Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1473 E. 2023/425 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1473
KARAR NO: 2023/425
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 29/01/2019
NUMARASI: 2017/42 E. – 2019/44 K.
DAVANIN KONUSU: Maddi- Manevi Tazminat (Fikir ve Sanat Eserliği Sahipliğinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davalının yapımcısı olduğu “…” adlı sinema eserinin özgün müzik bestecisi ve eser sahiplerinden biri olduğunu, davalının müvekkilinin bestelerini sinema eserinde kullanmak üzere kendisinden izin almadığını, sinema eserinin tescili için başvurduğu İstanbul Telif Hakları ve Sinema Müdürlüğüne sunduğu dosyada Sinema Filmi Yapımı ve Hak Sahipliğinden Doğan Mali Hakların Devri Sözleşmesi’ni müvekkilinin haberi olmadan onun adına imzaladığını, imzanın müvekkiline ait olmayıp sahte olduğunu, müvekkiline ait bestelerin sinema eserinde davalı tarafından sahte imza atılan sözleşme ile izinsiz kullanıldığını, müvekkilinin davalının kendi adına sözleşme imzalandığını İstanbul Telif Hakları ve Sinema Müdürlüğünün 14/08/2015 tarihli yazısı ile öğrendiğini belirterek, FSEK 68/1 uyarınca fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla sözleşme yapılsaydı davacının isteyeceği bedelin üç katına karşılı gelmek üzere şimdilik 10.000.-TL maddi ve 10.000-TL manevi tazminatın 11/12/2012 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek üzere davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, bestelerini sinema eserinde kullanmak üzere kendisinden izin alınmadığı iddiasının doğru olmadığını, filmin müziğinin davacı ve diğer müzisyen… ile birlikte söz konusu film için özel olarak üretildiğini ve film stüdyosuna teslim edildiğini, davacının filmin müzik bestecilerinden biri olduğunu eser işletme belgesinin yanı sıra basılı tüm görsel malzemelerde ve filmin jeneriğinde de belirtildiğini, davacıya sözleşmede kendisinin belirttiği banka hesabına kendi ücreti ve çeşitli enstrümanların canlı çalındığını belirttiği sanatçıların ücreti olarak şirket hesaplarından 14.000-TL ödeme yapıldığını, izinsiz ve sözleşmesiz kullanıldığını iddia ettiği eserin basın gösterimine davacının da katıldığını, sözleşmelerin önce firmaları tarafından imzalanıp davacıya imzalatılmak üzere … tarafından kuryeye teslim edildiğini, davacı tarafından imzalanan diğer nüshasının … tarafından firmalarına teslim edildini, gönderilen sözleşmeye davacının kendisinin imza atmaması, başkasına imza attırması halinde kötü niyet aranması gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi “… Fikri hak uyuşmazlıklarında dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı re’sen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsurun bulunması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün sahibinin hususiyetini taşıması, İkincisi ise kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olmasıdır. Bu unsurlar sübjektif unsur veya esasa ilişkin şart ve objektif unsur veya şekle ilişkin şarttır. Objektif unsura göre bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin hususiyetini taşıması gerekir FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dosyaya sunulan rapordaki tespitler dikkate alındığında davacının … adlı filmin özgün müzik bestecilerinden biri olduğu eser sahibi hak ve yetkilerinin bulunduğu tespit olunmuştur. … Davacı eser sahibi olarak FSEK m.68 çerçevesinde rayiç bedelin 3 katı tutarında maddi tazminat ve manevi tazminat talep etmektedir. … FSEK m.68/1 hükmüne göre; “Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir”. Hükmüne amirdir. … Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, her ne kadar davacı kendisine ait bestelerin haberi olmaksızın sahte imzayla imzalanan ve İstanbul Telif Hakları ve Sinema Müdürlüğüne sunulan Sinema Filmi Yapımı ve Hak Sahipliğinden Doğan Mali Hakların Devri Sözleşmesine istinaden izinsiz kullanıldığından bahisle iş bu davayı açmış ise de, … adlı filmin özgün müzik bestecilerinden biri ve eser sahibi olan davacının film sürecinde film için özel olarak müzik bestelediği, bu müziği teslim ettiği, müziğin kullanımından haberdar olduğu ve ödeme için hesap numarasını davalı yapımcıya bildirdiği, dolayısıyla davalı ile filmin yapım sürecinde ilişki ve sözlü mutabakat halinde olduğu bu durumun dosya kapsamı ve bilirkişi raporuyla sabit olduğu anlaşılmakla, davacının davalı ile arasındaki sözleşmenin şekle aykırı olduğunu aradan yıllar geçtikten sonra ileri sürmesinin MK m.2’ye aykırı olduğu ve hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğuna kanaat getirilmiş sübut bulmayan …” gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi ile yargılama aşamalarındaki beyanlarını tekrarla, müvekkili davacının “…” adlı sinema eserinin özgün müzik bestecisi ve eser sahiplerinden biri olduğunu, davalının ise aynı sinema eserinin yapımcısı olduğunu, davalının, davacı müvekkilinin bestelerini kanuna uygun bir şekilde izin almaksızın kullanmış olduğunu, yine davalının sinema eserinin kayıt tescil aşamasında İstanbul Telif Hakları ve Sinema Müdürlüğü’ne sunduğu dosyadaki devir sözleşmesini müvekkilinin haberi olmaksızın onun adına imzaladığı yani aslında taraflar arasında mevcut bir sözleşme yokken davalının davacı müvekkilin imzasını taklit ederek sahte imza ile oluşturduğu bir sözleşme olduğunu, bu konular davanın esasını oluşturuyorken bu hususlarda mahkemece hiç araştırılma yapılmadığını, sahtelik iddiası olmasına rağmen bu yönde bir inceleme yapılmadan eksik ve hatalı bir şekilde hüküm kurulduğunu, taraflar arasında bu iddialarını destekler yazışmalar bulunduğunu, bu yazışmaların taraflarınca dosyaya sunulduğu halde bunların da göz ardı edildiğini, dosyaya sunulmuş bu yazışmaların davacı müvekkil … ile filmin yönetmeni … ve filmin ana yapımcısı … arasında gerçekleşen elektronik posta yazışmaları olduğunu, bu yazışmalardan davacıya yapılan kısmi ödemenin bir telif ödemesi değil, davacının filmin müziklerini yapma aşamasında teknik personele kendi cebinden yaptığı ödemelerin karşılığı olduğunu , kendisine yapılacak telif ödemesinin ise vadeli senetlerle filmin tv satışı sonrası yapılacağının teklif edildiğinin açıkça görüleceğini, bu delillerinin de diğer delil ve talepler gibi mahkemece dikkate alınmadığını, müvekkili davacının sinema eserinin müziklerini özgün olarak bu iş için besteleyip davalıya teslim etmiş olmasının, sinema eserinin basın gösterimine katılmış olması gibi süreç içinde olması gereken davranışların sergilenmesinin kabul anlamına geldiği ve müvekkilinden izin alındığı yönünde yorumlanmasının mümkün olmadığını, izinsiz kullanımdan maksadın eser sahibinin sahip olduğu mali hakların 5846 sayılı FSEK’na uygun bir biçimde devralınmış olması olduğunu, mevcut olayda ise bunun yapılmadığını, bir eser sahibi, eseri üzerinde 5846 sayılı yasadan kaynaklanan mali ve manevi hakları kullanma yetkisini mutlaka yazılı şekilde ve hangi yetki ve hakların devre konu olduğunu tek tek açıkça belirtmek suretiyle devredebileceğini, bunun dışında genel ifadeler ve hükmün gerekçesinde belirtilen davranışlardan çıkarım yapılarak hak devri yapıldığının kabul edilemez olduğunu, yorum ve çıkarımla kurulmuş yerel mahkeme hükmünün kanuna ve adalete aykırı olduğunu, kanunun belirttiği şekilde yapılmaksızın gerçekleştirilen her türlü kullanımın izinsiz kullanım olduğunu, davacı müvekkilinin 11.12.2012 tarihli sözleşmeden haberdar olmadığı gibi sözleşme altındaki imzanın da kendisine ait olmadığını, bu hususun mahkemede defalarca dile getirilmiş ve sözleşme üzerinde imza incelemesi yapılması istenmiş ise de bu taleplerinin anlaşılmaz bir şekilde kabul görmediğini, hatta mahkemenin sözleşmeyi önemsemediğinin hükmün gerekçesinden anlaşıldığını, oysa işbu davanın temelinin müvekkilinin imzası taklit edilerek – ki sözleşmenin her iki sayfasındaki imza gözle görülür şekilde farklıdır – oluşturulan sahte sözleşme olduğunu, ilk olarak bunun tespitinin gerektiğini, davalının kötü niyetinin bu kadar açıkken davacının kötü niyetli olduğundan bahisle hüküm kurulmasının anlamanın mümkün bulunmadığını, davacının kendisi ile sözleşme imzalanacağı ve özgün bestelerine karşılık ücret ödeneceğine güvenerek filmin basın gösterimine katıldığını, bestelerini gönderdiğini, kendisinin sürecin başından beri iyi niyetli olduğunu, bunun karşılığında imzası taklit edilerek iyi niyeti suistimal edilenin müvekkili olduğunu, hal böyle iken müvekkilinin kötü niyetli sayılmasının ve asıl kötü niyetli davalının hukuken korunmasının kabul edilemez olduğunu, hükme esas yapılan bilirkişi raporunun tamamıyla hatalı olduğunu, bu hataların düzeltilmesi ve adil ve hukuka uygun bir karara ulaşılabilmesi için bilirkişi raporuna itiraz edildiğini, yeni bir rapor alınması talep edilmiş ise de bu taleplerinin de diğerleri gibi göz ardı edilerek reddedildiğini, yani yerel mahkeme tarafından delillerinin ve taleplerinin dikkate almayarak karar verildiğini beyanla kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Cevap dilekçesi ile yargılama aşamalarındaki beyanlarını tekrarla, davacının tüm iddialarının mesnetsiz, dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu beyanla davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan/ olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep şu şekildedir : Dava; eser hak sahipliğine dayalı eserin izinsiz kullanımı iddiası ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü nezdinde bulunan dava konusu … adlı sinema eserinin kayıt ve tesciline ilişkin belgeler, davalı tarafından dosyaya sunulan taraflar arasında imzalanan eser telif sözleşme aslı, davalıya ait dava konusu filme ilişkin tahaahütname örnekleri, tarafların iddia- savunma ve toplanan delilleri kapsamında teknik değerlendirmeyi içeren bilirkişi heyet raporu dosyada mevcuttur. Mahkeme tarafından verilen davanın esastan reddi kararı, davacı istinaf etmiştir. Davacı, davalı ile aralarında imzalandığı davalı tarafından savunulan ve sözleşme aslı davalı tarafından dosyaya sunulan sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını, sözleşmenin geçersiz olduğunu bu nedenle davasının haklı olduğunu istinaf ile ileri sürmektedir. FSEK’in 52’nci maddesi uyarınca eserden doğan mali hakların devri için mutlaka yazılı devir sözleşmesinin yapılması koşulu bulunmakta olup taraflar arasında böyle bir yazılı sözleşmenin varlığı davacı tarafından imza inkarında bulunulmakla çekişmeli hale getirilmiştir. Davanın çözümü için öncelikle bu sahtelik iddiasının araştırılması, usule uygun teknik bilirkişi raporu ile davacının sözleşmedeki imzasının sahte olup olmadığının belirlemesi ve oluşacak sonuca göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. Yine mali hakların ihlali sebebiyle açılacak davalar FSEK’in 68’inci maddesi uyarınca farazi sözleşme ilişkisi kapsamında yaptırıma bağlanmış olduğundan, davanın ihlal tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımına tabi oluşu da gözetilmelidir. Bu kapsamda diğer tüm bilgi- belge ve delillerle birlikte hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı değerlendirilmelidir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, ispat kuralları çerçevesinde taleple bağlı kalınarak yargılama ve değerlendirme yapılması gerekmekle, ilk derece Mahkemesi tarafından uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde delillerin toplanmadığı ve değerlendirilmediği belirlenerek, tarafların ispata yönelik tüm delilleri toplanıp yargılama yapılarak oluşacak tam kanaat gereği sonuca varılıp karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmiş olması yerinde bulunmamıştır. Sahtelik incelemesi yapılmaksızın mahkemece yazılı gerekçe ile maddi- manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi yerinde olmayıp davacı istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılması gerekmiştir. Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, kararın kaldırılmasını gerektiren nedendir. Bu itibarla, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece Mahkemesi kararının HMK.nun 353(1)a-6 maddesi gereğince kaldırılarak, sözleşmede davacı imzasının sahte olup olmadığının açık ve net bir şekilde tereddüte mahal vermeyecek şekilde belirlenmesi için sahtelik incelemesi yapılmak üzere dosyanın yeniden görülmesi için kararı veren ilk derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 2-İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 29/01/2019 tarihli 2017/42 Esas- 2019/44 Karar sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5-Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 04/05/2023