Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1496 E. 2023/77 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1496
KARAR NO: 2023/77
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/05/2019
NUMARASI: 2015/1037 E. – 2019/652 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/01/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalının kardeş olduklarını, uzun yıllar birlikte ticaret yaptıklarını, dava konusu senedin takip yoluyla İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinden alınan tedbir kararıyla müvekkiline ait taşınmaz ve özel halk otobüsünün ve İBB aylık taşıma ücretlerinin ayrı ayrı haczedildiğini, dava konusu bononun tarafların ticaret yaptıkları 2008 yılında 40.000,00 TL olarak düzenlenip teminat senedi olarak davalıya verildiğini, bu süreçte taraflar arasındaki ortaklığın sonlandırıldığını, 40.000,00 TL meblağlı dava konusu senedin davalıda kaldığını, ancak senedin üzerinde tahrifat yapılarak takibe konu edildiğini, kırk bin yazısı önüne beş yüz yazısının eklendiğini, aynı şekilde 40.000,00 TL rakamının önüne 5 rakamının ilave edildiğini, resmi evrakta sahtecilik suçunun işlendiğini, ayrıca bono üzerine tediye ve vade tarihi aynı gün yazıldığını bu nedenle kambiyo senedi özelliğini kaybettiğini belirterek; müvekkilinin dava konusu senetten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine ve % 20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddialarının gerçek dışı ve borçtan kurtulmaya yönelik olduğunu, müvekkilinin davacıdan 540.000,00 TL alacağı bulunduğunu, iddia olunduğu gibi senette bir tahrifat olmadığını, ayrıca senedin teminat senedi olmadığını, buna ilişkin iddialarını davacının yazılı delille ispatlaması gerektiğini, senedin kambiyo senetlerinin tüm unsurlarını taşıdığını, senette vade ve tediye tarihinin aynı olmasının geçersizlik nedeni olmadığını aksine çift vadeden bahsedilemeyeceğini, davacının bildirdiği ceza dosyasının senetle ilgisi olmadığını belirterek; davanın reddine ve %40’dan aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “… Davacı bononun teminat olarak verildiğini, gerçekte 40.000 TL olarak düzenlendiğini ve akrabalık nedeniyle tanık dinletmek istediğini belirtmiş ise de; HMK.nın 201. maddesine göre senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler 2.500 TL den az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz. Bu nedenle davacının iddialarını kesin delilerle ispat etmesi gerektiği, davalı tarafın davacının tanık dinletmesine muvafakat etmediği ve davacı tarafın yemin teklif etmediği hususları göz önüne alınarak, davacının bu iddialarını kanıtlayamadığı kabul edilmiş ve tanık dinletme talebi ret edilmiştir. Açıklanan nedenlerle dava konusu senet üzerindeki tutarlarda bir tahrifatın bulunmadığının Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olduğu, senedin teminat senedi olarak verildiğinin davacı tarafından ispat edilemediği anlaşıldığından davanın reddine ve ihtiyati tedbir kararının icra müdürlüğünce uygulanmadığından takip durmadığı için davalı tarafın kötüniyet tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Mahkemenin sözlü yargılamaya geçilmeden önce delillerinin toplanmadığı bahisle talep ettikleri ara kararından rücu edilmesine ilişkin talepleri yönünden bir karar vermemesi nedeniyle bozulması gerektiğini,-Mahkemeye sundukları dilekçelerinde davalı alacaklının takibe koyduğu senede ilişkin olarak kambiyo senedinin tevdi tarihi ve ödeme tarihinin aynı olması halinde takibin iptal edileceğine dair birden fazla Yargıtay kararı olduğunu(Yargıtay 12 HD 1985 /10620E,1986/4686 K sayılı kararı), yine TTK 686/6 md sine göre senette düzenleme yerinin yazılı olması gerektiğinin açıkça belirtildiğini, davaya konu senette düzenleme yerinin açıkça belirtilmediği gibi, ödeme adresinde aynı şekilde … ibaresi ile düzenleme yeri tayin edildiğini, bu durumda kambiyo senedinde düzenleme yeri ve yetkili mahkemelerin neresi olduğuna ilişkin belirsizlik olması halinde yasanın amir hükmünün kambiyo senedinin iptalini zorunlu kıldığını(12HD 2012/381E,2013/98K ), -Adli Tıp Kurumunun tahrifat ve ilave hususunu inceleyip bu konuda bir ilave ve tahrifatın olmadığı yönünde verdiği mütalaaya katılmadıklarını, asıl incelenmesi gereken durumun ise dönüştürme yani “…'” suretiyle yapıldığının tespitinin istendiğini, yeniden Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi talep edilmesine ve müvekkili adına özel uzmanlarca alınan 27.10.2015 tarihli raporda bu durum açıkça belirtilmiş olmasına rağmen Adli tıp kurumunun bu raporu dahi göz önüne alıp istenilen hususu dikkate alınmadığını, -Mahkemeye davalı ile müvekkili arasında akrabalık ilişkisi olduğu ve senedin 40.000TL olarak teminat senedi olduğu ve teminat ilişkisi yazılı belgeler ibraz edildiği halde Ticaret Mahkemesinin kendisini İcra Hukuk Mahkemesi olarak görmek suretiyle davanın esasına girmeyerek şekli bir karar vermesinin aykırı olduğunu, -6100 S.lı Hukuk Muhakemeleri Kanunu MADDE 203 Senetle ispat zorunluluğunun istisnalarına göre, Yargıtay kararları incelendiğinde HMK 203 md sine göre mahkemenin tanık dinletme taleplerini kabul etmesi gerektiğini, -Davalının alacaklı olduğunu iddia ettiği senedin ticari defterinde yer alması gerektiğini, Mahkemeye davalı alacaklının takibe koyduğu senedin kardeşler arasında kurulan şirketin kredi karşılığı davalı alacaklının tapusuna konulan 40.000TL lik ipotek bedelinin karşılığı olarak davalıya verilen 40.000TL lik senet olduğu delil listelerinde tapu kayıtları ve ipotek belgeleri de sunulduğunu mahkemece bu yönde bir inceleme yapmaksızın davalının defterleri ve banka hesaplarının incelenmesi taleplerinin ret edildiğini, -Mahkemenin senedin sebepten mücerret olduğu ilkesi gereği taleplerinin reddine karar vermesinin de yerinde olmadığını, senedin hamili olan müvekkilinin kardeşi … olduğunu, bu durumda müvekkilinin açılan menfi tespit davası ile senedin teminat senedi olduğu, senette ayrıca tahrifat yapıldığının da müvekkili tarafından ileri sürüldüğü ve bu durumu hamil olan kardeşi bilebilecek durumda olduğu halde mahkeme tarafından kambiyo senedinin sebepten mücerret olduğu gerekçesi ile delil listelerindeki davalı tarafın ticari defterleri ve HMK 203 göre tanık dinletme taleplerinin hukuki olmayan gerekçeler ile reddine karar verildiğini, senetten mücerretlik ilkesinin iyiniyetle senedi devralan 3.şahıslar için geçerli olduğunu, burada, kambiyo senedinden doğan kambiyo ilişkisi dışındaki nedenlere (temel borç ilişkisine) dayanıldığını, bedelsizlik, bir kişisel defi olduğundan keşideci tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebileceğini, fakat borçlunun, senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak koşuluyla (TTK, m. 571.11,599, 737/11) hamile karşı da bedelsizlik def ini ileri sürebileceğini, -Çek illetten mücerret olmakla birlikte, yanlar çekin düzenlenmesine neden olan ilişkiyi yargılama sırasında açıkladıklarından, uyuşmazlığın bu çerçevede çözülmesi gerektiğini, Mahkeme tarafından müvekkilinin kendisinin borçlu olmadığına dair belgeleri ile tanık dinletme imkanı da elinden alındığından mağduriyetine neden olunduğunu, davalarının kabulüne karar verilmesini ve kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın “tahrifat” iddiasının gerçek dışı çıktığını, Davacı tarafça, senedin teminat senedi olduğu iddiasının yazılı ve geçerli delillerle ispatlanamadığını, “Senede bağlanan hususlarda taraflar akraba olsa bile tanık dinlenemez” (HUMK. 293/4), (HMK 203/1-b) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin E. 2004/11407 K. 2005/7991 T. 14.7.2005 sayılı kararı ve diğer yerleşik içtihatlarının bu yönde olduğunu, Dava konusu senedin, kambiyo senedinin tüm vasıflarını taşıdığını, senette vade ve tediye tarihinin aynı olmasının geçersizlik nedeni değil, aksine bir gereklilik olduğunu, bu durumda çift vadeden bahsedilemeyeceğine göre, talebin reddi gerektiğini, damga pulunun senedin kambiyo vasfına etkili olmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun E:2010/19-92 K:2010/141 T:10.3.2010 sayılı kararında; “özellikle dava konusu senet üzerindeki 25 kuruşluk damga pulunun senedin tanzim tarihine dolayısıyla kambiyo senedi vasfına etkili olmamasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” denilmek suretiyle bu husus doğrulandığını, davalı müvekkilinin tacir olmadığını, ticari defter ve belgeleri olmadığını, davacı yanın istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; İİK m.72’den kaynaklanan, takibe konu senetten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illî ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukukî işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono; ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir. Menfi tespit davasında İİK m.72 uyarınca ispat yükü kural olarak davacıda olup paranın sebep davalıya verilmesi lazım gelmediğini ispatlamalıdır. Kıymetli evrak ilişkisinin varlığı halinde ispat yükü açısından değerlendirme yapıldığında: bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Davacı senedin teminat senedi olduğu iddiasında olup, temel olarak bedelsizlik iddiasında bulunmuştur. Davacı ispat yükü altında olup, senet illetten mücerret olduğundan ve senet üzerinde nakden yazılı olduğundan, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelenmemiş olmasında hukuka aykırılık bulunmamıştır.Somut davada, HMK 200. maddesi gereğince senetle ispat zorunludur. HMK 201 maddesi gereğince senede karşı tanıkla ispat yasağı, HMK m.202 delil başlangıcının varlığı halinde tanık dinlenebileceği, HMK m.203 ise senetle ispat zorunluluğunun istisnaları düzenlenmiştir. Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas – 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas – 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas – 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas – 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas – 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir. Yine eldeki davada olduğu gibi HMK m.203/1-a uyarınca kardeşler arasında görülen davada senede bağlanan alacak mevcut olduğundan senetle ispat kuralı geçerliliğini devam ettirir. Taraflar yakın akraba olmakla beraber aralarındaki hukuki ilişki senede bağlandığından artık tanık dinlenmesinin mümkün görülmediği, sadece senedin keşidesi ile ilgili olarak hile, tehdit veya cebir iddiaları varsa bununla ilgili olarak tanık dinlenebileceği, mahkemenin bu konudaki gerekçesi yerinde olduğu anlaşılmakla bu konudaki istinaf isteminin de reddi gerekmiştir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 776/1-f. maddesi uyarınca; senette düzenlenme yerinin yazılı olması gereklidir. Aynı Kanun’un 777/4. maddesinde ise; düzenlendiği yer gösterilmeyen bir bononun, düzenleyenin adının yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır. Hukuk Genel Kurulu’nun 02.10.1996 gün ve 1996/12-590 sayılı kararında da benimsendiği üzere tanzim yeri olarak idari birim adının (kent, ilçe, bucak, köy gibi) yazılması zorunlu ve yeterlidir.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 14.12.1992 tarih ve 1992/1-5 sayılı kararına göre, keşide yerinin hiç bir duraksamaya meydan vermeyecek biçimde anlaşılabilir olması koşulu ile kısaltılmış (“Ank.” ve “İst.” ile sınırlı) olarak yazılması mümkündür. Bu durumda somut olay dikkate alındığında, düzenleme yerinin mevcut olduğu, kısaltılmış haliyle … yazdığı bu nedenle bu yöndeki verilen kararda hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır.Adli Tıp Kurumundan alınmış olan raporda, ekleme ve tahrifat yapılmadığınını tespitinin yapıldığı, davacının bononun bedelsiz kaldığını yazılı delille ispatlayamadığı tespit edilmiş, ilk derece Mahkemesi tarafından verilen kararın isabetli olduğu belirlenmiş, aksine yönelik davacı istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/05/2019 tarih ve 2015/1037 E., 2019/652 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 19/01/2023