Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1511 E. 2023/940 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1511 Esas
KARAR NO: 2023/940
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 19/03/2019
NUMARASI: 2015/206 E. – 2019/87 K.
DAVA: FSEK-Tecavüzün Ref’i, Men’i, Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ: 19/10/2015
– BİRLEŞEN MAHKEMENİN 2017/82 ESAS SAYILI DOSYASI –
DAVA: FSEK-Alacak
DAVA TARİHİ: 16/05/2017
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ressam olduğunu ve İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nce müvekkiline verilen sanatçı belgesi ve vergi muafiyeti konulu belgede, müvekkilinin sanatçı olduğu ve ortaya çıkardığı eserlerin estetik özellikler taşıdığı, kişilik ve özgün unsurlar içerdiği ve eserlerinin sanatsal amaçlı olduğunun belirtildiğini, hal böyle iken davalının, ticari işletmesinde müvekkilinin eserlerini kendisinden herhangi bir izin veya lisans almadan haksız olarak çoğalttığını ve satışını yaptığını, ayrıca internet ortamında yaydığını, davalının ayrıca müvekkilinin haksız olarak yayılan çoğaltılan ve satılan eserlerinden eserin müvekkiline aidiyetini belli eden imzası ve isminin çıkartılarak FSEK’de öngörülmüş olan hem maddi, hem de manevi haklarını ihlal ettiğini iddia ederek, müvekkilinin haklarını ihlal eden davalının www.d….com isimli internet sitesi ile www…com.tr isimli inernet sitesinin kapatılmasını, tecavüzün ref’ini, müvekkilinin davalı tarafından çoğaltılıp satılan her bir resmi için rayiç değerinin 3 katı kadar bedelin fazlaya ilişkin talep ve dava hakkını saklı tutarak şimdilik 60.000,00 TL.’nin ve 30.000,00 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davasını hangi resimlere ve kaç resme dayanarak açtığı hususunun belli olmadığını, bu bakımdan öncelikle davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, değişik iş dosyasında alınan bilirkişi raporunun haksız olduğunu, dosyaya sunulan eski tarihli faturaların bu dosya ile bir ilgisinin bulunmadığını, ve davaya konu 8 adet taklit resmin müvekkiline ait olduğunu gösterir hiçbir delilin de olmadığını ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Birleşen mahkemenin 2017/82 Esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın müvekkili hakkında Bakırköy 2. Fikri Sınai Hukuk Mahkemesi nezdinde 2015/55 D.İş sayılı dosyasıyla tespit yaptırarak tedbir kararı aldığını, Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esası ile icraya konduğunu, alınan ihtiyati tedbir kararı doğrultusunda müvekkilinin iş yerine gelindiğini, tüm eşyaların muhafaza altına alınacağı baskısı altında 900.000 TL talepli bir dava olduğu düşünülerek …’ün 900.000 TL maddi tazminat talep içerikli davasından ve dava içerisinde sair taleplerden feragat edileceği zannıyla 19/10/2015 tarihinde davalı tarafça sözleşme imzalandığını, 14 adet sıralı senedin düzenlendiğini, 5.000 TL elden ödendiğini, müvekkillerinin 900.000 TL’lik davadan feragat edildiği düşünülüyorken Bakırköy 1. Fikri Sınai Haklar Mahkemesi’nden tebligatın geldiğini, dava değerinin 60.000 TL olarak belirtildiğini, imzalanan sözleşmede irade fesatı, edimler arasında oransızlık oluşturduğunu, hatta sözleşmenin yapıldığı tarihte açılmış herhangi bir davanın olmadığını, 900.000 TL talep edilmesinin gerçek dışı olduğunu, tecavüze konu 90 adet resmin bulunduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, feragat edileceğinin söylenmesine rağmen edilmediğinin, edimler arasında ortansızlık olduğunu, davalı tarafın iyi niyetli olmadığını, mükerrer fayda edilmeye çalışıldığını bu sebeple kendilerinin borçlu olmadığının tespiti, sözleşmenin hükümsüz olduğunun tespiti ve iptalini, 5.000 TL paranın iadesi, 14 adet senedin bedelsizliğine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin fikir ve sanat eser kanunundan doğan maddi ve manevi haklarının haleldar olduğunu, bu amaçla başvurulduğunda mahkemece tedbir kararı alındığını, tedbir kararının uygulanması için iş yerine gidildiğinde davacı tarafın hazır olduğunu, orada 90’a aşkın resmin hukuka aykırı olarak toplanmasından dolayı tazminat davası açıklandığını, daha sonra açılan dava itibariyle kısmi dava açıldığını, maddi ve manevi davada hakları saklı tuttuğunu belirterek davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “davacının eser sahibi olduğu resimlerin davalının herhangi bir hakkı olmadan ve davacı eser sahibinden izin alınmaksızın eserlerin çoğaltılıp satışa sunulmasının öğrenilmesi üzerine davacı tarafça tespit ve ihtiyati talepli olarak dava açıldığı, dava açıldıktan sonra tedbir kararının infazı sırasında 19/10/2015 tarihli sulh sözleşmesi çerçevesinde davacı ile davalının davaya konu edilen kullanımlar karşılığında davacıya 75.000 TL ödenmesi konusunda anlaşarak sulh oldukları, bu sulh çerçevesinde davalının davacıya 5.000,00 TL ödeyip bakiyesi için sıra senetler düzenlendiği, yukarıda belirtilen bilirkişi raporunda yazılı olduğu üzere, bu sulh karşısında asıl dava yönünden maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden dava konusuz kaldığından, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Birleşen dava yönünden ise, davacının edimler arasında orantısızlık olduğu şeklindeki iddiasının yukarıda bilirkişi raporunda belirtilen davacının talep edebileceği maddi tazminat talebinin 19/02/2015 tarihli sulh sözleşmesinde kararlaştırılan bedelden fazla olması, sulh sözleşmesinin hükümsüzlüğünü gerektiren bir hususa dosya kapsamında rastlanılmaması dikkate alındığında, davanın reddine” karar verilmiştir. Davalı -birleşen dosyada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Yerel Mahkemenin, taraflar arasındaki 19/10/2015 tarihli sözleşmeyi “sulh” olarak nitelendirdiğini ve bu doğrultuda esas dosya hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verdiğini ancak 19/10/2015 tarihli bu sözleşme ile bağlı olmadıklarını karşı yana keşide ettikleri Kadıköy … Noterliği 13/11/2015 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarname ile “îrade fesadı, edimler arası orantısızlık/gabin ve hukukun amir kaidelerine aykırılık nedeniyle sözleşme ile bağlı bulunmadığımız ve sözleşmenin hükümsüz olduğu hususunun bildirilmesi ile teslim edilen 5,000 TL nakit paranın ve 14 adet senet aslının müvekkile iadesi ile işbu senetlerin senetlerin 3. Kişilere devir ve temlik edilmemesi” hususunda ihtarname keşide ettiklerini ve anılan İhtarnamenin davalı yanca 18/11/2015 tarihinde tebellüğ edildiğini, bu konuda karşı yan aleyhine Bakırköy 6. Ticaret Mahkemesi 2015/1173 Esas sayılı dosya ile talep sonucunda yazan taleplerimiz ile öz olarak “sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespiti, hükümsüz sözleşmenin iptali, borçlu olmadığımızın tespiti, senetlerin tarafımıza iade edilmesi ve bedelsizliklerine karar verilmesi ; mahkemenin aksi kanaatte olması halinde ise müddeabihe göre uyarlama yapılarak aşan kısım için borçlu olmadığımızın tespit istemli olarak” dava açıldığını, Mahkemenin 23/03/2016 tarih ve 2016/261 K.sayılı ilamı ile dava görev yönünden reddedildiğini ve Yargıtayca görevsizlik kararının onanması üzerine davamı/ Bakırköy 1, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/82 Esas numarası alarak ana dosya ile birleştiğini, -Davacı yanın da, Mahkemeye hitaben sunduğu 08/01/2019 günlü dilekçesi ile mükerrer ifadelerle “19/10/201S tarihli sözleşmenin geçerli bir sözleşme olmadığını ve sözleşme ile bağlı olmadıklarını” Mahkemeye bildirerek 15/11/2019 günlü celsede de dilekçeyi huzurda tekrar etmekle sözleşmenin geçersizliğini/hükümsüzlüğünü huzurda da ihtirazı kayıt ve şart olmaksızın -beyan kabul ve ikrar etmiş olup beyanı “Mahkeme içi ikrar” niteliğinde olduğunu, bu nedenle sözleşme gerekliymişcesine hükme esas alınmasının haksız olup kararın istinafen kaldırılması gerektiğini, -Davacının davasına esas olarak 08/05/2015 günü başvuruda bulunarak Bakırköy 2 FSHM 2015/55 D.İş tespit dosyasında tespit yaptırdığı ve anılan tespit dosyasında 2 adet resim hakkında tecavüz unsuru bulunduğunun ortada olduğunu ve bu tespit dosyasını dayanak alarak 19/10/2015 günü huzurdaki davayı açtığını, dava ikamesinden sonraki tarih olan 23/11/2015 tarihli “düzenleme şeklinde noter tespiti” yaptırıldığını ve huzurdaki davasının delil listesinde yer almayan bu delili dosya içerisine koyduğunu, bilirkişilerin de tüm raporlarında, dava malzemesi olmayan ve dava tarihinden sonra hazırlanan ve davacının delil listesinde yer almayan bu noter tespitini esas aldığını, 13/12/2018 tarihli raporda maddi hesaplamayı da bu noter tespiti üzerinden -kabul anlamına gelmemek üzere- 97 adet resim üzerinden yaptığını, dava tarihinden sonraki tarihte yapılan, davacı delil listesinde yer almayan ve muvafakat etmedikleri noter tespitinin dosyadan çıkartılması gerekir iken çıkartılmamasının ve bilirkişi raporlarına ve hükme esas alınmasının haksız olduğunu, tek dava malzemesinin 2015/55 D.İş tespit dosyasındaki 2 resim olduğunu, -10/05/2016 tarihli ön inceleme tutanağı ile davacı yana talep konusu yaptığı resimleri tek tek açıklaması aksi halde değişik iş dosyasındaki resimler üzerinden değerlendirme yapılacağı hususunun ihtar edildiğini ancak davacı yanca 2 haftalık süre içinde beyanda bulunulmadığını, dilekçesinde davanın açılış tarihi olan 19/10/2015’ten sonraki tarih olan 23/11/2015 te yaptırdığı ve muvafakat etmedikleri sonraki tarihli düzenleme şeklindeki noter tespitine ve değişik iş tespit dosyasına atıfla bulunduğunu, -Davacı yanın sunduğu 08/01/2019 günlü dilekçesi ile mükerrer ifadelerle “19/10/2015 tarihli sözleşmenin geçerli bir sözleşme olmadığını ve sözleşme ile bağlı olmadıklarını” Mahkemeye bildirerek 15/01/2019 günlü celsede de dilekçesini huzurda tekrar etmekle sözleşmenin geçersizliğini/hükümsüzlüğünü huzurda da ihtirazi kayıt ve şart olmaksızın -beyan kabul ve ikrar etmiş olup beyanının “mahkeme içi ikrar” niteliğinde olduğunu, davacı yanın 15/03/2019 günlü dilekçesi ile ikrarından dönmek istemiş ise de 18/03/2019 tarihli dilekçeleri ile bunu kabul etmediklerini bildirmekle “mahkeme içi ikrar’* dan dönmek de usulen mümkün olmadığını, -Birleşen dosyada ileri sürdükleri hata, hile, ikrah ve uyarlama talepleri hakkındaki lehe delillerinin değerlendirilmediğini ve gerekçede bu hususlar değerlendirilmeden hüküm kurulduğunu, dosya kapsamında dinlenilen tanıklarının hata, hile ve ikrah olgusunu ortaya koyduklarını “müvekkiline 900.000 TL tazminat talepleri olduğu; yüzlerce eserin söz konusu olduğu ve senetlerin imzalanmaması halinde tüm eşya ve makinaların kaldırılacağı şeklinde “gerçek dışı, yanıltıcı ve hileli beyanların müvekkiline söylendiği ve icra-polis baskısı ile senetlerin ve sözleşmenin tanzim edildiğinin açıkça ortaya konulduğunu, -Davacı …’ün, dava konusu resimlerin kendisine ait olduğunu somut ve objekitif hiçbir önceki tarihli sergi kaydı, portfolyo vb. delil ile ortaya koyamadığını ve hiçbir safhada resimlerin orijinallerini dosyaya sunamadığını, -Dosya kapsamında delil olarak sundukları ve müvekkilinin örnek telif sözleşmelerinde emsal resimlerin metrekaresinin 5 TL üzerinden basıldığı yönlü delillerinin dosya kapsamında değerlendirilmediğini, asıl davanın reddine ve davacısı oldukları birleşen davalarının kabulüne karar verilmesi için kararın kaldırılmasını talep etmişlerdir.Davacı birleşen dosyada davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/55 D.İş sayılı dosyasından alınan tedbir kararının icrası için Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyasından davalı/birleşen dava davacısının işyerine gidildiğini, işyerine gidildiğinde müvekkiline ait 90’dan fazla resmin hukuka aykırı ve izinsiz şekilde davalı/birleşen dava davacısı tarafından çoğaltıldığının tespit edildiğini, kararın icrasına geçildiğinde davalı/birleşen dava davacısı tarafından uzlaşma teklif edildiğini, polisin bulunduğu ve mahkeme kararının icrası için gidilen bir ortamda davalı/birleşen dava davacısının hukuka aykırı şekilde sözleşme yapmaya ve senet imzalanmaya zorlanamayacağını, Davalı/birleşen dava davacısının kötüniyetli ve gerçeğe aykırı irade fesadı ve gabin iddiaları ile ilgili eldeki dosyada bilirkişi incelemesi yapıldığını, uzmanlar tarafından yapılan incelemelerde hukuka aykırı ve izinsiz şekilde çoğaltılan kataloglarda, internet sitesinde yer alan kopya resimler ve tanık … tarafından satın alınan kopya tablolar olmak üzere toplam 97 adet resmin kesinleşen ceza yargılamasında da tespit edildiğini, dava dışı sulh şeklinde yapılan sözleşmenin usul hukuku bakımından mahkeme içi sulha dönüşmesi için izlenmesi gereken prosedürün Yargıtay tarafından açıklandığını, sulh sözleşmesinin geçerli olmadığına ilişkin beyanlarının usul hukuku yönünden prosedür izlenmemesine ilişkin olduğunu, maddi hukuk bakımından gerekli bütün unsurları sağlayan 19.10.2015 tarihli sözleşmenin geçerli olduğunu, 2015/206 sayılı dosyasındaki iddiaları kapsamında davalı/birleşen dava davacısının internet sitesi ve kataloglarında tespit edilen kopya resimlerin ve tanık … tarafından satın alınan kopya tabloların müvekkiline ait resimlerden hukuka aykırı ve izinsiz şekilde kopyalandığını, satışa arz edildiğini ve satıldığını, kararının onanmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Asıl dava eser sahipliğinden kaynaklanın tecavüzün refi ve tazminat istemine ilişkin olup, birleşen dava sulh sözleşmesinin irade fesadı nedeniyle geçersizliği istemine ilişkindir. Davada sulh sözleşmesinin geçerli olduğu kabulüyle hüküm kurulmuştur. Birleşen dosya davacısı sulh sözleşmesinin geçersizliği iddiasıyla istinaf isteminde bulunmuştur. Birleşen dosyada davacı tarafın iptal sebepleri bakımından yanılma (hata) ve aşırı yararlanma (gabin) iddiasında bulunduğu anlaşılmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.12.2018 tarih 2017/11-3154 E.–2018/1847 K. ve 15.06.2021 tarih 2017/11-2625 E. -2021/766 K. sayılı Kararında da vurgulandığı üzere bir sözleşme yapılırken taraflardan birinin işlem iradesinin oluşum veya beyanı aşamasında ortaya çıkan sakatlıklara irade bozukluğu denir. İradenin bozulmasını sağlayan sebeplerden ilki yanılma, diğer bir ifade ile hatadır. Dar anlamda yanılma, bir durum veya olay, kısaca gerçek hakkında bilinçli olmayan yanlış ya da eksik tasavvurdur. Yanılmada, tasavvur edilen şey, gerçeğe uymamaktadır. Geniş anlamda yanılma, bir olay veya durum hakkında bilgisizliği de içerir. Ayrıca yanılmanın hukuki ve fiili yanılma şeklinde ikiye ayrılması mümkündür. TBK 30. maddesinde “esaslı yanılma”, “esaslı olmayan yanılma” ayrımını yapmaktadır. Sözü geçen maddeye göre sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, sözleşme ile bağlı olmaz. Buna karşılık esaslı olmayan yanılmada sözleşmenin geçerliliği kesin olup, burada yapılan sözleşmeyi iptal edemez. Somut olayda Davacı taraf sözleşme yapılırken gerçekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim için iradesini açıkladığını iddia etmiştir. TBK. m. 31/I bent 5’e göre yanılan, yapmak istediği sözleşmede gerçekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde çok veya gerçekte istediğinden önemli ölçüde az bir karşı edim için iradesini açıklamış ise, bu hâlde de esaslı beyan yanılması söz konusu olur. Miktarda yanılmanın gerçekleşmesi için gerçekte istenen miktarla sözleşmede fiilen kararlaştırılan miktarın önemli ölçüde birbirinden farklı olması gerekir. Buna karşılık borçlanılan edim veya karşı edimin değeri üzerindeki yanılma, miktarlar istenilene uymaktaysa, buraya girmez. Değer yanılması, ilke olarak saik yanılmasıdır. Davalı tarafın iş yerinin baskı üzerine olduğu ve sözleşme yapılırken değer konusunda bilgi sahibi olduğu, basiretli bir tacir olarak değer konusunda yanılmış olmasının dosyada başkaca deliller ile ispatlanamadığı bu nedenle bedelde yanıldığına ilişkin istinaf isteminin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Bir diğer istinaf istemi olarak sözleşmenin aşırı yararlanma (gabin) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış TBK’nın 28 maddesi ile aynen; “Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir. Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.” hükmü getirilmiştir. O halde, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir. Hemen belirtmek gerekir ki gabin davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir. Somut olay değerlendirildiğinde, birleşen davada edimler arasında aşırı nispetsizlik bulunduğu ileri sürülmekle, asıl davada davaya konu resimlerin rayiç bedeli üzerinden tazminat istenilmekle tespit bilirkişi raporunda beyan edilen resimler, ceza dosyasında alınan bilirkişi raporu, dosyaya sunulan noter tespiti tutanağı incelenerek davaya konu resimlerin eser vasfı ile davacının eser sahibi olup olmadığına ilişkin iddiaların değerlendirilerek yeniden rapor alınması gerekmekte olup, kaç resim yönünden eser sahipliğinin söz konusu olduğu kesin olarak tespit edildikten sonra gabin iddiasının değerlendirilmesi, ayrıca değerlendirmenin 2018 tarihi esas alınarak yapılmış olup, ihlal tarihi esas alınarak değerlendirme yapılması gerektiği, yağlı boya tablo ile digital basım tablo değerlendirmesinin de ayrı ayrı yapılması gerektiği, resimlerin digital olduğu ve digital resim değerlendirmesinin esas alınması gerektiği, sulh sözleşmesine göre ihtirazi kayıt ve asıl davadaki davacı vekilinin 08.01.2019 tarihli dilekçesindeki sulh sözleşmesi ile bağlı olmadığına, sulh sözleşmesinin geçerlilik kazanmadığına yönelik beyanların da değerlendirilmesi gerektiği, tüm bu hususlardaki eksiklikler yönünden yeni bir heyetten bilirkişi raporu alınması gerektiği gözetilerek, İlk derece mahkemesince uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli ve esasa etkili olan delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle davalı -birleşen dosya da davacı vekili istinaf başvurularının kabulüne, ilk derece mahkeme kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı birleşen dosyada davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19/03/2019 tarih, 2015/206 E. 2019/87 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı birleşen dosyada davacı tarafından peşin olarak yatırılan asıl ve birleşen dosyalar için yatırılan istinaf karar ve ilam harçlarının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/09/2023