Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1500 E. 2023/78 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1500
KARAR NO: 2023/78
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/02/2019
NUMARASI: 2017/688 E. – 2019/130 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/01/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 26/07/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı …, müvekkili şirketin lehdar olarak cirantasının bulunduğu, … Tic. A.Ş.’nin keşidecisi olduğu, … Selçuklu Konya Şubesine ait 6.500,00 TL bedelli, 23/06/2017 keşide tarihli, … çek nolu tacir çeki, müvekkili şirketten sonra cirantası olan … ürünleri …’tan …’a verildiğini sonrasında da bankanın uhdesindeyken kaybolduğunu, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/534 esas sayılı dosyadan çek iptali davası açıldığını ve Küçükçekmece Savcılığının 2017/28599 soruşturma numaralı dosyasından suç duyurusunda bulunulduğunu, dosyanın halen derdest olduğunu, çek iptali davasına rağmen davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibi ile ilgili müvekkili aleyhine ileride yapılacak işlemlerin yaratacağı mağduriyetin en kısa sürede giderilmesi için bu davayı açma gereğinin doğduğunu, müvekkili ile davalı arasında hiçbir ticari ilişki olmadığı halde müvekkilinin davalı tarafça hiçbir borcu bulunmadığının tespiti ile ilgili icra takibinin durdurulmasını, dava konusu çekin kaybından dolayı çeki uhdesinde bulunduran bankanın teminat yatırarak açmış olduğu çek iptali davası devam etmekle birlikte buna dair soruşturması da devam ettiğini, usulen çeki elinde bulunduran kişi iyi niyet iddiasındaysa ilgili mahkemeye çeki ibraz edip istirdat için davacı bankaya dava açma süresi verilmesini talep etmesi gerektiğini, doğrudan icra takibi başlatılması davalının kötü niyetine karine teşkil ettiğini, müvekkilinin davalıya söz konusu çekten kaynaklanan bir borcunun bulunmadığını, başlatılan icra takibiyle ilgili daha fazla mağdur olmaması için ilgili icra takibinin durdurulmasını talep ettiklerini, icra takibine konu olan sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmemiş olan davalıya 6.500,00 TL borçlu olmadıklarının tespitini, dava sonuçlanıncaya kadar icra takibinin öncelikle teminatsız, kabul germemesi halinde teminatlı olarak durdurulmasını, ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ile dava açtıkları görülmüştür. Davalı vekili 16/08/2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; … Bankası A.Ş Konya Selçuklu Şubesine ait … seri nolu, 6.500,00 TL’lik 23/06/2017 keşide tarihli çekin tahsili amacıyla kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, davacı taraf başlatılan icra takibinin iptaline ilişkin huzurdaki davayı ikame ettiğini, davacı tarafın ileri sürdüğü hasarlar hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin dava konusu senette meşru ve iyi niyetli hamili olduğunu, söz konusu alacağa ilişkin borçlular aleyhine gerçekleştirilen kambiyo senetlerine özgü icra takibi usulüne uygun bir şekilde gerçekleştirilmiş olduğunu, müvekkili davaya konu senette iyi niyetli hamil durumunda olduğunu, çekin veriliş koşullarını ve verilme sebebini araştırmak durumunda olmadığı gibi bunu bilebilecek durumda olmadığını, bu nedenle iyi niyetli müvekkili açısından davanın reddi gerektiğini, davacı tarafından ileri sürülen def’iler senedi düzgün ciro zinciri ve teslim yoluyla teslim alan iyiniyetli müvekkili hamile karşı ileri sürülemeyeceğini, bu sebeple müvekkili aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi de haksız ve hukuka aykırı nitelikte olduğunu,iyi niyetli hamili olmalarını göz önüne alınarak kötü niyet tazminatının reddine karar verilmesi gerektiğini, haklı çıkmaları halinde davacının icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, keşideci-ciranta kendi imzasını ret etmediği sürece çekten dolayı borçlu olmadığını ileri süremeyeceğini, davacı taraf çekin bankadan rıza hilafına elden çıktığı ve bu sebeple icra takibi yapılamayacağına ilişkin olsa da bu durum alacaklının alacağını temin etmesine engel bir durum olmadığını, davacının ileri sürdüğü defiler senedin ciro ve teslim yoluyla teslim alan müvekkile karşı ileri sürülemeyeceğini, müvekkili iyiniyetli hamil olduğunu kötüniyet tazminatı talebinin dayanağının olmadığını, açıklanan sebeplerle davacı imzasını inkar etmediği sürece lehdar veya ciranta imzasını sahteliği iddiasıyla hamile karşı dava açma hakkı bulunmadığını, haksız ve mesnetsiz davanın reddini ve amir yasa hükümleri gereğince çek borçlusu ile lehdarı arasındaki şahsi def’iler iyiniyetli hamil olan müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, her halükarda haksız ve mesnetsiz davasının reddini ve aynı zamanda davalının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilerek, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep ile cevap verdikleri görülmüştür. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Dava dışı … Tic. A.Ş.’nin keşidecisi olduğu, … Selçuklu Konya Şubesine ait 6.500,00 TL bedelli, 23/06/2017 keşide tarihli, … çek nolu çekin, davalı şirket tarafından cirolandıktan sonra, dava dışı … Ürünleri- …’a ciro edildiğini, bu kişi tarafından da …’ a ciro edildikten sonra ise kaybolduğunu, davalı ile aralarında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığınından bahisle eldeki davayı açmıştır. Yani davacı kendi cirosuna/imzasına itiraz etmediği gibi, çekin elinden rızası dışında çıktığını iddia etmemiştir. Ayrıca dava konusu çek hakkında İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/534 esas sayılı dosyadan çek iptali davası açılması ve ödemeden men kararı verilmesi de söz konusu çekin icra takibine konu edilmesine engel teşkil etmez. Davalının çeki ele geçirirken kötüniyetli ya da ağır kusurlu olduğuna dair de dosya kapsamında bir delil ya da tespit bulunmadığı gibi ödemeden men yasağının verilmesi hali de, aksi durumu ispat için yeterli değildir. Hal böyle olunca ispat edilemeyen davanın reddine karar vermek gerekmiş, davacının da eldeki davayı açmakta kötüniyetli olduğu somut olarak ortaya konulamadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dava dışı …’in, davacı müvekkili ile arasındaki ticari ilişki nedeniyle davacı müvekkiline … Tic. A.Ş. tarafından kendi adına keşide edilen … Selçuklu Konya Şubesine ait 6.500,00 TL bedelli 23/06/2017 keşide tarihli … seri nolu tacir çeki verdiğini, Davacı müvekkili tarafından bu çekin yine dava dışı … Ürünlerine arasındaki ticari ilişkiden dolayı verildiğini, bu çekin …’ın kusuru olmaksızın bankanın uhdesindeyken kaybolduğunu, çek iptal davası açıldığını, davalı tarafından ödeme yasağı kararlara rağmen çekin icraya konduğunu, bu durumun müvekkiline zarar verdiğini, TK m. 760-762’de düzenlenmelerine göre, şekle uygun olarak ilânlar yapılıp çeki elinde bulunduranı senedi getirmeye davet edildiğini ve ilânlarda senedin getirilmemesi durumunda iptal edileceği ihtarına yer verildiğini, sonrasında senedi elinde bulunduranın ilânlardan haberdar olarak senedi mahkemeye sunması hâlinde mahkemeye iade davası açması için dilekçe sahibine süre tanıdığını, tanınan süre içinde dilekçe sahibi dava açmazsa mahkemenin, poliçeyi/çeki mahkemeye sunana geri verip ve muhatap hakkındaki ödeme yasağını kaldırıp, ilânlar ardından senedin mahkemeye sunulmaması durumunda ise mahkemece senedin iptaline karar verdiğini, ancak somut olayda bu hükümlere rağmen çeki elinde bulunduran davalının, çek karşılığı bankada mevcut olmasına rağmen ödemeden men kararı nedeniyle çekin ödenmesini sağlayamayınca icra takibi başlatmak suretiyle bedeli tahsil cihetine gittiğini, böylelikle davacı müvekkili dahil çekte borç altına giren kişilerin (ciranta, avalist ve düzenleyen) çek bedeli yanında artık bir de icra takip masraflarını, takip çoğunlukla bir vekil aracılığıyla yapıldığı için yasal vekâlet ücretini ve hatta çek tazminatını ödemek zorunda kaldığını, Mahkemece verilen ödemeden men kararının davanın tarafı olmayan senedi elinde bulunduranı bağlamayacağı, dolayısıyla anılan karara rağmen senedi elinde tutan hamilin bu çek ile başvuru (müracaat) borçlularına talep ileri sürmesine (bu çerçevede icra takibi başlatmasına) hukuksal bir engel olmadığı yönündeki davalı iddialarına itibar edilmesinin TK m. 757’de düzenlenen “ödeme yasağı” hiçbir sonucu olmayan bir kurum olduğunu kabul anlamı taşıyacağını, ödemeden men yasağı kurumunu çek elinde kaybolan, çalınan veya başka şekilde zayi olan hak sahibini korumak için getirildiği halde doğrudan icra takibinin yapılabileceğini kabul etmenin hak sahibini korumak amaçlı getirilen bu hükmü aleyhe çevireceğini, kanun korumak istediği mağduru kendi eliyle cezalandırmış olacağını, çek zayi olmasaydı ödeneceği belli olan yani bankada karşılığı bulunan bu çek hakkında iptal davasını açmanın doğrudan bir zarara sebebiyet verdiğini, alacaklı alacağına kavuşsun da ne olursa olsun ilkesinden hareket etmenin kanun ile sağlanan dengenin bozulmasına neden olacağını, ilgili kararın kaldırılarak ve yeniden hüküm kurularak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Elden rıza dışı çıktığı iddia olunan ve bu sebeple menfi tespit davası açma hakkı dava dışı bankanın dava açma hakkı varken, elinden rıza dışı çıkma iddiası olmayan ve de imza inkarı olmayan davacının sorumluluğu devam etmekle iş bu davasının bu sebepler ile reddi kararının yerinde olduğunu, dava konusu kambiyo senedi için dava dışı banka tarafından alınan ödeme yasağı kararının, alacaklının alacağını temin etmesine engel bir durum olmadığını, nitekim, ödeme yasağında elinden rıza dışı çıktığını beyan ve iddia eden dava dışı banka olup, davacının bu şekilde bir iddiası olmadığını, kambiyo senedini bizzat imzalayıp ciro ettiğini ve bu hususun davacının kabulünde olduğunu, davacı açısından yapılan bir imza itirazı olmayıp, sorumluluğu devam ettiğini, somut olayda iyi niyetli ve çekin veriliş koşullarını araştırma yükümlülüğü olmayan müvekkilinin sorumluluğunun ve müvekkiline karşı bu iddiaların ileri sürülmesinin söz konusu olamayacağını, davacının, dava konusu senede ilişkin borcunun bulunmadığına yönelik iddiası kabul edilse dahi; dava konusu senedin cirolandığını, Müvekkilinin, davacının isnat, iç ilişki ve ticaretini bilmesi, senedin ödeme aracı niteliğinden dolayı kendisinden beklenemeyeceği gibi hayatın olağan akışına göre mümkün de olmadığını, davacı tarafından ileri sürülen istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesine göre borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.6762 Sayılı Mülga Türk Ticaret Kanunu’nun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir.6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nu da aynı esas benimsemiştir. Çek, Türk Ticaret Kanununun üçüncü kitabı ile 5941 Sayılı Çek Kanunu ve bu Kanun uyarınca çıkarılan tebliğlerle düzenlenen bir kıymetli evraktır. Türk Ticaret Kanununun 670 vd. düzenlemelerine göre çek de poliçe ve bono gibi bir kambiyo senedidir. Türk Ticaret Kanununun üçüncü kitabında 780-823. maddeleri arasında düzenlenen çeke 818. maddenin yaptığı atıflar çerçevesinde poliçeye ilişkin hükümlerin uygulanması kabul edilmiştir (Bozer, A /Göle, C: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara, 2018, s:221, 6102 Sayılı TTK’ nın 778 ve 6762 sayılı eTTK.’nın 690, 730. maddeleri) Çek, Türk Ticaret Kanunu’nda tanımlanmamıştır. Çeke ait hükümler göz önüne tutularak çek şöyle tarif edilebilir:Çek, kanunun öngördüğü belirli şekil şartlarına bağlı, soyut ve kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi konusunda sadece bankalar üzerine düzenlenebilen, kıymetli evraktan sayılan özel bir havaledir (Tuna., E/ Göç Gürbüz, D: Ticaret Hukuku Prensipleri Kıymetli Evrak, Ankara 2018, s:268). Çek bir kıymetli evraktır. Her kıymetli evrak gibi çek te bir hak içerir ve bu hak çeklerde bir alacak hakkıdır. Çeke bağlanmış olan alacak hakkının istenebilmesi için çekin ibrazı şarttır. Başka bir kişiye devri de ancak çekin devri yoluyla sağlanabilir (6762 Sayılı TTK’nın 557., 6102 Sayılı TTK’nın 645. Maddesi). Türk hukukunda çek kıymetli evrak olmasının yanı sıra kambiyo senedi de sayılır ve diğer kambiyo senetleri poliçe ve bono gibi sıkı şekil şartlarına tabidir. 704. madde ile de “Çek, her hangi bir suretle hamilinin elinden çıkmış bulunursa ister hamile yazılı bir çek bahis mevzuu olsun, ister ciro suretiyle nakledilebilen bir çek bahis mevzuu olup da hamil hakkını 702. maddeye göre ispat etsin çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle mükelleftir.” hükmü getirilmiştir. Anılan düzenleme ile çekin kaybolması hâlinde çeki elinde bulunduran hamile ancak çeki kötü niyetle iktisap etmesi ya da iktisapta ağır kusuru bulunması hâllerinde geri verme mükellefiyeti getirilmiştir. Bu hâller dışında çeki elinde bulunduran hamil geri verme mükellefiyetinde olmadığı gibi çeki elinde bulundurmasından kaynaklanan yasal haklarını kullanma olanağına da sahiptir. Dava konusu olay bakımından ise, Mahkemece verilen çekin iptali kararlarının etkisi üzerinde de durmak gerekmektedir. Mahkemece verilen bu karar maddi hukuk anlamında kaziyei muhkeme (kesin hüküm) teşkil etmez. Maddi hukuk yönünden mevcut hukuki durum aynen devam eder. İptal kararı, hakkın varlığına, muhtevasına ve bu hak üzerindeki tasarruf yetkisine tesir etmez (Poroy/Tekinalp-s:274). Senedin ziyanın söz konusu olduğu bütün hâllerde, senedi iyiniyetle devralan üçüncü şahısların haklarına iptal kararının hiç bir etkisi olmaz. Senedi iyiniyetle iktisap etmiş bulunan şahsın durumu, iptal kararıyla değişmez. Başka bir deyişle, iyiniyetin korunması esası iptal kararıyla sınırlandırılmamıştır. İptal davası davacının talebi doğrultusunda sonuçlandıktan sonra, bu davadan haberi olmadığı için, senedi iyiniyetle iktisap etmiş olsa bile, hamil, borçluya karşı hak sahibi olarak teşhis edilebilme pozisyonunu kaybetmektedir; çünkü iptal edilen kıymetli evrak, artık kıymetli evrak değildir. Buna karşılık, dava sonuçlanmadan önce senet iyiniyetle devralınmışsa, artık bundan sonra, iptal kararının iyiniyetli müktesebin iktisabına aleyhte bir etkisi olmaz. Davacı, elindeki kararı, iyiniyetli hamile vermek zorundadır; bu karara dayanarak, senet bedelini borçludan tahsil etmiş bulunduğu takdirde ise, bu meblağın devri gerekir. Bu gibi hâllerde, iyiniyetli üçüncü şahsın senedin kendisine verilmesi veya sebepsiz zenginleşme iddiasıyla, iptal kararı hamiline yönelmek hakkı vardır. Öte yandan, orijinal senedi iyiniyetle devralmış bulunan üçüncü şahıs, iptal davası devam etmekteyken, yapılan ilandan haberi olmaz ve senedi mahkemeye vermezse (tevdi), iptal kararı sonucunda, elindeki senede istinatla hak sahibi olarak teşhis edilebilme imkânını kaybeder; yani, borçludan ödeme talebinde bulunamayacak bir duruma düşer. Şüphesiz, ilânların tek tek herkese duyurulmasına imkân yoktur; bunu genel bir esasa bağlamakta yarar vardır; ama, elinde bir senet bulunan herkesin, o senet hakkında bir iptal kararı verilip verilmediğini devamlı surette araştırmak mecburiyetinin olmadığı da gözden kaçırılmamalıdır. Senedi iyiniyetle iktisap etmiş ve maddî hukuk yönünden hak sahibi olmuş bulunan üçüncü şahıs, iptal kararıyla şeklen hak sahibiymiş gibi görünen şahsa karşı, bu sebeple, burada da, senedin kendisine verilmesini talebe (Herausgabeanspruch) veya sebepsiz zenginleşme gerekçesiyle talepte bulunmaya (Bereicherungsansprııch) haklıdır ( Öztan -285). Somut olayda, davacılar vekili; çekin davacı lehdar elinde iken cirolandığını ve sonrasında Banka elindeyken kaybedildiğini, çekteki cironun sahte olduğunu belirterek çek nedeniyle davalıya borçlu olunmadığının tespitini talep etmiş, davalı taraf ise çeki şeklen düzgün olan ciro silsilesine göre iktisap eden davalının iyiniyetli hamil olduğunu belirtmiştir. Lehtar cirosunun sahte olduğu ileri sürülmemiş, keşidecinin imzası inkâr edilmemiş ve tartışma konusu yapılmamıştır. Dava konusu çek davacı lehtar … A.Ş. cirosu, dava dışı 3. Kişi … ürünleri …’tan …’a verildiğini sonrasında da bankanın uhdesindeyken kaybolduğu, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/534 esas sayılı dosyadan çek iptali davası açıldığı, sonra davalı hamil eline geçtiği ve davalı hamil tarafından işbu çeke dayalı olarak davacılar aleyhine takip başlatıldığı ve başlatılan bu takibe davacı lehdar tarafından itiraz edildiği görülmüştür. Çek iptaline ilişkin davanın kabulüne ve çekin iptaline karar verilmiştir. Anılan karar kesinleşmiştir. Davalının çeki, çek iptal kararından önce aldığı, çek iptal kararının davalıya karşı ancak kötü niyetli olduğunun kanıtlanması halinde ileri sürülebileceği, davalının kötü niyetli olduğunun kanıtlanamadığı, saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, davacının istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/02/2019 tarih ve 2017/688 E., 2019/130 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 19/01/2023