Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1481 E. 2023/903 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1481
KARAR NO : 2023/903
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların İddia ve Savunmaları:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin alkolsüz gazlı ve gazsız içecek, su, süt, kahve, çay ve diğer içecek ürünlerinde faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin “…” markasını ihtiva eden enerji içeceğinin hem üretimini, hem de satış ve pazarlamasını yaptığını, davalı yanın internet sitesinde yapılan incelemelerde, müvekkilinin markası ile ayniyet derecesinde benzer bir biçimde oluşturulan “…” markalı ürünlerin reklam filminin kullanıldığının görüldüğünü, söz konusu kullanımlar ile ilgili olarak Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na 2016/27250 soruşturma nolu dosyası üzerinden suç duyurusunda bulunduklarını, soruşturma evresinde davalının “…” markalı ürünleri hakkında arama-el koyma kararı verildiğini ve dosya üzerinden bilirkişi raporu alındığını, soruşturma neticesinde Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2018/148 E. Sayılı dosyası üzerinden marka hakkına tecavüz sebebi ile ceza davası açıldığını, soruşturma evresinde alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, markaların tüketici nezdinde iltibas yaratacak kadar benzerliğe sahip olduğunu, davalının, müvekkillerinin marka kullanımını taklit ettiğini, müvekkillerinin tescilli tasarımlarını ayniyet derecesinde benzer şekilde kullandığını, bu yolla tüketiciyi yanıltarak haksız menfaat sağlamaya çalıştığını, SMK’nın 6. maddesi uyarınca, müvekkillerinin markası ile benzerlik arz eden davalı markasının hükümsüz kılınması gerektiğini iddia ederek, davalı adına 2015/100900 sayı ile tescilli ve “…” ibareli markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkiline ait ürün ile davacı ürününde kullanılan marka ve logo arasında yazılış olarak da, şekil/form açısından da bir benzerlik olmadığını, ürünlerin tek ortak noktasının “…” ibaresi olduğunu ve bu ibarenin de aynı sınıfta tescilli birçok markada yer aldığını, müvekkili markasıdaa yer alan “…esi ile davacı markasında yer alan “…” ibaresinin birbirini çağrıştırmadığını, müvekkili markasında “…” ibaresine yer verilmesinin sebebinin, enerji içeceklerinin genellikle alkollü bir içecek olan viski ile tüketilmesinden dolayı ünlü bir viski markası olan “…” marka ürün ile birlikte tüketilmesi çağrışımının tüketicide oluşturulmak istenmesi olduğunu, davacı markasının piyasada bilinen bir marka olmadığını, duyulmayan bir markanın da müvekkilleri tarafından taklidinin yapılmış olmasının mantığa aykırı olduğunu, müvekkillerinin kullanmış olduğu tasarımsal yapının davacınınkinden tamamen farklı olduğunu, davacı ürünü ile müvekkiline ait ürünlerin rahatlıkla ayırt edilebildiğini, ceza mahkemesindeki davanın derdest olduğunu ve ceza mahkemesince verilen kararların hukuk mahkemesi hakimini bağlamayacağını, bu nedenle davacının derdest olan dava dosyasını delil olarak sunmasının hükme esas teşkil edecek nitelikte olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
İlk Derece Mahkemesince; “Davalı markasının asli unsurlarda yer alan ortak “…” ibaresinin zayıf marka olması nedeni ile davacı markaları ile ortalama tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vermeyeceği anlaşılmakla, ispatlanamayan davanın reddine” karar verilmiştir.
İstinaf Sebepleri:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece kararın hukuksal dayanağının gösterilmediğini, eksik ve hatalı incelemeler içeren, itirazları karşılamayan denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulduğunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 281. Maddesi kapsamında taleplerinin değerlendirilmediğini, dosyanın ilgili sektörde uzman bilirkişiye değil, marka-patent uzmanı tek bilirkişiye tevdi edildiğini , dosya marka- tasarım uzmanı tek bilirkişiye tevdi edildiğini, bilirkişinin şekil unsuru da barındıran markaları Sınai Mülkiyet Kanunu’nu göz önünde bulundurarak değerlendirdiğini, özellikle müvekkilin şekil marka tescilinin de bulunması sebebiyle piyasaya sunulduğu anda tüketici kitlesi karşısında karıştırılma/ilişkilendirme ihtimalinin doğup doğmadığını değerlendirmesini beklemek mümkün olmadığından sektörde uzmanlığı bulunan bilirkişiye ya da heyete tevdi edilip ayrıntılı bir rapor alınması gerektiğini , davacı şirketin pek çok marka ve tasarımının yanı sıra davaya konu ”…” marka ve tasarımları ile faaliyet gösteren saygın bir şirket olduğunu, davalının tescil talebinde bulunduğu tasarım ile müvekkil şirket adına tescilli tasarımların ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, en belirgin ortak özelliğin renk kombinasyonları olduğunu, taraf tasarımlarının her ikisinde de marka konumlandırılması tam ortada ve en üst kısımda olacak biçimde olup birbirlerini çağrıştırdığını, benzer olarak konumlandırılan markaların üzerinde yer alan şekiller birbirleriyle bilinçli tüketici ve ortalama tüketici gözünde son derece benzer olduğunu ,müvekkil şirket tasarımında marka ibaresinin altında bir kalkan görselinin her iki yanında çapraz olarak kesen iki adet kılıç görseline yer verildiğini, davalı markasında da bu figürleri andıracak ve tüketiciyi yanıltabilecek tasarım tercih edildiğini, tasarımlar arasında ayniyet derecesinde benzerlik ve iltibas ihtimali incelemesinde tasarımlar arasındaki ortak noktaların göz önünde bulundurulması gerektiğini, benzerlik olmadığı yönündeki kanaatin yerinde olmadığını, zayıf farklılıklara yönelik öğretide markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile’ ’umumi intiba’’ ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmektedir. (Tekinalp, s.443) denilerek tüketici gözünde ayırt etmeye yeterli olmayacağı, benzerlik incelemesi yapılırken farklılıkların aksine ortak özellikler üzerinde durularak benzerlik değerlendirilmesi yapılması gerektiğini, yenilik ve ayırt edicilik kriterlerini karşılamayan davalı şahıs tasarımının sicilden terkini gerektiğini, davacı markasının tanınmış olduğu/sektörel tanınmışlığa sahip olduğunu açıktır. Davalı tarafın ”…” marka ibaresini tercih etmesinin de bu bilinirliği/tanınırlığı kullanma çabasının karşılığı olduğunu , kararınınn ortadan kaldırılmasına, davalı adına kayıtlı ”.. .’ markasının tescilli olduğu tüm sınıflardan terkinine, kara verilmesin talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; mahkemece verilmiş olan kararın gerekçeli olduğunu, … kelimesinin zayıf marka olduğu, markalar arasında birçok yönden farklılık bulunduğu, bu farklılıkların markalara ayırt edicilik kazandırdığı, tüm bu hususların bilirkişi raporunda da belirtildiği bildirilerek bir karara hükmedilmiş olduğundan davacının bu iddialarının dikkate alınmaması gerektiğini, bilirkişi raporunun neden denetime elverişli olmadığı, neden davacının iddia ettiği gibi yetersiz ve hatalı olduğuna ilişkin somut istinaf sebepleri ileri sürülmediğini, Bakırköy 2. Fikri Ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2018/148 Esas numaralı dosyası ile yapılmış olan ceza yargılamasında da “ürünler üzerinde yaptırılan incelemede sanığın ürettiği … isimli ürün ile katılanın davaya konu ettiği … markası arasında isim konusunda, yazı karakteri konusunda farklılıklar bulunduğu, ürünlerin sıradan tüketiciler nezdinde taklit oluşturacak tarzda karıştırılmasına olanak verecek bir benzerlik bulunmadığı, ürünlerin ayırt edilebilecek şekilde oldukları, marka taklidi ürünlerin sanık tarafından ticari gaye ile temin edildiği ve satışa sunulduğuna dair sanığın savunmasının aksine mahkumiyetine yeter her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde olunamadığından beraatine şeklinde hüküm kurulduğunu, ceza yargılamasında alınan bilirkişi raporunda da ürünlerin benzemediğine yönelik somut gerekçeler bulunduğunu, müvekkil markasının tasarımsal olarak tamamen farklı bir yapıda olduğunu, ürün logoları arasında bir benzerlik olmadığını her iki ürün kutusu arasında birbiriyle karıştırılamayacak kadar farklılık bulunduğunu , tüketici gözü ile markaların kolaylıkla ayırt edilebilecek nitelikte olduğunu, birçok enerji içeceği üreticisinin … viskilerine gönderme ile “…” ibaresini kullandığını … kelimesinin zayıf marka olduğunun tespit edildiğini, davanın reddedilmesi gerektiği anlaşılmakta olduğundan davacının istinaf taleplerinin reddini talep etmekteyiz
İnceleme Ve Gerekçe:
Dava, davalının kullandığı ”…'” İbareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine kararı verilmesi talebine ilişkindir.
TPMK kayıtlarına göre; 2015/100900 sayılı “…” ibareli markanın 32. sınıfta 09/12/2015 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile davalı adına, … sayılı “… + şekil” ibareli markanın 32. sınıfta 18/07/2016 tarihinden itibaren, 2015/32833 sayılı “… + şekil” ibareli markanın aynı sınıfta 16/04/2015 tarihinden itibaren 10’ar yıl müddetle davacı adına tescilli olduğu görülmektedir.
6769 sayılı kanunun 6/ 1 maddesi hükmü uyarınca, ” Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.”
Başvuru ve önceki markaların benzerlik karşılaştırılmasında, doktrin ve Yüksek Yargı uygulamaları ile belirlenen kriterler, işaretler arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak benzerlik olup olmadığı ile itiraza mesnet markanın doğasından gelen veya sonradan kazanılmış ayırt edeciliği bulunup bulunmadığıdır. İlke olarak benzerlikte, markaların tüketici üzerinde bıraktığı genel izlenim veya akılda kalan kaba görünüm dikkate alınmalıdır. Zira tüketici karşılaştırılan markaları genellikle yan yana koyarak inceleme imkanına sahip olamaz. Karşılaştırmada esas itibariyle markaların ayırt edici yada baskın (asıl) unsurları göz önüne alınmalıdır. Markaların ayırt edicilik sağlamayan yada herkesin kullanımına açık tali unsurları değerlendirme dışı bırakılır. Somut olayın özelliklerine göre, yapılan karşılaştırmada, işitsel, görsel veya kavramsal benzerliklerden bir yada birkaçının önemi ön plana çıkabilir. Sözcük markalarında vurgunun hangi hece yada birden fazla sözcük olması halinde hangi sözcükte olduğu değerlendirilmelidir. Görsel işitsel ve kavramsal benzerlik karşılaştırmasında özellikle önceki markanın tercih edilmesinin arkasında yatan fikrin gözden uzak tutulmamasında yarar vardır. Aynı düşünce başvuruya konu markanın seçilmesinde de etkili ise, bu durum vurgunun yada baskın unsurun görsel veya işitsel öğelerden birinde hatta bir sözcüğün tek bir hece veya harf gurubunda ortaya çıkmasını sağlayabilir. Yine karıştırma ihtimalinde ilgili mal veya hizmetin benzerliği üzerinde de durulmak gerekir. Mal veya hizmetin benzerliğinde, ortalama alıcı kitlesi, son kullanıcıları, malın alımına ayrılan zaman, satışa sunulma kanalları ve biçimi, birinin diğerini ikame etmesi gibi faktörler etkili olur. Karıştırma ihtimali kavramına çağrıştırma (bağlantı kurma) suretiyle karıştırma da dahildir. Bir başka deyişle tüketicinin, marka ve malların benzerliği nedeniyle her iki malın kaynağının aynı firma olduğu düşüncesi ile biri yerine diğerini tercih etme riski mevcut ise, başvuru reddedilmelidir.Markanın hükümsüzlüğü istemli eldeki davada davalının tescilli markası dikkate alınarak inceleme yapılması gerekmektedir. Davalının tescilli markası dışında kullanımı olup olmadığı, marka hakkına tecavüz edip etmediği bu uyuşmazlığın kapsamında değildir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunun konusunda uzman bilirkişi tarafından düzenlendiği gerekçeli ve denetime elverişli olduğu, rapora yönelik itirazların ve yeniden bilirkişi raporu talebinin mahkemece gerekçesi gösterilerek reddedilmiş olduğu dikkate alındığında bu konudaki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Uyuşmazlık konusu markalar arasında bilirkişi raporunda denetime elverişli şekilde tespit edildiği üzere; şekil, renk ve yazı stili olarak benzerlik olmadığı, taraf markalarının asli unsurunun “…r” ve “…” olduğu markalarda yer alan “…” abaresinin ortak olduğu, taraf markalarının aynı 32. Sınıfta tescilli olduğu, yine bu ibarenin aynı sınıfta tescilli çok sayıda başka markada da yer aldığı (… v.b..), yine jack kelimesinin yükseltmek, kaldırmak gibi anlama geldiği dolayısıyla tescilli olduğu enerji içeceği emtiasında sıkça kullanıldığı , bu nedenledir ki bu tip markaların koruma kapsamının dar olduğu, ayırt ediciliği zayıf olan ibareleri tercih eden bir kimsenin, bu ibarelere bir takım farklı ilaveler yapılarak marka olarak kullanılmasına katlanmak mecburiyetinde olduğu, iltibas kapsamına girmemesi açısından bu tip markalar arasında bir kısım farklılık bulunmasının yeterli olduğu, böylesi bir kelimenin tek bir firmanın tekeline bırakılmasının marka hukuku ilkeleri ile bağdaşmayacağı, markalar arasında ortak kullanılan ve ayırt ediciliği düşük bir unsur kullanımında karıştırma ihtimali yönünden markalardaki farklılıklar üzerinde durulması gerektiği, nitekim ayırt ediciliği düşük bir unsurun ortak olmasının doğrudan karıştırma ihtimaline yol açmayacağı , taraf markalarındaki ortak olan ve bulunduğu emtiada sıkça kullanılan zayıf nitelikteki unsur dışındaki mevcut farklılıkları sebebiyle tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin düşük olduğu ve iltibasa sebebiyet vermediği bu çerçevede marka karşılaştırmasında bütüncül izlenime göre karar verilmesi gerektiği markalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde görsel ve işitsel olarak birbirinin aynı veya devamı olduğu intibaı uyandırmadığı, davacı markasının tanınmış marka olduğunu gösterir delil bulunmadığı, eldeki dosyada marka hakkına tecavüz ile ilgili dava olmadığından marka hükümsüzlüğü talebi yönünden davalının tescilli markası dikkate alınarak değerlendirme yapılmış olup açıklanan nedenlerle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.Sonuç olarak, dosya kapsamında iddia ve savunmaya, saptanan dava niteliğine ve toplanıp değerlendirilen delillere ilişkin kararda gösterilen gerekçelere göre kurulan hükümlerde bir isabetsizlik bulunmadığı, istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13/06/2019 tarih ve 2018/351 E. 2019/212 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45-TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/09/2023