Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1529 E. 2023/236 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1529
KARAR NO: 2023/236
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/05/2019
NUMARASI: 2017/358 E. – 2019/529 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/03/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafça İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine yekün bakiye alacak miktarı olduğu belirtilmeksizin fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak takip çıkışı 120.805,96 TL olan icra takibi başlatıldığını, söz konusu alacağa mesnet olarak da 05/04/2016 tanzim tarihli ve 03/02/2017 vadeli 195.000,00 TL bedelli bono gösterildiğini, davalı bahsi geçen bonoya istinaden İstanbul 16 ATM nin 2017/185 D.iş sayılı dosyası ile 13/02/2017 tarihli ihtiyati haciz kararı ile icra işlemlerine başlandığını ve esas takibe geçildiğini, ihtiyati haciz kararına ve esas takipteki yetkiye yönelik olarak itiraz sonucu yetkisizlik kararı verilerek ihtiyati hacizlerin kaldırıldığını, ancak takip konusu 03/02/2017 vade tarihli 05/04/2016 tanzim tarihli 195.000,00 TL bedelli keşidecisi … ve lehtarı … olan bononun icra müdürlüğünün kasasında olduğunu, davalının bu çeki her an alıp yetkili icra dairesinde takibe koyabileceğini, dava konusu bononun müvekkili tarafından tanzim edilmediğini, müvekkilinin bono hakkında herhangi bir bilgisinin olmadığını ve bonodaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, bu hususta yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunu bu durumun ortaya çıkacağını, bu nedenlerle 03/02/2017 vade tarihli 05/04/2016 tanzim tarihli 195.000,00 TL bedelli, keşidecisi … ve lehtarı … olan bonodan dolayı müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile bononun iptaline, davalının kötüniyetli olarak icra takibi başlatmış olması ve müvekkilinin mal varlığına haciz uygulatması nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatı ile mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Takibe ve davaya konu bononun TTK 688 madde çerçevesinde hukuka uygun ve geçerli bir bono olduğunu, bonoda keşidecinin davacı taraf olduğunu ve imzanın da davacıya ait olduğunu, kaldı ki müvekkilinin söz konusu bonoda yer alan imzaların geçerliliğini araştırma zorunluluğunun da bulunmadığını, müvekkilince kıymetli evraktan doğan borcun tahsili amacıyla davacı hakkında gerekli girişimlerde bulunulduğunu ve icra takibine geçildiğini, ancak davacı tarafça haksız, mesnetsiz ve kötüniyetli olarak huzurdaki davayı ikame ettiğini, davaya konu bonodaki imzanın davacıya ait olduğunun yaptırılacak bilirkişi incelemesinde ortaya çıkacağını, ayrıca davacının mal kaçırma ihtimaline karşı, icranın durdurulması kararı verilmesi talebinin ve davacı hakkında başlatılacak icra takiplerinin durdurulması talebinin yersiz olduğunu, bu nedenlerle haksız ve kötüniyetli olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Tüm dosya kapsamındaki deliller ile yargılama sırasında grafolog bilirkişiden alınan rapor sonucunda; Küçükçekmece …İcra Müdürlüğü’nün … 2 esas sayılı dosyasındaki takibe dayanak borçlusu …, alacaklısı … olan düzenlenme tarihi 05/04/2016, ödeme tarihi 03/02/2017, miktarı 195.000,00 TL olan senetteki …’a atfen atılmış imzanın, karşılaştırma belgelerindeki …’a ait imzalara kıyasla: …’ın eli ürünü olmadığı ve bu bonodan kaynaklı davacının davalıya borçlu olmadığı kanaatine varılarak davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İmzanın borçluya ait olmadığını, yerel mahkemenin salt bilirkişi raporu çerçevesinde, başkaca hususları ve bilirkişi raporuna yapmış oldukları itirazları dikkate almadan hüküm kurduğunu, raporda bilirkişinin …’a ait imzaları kendi aralarında değerlendirerek, imzaların benzemediğini belirttiğini, devamında ise senetteki imzanın …’a ait olmadığını belirtmekle yetindiğini ancak imzadaki farklılıkların ne şekilde ve hangi nedenlerle olduğunu izah etmediğini, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine dair borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgelerin, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınması gerektiğini, senedin keşide tarihinden öncesine dair belge bulunamazsa, daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılması gerektiğini, sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, somut olayda karşılaştırma belgeleri olarak kullanılan evraklardan ilkinin zaten fotokopi olduğu görüldüğünü, evrak asılları dosyaya sunulmuş olan belgelerdeki imzaların 2012 yılına ait olduğunu, senedin keşide tarihinin ise 2016 olması sebebiyle belgelerin mümkün olan en yakın tarihe ait olması şartı sağlanmadığını, davalı müvekkili şirketin tamamen hukuka uygun ve iyi niyetle hareket etmiş, takibe konu senette de görüldüğü üzere ciro silsilesinin düzgün olduğu veçhile yetkili hamil sıfatını haiz müvekkilin hukuka aykırı ve kötü niyetle herhangi bir işleminin olmadığını, bilirkişi incelemesi sonucunda davacıya ait olmadığı ancak tespit edilebilen imzanın, davacıya ait olup olmadığını müvekkil bankanın bilmesi beklenemeyeceğini, bu yüzden davanın açılmasına sebebiyet vermeyen müvekkil aleyhinde vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde olmadığını, kararının kaldırılarak istinaf yolu ile yeniden yargılama yapılması ve talepleri gibi verilmesini, istinaf yolu ile yeniden yargılama yapılması mümkün değil ise ilk derece mahkemesi kararının bozularak yeniden yargılama yapılmak ve karar verilmek üzere Yerel Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, 2004 Sayılı İİK’nın 72. madde gereğince açılan menfi tespit davasıdır. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında alacaklı … bank A.Ş. tarafından borçlular … ve … aleyhine bonoya istinaden kambiyo senedine dayalı icra takibi başlatılmıştır. Borçlu tarafından ihtiyati haciz kararına yetki itirazında bulunulduğu, mahkemece yetki itirazının kabulüne karar verilmiş olmakla icra dosyasının Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına gönderildiği, davacı tarafından takip konusu bonodaki imzanın kendisine ait olmadığı ileri sürülmüştür.Takip konusu bonoda keşidecinin …, lehtarın …, son ciranta ve hamilin … bank A.Ş. olduğu 6102 sayılı TTK’nın 776. maddesine göre senedin bono vasıflarını taşıdığı, kambiyo senedi vasfına haiz olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, bilirkişi raporu alındığı, raporda senetteki imzasının davacıya ait olmadığı yönünde görüşü bildirildiği anlaşılmıştır.Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca, inkâr edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan ilgili kişiye ait mukayeseye elverişli yazı ve imzalar temin edildikten sonra sahtelik iddiasına ilişkin bilirkişi incelemesi yapılması gerekir (Yargıtay HGK’nın 2019/(23)6-128 esas ve 2021/1133 karar sayılı kararı). Yargıtay kararlarına göre, bonoda sahtecilik iddiasının mutlak defi olarak herkese karşı sürülebileceği, burada ispat yükünün bonodaki imzanın davacıya ait olduğunu iddia eden tarafa ait olacağı, somut olayda ispat yükümlülüğü üzerinde olan davalı alacaklı tarafından herhangi bir delil listesi ibraz edilmediği, mahkemece alınan raporda incelemesi yapılan mukayese belge ve imza örneklerinin bono keşide tarihine yakın tarihlere ait oldukları, bu sebeple bilirkişi raporunun teknik yeterliliğe haiz ve dosya kapsamına uygun oldukları, bono asıllarının dosyada bulunduğu, incelemeye konu mukayese belgelerinin çoğunun asıl evrak olduğu ve fotokopi evrakın tek başına incelemeye alınmadığı, asıl evrakların da incelemeye haiz nitelikte evraklar olduğu bu sebeple bu yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/05/2019 tarih ve 2017/358 E., 2019/529 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 13.320,45 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 3.330,11 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.990,34 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 16/03/2023