Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1506 E. 2023/278 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1506
KARAR NO: 2023/278
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 28/05/2019
NUMARASI: 2017/133 E. – 2019/195 K.
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarım (Endüstriyel Tasarım Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/03/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … sayılı masa tasarım tescili ve … sayılı mobilyalar için cam tasarım tescili bulunduğunu, davalının ise her iki tasarımı kendi masalarında uygulayarak İstoç’daki mağazasında üretip sattığını ve bu durumun müvekkilinin tasarım haklarına tecavüz teşkil ettiğini iddia ederek, tasarım hakkına tecavüzün tespitini, durdurulmasını, tecavüze konu ürünlere kalıplara el konularak muhafaza altına alınmasını, bunların ihracatının önlenmesini, muhafaza altına alınmasını, doğrudan ve internetten satışının durdurulmasını, reklam ve katalogların toplatılmasını, bu yönde tedbir kararı verildikten sonra yargılamanın sonunda aynı konularda esastan hüküm kurulmasını ve ürünlerin de imhasını talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; Davacı-karşı davalıya ait tasarımlarının yeni ve ayırt edici olmadığını, buna karşı hükümsüzlük davası açtıklarını, davacının başkasına ait tasarımları kendi tasarımı imiş gibi tescil ettirdiğini, ihtiyati tedbir talebinin hukuka aykırı olduğunu ve esastan yargılama gerektirdiğini, kaldı ki, davacı tasarımları ile müvekkilinin ürünlerinin farklı olduğu, internet ortamında yapılacak araştırmada çeşitli firmalara ait masa ürünlerine ilişkin görseller nedeniyle davacının dayandığı tasarımın yenilik ve ayırd edicilik özelliği taşımadığını bu nedenle hükümsüzlüğü gerektiğini iddia ederek, asıl davanın reddini ve davacı/karşı davalıya ait … ve … sayılı tasarımların hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve karşı dava etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Taraf vekillerince deliller sunulduktan ve resen celbi gereken deliller de toplandıktan sonra dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi heyeti hazırlamış oldukları 31/01/2019 havale tarihli raporda sonuç olarak, davacı tarafa ait hükümsüzlüğü talep edilen … sayılı tasarım tescilinin, başvuru tarihi olan 03/04/2015 tarihi itibarı ile konuma şartı olan yenilik ve ayırt edici nitelik özelliklerine sahip olmadığı, davalı tarafa ait hükümsüzlüğü talep edilen … sayılı tasarım tescilinin başvuru tarihi olan 10/08/2015 tarihi itibarı ile koruma şartı olan yenilik ve ayırt edici nitelik özelliklerine sahip olmadığı belirtilmiştir. Buna göre, karşı davanın kabulü ile, davacı-karşı davalı adına tescilli … ve … tescil başvuru nolu tasarımların yenilik ve ayırt edicilik niteliklerine haiz olmaması nedeniyle hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar vermek gerekmiştir. Hükümsüzlük baştan beri sonuç doğuracağından, davacının artık bu tasarımlardan doğan hakları ileri sürmesi mümkün olmadığından, keza yeni ve ayırt edici niteliği olmayan, harcıalem olan tasarımdan dolayı haksız rekabet de söz konusu olmadığından, asıl davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;-Müvekkilinin … ve … nolu tasarımlarının yeni olduğunu, hükümsüzlüğe gerekçe gösterilen keter’in 29/02/2012 tarihli web arşivinde görüntünün net olmadığını, çelişkiye yer vermeyecek şekilde görselin görünmesi gerektiğini, müvekkilinin tasarım başvuru tarihinin 03/04/2015 tarihi olduğunu; 1 yıl geriye dönük başvuru haklarının gözetilmesi gerektiğini, zira kalıpçıya sipariş ve yazışmalarda ürün resminin belli olduğunu, bu sebeple atıfet süresinin dikkate alınması gerektiğini, bu sebeple ipaeprogarden’ın tarih itibarı ile delil olamayacağını, ürünlerin de farklı olduğunu, -Meblobranienin 09/05/2014 tarihlisinin diktörtgen masa olduğunu, benzerliği olmadığını, 25/03/2015 tarihli kare masasının da atıfet süresi dikkate alındığında tarih yönünden delil olamayacağını, -… masasının da masa bağlantı noktaları, ayak şekileri, üst tabya çizgi şekileri itibarıyla bilgilenmiş kulanıcı da tamamen farklı olduğunu,-10/08/2015 başvuru tarihli … nolu tasarım yönünden de …, … nolu tasarımların farklı olduğunu, konumlandırma buğulama karesel yapının bilgilenmiş kullanıcı da belirgin farklılık oluşturduğunu,-Talimat dosyasında hükümsüzlüğe gerekçe ürünlerle müvekkilinin ürünlerinin benzemediği bilirkişi raporu ile sabitken ve bu çelişki giderilmeden hüküm kurulduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda tasarımlara tecavüzün durdurulması ile ilgili görüş belirtilmediğini, Mahkemenin de hükümsüz kıldım tecavüzü incelemem diyerek kararında değerlendirme yapmadığını, tasarımlara tecavüzlerin incelenmemesinin yasaya ve usule aykırı olduğunu kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı karşı davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Davacı karşı davalı taraf … sayılı masa ve … sayılı mobilyalar için cam tasarımları bulunduğunu, müvekkilinin üretip sattığı ürünlerin tasarım hakkına tecavüz ettiğini ileri sürerek huzurdaki davayı açtığını, davacı karşı davalı tarafından dayanak gösterilen söz konusu tasarımların yeni ve ayırt edici mahiyette olmadığını, davacının istinaf isteminin, keter firmasına ait 29/02/2012 tarihli web archieve görüntüsünün net olmadığı, müvekkili tarafından dayanak gösterilen tasarımların bir kısmının atıfet süresi içerisinde kalması nedeniyle delil olarak gösterilemeyeceği, … firmasına ait masa tasarımının bilgilenmiş kullanıcıda belirgin farklılık oluşturduğu, … sayılı tasarım yönünden dayanak gösterilen tasarımların benzer olmadığı bilgilenmiş kullanıcıda belirgin farklılık oluşturduğu, bilirkişi raporunda tecavüzün durdurulması ile ilgili görüş belirtilmediği, mahkemenin de tecavüz yönünden değerlendirme yapmadığı hususlarına ilişkin olduğunu ancak davacı karşı davalının istinaf gerekçelerinin yerinde olmadığını,Davaya konu … sayılı masa tasarımının yenilik ve ayırt edicilik kriterine haiz olmadığını, şüphesiz bu hususun dosya içerisinde yer alan delillerin incelenmesi sonucu oluşturulan bilirkişi raporu ve mahkeme kararıyla da sabit olduğunu, bu açıdan hükümsüzlüğe mahkum olan işbu tasarım nedeniyle ileri sürülen ihlal iddiasının da hukuki bir anlamı olmadığını, bir senelik atıfet süresinden faydalanmak için kamuoyuna sunmanın şart olduğunu, oysa bu ürünün kamuoyuna sunulduğuna dair dosyada bir delil olmadığını, sadece sunma için yapılan hazırlık olduğunu, eğer bu belgeler doğru ise davacı ürünleri üretmek için kalıp siparişi verdiğini, 24/8/2014 tarihinde ödeme için talimat verildiğini, ödemeden sonra kalıbın gönderileceğinin ifade edildiğini, kalıbın parasının ödenmesi, Çin’den gelmesi, gümrükten çekilmesi, kalıbın makinelere bağlanması ve nihayet yeterli stok için üretilmesi için gereken sürenin ayları bulacağından bu ürünün aylar sonra piyasaya sürülmüş olabileceğini, bu ürün piyasaya sürülseydi davacı vekilinin dosyaya fatura ya da diğer delilleri sunacak olduğunu ancak sunulmadığını, dayanak gösterilen tüm ürünlerin atıfet süresi içerisinde kalması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, davacı karşı davalı … firmasına ait ürünün yer aldığı web archive görselinin net olmadığını belirtmişse de söz konusu görselin oldukça net ve açık olduğunu, ürünlerin arşiv kayıtları incelendiğinde Sayın bilirkişilerin de belirttiği üzere…. isimli ürün görselinin ilgili web sitedeki en eski arşiv kaydının 29/02/2012 tarihi olduğunu, davacı karşı davalının 03/04/2015 tarihli tasarımından yaklaşık 3 yıl önce olduğunu, bu açıdan atıfet süresinden çok daha önce bu tasarımın kamuya sunulduğunun açık olduğunu, tasarımların aynı olduğunu, -Davaya konu … sayılı mobilyalar için cam tasarımı da yenilik ve ayırt edicilik kriterine haiz olmadığını, harcıalem bir tasarım olduğunu, tespit işlemi neticesinde alınan bilirkişi raporunun müvekkilinin beyan ve itirazları dinlenmeksizin sadece davacının beyanları doğrultusunda alındığını, hükümsüzlük baştan beri sonuç doğuracağından davacının artık bu tasarımdan doğan haklarını ileri sürmesi mümkün olmadığını, davacı karşı davalı tarafın istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı-karşı davalı tarafça istinaf istemi yapılan uyuşmazlık, davacının tasarımları ile karşılaştırma yapılan tasarımların geçerli delil ve ispata yarar delil niteliğinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, hükümsüzlük koşullarının bulunup bulunmadığı konusundadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 06.06.2018 tarih, 2017/ 11-99 Esas, 2018/1173 Karar sayılı kararında; “554 Sayılı KHK’nın 11. maddesi uyarınca tescilli tasarımın koruma kapsamı belirlenirken buna 7. maddeye uygun olarak o tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimle bariz bir benzerlik gösteren bütün tasarımlar dikkate alınır ve tasarımcının tasarımını geliştirirken seçenek özgürlüğü de göz önünde tutulur. Bu kural dört alt kural içerir: (1) Bir tasarımın daha önceki bir tasarımdan doğan tasarım hakkını ihlal ettiği, yani korunan tasarıma benzediği, korunan tasarım yönünden karıştırılma tehlikesi yarattığı iddia edildiğinde değerlendirme bilgilenmiş kullanıcı esas alınarak yapılır. (2) ihlal iddiasına muhatap tasarımın bilgilenmiş kullanıcıda bıraktığı genel izlenim ile öncekinin yarattığı genel izlenimin benzer olup olmadığı incelenir; yoksa ayrıntı değerlendirmesi yapılmaz. (3) inceleme ve değerlendirmede tasarımcının seçenek özgürlüğünün ne olduğuna bakılır; olayda böyle bir özgürlük yoksa benzerlik kaçınılmaz olduğundan koruma reddedilir. Ancak, olağan bir tüketicinin dikkatinden kaçabilecek, fakat bilgilenmiş kullanıcının gözüne çarpabilecek farklılıklara önem verilir. (4) Değerlendirmede “bütün tasarımlar dikkate alınır”. 554 Sayılı KHK’nın merkez yönergeden aldığı bu hüküm, değerlendirme yapılırken tasarımın uygulandığı ürünün dikkate alınmayacağı, ürün farklı olsa bile, korunan tasarımın “benzerlik”inin bir ihlal olduğunu ileri sürebileceği anlamına gelmektedir. (Tekinalp, s.683-684)” şeklindeki karar ile tasarıma tecavüz iddiasının incelenme ölçütlerini açıklamıştır. Ancak tasarım sahibinin korumadan yararlanabilmesi için öncelikle anılan hükümlerde yazılı koşulları sağlaması gerekir. Bir tasarımın tescil edilebilmesi için, tasarımın aynısının başvuru veya rüçhan tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış olması gerekmektedir. Bir başka deyişle tasarım tescilinde, mutlak yenilik koşulu kabul edilmiştir. Mutlak yenilikten söz edilebilmesi için de, tasarım tescil başvurusu yapılan ürünün görünümünün, dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulan tasarımlardan yararlanma ve benzetme serbestisi ilkesi sınırları içinde kalmak kaydıyla, küçük ayrıntıların ötesinde farklı özelliklere sahip olması gerekli ve yeterlidir. Burada bahsi geçen kamu, dünyanın herhangi bir yerinde, dar veya geniş, belirli veya belirsiz üçüncü kişilerdir. Bahsi geçen ‘kamu’ kavramına örnek olarak; konferans, seminer vs. katılımcıları, TV seyircileri, yazılı basın okuyucuları, internet kullanıcısı vd. verilebilir. (Tekinalp, y.a.g.e.; s. 285) (Yargıtay 11. H.D’nin 19.09.2012 tarih 2011/6793 E, 2012/13617 K). Somut olayda, davalı-karşı davacı vekili, davacı adına tescili … ve… nolu tasarımlarının hükümsüzlüğü isteminde bulunmuştur. Mahkemece alınan bilirkişi raporlarında davalının delil olarak sunduğu tasarımların, ayırt ediciliklerinin bire bire yakın derecede benzer olduğu, yenilik bağlamında farklı düzeye ulaştırmadığı, benzer olması sebebiyle tasarımın yeni ve ayırt edici olmadığı belirtilmiştir. Raporda kamuya sunulma tarihinin tespitine ilişkin bir bilgiye yer verilmiş olup, alınan her iki raporun da teknik yönden yeterli olduğu, 29/02/2012 tarihli web archieve görüntüsünün net olmadığı belirtilmiş ise de sadece incelenen görüntünün bu olmadığı, istinaf istemi olarak öne sürülen hususların teknik bilgi gerektirmesi ve dosyada bilirkişi raporu dışında başkaca teknik bilgi olmaması sebebiyle değerlendirilmesinin yapılamayacağı, dava konusu tasarımın tescil başvuru tarihinden önce kullanıldığının ispatlandığı, daha önceki tescilli tasarımların incelemeye alındığı, …, … nolu tasarımların farklı olmadığının teknik rapor ile detaylandırıldığı, yenilik unsurunun ortadan kaldırdığının belirlendiği, Mahkemece dosyadaki raporlara itibar edilerek yazılı gerekçelerle davalıya ait tasarımın yeni olmadığı sonucuna varılarak hükümsüzlüğüne karar verilmesinde, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08.03.2002 tarih 2020/7358 E., 2022/1612 K. sayılı kararında belirtildiği üzere tasarımlar için mutlak yenilik kriteri benimsenmiş olup, hükümsüzlük davasında bu yönün mahkemece resen dikkate alınarak hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Davalının bu yöndeki istinaf itirazları yapılan teknik inceleme ve davalı tarafça sunulmuş aksi yöndeki başka bir teknik inceleme içerir rapor bulunmaması nedeniyle haklı bulunmamıştır. Davacı tarafın diğer istinaf sebebi, hükümsüzlüğe gerekçe yapılan delillerin tarihinin müvekkilinin 12 aylık izafiyet süresinden önce olduğunu ispata yeter olmadığı konusundadır. Tasarımın kanun hükümleri doğrultusunda tescil edilmiş olması halinde tescilli tasarım, ilk kez Türkiye’de kamuya sunulmuş olması halinde tescilsiz tasarım olarak korunacağı, koruma talep edilen bir tasarım başvuru tarihinden veya rüçhan talebi varsa rüçhan tarihinden önceki 12 ay içinde tasarımcı veya halefi yada bu kişilerin izni ile 3. bir kişi tarafından veya tasarımcı yada halefleri ile olan ilişkinin kötüye kullanımı sonucu kamuya sunulması halinde bu açıklama tasarımın yeniliğini ve ayırt edici niteliğini etkilemeyeceği düzenlenmiştir. Davacı taraf ise sunulan delillerin atıfet süresi içerisinde olduğu iddiasında ise de, tasarımların tescil tarihleri dikkate alındığında atıfet süresi içerisinde olmadığı ve sunulan delillerin davalı tarafın tescil başvuru tarihi ile arasında 12 aydan fazla süre olduğu, tespit edildiğinden, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı karşı davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/05/2019 tarih ve 2017/133 E., 2019/195 K. sayılı kararına karşı davacı karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince asıl dava yönünden alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacı karşı davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince karşı dava yönünden alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacı karşı davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4-Davacı karşı davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/03/2023