Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1475 E. 2022/1795 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1475
KARAR NO: 2022/1795
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/04/2019
NUMARASI: 2017/264 E. – 2019/389 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü‘nün … esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin yapmış olduğu araştırma neticesinde icra takip dosyasından gönderilen ödeme emrinin 22.02.2017 tarihinde mahalle muhtarına tebliğ edildiğini öğrendiğini ancak kapısına haber kağıdı bırakılmadığından müvekkilinin anılan takipten 01.03.2017 tarihinde haberdar olduğunu ve süresi içinde icra takibine itiraz edemediğini, bu sebeple müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti için huzurdaki davayı açmak zorunda kalındığını, davacının davalı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını, davalı tarafın müvekkili aleyhine açmış olduğu icra takibinin dayanağının cari hesap alacağı olduğu belirtilmiş olsa da taraflar arasında bir ticari ilişki olmadığından müvekkilinin davalıya borçlu olmadığını belirtmiş olup, açıklanan nedenlerle müvekkilinin telafisi imkansız zararlarının önüne geçmek adına 2004 Sayılı İİK’nın 72/3. maddesi gereği icra müdürlüğü veznesindeki paranın davalıya ödenmesinin engellenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı taraf haksız ve kötü niyetli olduğundan alacağın %20‘sinden aşağı olmamak üzere müvekkili lehine tazminata karar verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası el konulan ve kayyum olarak TMSF‘nin atandığı şirketlerden olduğunu, bugün itibariyle yönetim tasarruf mevduatı sigorta fonu tarafından atanan kayyum heyeti tarafından yürütüldüğünü, bu işlemlere ilişkin hükümetin çıkarmış olduğu KHK’larda yer alan düzenlemelere göre ilgili davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Davacı borçlu aleyhine davalı alacaklının giriştiği icra takibinde her hangi bir tarih belirtilmeksizin cari hesap alacağından kaynaklı asıl alacak ve işlemiş faiz ile birlikte girişilen icra takibine davacı borçlunun davalı ile ticari ilişkisi mevcut bulunmadığı ve böyle bir borcun bulunmadığından bahisle açtığı davada, davalının ticari defterlerinin incelenmesi için yazılan talimata cevap verilmediği ve incelenmek için ticari defterlerin hazır edilmediği, davacının ticari defterlerinin incelenmesinde ise davalı … Ltd. Şti ile bir ticari ilişkisinin bulunmadığı, her hangi bir borç-alacak bakiyesinin bulunmadığı, davalı şirketin keza takip dosyasında cari hesaba ilişkin her hangi bir mal- hizmet verdiğine dair bilgi, fatura, irsaliye ve belge sunmadığı gözönüne alındığında davacının davasının kabulü ile İstanbul Anadolu …icra dairesinin … esas sayılı takip dosyasında davacının davalıya 16.875,88 TL borçlu olmadığının tespitine, belirlenen %20 kötüniyet tazminatının, 3.375,18 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkilİ şirket … Ltd. Şti’nin. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen şirketlerden olup; kayyımlık görevi TMSF tarafından yerine getirildiğini, 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un “Kayyımlık Yetkisini Devri ve Tasfiye” başlıklı 19.maddenin 6.fıkrası gereğince müvekkili şirketin harçtan muaf tutulması gerektiğini,-Dosya kapsamında düzenlenen bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, yerinde inceleme yetkisi verilmesine rağmen bilirkişinin eksik inceleme yaparak raporu oluşturduğunu, ticari ilişkinin bulunmadığına dair sonuca hangi gerekçelerle varıldığının açık ve ayrıntılı şekilde açıklanmadığını, bilirkişi raporuna karşı itiraz ettiklerini ve yeniden bilirkişi raporu alınmasını talep ettiklerini ancak yeniden bilirkişi raporu alınmadan eksik ve hatalı bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulduğunu kararın kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; İstinaf dilekçesinde tarafların adreslerinin, kararı hangi tarihte tebliğ aldıklarının dilekçede yer almadığını, bu sebeple öncelikle istinaf dilekçesinin bu yönüyle reddi gerektiğini, davalı şirketin adresinin Sakarya Merkez olması sebebiyle Sakarya ATM’ye talimat yazılmasına karar verildiğini, Bunun üzerine Sakarya 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/33 Tal sayılı dosyasından 31.05.2018 saat 14:00 da bilirkişi incelemesi yapılacağı ve davalı tarafın ticari defterlerini sunması kendilerine ihtar edilmiş olmasına rağmen davalı tarafından belirtilen gün ve saatte ticari defterler sunulmadığını, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/264 E sayılı dosyasında ispat külfetinin davalı da olmasına rağmen davalı alacaklı olduğunu ispat edemediğini istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, ticari ilişkisinden kaynaklı menfi tespit istemine ilişkindir.6758 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un “Kayyımlık Yetkisinin Devri ve Tasfiye” başlıklı 19.maddenin 6.fıkrasında; “(6) (Ek: KHK/690 – 17.4.2017 / m.73) Kayyımlık görevi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yürütülen şirketler, açtıkları davalarda harçtan muaftır.” şeklinde düzenlemenin içeriğinden açıkça “açtıkları davada” harçtan muaf olduğu yazılı olup, istinaf başvurusunda bulunan davada, davalı olarak yer almaktadır. Kaldı ki, Yargıtay 22. HD. 2017/46241 Esas, 2017/31218 Karar sayılı, 28/12/2017 günlü; 2018/7275 Esas – 11491 Karar sayılı, 10/05/2018 günlü benzer mahiyette olayda verilen kararlarında da belirtildiği üzere; Davalı şirket yönetimine atanan kayyımların görev ve yetkileri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredilmiş olup, TMSF, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 3. maddesinde tanımı yapılan fon bankasıdır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 140-(1) maddesi ile fon, harçtan muaf tutulmuş ancak, tasfiyesi fon eliyle yürütülen bankalar ile fon bankaları hakkında da bu madde hükmünde bazı mali istisnalar getirilmiştir. Fon tarafından, bu bankaların borçlarının ve taahhütlerinin üstlenilmesi veya alacaklarının devralınması halinde, Fon’un bu borçlar, alacaklar ve taahhütlerle ilgili işlem, dava ve takipleri anılan Yasa’nın 140-(2) maddesi ile harçtan muaf olup, mülga 4389 sayılı Yasa’nın, 5411 sayılı Kanun’un geçici 11. maddesinde uygulanmasına devam edileceği öngörülen 14-(5) maddesiyle değişik “c” bendinin birinci cümlesinde yer alan benzer düzenlemede öngörülen istisna faaliyet izni kaldırılan bankaların, tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların, hisseleri tamamen veya kısmen Fon’a intikal eden bankaların işlemlerine ilişkin değil, bu bankaların borçlarının ve taahhütlerinin Fon tarafından yüklenilmesi veya alacaklarının devralınması halinde Fon’un bu borçlar, taahhütler ve alacaklarıyla ilgili işlemlerine ilişkindir. 5411 sayılı Yasa’nın 140-(5) maddesi de Fon ve Fon Bankaları’nın mahkeme ilamını tebliğe çıkartmalarında, karşı tarafa yüklenmiş harcı ödemesi şartı aranmadığına yönelik olup, Yasa’nın 140-(9) maddesi hükmü de bu bankaların alacaklarını teminen yapacakları her türlü işlem, dava icra takiplerinde harçtan muafiyetlerini düzenlemekte olduğundan ve davanın konusu, bankanın alacağıyla ilgili olmadığından bu madde hükmünden yararlanamayacaktır. 690 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 73/6. maddesine göre; Kayyımlık görevi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yürütülen şirketler, açtıkları davalarda harçtan muaftır. İş bu davada TMSF’ye devrolan … Tic. Ltd. Şirketi davalı konumunda olduğundan harçtan muaf olmayıp, davalının bu yöndeki istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.Mahkemece 17/04/2018 tarihli celsede; “2- HMK’nun 140/5 maddesi gereğince taraflara dosyaya sunmuş oldukları delillerin haricinde varsa başkaca tüm delillerini ibraz etmeleri için 2 haftalık kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde delillerin ekleri ile birlikte her bir delilin hangi maddi vakanın kanıtlanması için gösterildiği ve açıklanmak suretiyle taraf vekillerince dosyaya sunulmasına, deliller içerisinde belge var ise belgelerin asılları ile birlikte karşı taraf sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye eklenmesine, sunulacak dilekçe ve belge örneklerinin karşılıklı olarak tebliğine, giderin davacı tarafça yatırılacak gider avansından karşılanmasına, tarafların delil listelerinde başka yerden celbi gerekli belgeler için gerekli izahatında gösterilmesine ve celse arasında delillerin toplanması için ilgili müzekkerelerin yazılmasına, davacı tarafın celp edilecek delileri için yatırdığı avansın kullanılmasına, davalı tarafça gösterilecek delillerin celbi için gerekli masrafın da davalı tarafça yatırılacak avanstan karşılanmasına, yatırılmaması halinde celbini istediği delili bildirmekten vazgeçmiş sayılacağı hususunun ihtaratına (ihtar yapıldı.) belirtilen kesin süre içerisinde başkaca delil sunulmaması halinde delil ibrazından vazgeçilmiş sayılacağı hususunun ihtaratına, … taraf vekillerine ihtaratına(ihtar yapıldı.) 3-Davalı şirketin Sakarya- Merkez adresine göre dosya üzerinde ve davalının ibraz edecekleri ticari defterler ve dayanakları üzerinde bir Serbest Mali Müşavir bilirkişi aracılığıyla, menfi tespit davasına konu cari hesap alacağının bulunup bulunmadığının ve varsa miktarının belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, bu çerçevede Sakarya ATM ye talimat yazılmasına, bilirkişi için 500,00 TL bilirkişi ücretinin, bilirkişi tebliğ ve raporların tebliğ ücretinin davacı vekilince yatırılan avanstan karşılanmasına, avansın eksik kalması halinde iki haftalık kesin süre içerisinde davacı vekilince tamamlanmasına, 4-Davalı vekiline ibraz edecekleri tüm ticari defterleri ve dayanaklarını inceleme gün ve saatinde Mahkememiz kaleminde hazır bulundurmalarının hususunun ihtarına,Davalı yana inceleme gün ve saatinde tüm ticari defter ve belgelerini hazır etmesini bildirir ihtaratlı davetiye çıkartılmasına, 5-Bilirkişinin rapor düzenleyebilmesi için gerek görmesi halinde davalıya ait yasal defterleri ve diğer ilgili evrak ve belgeyi bulundukları yerde inceleyebilmesi yönünden kendilerine HMK 278. maddesi hükmünce yetki de verilmesine,” şeklinde ara karar kurulduğu, kurulan ara karardaki yerinde inceleme yetkisinin öncelikli bir yetki olmadığı, gerek görülmesi halinde verildiği, ilk olarak defter ve kayıtlara ilişkin bilgi ve belgelerin davalı tarafça Mahkemeye sunulmasının ihtar edildiği, davalının dosyada yerinde inceleme yapılmasını gerektirecek bir beyanının bulunmadığı, yerinde inceleme yapılmasını gerektirecek gerekçelerin bulunmaması sebebiyle bu yöndeki istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.6102 Sayılı TTK’nın 21. maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir. Bu sebeple, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır. Tek başına fatura düzenlenmesi, akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davanın kaynağı itirazın iptali davası olup, alacak takibe bağlı olduğundan, takipte alacağı belgeleyen belge bulunmadığı, davacının borçlu olmadığını ispat için davalı defterlerine dayandığı ancak davalının defterlerini sunmadığı, alacağın ispat yükünün davalı üzerinde bulunduğu, ancak ispatlanamadığı, Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, karar gerekçe içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde; mahkemece delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/04/2019 tarih ve 2017/264 E., 2019/389 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.152,79 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 332,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 820,19 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/12/2022