Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1518 E. 2022/1750 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1518 Esas
KARAR NO: 2022/1750
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2019
NUMARASI: 2018/448 E. – 2019/414 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı … tarafından davalılar aleyhine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Es sayılı dosyası ile … Bankası İkitelli Organize Şubesine ait 22.04.2008 tarihli, 750.000,00 YTL miktarlı ve … nolu çeke bağlı alacak için 05.05.2008 günü haciz yolu ile başlatılan icra takibine davalılarca haksız yere itiraz edildiği iddiasıyla, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesi talep edilmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Uyuşmazlık konusu alacak hakkında daha önce kesinleşmiş mahkeme kararı bulunduğundan HMK 303 ve 114. maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan davanın reddedilmesi gerektiğini, Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/549 Es. 2009/278 K. sayılı ilamının davacı aleyhine kesin delil olması sebebiyle davanın reddedilmesi gerektiğini, dava 1 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığından reddedilmesi gerektiğini, dava konusu alacağın zamanaşımına uğramış olduğunu, dava dilekçesindeki eksiklikler ve kanıtların bildirilmediğini, davanın esastan görüşülmesine karar verilecek olursa, temel ilişki iddiası gizlenen, kambiyo vasfı taşımayan ve sadece yazılı delil başlangıcı niteliğinde olan evraka dayanılarak objektif iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olarak açılan davanın reddine, davacı aleyhine % 40 tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/549 Esas sayılı dava dosyasında aynı konuya ilişkin olarak yürütülen yargılama sonucunda, Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmiş kararın eldeki dava dosyası açısından güçlü delil olarak kabul edildiği, bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerektiği, aksi halde davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle davanın reddine,” karar verilmiş, kötüniyet tazminatı talebi hakkında ise herhangi bir değerlendirmede bulunulmamıştır. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın, 22.04.2008 keşide tarihli, … Bankası, İkitelli Organize Sanayi Şubesi hesabın … / … tarafından keşide edilmiş, hamiline yazılı 750.000,00 TL bedelli, ancak davalı borçluların “Çekte Tahrifat var iddiası ile Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmaları ve de soruşturmanın uzaması ve süresinde bankaya İbraz edilememesi sebebiyle çek vasfını kaybetmiş olan Çek’in borcun kaynağını göstermesi ve makbuz niteliği taşıması sebebiyle Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında İlamsız Takip” konusu yapılan ve borçluların vaki itirazları üzerine açılan “itirazın iptali” davası olduğunu, Eldeki dava ile davalılar vekilinin kesin hüküm olarak ileri sürdüğü dava arasında sebep ve sonuç bakımından hiçbir benzerlik bulunmadığını, zira, önceki davanın kâr payına ilişkin alacak davası olduğunu, eldeki davanın ise, çek vasfını yitirip “MAKBUZ ve DELİL” niteliğini koruyan çeke dayalı olarak yürütülen ilamsız icra takibine takibe vaki itirazın iptali davası olduğunu, Mahkemece, takip konusu çekin düzmece çek olarak nitelendirildiğini, ancak çekin düzmece olmadığı ve hiçbir tahrifata uğramadığına dair “Kovuşturmaya yer olmadığı” kararının bulunduğunu, mahkemece, itirazın iptali davalarının, itirazın alacaklı tarafa tebliğinden itibaren l yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiği görüşü benimsenmiş, itiraz tebliğ edilmemiş olsa dahi aradan geçen uzun süre içerisinde itirazı öğrenmiş olabileceği, bu sebeple de itiraza ıttıla tarihinin geçerli olması gerektiğini belirtmiş ise de, itirazın alacaklıya tebliğinin yasa gereği ve de emredici nitelikte bulunduğu hususunun Yargıtay kararları ile sabit olduğunu ve usulüne uygun tebligatın gerçekleşmediği durumlarda bir yıllık hak düşürücü sürenin başlamayacağını, Mahkemece, gerekçeli kararda, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/549 esas sayılı dosyasının dava dilekçesinde, “…, …rin güvenini kazanmak ve olaylara müdahalesini engellemek amacıyla …’e İmzalı bir çek vermiştir. Bu çek de tarafımızca icraya konulmuş ise de herhangi bir borçlarının olmadığı sebebi ile çeke itiraz etmişlerdir” şeklinde beyanda bulunulduğu belirtilerek iki dava arasında bir bağlantı varmış gibi kanaat oluşturulmuş ise de, daha önceki vekilin taraflar arasındaki ilişkiyi dile getirmeye çalıştığını ve genel açıklamalarda bulunduğunu, buna karşılık aynı dosya ile açılmış ve karara bağlanmış davanın 26.12.2008 tarihli duruşmasında bizzat davacı vekili soru üzerine “Davalı vekilinden soruldu; Davacının talebi daha Önceki celsede bildirdiği üzere kâr payı atacağına ilişkindir. Cumhuriyet Savcılığındaki çek eldeki dava konusu değildir dedi.” şeklindeki beyanın tutanağa geçtiğini ve iki dava arasında konu ve sebep bakımından benzerlik ve ilişki bulunmadığı yolundaki iddialarının doğrulandığını, Görülmekte olan davanın bir “Alacak davası” olmayıp çek sebebiyle yürütülen icra takibine vaki itirazın iptali davası olduğunu, takip konusu çekin keşidecilerin rızası hilafına ellerinden çıkmış olduğuna dair bir iddia söz konusu olmadığı gibi çekteki imzaların kendilerine ait olmadığı yolunda da bir delil veya itirazın bulunmadığını, aksine bütün iddiaların çekin 500,00 TL olarak düzenlendiği ve tarihsiz verildiği, ancak tahrifat yapılmak suretiyle 750.000,00 TL olarak icraya konulduğu yönünde olduğunu, bunun böyle olmadığının da Adli Tıp Kurumu raporu ve Savcılık kararı ile tespit edilip, kesinleştiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın esastan reddedilmiş olması sebebiyle nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, vekalet ücretinin hatalı olarak belirlendiğini, davacı aleyhine hükmedilmesi talep edilen %40 kötü niyet tazminatına ilişkin herhangi bir hüküm kurulmadığını beyan ederek, belirtilen yönlerden hükmün kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK’nun 67.maddesi kapsamında itirazın iptali davasıdır. Davacı vekilinin istinaf başvuru sebebleri incelendiğinde; Mahkemece, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/549 esas, 2009/278 karar sayılı dosyasında görülen davanın, eldeki dava açısından güçlü delil niteliğinde olduğu, aksi halde davanın hak düşürücü bir yıllık süre içerisinde açılmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar yukarıda belirtilen sebeblerle taraflarca istinaf edilmiştir. Davaya dayanak Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasında, borçlu davalı vekili tarafından takibe itiraz edildiği görülmüş, ancak itirazın alacaklıya tebliğ edildiğine ilişkin bir belgeye rastlanmamıştır. Bu sebeble eldeki itirazın iptali davasının kanuni süresinde açılıp açılmadığının belirlenmesi gerekmektedir. İİK’nın 67/1. maddesi uyarınca itirazın iptali davası bir süreye tâbi olup alacaklı, bu davayı, itirazın kendisine (varsa, vekiline) tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde açabilir. Alacaklı tarafından itirazın iptali davasının, borçlunun icra dosyasına yaptığı itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması zorunludur. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.11.2013 gün ve 2013/11-360 E. 2013/1605 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir. Somut olayda, çekten kaynaklı ilamsız icra takibine borçlu davalı yanca 07.05.2008 tarihli dilekçeyle yasal süresi içerisinde itiraz edilmiş, itirazın alacaklıya tebliğ edildiğine ilişkin bir belgeye rastlanmamış, eldeki dava ise, 04.05.2018 tarihinde açılmıştır. İtirazın iptali davası, bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gereken bir dava olup, açık kanuni düzenlemeye göre dava açma süresi itirazın tebliği ile başlayacaktır. Ödeme emrine itiraz, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak takip alacaklısına tebliğ edilmez ise dava açma süresi başlamayacaktır. Yapılan açıklamalar ışığında, eldeki davada itirazın alacaklıya tebliğ edilmediği, dolayısıyla henüz dava açma süresinin başlamadığı, bu sebeble Mahkemece, ”davacının Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/549 esas, 2009/278 karar sayılı dosyasında görülen davada, davacının çeke itirazda bulunulduğu yönündeki beyanı üzerine, davacının itirazı öğrenmiş sayılacağı ve bu tarihten uzun bir süre sonra eldeki davayı açtığı gerekçeleriyle davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığına yönelik değerlendirme yerinde değildir. Bu itibarla davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2015/22-1048 Esas, 2017/380 karar sayılı ve 01.03.2017 tarihli kararı Ancak aşağıda açıklanacağı üzere, bu husus sonuca etkili görülmediğinden bir kaldırma sebebi yapılmamıştır. Esasa yönelik istinaf başvurusu değerlendirildiğinde; Eldeki dava, … no’lu, 22.04.2008 keşide tarihli, keşidecisi davalılar olan, hamiline düzenlenmiş 750.000 TL bedelli çeke dayalı olarak başlatılmış ilamsız icra takibine vaki itirazın iptaline yönelik davadır. Mahkemece; daha önce taraflar arasında görülen ve Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/549 esas, 2009/278 karar sayılı dosyasında verilen kararın, eldeki dava açısından güçlü delil niteliğinde olduğu değerlendirilmiş, çekin düzenlenmesine kaynaklık eden ilişkinin bu dosyada tartışıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili; eldeki dava açısından güçlü delil olarak değerlendirilen Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/549 esas, 2009/278 karar sayılı dosyasının şirketten olan kâr payı alacağına ilişkin olduğunu, eldeki dava ile farklı olduğunu iddia etmiştir. Ancak, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/549 esas, 2009/278 karar sayılı dosyasında; gerek dava dilekçesi, gerek cevaba cevap dilekçesi, gerek davacı tarafından dosyaya sunulmuş olan 17.10.2008 tarihli dilekçe ve gerekse 09.10.2008 tarihli duruşmadaki davacı beyanları birlikte değerlendirildiğinde, eldeki davanın konusu olan çekin, davacının kâr payı alacağına yönelik olarak düzenlendiği, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/549 esas, 2009/278 karar sayılı dosyasında verilen kararda ise, davacının kâr payı alacağının bulunmadığına hükmedildiği ve bu kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, dolayısıyla Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/549 esas, 2009/278 karar sayılı kararının eldeki dava açısından güçlü delil sayılmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, mevcut delil durumuna göre, davacının dava konusu çekin düzenlenmesine kaynaklık eden alacağı ispatlayamamış olması sebebiyle davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu, aksi yöndeki istinaf sebeblerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davalı vekilinin istinaf başvuru sebebleri incelendiğinde; Dava esastan reddedilmiş olduğundan nisbi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi hatalı olup, bu itibarla davalılar vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmüştür. Diğer yandan her ne kadar Mahkemece, talep olmasına rağmen kötüniyet tazminatı hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunulmamış ve bu hususta bir hüküm kurulmamış olup, Dairemizce yapılan incelemede; davacının icra takibi başlatmakta kötüniyetli olduğu mevcut delil durumuna göre ispatlanamadığından bu yöndeki talebin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Açıklanan sebeblerle, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine, Davalılar vekilinin istinaf başvursunun kısmen kabulüne, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen sebeblerle kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/03/2019 tarih, 2018/448 E., 2019/414 K. Sayılı kararının gerekçe yönünden 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, bu kapsamda;3- Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan işbu itirazın iptali DAVASININ REDDİNE, 4- Yasal koşulları oluşmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine, 5- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcının peşin yatırılan 12.808,13 TL’den mahsubu ile fazla alınan 12.722,43 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine, 5/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5/c- Davalılar tarafından yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, 100.500,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine, 6- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 6/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalılar tarafından yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 6/b- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 6/c- İstinaf yargılaması için davalılar tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine, 6/d- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7/a-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 8- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/12/2022