Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1492 E. 2023/776 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1492
KARAR NO: 2023/776
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/05/2019
NUMARASI: 2018/721 E. – 2019/830 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/07/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından davacı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasından kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, takip konusu çekteki davacı şirkete ait olduğu iddia edilen imza ve kaşenin davacı şirketin yetkililerine ait olmadığını, çek üzerindeki imzanın şirket yetkililerine ait olmadığından davacının borcu olmadığını, icra takibinin iptali gerektiğini beyan ederek, davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, davanın kabulüne, takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı borçlu tarafından imzaya itiraz davasının 5 günlük hak düşürücü süre içerisinde icra mahkemesine açılması gerekirken süre geçtikten sonra açıldığını, hak düşürücü nitelikte olduğunu beyan ederek, imzaya itirazın süre yönünden reddine, davacın davasının reddine, İstanbul .. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası üzerinden takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “davacı tarafça takip konusu çekteki imzaya itiraz edilmesi nedeniyle davacının alınan ıslak imza örnekleri ile dava konusu çekteki imzanın karşılaştırılması suretiyle davacı şirket yetkilisi …’nin eli ürünü olup olmadığı hususunda yapılan imza incelemesi sonucunda düzenlenen grafolog bilirkişi raporu ile dava konusu çekteki imzanın davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığının tespit edildiği, düzenlenen rapora göre davacı tarafın çekteki imzaya itirazının geçerli olduğu ve çekteki imzanın davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davacı … Sanayi Tic. Ltd. Şti.’nin İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra dosyasında takibe konu çekten dolayı davalı alacaklı … Ticaret Ltd. Şti.’ne borçlu olmadığının tespitine ve takibin borçlu davacı Tasfiye Halinde … Sanayi Tic. Ltd. Şti. yönünden iptaline,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece açılan davanın hak düşürücü süre yönünden incelemesi yapılmadığını ve gerekçeli kararda bu yönde hüküm tesis edilmediğini, Kural olarak kambiyo senetlerine üzerinde bulunan imzaya itiraz süresinin, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 gün olup bu sürenin hak düşürücü nitelikte olduğunu, dava konusu ödeme emrinin, davacı borçlunun daimi çalışanına 04/07/2019 tarihinde tebliğ edildiğini, buna karşın davacının bu 5 günlük süreyi kaçırdığını ve yerel mahkemede 13/08/2019 tarihinde imza itirazlı davasını açtığını, yerel mahkemece bu durum dikkate alınmayarak eksik inceleme ile karar verildiğini, kaldı ki bu hususun mahkemece re’sen göz önünde bulundurulması gereken bir durum olduğunu, Müvekkili ile davacı borçlu arasındaki ticari ilişkinin incelenmediğini, davacının çekleri kendisi düzenleyip başkasına imzalatabileceği hususunun önem arz etmekte olup bu konuda araştırma ve inceleme yapılmadığını, senet üzerinden anlaşılamayan ilişkilerin cirantalara karşı ileri sürülemeyeceğini, TTK.nun ilgili hükümleri gereği, kambiyo senedini elinde bulunduran şahsın, kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayıldığını,Hükme esas alınan bilirkişi raporunun dava konusu imzayı denetlemeye elverişli olmadığını, bilirkişice yapılan imza incelemesinin modern tekniklerden uzak, yetersiz ve eksik olduğunu, yapılan incelemede imzanın sahte olup olmadığını destekleyici bir argüman bulunmadığını, İmza incelemesi yapılırken günümüz teknoloji şartlarında kullanılması gereken grafolojik ve grafometrik metodların hiçbirinin uygulanmadığını, bilirkişi imza incelemesini yaptığı raporunda hangi ortamda, ne tür teknik cihazlar kullanılarak inceleme yapılıp sonuca varıldığının açıklanmadığını, sadece grafolojik ve grafometrik metotların uygulandığının belirtilmesiyle yetinildiğini, ulaşılan sonucun maddi dayanaklarının denetime elverişli şekilde ortaya konulmadığını, Hem bilirkişice hem de yerel mahkemece adeta kopyala-yapıştır şeklinde bir hüküm tesis edilerek gerekli argümanların sunulamadığını, çek üzerindeki imzanın yetkin bir inceleme neticesinde davacıya ait olduğunun ortaya çıkacağını, Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesi tarafından en son teknoloji ile incelenmesi için itiraz edildiğini, bu itirazın yerel mahkemece dikkate alınmayarak özensiz ve eksik bir rapor doğrultusunda hüküm kurulduğunu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da görüleceği üzere harflerin yüksekliği, genişliği, açıları ve diğer tüm parametrelerin teker teker ölçülmesi gerektiğini, doğru bir inceleme yapılabilmesi için öncelikle bir harfin kendisi veya benzeri ile karşılaştırılması gerektiğini, fakat bilirkişice birbirinden tamamen farklı harfler arasında değerlendirmede bulunulduğunu, incelenen her iki imzanın bitiş çizgileri ve açılarının dahi aynı hizada olduğunu, Bilirkişi tarafından vekaletname fotokopisi üzerinden değerlendirme yapıldığını, fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılmasının mümkün olmadığını, İmza tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu yönlerinden kuşkuya yer verilmeyecek şekilde değerlendirme yapılması gerektiğini, boyut, eğim, noktalama işaretleri, harfler ve kelimeler arası mesafe, harfler arası bağlantılar, yapılan şekil ve çizgiler, kalem basısı (fulaj), örgüler, ilişkiler, eğim, kalem kaldırmalar, mürekkep kalıntıları, kalem duraksamaları, köşelenmeler ve diğer tün tanı unsurların değerlendirilmesi gerektiğini, bu şekilde değerlendirme yapılması gerekirken bilirkişice son derece özensiz, eksik, teknolojiden uzak ve sade bir değerlendirme yapıldığını, Samimi ve farklı sebeplerle atılan imzalar üzerinde inceleme yapılması gerektiğini, bilirkişice davacı tarafından aynı kağıt üzerine atılan imzaların incelendiğini, İmza incelemesinde sıraya uyulmadığını, kural olarak imza incelemesinin bir sıraya tabi tutulduğunu, buna göre inceleme yapılırken, keşide tarihine en yakın imza örneklerinden başlanılması gerekirken bilirkişi tarafından bu sıraya uyulmadığını, bilirkişi huzurunda atılan imzalar samimi olmayacağından imza incelemesindeki sıra kuralının yerine getirilemediğini ve davacının yükümlü olduğu ispat külfetini yerine getiremediğini, imza incelemesinde sıraya uyulmadığından raporun doğruluğu üzerinde ciddi kuşku bulunduğunu, İmzaların bağımsızlığı ilkesinin göz ardı edildiğini, bir an için haklı olduğu düşünülse dahi bu durum müvekkilin çekin yetkili ve meşru hamili-alacaklısı olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğini, çekteki imza, davacı yönünden bir sorumluluk ifade etmese dahi, çekin yine de geçerliliğini koruduğunu, müvekkilinin çek üzerindeki imzaları denetleme ve araştırma yükümlülüğü bulunmadığını, bu sebeple yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilip müvekkili aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesinin isabetsiz olduğunu,Çekteki imzanın sahteliğine ilişkin davacı tarafından hiçbir suç duyurusu veya iptal dava açılmadığını beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, kambiyo senedinden kaynaklı menfi tespit davası olup, davacı; takip konusu çekte davacı şirkete ait olduğu iddia edilen imza ve kaşenin davacı şirketin yetkililerine ait olmadığını iddia etmiş, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, bu karar yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yanca istinaf edilmiştir. Eldeki dava menfi tespit davası olup, icra takibinde davacı borçlu tarafından imzaya itiraz edilmemiş olsa dahi, davacının dava açmakta her zaman hukuki yararının bulunduğu, icra takibindeki imzaya itiraz süresinin eldeki dava açısından hak düşürücü süre olarak değerlendirilemeyeceği, aksi yöndeki istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Dava ve takip konusu çekteki imzanın inkâr edilmesi nedeniyle davacının alınan ıslak imza örnekleri ile dava konusu çekteki imzanın karşılaştırılması suretiyle hazırlanan bilirkişi raporunun bilimsel ve teknik yönden denetime elverişli olup, Yargıtay uygulamalarıyla örtüştüğü, her ne kadar mukayeseye esas belgeler içerisinde bir vekâletname fotokopisi bulunsa da, yeterli miktarda samimi imzaları içeren belge asıllarının toplandığı, açıklanan nedenlerle raporun hükme esas alınabileceği, rapora göre; çekteki imzanın davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığının tespit edildiği, buna göre çekteki imzanın davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığı sonucuna varılmıştır. Kambiyo senetlerinde imzada sahtecilik mutlak defilerden olup, borçlu olunmadığı iddiası çeki elinde bulunduran herkese karşı ileri sürülebileceğinden, çeki elinde bulunduranın iyiniyetli olması veya denetleme yükümlülüğünün olup olmaması aranmayacaktır. Bu nedenle aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Toplanan delillere, denetime elverişli, bilirkişi raporuna göre, dava ve takip konusu çekteki imzanın davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığı, bu nedenle davacının çek nedeniyle davalıya borçlu bulunmadığı, bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/05/2019 tarih ve 2018/721 E., 2019/830 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.423,90-T TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 606,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.817,90 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 06/07/2023