Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1490 E. 2023/429 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1490
KARAR NO: 2023/429
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/05/2019
NUMARASI: 2014/1154 Esas – 2019/407 Karar
DAVANIN KONUSU: Çek İstirdat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/39 esas sayılı dosyasında keşidecisi … Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi, hamili … olan 14/06/2014 keşide tarihli, 15.000-TL bedelli, .. numaralı çek için zayiinden iptal davası açıldığını, mahkemece 07/02/2014 tarihinde çek bedelinin ödemeden men edilme kararı verildiğini, çek iptali davasının yapılan yargılamasında muhatap bankaya çekin ibraz edilip edilmediğinin sorulduğunu ve 16/06/2014 tarihinde takastan davalı tarafından ibraz edildiği bilgisinin verildiğini, mahkemece verilen 26/06/2014 tarihli ara karar uyarınca iptali istenilen çek için TTK. 818/1/S maddesi yollamasıyla aynı yasanın 763. maddesi uyarınca çek hamili aleyhine iade davası açmak için taraflarına süre verildiğini, müvekkilinin mal karşılığında çeki keşideciden aldığını, davalının meşru hamil olmadığını, bu nedenle çekin aynen iadesi yada bedelinin tahsilini talep etmek zarureti doğduğunu, çek takastan ibraz edildiğinden zayi davasında müvekkilin kaşe ve imzasını tetkik imkanı olmadığından bu konudaki beyan itiraz, dava ve şikayet haklarının saklı olduğunu, HMK’nın 209. maddesi uyarınca müvekkili emrine yazılı çek zayi edildiğinden ciro silsilesinde müvekkiline ait imza bulunmayacağından, müvekkili adına sahte kaşe ve imza atılması mümkün olduğundan sahtecilik iddiası karşısında bu konuda bir karar verilinceye kadar herhangi bir işleme esas alınamayacağını beyanla keşidecisi … Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi, hamili … olan 14/06/2014 keşide tarihli 15.000-TL bedelli, … numaralı çek için ihtiyati tedbir kararı verilmesi ile çekin gerçek ve meşru hamili olan müvekkile iadesine, yargılama sırasında keşidecei veya müvekkili tarafından ödenmek zorunda kalınması halinde ödenen bedelin istirdadına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;… Bank Bayrampaşa Şubesine Ait … Seri Nolu, 14/06/2014 Tarihli, 15.000-TL bedelli çekin, Keşideci … Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. tarafından … Orman Ürünleri – … lehine keşide edilen ve devamında … Tamiri ve … Uslu tarafından ciro edilerek müvekkili şirkete temlik edildiğini, müşteri … Oto Lastik Tamiri ve Satışı-…Uslu ile müvekkili şirket arasında Faktoring Sözleşmesi imzalandığını, alacağın müşteri …Oto Lastik Tamiri ve Satışı-…Uslu ile davacı/ciranta arasında düzenlenmiş fatura ile belgelendirildiğini, dolayısıyla davaya konu çeki faktoring ilişkisine uygun olarak temlik alan müvekkili … A.Ş.’nin meşru ve yetkili hamili olduğunu, T.T.K’nın 790. maddesinde kendi hakkının varlığı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşılan ve cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişinin, son cirosnun beyaz ciro olması halinde dahi, yetkili hamil sayılacağı, 792. maddesinde ise, iyiniyetli çek hamilinin korunacağının düzenlendiğini, buna göre, çek hamili onu kötüniyetle ya da ağır bir kusuru bulunarak iktisap etmiş olmadıkça, önceki hamilin elinden ne suretle çıkmış olursa olsun, onu geri vermeye mecbur olmadığını, yine Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9. maddesi ile de faktoring firmalarına yönelik olarak iddiaların ağır koşullara bağlandığını beyanla davanın reddine, davacı tarafın soyut ve kötüniyete matuf iddiaları nedeniyle %20’den az olmamak üzere kötüniye tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi “…Mahkememizce İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/106872 soruşturma sayılı dosyası celp edilmiş, davacı tarafın, çekte bulunan cironun sahte olduğu iddiası kapsamında imza örnekleri celp edilerek bu hususta rapor tanzimi için dosya İstanbul ATK’ya gönderilmiştir. 28/12/2017 tarihli ATK raporunda; dava konusu 14/06/2014 keşide tarihli, 15.000,00 TL bedelli, … numaralı çekte atılı 1. ciro imzası ile davacının mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzanın davacının eli ürünü olmadığı tespit ve beyan edilmiştir. Tarafların ticari defterleri ile kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş ve bu kapsamda mali müşavir bilirkişiden rapor alınmıştır. Bilirkişi raporunda özetle; davacının inceleme gününde ticari defterlerini ibraz etmediğini, bir kısım faturalar sunduğunu, davalı tarafça da defterlerin ibraz edilmediğini, temlik eden davalı … ile dava dışı …Oto Lastik Tamiri Ve Satışı arasında faktoring sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme uyarınca …Oto tarafından davacı adına düzenlenen … numaralı, 10/10/2014 tarihli ve 16.250,00 tutarlı, 15.000,00 TL temlik tutarlı fatura ile dava konusu çekin temlik eden davalıya verildiğini, temlik eden davalı … tarafından çek bedelinin sözleşme kapsamında yapılan kesintiler sonrasında dava dışı …Oto’ya ödendiğini tespit etmiştir. Rapor taraflara tebliğ edilmiş, Mahkememizce denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli görülmüştür. … Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; dava konusu 14/06/2014 keşide tarihli, 15.000,00 TL bedelli, … numaralı çekin keşidecisinin … Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi, lehtarının davacı olduğu, ilk cironun davacı adına olduğu ve bundan sonra dava dışı …Oto-…Uslu’nun cirosu ile temlik eden davalı …’e verildiği, çekte davacı adına atılan cirodaki imzanın davacıya ait olmadığı, sahte olarak atıldığı, temlik eden davalı Faktoring Şirketi ile dava dışı …Oto arasında faktoring sözleşmesi imzalandığı ve dava konusu çekin de …’e bu sözleşme kapsamında faturaya bağlı olarak verildiği, karşılığında …Oto’ya ödeme yapıldığı anlaşılmıştır. Türk Ticaret Kanunu’nun 792/1 maddesi ile ” Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790. maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir. … 6361 sayılı Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9. Maddesinde … hükümleri düzenlenmiştir. … Açıklanan yasal düzenlemeler karşısında her ne kadar davacı tarafça çekin elinden rızası hilafına çıktığı iddia edilmiş ve bu konuda soruşturma devam etmekle birlikte çekte bulunan davacı cirosunun sahte olması nedeniyle çekin elinden rızası hilafına çıktığı kabul edilebilirse de, dava konusu çekin usulüne uygun ciro silsilesi ile temlik eden davalı … şirketine verildiği, … şirketinin çekin yasal hamili olduğu, dava dışı …Oto ile yapmış olduğu faktoring işlemlerinin usulüne uygun olduğu, çekin, dava dışı şirketten bir önceki ciranta olan davacı adına düzenlenen faturaya istinaden alındığı, ciro silsilesinde şeklen bir kopukluk olmadığı ve bu şekilde davalının çeki iktisabında kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğunun davacı tarafça ispat edilemediği …” gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi ile yargılama aşamalarındaki beyanlarını tekrarla çekte ciro silsilesinde kopukluk olduğunu, yetkili hamil olma durumunun bu kopukluktan etkileneceğini, çekte 1. cirodaki imzanın müvekkiline ait olmadığının sabit olması karşısında sahtecilik mutlak def’inin herkese karşı ileri sürülebileceğini, mahkeme gerekçesinde yer alan dava dışı … Oto firmasının davacı adına 10.01.2014 tarihli fatura kesmesinin sahte olduğunu, müvekkili adına dava dışı … tarafından adlarına kesilen uydurma bir fatura olduğunu, bu faturanın taraflarına tebliğ veya tesliminin bulunmadığını, bu yöndeki itirazlarının özellikle vergi dairesinden fatura kesen ve faturayı aldığı ileri sürülen müvekkili adına vergi numaralarından Form BA/BS lerinden bu faturanın sorulması taleplerinin değerlendirilmeden eksik inceleme neticesi hüküm verildiğini, dava dışı … hakkında İstanbul Anadolu 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/319 Esas sayılı dosyasında resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık suçundan kamu davası açılmış olup … vefat ettiği için düşme kararı verildiğini, mahkemece sahtecilik ile ilgili işyeri eski çalışanı … hakkında resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından C.Savcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiğini, bu soruşturmanın İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/82778 Soruşturma dosyasında işlem gördüğünü, bu dosya sonucunun beklenilmediğini, bilirkişi raporunun eksik ve hatalarla dolu olduğunu, raporun denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olmadığını, mahkeme kararının Yargıtay 11. HD ve 19. HD kararlarına aykırı olduğunu, mahkeme hükmüne 6361 sayılı yasanın 9 maddesine dayanmakta ise de aynı yasanın 9/2 ve yönetmeliğin 8/1 maddesini göz ardı ettiğini, faktoring firmasının özen yükümlülüğünü yerine getirmeyi müvekkili adına kesildiği ileri sürülen ve kendilerine ibraz edilen fatura ve çek yönünden müvekkilinin sözlü yada yazılı teyidini almadığını, bu nedenle faktoring firmasının ağır kusurlu olduğunu, aynı Kanun’un 9/2 maddesinin yollamasıyla 04.02.2015 tarih ve 29257 Sayılı Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 5/1. maddesine göre de kuruluş tarafından müşteriyi yeteri kadar tanıyacak şekilde istihbarat çalışmalarının yapılması gerektiğini, sadece müşterilerin beyanı veya sözlü teyidi ile işlem yapılmaması gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Cevap dilekçesi ile yargılama aşamalarındaki beyanları tekrarla, … A.Ş.’nin davaya konu alacaklarının Alacak Temlik Sözleşmesi uyarınca … A.Ş.’ye devir ve temlik edildiğini, müvekkili … A.Ş.’nin 17/03/2017 tarihli karar ile … A.Ş. ile “… A.Ş.” hükmi çatısı altında birleştiğini, Mahkemenin isabetli karar verdiğini, takibe konu çekin faktoring şirketi tarafından usule uygun sözleşmeye istinaden ve ciro yolu ile alındığını, temlik eden alacaklı şirketin iyi niyetli meşru hamil olduğunu, üzerilerine düşen yasal yükümlülüklerinin yerine getirildiğini, davacı ile müşteri arasındaki ilişkiden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, şahsi def’ilerin müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, hakkında suç duyurusunda bulunulan çekin hamil tarafından takibe konulmasında hukuki bir engel bulunmadığını beyanla davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan/ olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep şu şekildedir : Dava; davacının çekin zayii/ çalındığı ve ciroda imza inkarı (sahtelik) iddiası ile, davacının davalıya takibe konu çek sebebiyle borçlu olmadığının tespiti ve çekin davalıdan istirdadı istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; eldeki davada davalı son hamilin 6102 sayılı TTK’nın 792. maddesi uyarınca iyi niyetli üçüncü kişi olup olmadığı, eş söyleyişle çekin bankaya ibraz tarihinden önce iktisap anında çekin keşidecisinin elinden rızası dışında çıktığını bilebilecek durumda olup olmadığı ve kötü niyetli olarak kabul edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre mahkemece verilen kararın isabetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Bilindiği üzere, 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı eTTK) kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda da aynı esas benimsenmiştir. Çek, 6102 sayılı TTK’nın üçüncü kitabı ile 5941 sayılı Çek Kanunu ve bu Kanun uyarınca çıkarılan tebliğlerle düzenlenen bir kıymetli evraktır. 6102 sayılı TTK’nın 670 vd. düzenlemelerine göre çek de poliçe ve bono gibi bir kambiyo senedidir. 6102 sayılı TTK’nın üçüncü kitabında 780-823. maddeleri arasında düzenlenen çeke 818. maddenin yaptığı atıflar çerçevesinde poliçeye ilişkin hükümlerin uygulanması kabul edilmiştir (Bozer, Ali /Göle, Celal: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara, 2018, s:221, 6102 sayılı TTK’nın 778. ve 6762 sayılı eTTK’nın 690, 730. Maddeleri). Çek, TTK’da tanımlanmamıştır. Çeke ait hükümler göz önüne tutularak çek şöyle tarif edilebilir: Çek, kanunun öngördüğü belirli şekil şartlarına bağlı, soyut ve kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi konusunda sadece bankalar üzerine düzenlenebilen, kıymetli evraktan sayılan özel bir havaledir (Tuna, Ergun/ Göç Gürbüz, Diğdem: Ticaret Hukuku Prensipleri Kıymetli Evrak, Ankara 2018, s.268). Türk Hukuk Lûgatında çek; 6102 sayılı TTK’nın 780. maddesi esas alınarak, senet metninde “çek” sözcüğünün ve eğer senet Türkçe’den başka bir dilde yazılmış ise o dilde “çek” karşılığı kullanılan sözcüğü, kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi, ödenecek kişinin ve “muhatabın” ticaret unvanını, ödeme yerini, düzenleme tarihinin ve yerini, düzenleyen imzasını içeren; ödeme aracı niteliğinde emre yazılı senettir şeklinde tanımlanmıştır. Bu havalenin yazılı şekilde yapılması, belli şekil şartlarını içermesi ve kayıtsız şartsız bir ödeme yetkisi biçiminde olması gerekir. Diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte de sıkı sıkıya şekle bağlılık esası geçerlidir. Zorunlu unsurlardan birinin bile eksikliği çekin bu niteliğini ortadan kaldırır. Çekin zorunlu unsurları, mülga 6762 sayılı eTTK’nın 692-693. maddelerinde gösterilmiştir (6102 sayılı TTK m.780, 781). 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Elden çıkan çek” başlıklı 792. maddesi (eTTK’nın 704. maddesi) ise; “(1) Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790 ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür” hükmünü içermektedir. İstirdat davası olarak nitelenen bu dava özü itibariyle menkullerin iadesini sağlamak için açılan menkul davası niteliğindedir. Medeni hukukta bu dava gasp, çalınma veya ziya hâllerinde sadece kötü niyetli değil, iyi niyetli hamile karşı da açılmakta ise de, kambiyo senetleri yönünden bir sınırlama getirilmiş ve aynî haklardaki genel prensipten ayrılmak suretiyle, söz konusu davanın yalnızca kötü niyetli veya senedi iktisabında ağır kusuru bulunan kimselere karşı açılabileceği esası benimsenmiştir. Bu tür davalarda, davacının senedin rızası hilafına elinden çıktığını ve senedi elinde bulunduran şahsın kötü niyetli veya iktisabında ağır kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekir (Öztan, Fırat: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2000, s. 294). TTK m.818/1-d atfı ile çekte ciro hakkında TTKm. 683 ilâ 685. maddeler uygulanır. Usule uygun ciro ile çekten doğan bütün haklar ciro edilen kişiye geçer. Çekin ilk cirosunu yapabilecek kişi aynı zamanda çekin ilk hamili sayılan lehtardır (Teoman, Kitap,1,s 138). Kambiyo senetleri sebepten soyut olup, çeki elinde bulunduran hamilin ayrıca çeki ticari ilişki kapsamında elinde bulundurduğunu ispat etmesi aranmayacaktır. Aksine, eldeki davada olduğu gibi çekin rızası dışı elden çıktığını ya da çekten hiç haberdar olmadığını veya hiç eline geçmediğini ve hamilin TTK’nın 790.ve 792. maddeleri kapsamında çeki iktisabında ağır kusurlu veya kötüniyetli olduğunu ispat yükü davacı üzerindedir. Yine menfi tespit isteminde davacı, paranın neden davalıya verilmesi lazım gelmediğini ispatla yükümlüdür. Bu noktada, “Faktoring (Factoring)” kavramı üzerinde durulması ve kurum olarak nasıl islediğinin açıklanmasında fayda bulunmaktadır. Türkiye’de faktoringin gelişmesi 1980 sonrası dışa açık ekonomi politikaları ve ihracata dayalı sanayileşme stratejileriyle paralellik göstermektedir. Ülkemizde kısa bir geçmişi olduğu hâlde hızlı bir gelişme gösteren faktoring hakkında 13.12.2012 tarihine kadar müstakil bir yasa yürürlüğe konmamış, faktoring işlemleri, önceleri 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye dayanılarak 1994 yılında yayımlanan “Faktoring Şirketlerinin Kuruluş ve Esasları Hakkında Yönetmelik”, daha sonra da 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile faktoring şirketlerinin kuruluş ve faaliyet izni ve denetim yetkisinin BDDK’ya verilmesi üzerine BDDK tarafından çıkarılan ve 10.10.2006 tarih ve 26315 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde düzenlenmiştir. Ancak, anılan yönetmelik hükümleri ihtiyaçları karşılamaktan uzak olduğu için 23.11.2012 tarihinde 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu (FKFFŞK) kabul edilmiş ve 13.12.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir (Saraç, Şükrü: Yargıtay Kararları Işığında Faktoring, Ankara, 2013, s.43). Bu Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra ise, 24.04.2013 tarihli “Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik” yayımlanmıştır. Şu anda ülkemizde faktoring işlemleri, FKFFŞK ve bu Kanun’a dayalı olarak çıkartılan Yönetmelik ve diğer mevzuat hükümlerine göre yapılmaktadır. Factoring (mevzuatta kullanılan şekliyle Faktoring) Latince “Factor” kelimesinden türetilmiştir. Faktoring; “Müşterinin üçüncü şahıs olan borçlu karşısındaki mal tesliminden veya iş görme/hizmet ediminden ileri gelen alacaklarının karşılığını, alacağın tahsilinden önce avans olarak ödeyerek alacağın tahsil edilmemesi riskinin ve müşteri için borçlunun muhasebesinin tutulması, ihtar işlemleri gibi iş görme/hizmet edimlerinin üstlenilmesi suretiyle devir ve satın alınması” olarak tanımlanmaktadır (Kocaman, Arif: Faktoring İşlemlerinin Hukuki Niteliği, Ankara 1992, s.21). Türk Hukuk Lûgatında da vadeli mal satışı yapan işletmelerin bu satışlardan doğan alacaklarının finans kurumunca satın alınması olarak tanımlanmış ve böylece tahsil rizikosunun satın alan firmaca yüklenildiği dile getirilmiştir. Konuyu düzenleyen Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğe göre Türkiye’de bu işlemler ancak Faktoring Şirketleri tarafından yapılabilir. Faktoring’in amacı, firmalara satışlarının ve kârlarının artması konusunda yardımcı olmaktır. Kapsam olarak faktoring; bir mali kuruluş (factor/faktor) ile ticarî borçlular (müşteriler) ve mal satan veya hizmet arz eden bir ticarî işletme arasında (satıcı) üç taraflı bir sözleşme olup, genelde rücu hakkı olmaksızın alıcının borçluların hesap hasılalarını factor satın alır ve bu suretle müşterilere tanınan kredileri kontrol altında tuttuğu kadar, muhasebe ve tahsilatını da yürütür. Faktoring işleminin üç tarafı vardır. Bunlar; a) Müşteri (firma):Faktoring hizmetlerini talep eden ve alacaklarını faktoring şirketine devreden (satan) işletme, b) Faktoring Şirketi (Factor): Müşterinin alacaklarını devir ve satın alarak karşılığında nakit olarak ödeyen şirket, c) Borçlu: Müşterinin alacaklı olduğu kişi veya işletmedir. Faktoring şirketlerinin yapamayacakları iş ve işlemler Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 19 ve 22/2. maddelerinde düzenlenerek; 19. madde ile; “Bu Yönetmelik hükümlerine göre kendilerine faaliyet izni verilen şirketlerin, müşterileri ile yapacakları işlemler için yazılı sözleşme düzenlemeleri zorunludur.” şeklinde düzenleme yapılarak yazılı sözleşme yapma zorunluluğu getirilmiş, 22. maddenin 2. fıkrasında ise; “Faktoring şirketleri kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş veya doğacak fatura veya benzeri belgelerle tevsik edilmeyen alacakları satın alamazlar veya tahsilini üstlenemezler” hükmüne yer verilmiştir. Davacının çekin ciro silsilesindeki imzasının sahteliğini ileri sürmesi karşısında, davacının kıyasa elverişli imza örnekleri- mahkeme huzurunda sunulu davacı ıslak imza örnekleri ile takibe konu çek aslı grafoloji uzmanı adli tıp tarafından teknik olarak incelenmiş, inceleme konusu çekin arka yüzündeki davacı adına atfen atılmış ciro imzası ile adı geçen şahsa ait mevcut mukayese imzaları arasında benzerlik bulunmadığı, grafolojik tanı unsurlarından işleklik derecesi, alışkanlıklar, tersim biçimi, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığı, söz konusu ciro imzasının mevcut mukayese imzalarına kıyasla davacının eli ürünü olmadığı teknik olarak değerlendirilmiş olup raporun iddia- savunma- toplanan bilgi, belge ve deliller kapsamında düzenlendiği, tarafların beyanlarının rapor içeriğinde karşılandığı, belirli ve eksiksiz olduğu, denetlenebilir mahiyette hüküm kurmaya elverişli olduğuna kanaat getirilmiştir. Uyuşmazlığa konu çekin emre yazılı olarak düzenlenmiş ve ilk cironun da davacı lehtar tarafından yapılmamış olması karşısında dava konu çekin ciro silsilesinde kopukluk bulunduğunun kabulü ile sonucuna göre bir karar verilmelidir. YHGK’nın 2017/19-2738 Esas- 2021/1513 Karar- 30.11.2021 tarihli kararında vurgulandığı üzere; ciro zincirindeki kopukluktan önceki lehtara ve keşideciye son yetkili hamil görünenin başvurma hakkı bulunmamaktadır. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada davacı lehtar, davalı şirketin çekin zayii/ çalıntı olduğunu bilmesine rağmen kötü niyetle çeki temlik aldığı ve bu çekten dolayı borçlu olmadıkları iddiasına dayanmakta olup İstanbul Anadolu 20.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/39 Esas sayılı dosyasında keşideci … Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi hamili … olan 14.06.2014 keşide tarihli 15.000-TL bedelli … numaralı çek için zayiinden iptal davası açıldığı, Mahkemece 07.02.2014 tarihinde çek bedelinin ödemeden men edilmesine karar verildiği sabit olup söz konusu çekin davalı faktoring şirketi tarafından 23.01.2014 teslim alındığı/ iktisap edildiği tarihte muhatap banka nezdinde ödeme yasağı ve çek iptali davası kapsamında ödeme yasağının henüz konulmadığı anlaşılmaktadır. Davalı faktoring şirketinin bu durumda çeki müşterisinden teslim aldığı, teslim tarihinde çekin hırsızlık/ zayii konusu olduğunu ve yasaklı olduğunu bilmesinin/ bilmesi gerektiğinin mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Çekin istirdadından şartlar kümülatif aranmakla, dava konusu çekin davalı faktoring şirketi tarafından dava dışı kişi ile aralarında yapmış oldukları faktoring sözleşmesi uyarınca alındığı, davalı faktoring şirketinin, faktoring mevzuatı uyarınca alacağı temlik alırken alınan çekin hırsızlık malı olduğunu bilmediği/ bilmesi gerekmediği, o hâlde 6102 sayılı TTK’nın 792. maddesi ile 6361 sayılı Kanun’un 9/(3) ve Yönetmeliğin 22. maddeleri uyarınca davalı faktoring şirketi çeki iktisapta ağır kusurlu olmadığı belirlenmekle, davalı çekin yetkili hamili sayılır. Diğer istinaf nedenleri de dosya kapsamına göre soyut kalmakla yerinde değildir. Hâl böyle olunca; tüm bu açıklamalar kapsamında ilk derece mahkemesi tarafından verilen davanın reddi kararı usul ve yasaya uygun olup, isabetli bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/05/2019 tarih ve 2014/1154 Esas- 2019/407 Karar sayılı kararına karşı davacıdan vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50-TL daha harcın davacıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın mahiyeti ve dava değeri itibarı ile kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 04/05/2023