Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/151 E. 2020/425 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/151
KARAR NO: 2020/425
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/04/2017
NUMARASI: 2014/943 E., 2017/356 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 17/12/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin İstanbul Borsasına kayıt yaparak hisselerini % 32 halka arzı için davalı ile danışmanlık sözleşmesi düzenlendiğini, davalının üstüne düşen görevleri yerine getirmemesi nedeni ile şirketin halka arzının gerçekleşmediğini ve sözleşme süresinin sona erdiğini, danışmanlık hizmetinin başarıya ulaşıp şirket halka arz edilmiş olsa idi davalının müvekkili şirketten tahminen 700.000,00-TL danışmanlık ücreti alacak olduğunu, ancak işlemlerin başarısız olması nedeni ile davalının bu parayı talep hakkından mahrum kaldığını, davalının bu işler için müvekkilinin her türlü belge ve kaşe elde etme imkanına ve müvekkilinin imza örneklerini görme imkanına sahip olduğunu, böylece, sahte olarak tanzim ettiği bonodaki imzaları müvekkili şirket yetkililerinin imzalarına benzetebildiğini, bu parayı müvekkilinden almayı kafasına koyan davalının müvekkilinin eski ünvanını taşıyan kaşesini boş bir sayfaya bastığını ve üzerini de bilgisayar ile doldurarak bir bono ihdas ettiğini ve bu bonoya istinaden İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile müvekkili hakkında icra takibi başlattığını, müvekkili şirketin çift imza ile temsil edildiğini, bononun düzenleme tarihi olan 08/10/2013 tarihinde müvekkili şirketin … ve … adlı yönetim kurulu üyelerinin müşterek imzaları ile temsil edildiğini, oysa takip konusu bono üzerinde yer alan şirket kaşesi üzerindeki iki imzanın da şirket yetkililerine ait olmadığını, imza incelemesi yapıldığında takip konusu bonodaki imzanın orijinal imzaya benzemediğinin görüleceğini, müvekkilinin, 27/02/2013 tarihli ve 8267 sayılı ticaret sicil gazetesinde yayınlanan ünvan ve nevi değişikliğine ilişkin karar ile Ltd.Şti.den A.Ş.’ye dönüştüğünü, buna göre tanzim tarihi 08/10/2013 tarihinde müvekkilinin eski ünvanını kullanmasının mümkün olmadığını, bonoda eski ünvana ait kaşenin kullanılmasının da bononun sahte olarak tanzim edildiğinin delili olduğunu, davalı hakkında İst. Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/31113 soruşturma nolu dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğunu belirterek, HMK 209.maddesine göre icra takibinin ihtiyati tedbiren durdurulmasına ve müvekkilinin davalıya borçlu olmadıklarının tespiti ile icra takibinin iptaline, davalının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına, karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı şirketin ortaklarının müvekkilinin çok yakın arkadaşları olduğunu, halka arz konusunda da davacıya danışmanlık yaptığını, davacı yanın dava dilekçesinin 1., 2. ve 3. maddesinde beyan ettikleri halka arz ve danışmanlık sözleşmesi ve işi hakkındaki tüm beyanlarının gerçek dışı olduğunu, halka arz danışmanlık sözleşmesi ile müvekkiline verilen bono arasında hiçbir illiyet bağı bulunmadığını, müvekkili ile davacı şirket arasındaki danışmanlık sözleşmesinin halen devam ettiğini, davacı yanın müvekkilinden 700.000,00-TL borç para aldığını ve buna karşılık dava konusu bonoyu tanzim ederek, imza yetkilileri … ve … tarafından imzalandıktan sonra müvekkiline verildiğini, müvekkili hakkındaki iddia edilen tüm beyanların iftira olduğunu, imza incelemesi yapıldığında bononun sahte olmadığının ortaya çıkacağını, davacı yanın ünvanı ve senetle ilgili beyanlarının da yersiz olduğunu, senedin davacı yan tarafından hazırlanarak imzalandığını belirterek, davanın reddine, davacı şirketin borçlu olduğunun tespitine, davacı tarafın %20 kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; Davaya konu 14/02/2014 vadeli, 08/10/2013 tanzim tarihli, alacaklısı …, borçlusu … Ltd.Şti. olan 700.000.00 TL’lik senedin davacı şirketi borç altına sokabilmesi ve şirketi bağlayabilmesi için senet metninde şirketi müştereken ilzam ve temsile yetkili yönetim kurulu üyeleri … ve … adlarına atfen senet metninde yer alan imzaların adı geçenlere aidiyetinin ispat edilmesinin zorunlu olduğu, senet metninde yer alan …’a atfen atılan imzanın adı geçene ait olmadığının bilirkişi heyeti raporu ve ATK raporu ile belirlendiği, diğer şirket temsilcisi yönünden ise olumlu olumsuz herhangi bir tespite yer verilemediği anlaşılmakta ise de; dava konusu senede istinaden davacı şirketten alacak talebinde bulunulamayacağı, davalının başalttığı icra takibinde haksız ve kötü niyetli olduğu gerekçesiyle; “1-Davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında takibe konu keşidecisi … Ltd. Şti. Olan 700.000,00TL bedelli, 14.02.2014 ödeme tarihli, 08.10.2013 tanzim tarihli bono ve takip nedeniyle davacı yanın davalıya borçlu olmadığının tespitine, Davalı yanın alacağın %20’sine tekabül eden 140.000,00TL kötüniyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına, Mahkememizce verilen tedbirin kaldırılmasına,” karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davalı vekilinin istinaf sebepleri; davacı şirket yönetim kurulu karar defterlerindeki imzalar incelenmeden rapor düzenlendiği, bilirkişiler tarafından düzenlenen raporlar arasındaki çelişkiler giderilmeden karar verildiği, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp ve Adli Belge İnceleme Uzmanı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. … tarafından düzenlenen 06/09/2017/35 tarih ve sayılı bilimsel mütalaadan anlaşılacağı üzere senetteki imzaların davacı şirket temsilcilerine ait olduğu, müvekkili tarafından bilimsel mütalaa olarak dosyaya sunulan ve Adli Tıp Kurumu Fzk. İnc. İht. Dai. Em. Belge İnceleme Grafoloji ve Sahtecilik Uzmanı … tarafından tanzim edilen 14/04/2015 tarihli rapor ve 15/05/2015 tarihli raporlar ile de senetteki imzaların davacı şirket temsilcilerine ait olduğunun belirlendiği, davacı şirket yetkililerine ait tüm imza örnekleri toplanmadan inceleme yapıldığı, bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin yargılama sonrasında temin edilen ve Prof. Dr. … tarafından düzenlenen 06/09/2017/35 tarih ve sayılı bilimsel mütalaa ile giderildiği, senedin geçerliliğinin davacı vekilinin yazışmaları ile kabul edildiği, mahkemece verilen kararın hatalı olduğu hususlarına ilişkindir. Dava, İİK 72/3. maddesi gereğince menfi tespit talebine ilişkin bulunmaktadır. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenine, dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına, hükme esas alınan 16/01/2015 ve 18/12/2015 tarihli bilirkişi heyeti raporları ile 15/03/2017 tarihli İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Grafoloji İhtisas Kurulu raporunun olaya, oluşa ve Yargıtay uygulamalarına uygun denetlenebilir gerekçeler içermesine, bu raporların hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamasına, söz konusu raporlar ile senet üzerindeki imzalardan … adına atılı imzanın bu şahsın eli ürünü olmadığının kesin bir şekilde belirlenmesine, diğer şirket temsilcisi … adına atılı imzanın bu şahsın eli ürünü olup olmadığı kesin bir şekilde belirlenememişse de, takibe konu senedin davacı şirketi borç altına sokabilmesi ve şirketi bağlayabilmesi için senet metninde şirketi müştereken ilzam ve temsile yetkili yönetim kurulu üyeleri … ve … adlarına atfen senet metninde yer alan imzaların adı geçenlere ait olmasının gerekmesi karşısında, senet üzerindeki imzalardan …’na ait imzanın bu şahsın eli ürünü olup olmadığının kesin bir şekilde belirlenmesinin gerekmemesine, davacı şirket temsilcisi …’nun senedin tanzim ediliği tarih itibariyle Kayseri’ye gitmiş olduğu, şehir dışında bulunduğunun dosyaya sunulan uçak biletleri ile anlaşılmasına, davacı şirket temsilcilerinin imza incelemesine esas olmak üzere yeterince belge toplanmış olmasına, davalı tarafın delil listesinde uzman görüşüne dayanmaması nedeniyle davalı tarafından uzman mütalaası olarak dosyaya sunulan beyanların dikkate alınmasının mümkün bulunmamasına, HMK 357/1. maddesi gereğince; ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların istinaf aşamasında ileri sürülmesinin mümkün bulunmamasına ve yeni delillere dayanılmasının söz konusu olmamasına göre, davalı tarafından yargılama sona erdikten sonra temin edilen ve dosyaya sunulan uzman görüşünün dikkate alınmasının mümkün bulunmamasına, davalı tarafından, davacıya borç para verildiğine ilişkin herhangi bir delinin dosyaya sunulamamış olmasına göre, Mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamakta olup, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/04/2017 tarih ve 2014/943 E., 2017/356 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 47.817,00 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından peşin olarak yatırılan 11.954,25 TL’nin mahsubuyla bakiye kalan 35.862,75 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 17/12/2020