Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1504 E. 2023/395 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1504 Esas
KARAR NO: 2023/395
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/06/2019
NUMARASI: 2018/141 E. – 2019/208 K.
DAVANIN KONUSU: Marka Hükümsüzlüğü, Sicilden Terkini
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/04/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ticaret hayatına başladığı 1995 yılından bu yana kuyumculuk sektöründe faaliyet gösterdiğini, Türk Ticaret Sicil kaydına göre … Ltd Şti adı altında faaliyete başladığını, davalı tarafın ise … San ve Tic Ltd Şti adı altında 16/10/2015 tarihinde ticari hayata başladığını, davalı şirketin kurucusunun da bizzat müvekkil şirketin kurucusu … olduğunu, …’in 15/12/2017 tarihinde her iki şirketten de hisselerini devrederek ayrılmak zorunda kaldığını, daha sonra 16/11/2017 tarihinde … Ltd Şti’ni kurduğunu, unvan değişikliğine giderek … San ve Tic Ltd Şti olarak ticari faaliyetine devam ettiğini ve müvekkilinin “…” markasını farklı zaman aralıklarında ve farklı şekillerde tescil ettirdiğini, markasını meşhur ve maruf hale getirmek için uzun zamandan bu yana yatırım yaptığını, yazılı ve görsel basında yer alan reklamların yanı sıra katıldığı fuar ve organizasyonlar ile de markasını halkın büyük bir kesimine tanıttığını, ancak TPMK nezdinde davalı adına kayıtlı … tescil numaralı “…” ve … tescil numaralı “…kuyumculuk” markalarının kötü niyetli olarak tescil edilmiş olduğunu, ayırt edici niteliklere haiz olmadıklarını ve müvekkili şirketin “…” markası üzerinde öncelikli hak sahibi olduğunu iddia ederek, davalı adına … sayı ile tescilli “…” ibareli ve … sayı ile tescilli “… kuyumculuk” ibareli markalarının hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini, aksi halde müvekkilinin “…” ibaresi üzerinde bilinirliğinden ve öncelikli gerçek hak sahibi olmasından dolayı hak sahibi olduğunun tespitini, tüm kuyumculuk hizmetleri yönünden hak sahipliğinin ve kullanımına dair meşruluğunun yargı kararı ile tesisi ile hükümsüzlüğü talep edilen marka üzerinde müvekkiline kullanım hakkı verilmesini ve verilecek hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2017 yılında aldığı tescillerle adını duyurduğunu, uzun yılardır kuyumculuk sektöründe faaliyet gösterdiğini, dava konusu markaların müvekkiline ait olduğunu, davacının bu markaları izinsiz olarak kullanıldığını, bu nedenle davacıya ihtarname gönderdiklerini ve davacı aleyhinde İstanbul 2. FSHHM’nin 2018/4 D.İş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını ve davacının iltibasının tespit edildiğini, davacı şirketin kuruluş tarihinin 10/11/2017 olduğunu, müvekkilinin kuruluşunun ise daha eski olduğunu, …’in müvekkili şirketten hisselerini vererek ayrıldığını ve marka haklarını müvekkiline devrettiğini ve müvekkiline ait markaların ayırt edicilik taşığıdını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Tüm dosya kapsamı, deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; taraf şirketlerin sicil kayıtlarına göre, davacının “…” kelimesinin ticaret unvanında kullanma tarihinin davalıya göre daha sonra olduğu ve dolayısyıla ticaret unvanı açısından davacının bir kullanım önceliği bulunmadığı, davacının delil olarak dayandığı belgelerdeki haberlerin davalının marka tescil başvurularından sonra olduğu, diğer delillerin ise tarih taşımadığı, davalı tescillerinin davacıdan önce olduğu, dolayısıyla davacının üstün hak sahibi olduğu iddiasını da ispatlayamadığı, yine davalı markalarını oluşturan “…” ve “… kuyumculuk” ibarelerinin tescilli oldukları sınıflar yönünden SMK 5 madde kapsamında sayılan ibarelerden olmayıp, ayırt edicilik niteliğini taşıdığı, davacı markalarının tanınmış marka olmadığı, davalının rekabete aykırılık teşkil eden tekel mahiyetinde marka oluşturma, tuzak marka, yedek marka gibi eylemlerde bulunduğu hususunun ispatlanamadığı ve dolayısıyla davalının marka tescillerinin kötü niyetli olduğu iddiasınnı da ispatlanamadığı” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; “…” kelimesinin kuyumculuk emtiası bakımından ayırt edici olmadığını, bu nedenle davalı markasının SMK 5. maddesi gereği hükümsüz kılınması gerektiğini, davalının markasının esas unsurunun … olup, “…” içerik, tarz, form anlamına gelen ayırt edicilik vasfı olmayan bir ibare olduğunu, konseptin belli bazı ögeleri bir araya getirerek oluşturulan yeni bir form yaratmak olduğunu, bu takdirle davalının ayırt edici olmayan, halka mal olmuş bir kavram üzerinden marka tescilini gerçekleştirdiğini, birçok mücevher şirketi tarafından kuyumculuk kelimesi yerine kullanıldığını, konseptin tek başına ayırt ediciliğe sahip olmadığını, davalı markalarının herhangi bir ayırt ediciliğe sahip olmaması nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, mahkemece müvekkilin gerçek hak sahipliği değerlendirmesinde hataya düşüldüğünü, müvekkil şirketin kurucusu …’in, …Ltd Şti’nin ve davalı … Ltd Şti’nin kurucusu olduğunu, … ibareli ilk kullanımların müvekkiline ait olduğunu, davalı tarafın marka tescillerinde kötü niyetli davrandığını, 6769 sayılı SMK 6 maddesi gereğince kötü niyetli marka başvurularının tescil edilemeyeceğini, bir şekilde tescil edilmiş markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup huzurda görülen davada müvekkil şirketin tescilli markaları olan “…” ve “ …” markalarının hükümsüzlüğü davacı yanca talep edildiğini, söz konusu markalar müvekkilin şirketi tarafından davacının şirket kuruluşundan dahi önce tescil ettirilmiş olup söz konusu tescilli markalar açısından hükümsüzlük koşulları oluşturduğunu, davacı yanın istinaf dilekçesinde … ibaresinin ayırt edici olmadığı ve Yerel Mahkemece de gerçek hak sahipliği araştırılmadan karar verildiği iddia edildiğini, Oysa Dosyada mübrez bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan raporda da belirtildiği üzere davacının “…” ibaresi üzerinde önceye dayalı bir hak sahibi olmadığı, müvekkil şirket markalarının ayırt edicilik taşıdığı, müvekkil şirket tescillerinde kötü niyetten bahsedilemeyeceği ve dolayısıyla … sayılı “…” ve … sayılı “… kuyumculuk” markalarının hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı belirtildiğini, mahkemenin de gerekçesinde belirttiği üzere davacının “…” kelimesinin ticaret unvanında kullanma tarihinin müvekkil şirkete göre daha sonra olduğu ve dolayısyıla ticaret unvanı açısından davacının bir kullanım önceliği bulunmadığını, müvekkilin şirket tarafından davacı tarafın tecavüze vaki fiilleri ile haksız rekabete yol açan fiillerini durdurması için Beyoğlu … Noterliği’nin 13.12.2017 tarih ve … Yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edildiğini, Davacı tarafça Bakırköy … Noterliği’nin … Yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilmiş ve söz konusu kullanım açıkça kabul edilmiş ve fakat kullanımın durdurulmayacağı da beyan edildiğini, Söz konusu karşılıklı ihtarnameler sonucunda tecavüze vaki fiillerini ve haksız rekabete yol açan fiillerini durdurmayan davacı aleyhine İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/4 D. İş sayılı dosyası ile tespit talebinde bulunulduğunu, Söz konusu dosyadan alınan bilirkişi raporunda da davacı yanın müvekkil markaları ile iltibasa yol açan kullanımı olduğu tespit edildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının onanmasına, davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davanın konusu, davalı adına … sayı ile tescilli “…” ibareli ve … sayı ile tescilli “… kuyumculuk” ibareli markalarının hükümsüzlüğü, sicilden terkini, aksi halde davacının “…” ibaresi üzerinde bilinirliğinden ve öncelikli gerçek hak sahibi olmasından dolayı hak sahibi olduğunun tespiti, tüm kuyumculuk hizmetleri yönünden hak sahipliğinin ve kullanımına dair meşruluğunun yargı kararı ile tesisi ile hükümsüzlüğü talep edilen marka üzerinde davacıya kullanım hakkı tanınması ile verilecek hüküm özetinin ilanı talebidir. TPMK kayıtlarına göre, … sayılı “…” ibareli markanın 14 sınıfta, … sayılı “..” ibareli markanın aynı sınıfta, … sayılı “… …” ibareli markanın aynı sınıfta, “…sayılı “…” ibareli markanın 14 ve 35 sınıfta davacı adına tescilli olduğu, … sayılı “…” ibareli markanın 14 ve 35 sınıfta 02/09/2016 tarihinden itibaren, … sayılı “…” ibareli markanın 14 sınıfta 17/10/2016 tarihinden itibaren 10’ar yıl süre ile davalı adına tescilli olduğu görülmüştür. 07/02/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; “…” kelimesinin yaygın kullanılan ve içerik, form, tarz gibi anlamlar taşıyan bir kelime olduğunu, ancak kuyumculuk sektöründe kullanılışı, kelimenin yaygın anlamının ötesinde ayırt edicilik taşıyan ve işletmeyi kasteden bir ibareye dönüştüğünü, zira … kelimesi başlı başına bir cins isim veya SMK 5 maddesi kapsamında sayılan ibarelerden olmadığını, bu nedenle tescilli markaların ayırt ediciliği taşıdığının değerlendirilfdiği, davalının markayı kötü niyetle kullandığına dair bir maddi vakıa bulunmadığı, bir markanın başkası tarafından öncelikli kullanımı bilinse dahi tescil başvurusu yapılmasının başlı başına kötü niyet işareti olmayacağını, davanın kötü niyetli tescilinin söylenemeyeceği ve markaların hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı belirtilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece davalıya ait markaların hükümsüzlüğünün tespiti ile terkini talebine ilişkin dava yönünden davanın reddine karar verilmesi, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, göz önünde bulundurulduğunda isabetlidir. Ancak davacı istinafında, müvekkil şirket yetkilisi …’in davalı şirket de dahil olmak üzere anılan … ibareli tüm şirketlerin kurucusu olması, “…” ibaresinin haiz kuyumculuk faaliyetiyle ilgili ibareyi ilk defa bulan, kullanan ve bilinir hale getiren olması nedeniyle … ibareli markalar üzerinde önceye dayalı hak sahipliğinden ötürü gerçek hak sahibi olduğunu ileri sürmüş olup; … San ve Ltd Şti’nin 17/01/1995 tarihinde kurulduğu, … San ve Tic Ltd Şti’nin 17/03/2014 tarihinde kurulduğu, davalı tarafın … San ve Tic Ltd Şti adı altında 16/10/2015 tarihinde ticari hayata başladığı, davalı şirketin münferit imza yetkilisinin, davacı şirketin yetkilisi olan … olduğu, şirket yetkilisinin …Kuyumculuk San ve Tic Ltd Şti’nden ve davalı şirketten 15/12/2017 tarihinde hisselerini devrederek ayrıldığı, daha sonra 16/11/2017 tarihinde …San ve Tic şirketini kurduğu, unvan değişikliğine giderek 01/12/2017 tarihinde … San ve Tic Ltd Şti olarak ticari faaliyetine devam ettiği, davacı şirket yetkilisi …’in davalı şirket de dahil olmak üzere “…” ibaresini kuyumculuk faaliyetiyle ilgili olarak kullandığı ve bilinir hale getirdiği, … ibareli markalar üzerinde önceye dayalı ortak kullanım hakkı bulunduğu anlaşıldığından, davacının “…” ibaresi üzerinde hak sahibi olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken davanın tümden reddine dair verilen karar bu nedenle hukuken yerinde değildir.Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b/2 maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabul kısmen reddine, marka hükümsüzlüğü nedeniyle sicilden terkini davasının reddine, “…” ibaresi üzerinde ortak kullanım hakkı bulunduğundan ortak hak sahibi olduğunun tespitine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile,2- Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 13/06/2019 tarih, 2018/141 E., 2019/208 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,3- Davanın kısmen kabul kısmen reddine, 4- Marka hükümsüzlüğü nedeniyle sicilden terkini davasının reddine, 5- “…” ibaresi üzerinde ortak kullanım hakkı bulunduğundan ortak hak sahibi olduğunun tespitine,6- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;6/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile 144,00 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 6/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan: 35,90 TL başvurma harcı, 35,90 peşin harç, 5,20 TL vekalet harcı, 1.400,00 TL bilirkişi ücreti, 107,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 1.584,00 TL’nin, davanın kısmen kabul edilmiş olması sebebiyle, 792,00 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 6/c-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6/ç-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 6/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 7- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;7/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,7/b-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 68,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 189,30 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,7/c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,8- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 13/04/2023