Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1498 E. 2022/1742 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1498 Esas
KARAR NO: 2022/1742
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/05/2019
NUMARASI: 2016/1101 E. – 2019/412 K.
DAVANIN KONUSU: Borçtan Kurtulma Davası|Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin bir ticari ilişki sebebiyle kesmiş olduğu çekleri … San. Ve Tic. Ltd. Şti. ’ye verdiğini, … tarafından da davacı şirketin verdiği 5 adet çekin ihbar olunan … Bankası A.Ş’ye verildiğini, çeklerin bankanın elinde iken 07.10.2016 tarihinde bankanın kuryesinden çalındığını, banka tarafından Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı 2016/92210 Soruşturma numaralı dosya ile şikayette bulunduğunu, ayrıca banka tarafından yapılan başvuru üzerine İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1155 E. sayılı çek iptal davası açıldığını, işbu çek iptal dosyasından ‘ödemeden men karan’ verilerek açılan dava sonuçlanıncaya kadar çek bedellerinin 3. Şahıslara ödenmemesi için ihtiyati tedbir karan verildiğini, Mahkeme’nin ödemeden men kararına istinaden davacı şirketin 2 adet çek bedeli olan 200.000,00- TL’yi vadesi geldiğinde …’a ödediğini, Ancak ödemeden men kararına rağmen davalının ihtiyati haciz karan alarak 03.11.2016 tarihinde davacı şirkete hacze geldiğini, araçlarının çekilmeye başlanması ve muhafaza işleminin uygulanacağının bildirilmesi üzerine davacı şirket tarafından aynı gün ihtiyati haciz miktarını ihtirazi kayıtla icra dosyasına depo edildiğini, böylece davacı şirketin daha önce ödemiş olduğu çek bedelini haciz baskısı üzerine tekrar ödemek zorunda kaldığını, Çekleri çaldıran ihbar olunan bankanın kusurunun ağır ve açık olduğunu ve hatta çek nakli görevini yapan banka elemanlarının muhtemel kasıtlarının da bankanın kastı sayıldığını, Davalının da çekleri haksız olarak ele geçirmesi, haciz miktarının icra deposuna depo edilmesine rağmen bu kez çeke konu miktarın tahsili için 23.11.2016’da …’a hacze gitmesi sebepleriyle kötü niyetli olduğunu, davalının bu çekleri nasıl edindiğini, diğer cirolar ile ne gibi bir ticari ilişkisi olduğunu, bu çeki hangi, sebeple elinde tuttuğunu kanuni ve kesin delillerle ispat etmek zorunda olduğunu, bu tür çalıntı çek vakıalarında kişilerin 3.iyi niyetli kişi görünümünde olmak için araya pek çok hayali ve sahte cirolar yaptıklarının uygulamada sıkça görüldüğünü beyanla, öncelikle icra dairesine yatırılan ve yatırılacak paraların davalı tarafa ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir verilmesine ve davalı tarafından takibe geçilen takip dosyası olan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyada davacı şirketin borçlu olmadığının tespitine, yargılama sırasında tedbir kararı verilmemesi veya paranın ödenmesi halinde İİK’nın 72.maddesi gereğince davaya istirdat davası olarak devam edilmesine, bu meyanda takip dosyasına yatırılan/yatırılacak paranın dosyaya yatma tarihinden itibaren işleyecek TCMB avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, davalının %40’tan az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının keşide ettiği, lehdarı … San. Ve Tic. Ltd. Şti. olan 2 adet 100.000,00- TL bedelli çeklerin çeşitli cirolar sonucunda davalıya ciro ve teslim edildiğini, çekler vadesinde ödenmediği için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile takip açıldığını, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1651 D. İş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz karan alındığını, davacının iddialan ile huzurdaki menfi tespit davasına ilişkin olarak ise; keşidecinin kendi imzasını reddetmediği sürece, çekten dolayı borçlu olmadığına dair menfi tespit davası açılamayacağını, çek bedelinin keşideci davacı tarafından lehdara ödenmiş olmasının keşidecinin bir hatası olduğunu, bu sebeple çek hamiline ödeme yapmaktan kurtulmasının mümkün olmayacağını, davacının iddiasının kambiyo hukukuna uygun olmadığını, keşidecinin çek bedelini muhatap banka nezdinde bulundurmakla yükümlü olduğunu, çek keşideciye fiilen ibraz edilip teslim edilmediği sürece keşidecinin çek bedelini ödemek zorunda olmadığını, çek teslim edilmeden ödeme yaparsa sonuçlarına katlanmak zorunda olduğunu, çekin çalınmış veya tahrif edilmiş olmasının keşideciyi ilgilendirmeyeceğini, bu sebeple davacının 2 kez ödeme yapılmış olacağı iddiasının hamil olan davalıya karşı ileri sürülemeyeceğini, dava sonucunda %40 tazminata hükmedilmesi talebinin hiçbir dayanağı olmadığını, keşideci olan davacı imzasını inkar etmediği sürece lehtar veya ciranta imzasını sahteliği iddiasıyla hamile karşı dava açma hakkı bulunmadığından, keşideci-lehtar-ciranta arasındaki şahsi deflerin hamile karşı ileri sürülemeyeceğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “davacının keşideci durumunda olup, davalının senede ciro yoluyla hamil olduğu, görünüşe göre ilk cironun, senedin lehtarı durumundaki dava dışı takip borçlusu … imzası ile yapıldığı, davacının, kendi imzasını inkar etmediği, senet metnine göre ciro silsilesinde şeklen bir kopukluk bulunmadığı, İmzaların istiklali ilkesi karşısında senetteki herhangi bir imzanın sahteliğinin dahi yalnızca imza sahibini ilgilendiren bir durum olup bu durumun keşideciyi sorumluluktan kurtarmadığı, Davacının ciro silsilesine göre, hamil olan davalıya karşı yükümlü olduğu, senet bedelinin ödenmesi halinde senedi alan borçlunun borçtan kurtulmuş olacağı, kendisine yeniden başvurulmasının da söz konusu olmayacağı, Şahsi def’inin hamile karşı ileri sürülebilmesi için hamilin bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olması gerektiğini ancak bu yönde dosyaya yansıyan somut bir delil olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine.” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Çekin banka uhdesinde iken kaybolduğu konusunda tartışma bulunmadığını, çekin hırsızlık sonucu çalındığını, bu hususta sorumluluğun bankaya ait olduğunu, keşidecinin ise bir kusurunun bulunmadığını, olayla ilgili olarak savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, ayrıca banka tarafından davalıya karşı istirdat davası açıldığını, çekleri ele geçiren kişilerin kötüniyetli olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, icra takibine konu edilen, davacının keşidecisi asıl dosya davalısının ise hamili olduğu iki adet çek sebebiyle davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır. Davacı, çekin dava dışı lehdar Zenplus şirketine verildiğini, … şirketi tarafından da birleşen dosya davalısı … Bankası A.Ş’ye verildiğini, banka uhdesindeyken çekin çalındığını, çeki ele geçirenlerin kötüniyetli olduğunu iddia etmiş, davalılar iddiaları reddetmiş, Mahkemece asıl dosya davalısı hakkında davanın reddine karar verilmiş, birleşen dosya davalısı hakkında ise bir hüküm kurulmamıştır. Re’sen yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Mahakemeleri Kanununun 297/2. maddesi; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü amir olup, buna göre hüküm fıkrasının tarafların taleplerini karşılayacak, infazda tereddüt yaratmayacak şekilde, açık ve maddeler halinde oluşturulması gerekirken, anılan kanun hükmüne aykırı olacak şekilde; birleşen dava hakkında bir hüküm kurulmamış olması doğru görülmemiştir. Açıklanan sebeplerle davacının sair istinaf istemleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa birleşen dosyada bir karar verilmemesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2- İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/05/2019 tarih, 2016/1101 E. 2019/412 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/12/2022