet iddiasından kaynaklandığı ve aşağıda açıklanacağı üzere, davacı kayıtlı ”…” esas unsurlu pek çok marka bulunduğu, davalı yanca davacı markalarıyla iltibas oluşturacak şekilde kullanım yapıldığı iddiasında bulunulmuş olmasına göre, davacının dava açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerektiği anlaşılmakla davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Dosyaya celp edilen marka tescil kayıtlarından, davacı adına 35. Sınıfta … ibareli markaların tescilli olduğu anlaşılmakla, … markasının dava dışı … Gıda şirketine ait olduğuna yönelik istinaf sebebinin bu nedenlerle de yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı yanca; “…” ibaresinin önlenmesinin ve men edilmesinin talep edilmiş olması sebebiyle, taleple bağlılık ilkesi gereği Mahkemece “…” ibaresinin men’ine karar verilmesinin hukuka uygun olmadığı iddia edilmiş ise de, Mahkeme kararının hüküm kısmında davacıya ait ”…” ibaresini taşıyan ”ürünler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş, tabela ve sair her türlü tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakın ve iş bu dava neticesinde verilecek esas hükme aykırı şekilde iletilen, satılan, sağlanan, dağıtılan, satışa arz edilen, ithal ya da ihraç edilen, elde bulundurulan, satışa arz etmek üzere depolanan, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlar ile kullanılan, reklam, promosyon ya da tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakına el konulmasına, hükmün kesinleşmesinden sonra imhasına” karar verildiği “…” ibaresinin de ”…” ibaresini taşıyor olması sebebiyle hükmün kapsamı içinde değerlendirilmesi gerektiği, bu durumun taleple bağlılık ilkesini ihlal etmediği, aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Diğer yandan, davacı vekilince dava dilekçesinde, ”Kullanımın ticaret sicilinde unvan kaydı bulunması halinde terkinine,” şeklinde talepte bulunulmuş olup, Mahkemece; ”davalının tescilli ticaret unvanının bulunmadığı” gerekçesiyle bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de; ayrı bir dava şeklinde görülebilen ve somut dava yönünden objektif dava yığılması şeklinde değerlendirilmesi gereken söz konusu talebin, eldeki dava açıldıktan sonra konusuz kalmadığı, zira Mahkemenin kararında da vurgulandığı gibi, davalının tescilli ticaret unvanının bulunmadığı, bu sebeple somut talebin reddine karar verilmesi gerekirken, ”karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesinin hatalı olduğu, bu itibarla davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu yönden yerinde olduğu anlaşılmıştır. Dosyaya davacı vekili tarafından sunulan fotoğraflar, talimat yoluyla aldırılan bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; davacı adına kayıtlı “…” ibareli markanın, davalı tarafından işletme tabelasında “”…” şeklinde kullanıldığı, keşif sırasında çekilen fotoğraflarda tabelada markalar arasında şekilsel bir benzerlik olmasa da, birbirlerine fonetik olarak eşdeğer oldukları ve aralarında kavramsal olarak benzerlik bulunduğu, davacı markası ile davalı kullanımındaki esas unsurun ”…” ibaresi olduğu, davalı kullanımındaki ”…” ibaresinin tanımlayıcı nitelikte olduğu ve markaya bir ayırtedicilik katmadığı, davacının 35. sınıfta tescilli olan markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin tescilli oldukları sınıf ile aynı olan 35. sınıfa dahil hizmetlerde davalı tarafından aynen kullanıldığı, bu durumun ortalama tüketici nezdinde iltibasa yol açabileceği, sonuç olarak Trabzon ilinde faaliyet gösteren davalının, kendisine ait bakkal dükkanında “”…” ibaresini işletme adı olarak markasal nitelikte kullanmaktan ibaret eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/1883 Esas, 2021/2744 Karar, 2012/231 Esas, 2014/19705 Karar, 2012/232 Esas, 2014/18767 Karar, 2014/11689 Esas, 2014/18693 Karar sayılı ilamları). Yukarıda açıklanan sebeplerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, ticaret unvanı kullanımına ilişkin karar verilmesine yer olmadığına ilişkin istinaf talebi dışındaki istinaf taleplerinin reddine, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına, yapılan hata yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, kararın diğer hükümleri aynı kalmak kaydıyla, davalının tescilli ticaret unvanının bulunmadığı anlaşıldığından işbu yönündeki talebin reddine karar verilmesi yönünde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2- İstanbul Anadolu 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18/04/2019 tarih, 2017/112 E., 2019/130 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, Bu kapsamda; 3- Davanın KISMEN KABULÜNE, 4- Davalının davacıya ait “…” esas unsurlu tescilli markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresini iş yeri tabelasında, ürünler üzerinde ve iş evrakında markasal olarak kullanmak suretiyle davacının MARKA HAKLARINA TECAVÜZ ETTİĞİNİN VE HAKSIZ REKABETTE BULUNDUĞUNUN TESPİTİNE, 5- Davalının marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden fiillerinin ÖNLENMESİNE, DURDURULMASINA ve SONUÇLARININ ORTADAN KALDIRILMASINA, 6- Davalının davacıya ait markaları esas unsuru olan “…” ibaresini davacı şirketin tescilli markasının bulunduğu sınıflar kapsamındaki ürün ve hizmetler üzerinde tek başına yahut tali unsurlar ile birlikte taşıyan ürünler üretmesinin, ürettirmesinin, satmasının, sağlamasının, bulundurmasının, satışa arz etmek üzere depolamasının, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlarla kullanmasının ve bu markaları taşıyan ürünlerin reklam, promosyon ve tanıtımını yapmasının ÖNLENMESİNE ve MEN EDİLMESİNE, 7- Davalıya ait bu markayı taşıyan ürünler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş, tabela ve sair her türlü tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakın ve iş bu dava neticesinde verilecek esas hükme aykırı şekilde iletilen, satılan, sağlanan, dağıtılan, satışa arz edilen, ithal ya da ihraç edilen, elde bulundurulan, satışa arz etmek üzere depolanan, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlar ile kullanılan, reklam, promosyon ya da tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakına EL KONULMASINA, hükmün kesinleşmesinden sonra İMHASINA, 8- Kararın masrafı davalıdan alınmak suretiyle Türkiye’de yayın yapan bir gazetede ilan edilerek kamuya duyurulmasına, 9- Davacının, … ibaresinin ticaret sicilinde unvan kaydı bulunması halinde terkinine yönelik talebinin REDDİNE, 10- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 10/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu karar harcından peşin alınan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 148,50 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 10/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 31,40 peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti, 610,80 TL tebligat ve müzekkere masrafları olmak üzere toplam 1.678,20 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 10/c- Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 10/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre Marka hakkına tecavüz talebi yönünden 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 10/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre Haksız rekabetin tespiti talebi yönünden 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 10/f- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine maddesine göre, (reddedilen ticaret unvanı terkini talebi yönünden) 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 11- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 11/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 11/b- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 11/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 11/d- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 12- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/02/2023