Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1471 E. 2023/655 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1471
KARAR NO: 2023/655
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/05/2019
NUMARASI: 2018/440 E. – 2019/543 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı-alacaklı müvekkil keşidecisi davalı-borçlu … AŞ’ye ait olan … sıra numaralı 23.12.2016 vade tarihli 75.000 TL bedelli çeki ciro silsilesi içerisinde son hamil olarak elinde bulundurduğu fakat çek süresi içerisinde ilgili bankaya ibraz edilemediği, süresi içerisinde söz konusu bankaya ibraz edilemeyen çek için davacı-alacaklı müvekkilinin davalı/borçlu aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla ilamsız takip prosedürünü başlattığı fakat davalı-borçlunun ilgili İcra Müdürlüğüne sunmuş olduğu, 30.03.2018 tarihli itiraz dilekçesi ile müvekkil şirkete ticari kaynaklı herhangi bir borcu olmadığım beyan ederek söz konusu takibi durdurduğu, Davalı-borçlunun vaki itirazı incelendiğinde, söz konusu borcun ödendiğine ilişkin herhangi bir belgeyi dosyaya sunmadığı, dolayısıyla; davalı-borçlunun itirazın hukuki dayanağının olmadığının aşikar olduğu, haksız ve mesnetsiz davalının itirazlarının iptali ile takibin devamına, davalı/borçlunun haksız itirazı sebebiyle takipleri sürüncemede bırakıldığından %20’den aşağı olmamak kaydıyla davalının icra inkâr tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı borçlu üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davaya konu (… seri numaralı 75.000,00-TL bedelli 23.12.2016 keşide tarihli çeki dava dışı … A.Ş. keşide ettiği, ardından çekin ciro yolu ile … Ltd. Şti. şirketine ve oradan da davacı şirkete geçtiği, … A.Ş. ‘nin ve … Ltd. Şti.’hin yönetim ve ortaklık yapısı aynı olup ÎTO kayıtlarına göre Her iki şirketin de … tarafından yönetildiği anlaşıldığı, davacının elinde bulunan icra takibine konu edilen belge çek vasfına haiz olmadığı, davacının cirantalara yönelmemiş ve onlarla olan ticari bağı konusunda bir açıklama getirmediği, Davacının çeki yasal ibraz süresi içinde ilgili muhatap bankaya ibraz etmediği gibi, keşideci müvekkiline TTK 730. Maddesi gereğince herhangi bir protestoda keşide etmediği, Söz konusu çeklerin yasal süresi içinde bankaya ibraz edilmemiş olarak değerlendirilmesi ve TTK hükümlerinden yararlanmaması gerektiği, Diğer yandan … Bankasının bankacılık izin ve yetkilerinin olmaması sebebiyle davaya konu çekin bu yönü itibariyle TTK hükümlerine tabi olmasının mümkün olmadığı, İlgili çekin muhatabı … Bankası A.Ş.’dir. Muhatap … Bankası A.Ş’nin faaliyet izni, hak ve yetkileri BDDK tarafından 22.07.2016 tarihinde kaldırıldığı, Faaliyet izninin dava konusu çek yönünden bankacılık izin ve yetkilerinin olmadığı 23.12.2016’ye keşide edildiği dikkate alındığında, ortada Türk Yasalarına göre bankacılık faaliyet iznine, hak ve yetkilerine haiz bir bankanın bulunmadığı görüldüğü, TTK hükümleri gereğince çekin ancak mevzuata göre kurulmuş, hak ve yetkilere haiz bir bankaya keşide edilebilmesi mümkündür. Dolayısıyla … Bankasının TTK hükümlerine göre bir banka olmaması sebebiyle davaya konu belgelerin çek vasfında olamayacağı ve TTK hükümlerinden yararlanamayacağının açık olduğu, Bu bakımdan da zaten yetkili hamil olmayan davacı ile müvekkilim şirket arasında doğrudan ticari bir ilişki olmaması nedeniyle işbu davanın reddi gerektiği, Diğer yandan; müvekkili şirketin icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kesinlikle kötü niyetli olmadığı, Zira; tamamen kendi defter ve belgelerinde görünen rakamlara göre hareket ettiği, Müvekkili şirketin davacıyla herhangi bir ticareti ve herhangi bir borcunun bulunmadığı, davacı tarafça da bu durumun bilindiği, Ancak buna rağmen kötü niyetli bir şekilde icra takibine girişilmiş ve itirazımız sonucunda da işbu haksız davanın açıldığı, davanın reddine, davacının %20 oranında kötüniyet tazminatı ödemeye mahkûm edilmesine, tüm yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “…Dosyada mevcut belgelere göre kök raporda yer bulan görüşünün aynen muhafaza ettiğini ve kanaatinin aynı olduğu, açıklanmış, bilirkişi raporunda açıklandığı üzere davalı şirketin ticari defterlerinin TTK hükümlerine göre usulüne uygun düzenlendiği ve kendi lehine delil niteliği taşıdığı, dava konusu 75.000 TL bedelli çekin dava dışı … A.Ş ye keşide edildiği, davalı şirketin keşide ettiği çeki ticari defterlerinde kayıt altına aldığı, davacının icra takip tarihi itibariyle 75.000 TL asıl alacak ve 8.395,89 TL işlemiş faiz talep edebileceği anlaşıldığından, her ne kadar ihbar olunan vekili dava konusu …ya ait 75.000 TL bedelli çekin davalı tarafından müvekkile verildiğini, müvekkilin de bu çeki borcuna karşılık davacı firmaya ciro edip teslim ettiğini, çekin … çeki olduğundan bankanın faaliyetleri durmuş olduğundan, müvekkilin davalıdan almış olduğu aynı keşide tarihli … a ait 75.000 TL bedelli çeki davacı firmaya önceki çeke karşılık olmak üzere verdiğini, ancak davacı firmadan … çekini geri almadığını, …a ait 75.000 TL bedelli çekin davacıya ödendiğini beyan etmiş ise de, takibe konu çekle ilgili yazılı bir delil dosyada mevcut olmadığından davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Taraflar arasındaki asıl ihtilafın temel olarak TTK mad. 732 hükmünden hareketle, müvekkilinin davacının zararına sebepsiz zenginleşip zenginleşmediğine ilişkin olduğunu, … Bankasının bankacılık izinlerinin iptalinden dolayı icra takibine konu çekin yerine aynı tarih ve miktarlı başka bir çekin (… çeki), lehdar … A.Ş.’ye verildiğini, bu çekin takibe konu çekteki aynı ciro silsilesinin takip edilerek önce … Ltd.Şti.’ye, oradan da davacı … A.Ş.’ye teslim edildiğini, hamil davacı tarafından da bu çekin tahsil edildiğinin öğrenildiğini, Müvekkilinin lehdara duyduğu güven nedeniyle … çekiyle aynı tarih ve miktarlı … Fındıkzade şubesindeki hesabına keşide ettiği yeni çeki teslim ettiğini, söz konusu çekin fotokopisinin, tesellüm ve eski çekin iade beyanının dosyaya sunulduğunu, Lehdar … A.Ş.’nin, … çekini kendi grup firması … Ltd.Şti. üzerinden davacı … A.Ş.’ye teslim ettiklerini, yeni çekin de aynı şekilde …’ya teslim edileceğini ve kendilerinden eski çekin teslim alınarak iadesinin sağlanacağının ifade edildiğini, müvekkilinin güvene dayalı olarak yeni çeki teslim ettiğini ancak … çeki tahsil edilmiş olmasına rağmen bir türlü icra takibine konu … çekinin iade edilmediğini, -Gerekçeli kararda 18.02.2019 tarihli ıslah dilekçelerinden hiç söz edilmediğini, savunma kapsamında ileri sürülen hususların değerlendirilip değerlendirilmediğinden hiç bahsedilmediğini, savunmanın ıslahı suretiyle takibe konu çekin yerine yeni bir çek verildiği ve bu çekin ciro silsilesiyle davacıya kadar ulaştığı bilgisine yer verildiğini, bu çekin fotokopisi ile lehtar tarafından çekin tesellümüne dair yazılı beyanının dilekçe ekinde mahkemeye sunulduğunu, -Ek raporda da itirazlarının karşılanmadığını, bilirkişinin değerlendirmesinin aksine, bu davada keşideci müvekkilinin, sebepsiz zenginleşmediğine yönelik tüm beyan ve delillerine kıymet verilerek inceleme yapılması gerektiğini, Anadolubank çekinin ödenmesi ile müvekkili yönünden bir sebepsiz zenginleşme oluşmadığını, dava konusu çekin davacıya lehtar üzerinden … Ltd.Şti. cirosuyla teslim edildiği dikkate alındığında, hamil davacının zararına bir zenginleşme olmadığını, davacının bu yolla kötü niyetli olarak mükerrer tahsilat yapma peşinde olduğunu, -İcra takibine konu çekle aynı miktar ve tarihi içeren … çekinin tahsil sonrasında fotokopisinin ilgili banka şubesinden sorulması istenilmişse de bu talepleri ile ilgili mahkemece bir karar verilmediğini, -Davanın ihbar edildiği lehtar vekilinin 16.05.2019 tarihli karar celsesinde duruşmaya katıldığını, icra takibine konu … çekinin yerine Anadolubank çekinin müvekkili tarafından teslim alındığını, … Ltd.Şti. cirosu yoluyla davacıya teslim edildiğini, … çekinin ödendiğini ancak davacının … çekini iade etmeyerek icra takibi yaptığını beyan ettiğini, davacının kendilerine ciro yoluyla teslim edilen … çekinin başka bir borç için verildiğine yönelik beyan ve iddiaları olmadığını, müvekkilinin bu davadaki sorumluluğunun TTK mad. 732 hükmü gereği sebepsiz zenginleşmeye yönelik olduğunu, müvekkilinin bu çeki ödemiş olmakla yükümlülüğünü yerine getirdiğini, hamilin aleyhine sebepsiz olarak zenginleşmediğini, -Müvekkilinin icra takibine itirazında kötü niyetli olduğunun ispatlanmış olmadığını, %20 icra inkar tazminatı ödemek zorunda bırakıldığını, kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın reddine, davacının kötü niyetli icra takibi sebebiyle %20’den aşağı olmamak üzere tazminat ödemeye mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalının 19.02.2019 tarihli ıslah dilekçesinin dayanaksız olduğunu, 07.06.2018 tarihli cevap dilekçesinin farklı olduğunu, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 12.04.2018 tarih 2016/14123 Esas ve 2018/2656 Karar sayılı ilamının “savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı uygulamasının gerektiğini, Davalı vekili tarafından beyan dilekçesinde de ikrar edildiği üzere dava dışı … A.Ş’ye dava konusu yapılan çek aslını teslim almadan ayrı bir çek vermelerinin davacı müvekkili ile … A.Ş veya kendi grup şirketleri arasında gerçekleşen ticari ilişkiyi etkilemediğini, davalı taraf iş bu kapsamda ortaya çıkabilecek zararını çek aslını elinde bulunduran davacı müvekkilinden değil dava dışı … A.Ş. veya bu kapsam da faaliyet gösteren grup şirketlerinden tahsil etme yoluna gitmesi gerektiğini istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; davacının çek nedeniyle açmış olduğu itirazın iptali davasında, davalının çekin bedelsiz olduğunu, eski çek olduğunu, dava konusu çek yerine başka çek verildiğini bu nedenle borçlu olmadığını ileri sürdüğü itirazın iptali davasıdır. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalı tarafça istinaf edilmiştir.Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığı, çekin başka bir çek verilmesi nedeniyle bedelsiz olduğu ileri sürülmüş olup, buna ilişkin olarak 18.02.2019 tarihli ıslah dilekçesi sunulmuştur.Somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 557. maddesinde kıymetli evrak “Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunlarda mündemiç olan hak senetten ayrı olarak dermeyan edilemediği gibi başkalarına da devredilemez.” şeklinde tanımlanmıştır. Kıymetli evrak olmasının yanında kambiyo senedi olan çek; Kanun’da öngörülen sıkı şekil şartlarına bağlı olarak düzenlenen, para borçlarını ödeme amacına özgülenmiş, yazılı ve soyut bir havaledir. Çek kanunen emre yazılıdır (nama veya hamiline de yazılabilir). Çek açıkça emre kaydını içermese bile ciro ve zilyetliğin geçirilmesi yoluyla devredilir. Çek düzenleyen muhataba belirli bir bedeli lehtara ödeme, lehtara da tahsil yetkisi veren bir kambiyo senedidir. Çek bir ödeme aracıdır. Ancak poliçe ve bonodaki gibi kredi işlevine haiz değildir. Çek bir ödeme aracı olduğundan çekte vade olmaz, ibraz süreleri kanunda olabildiğince kısa tutulmuştur. Çek muhatap bankaca görüldüğünde ödenir (Poroy, Reha/ Tekinalp, Ünal: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, Ankara 2018, s. 309 vd.). Ticarî hayatta yaygın olarak ileri tarihli çek düzenlenerek çekin kredi veya teminat aracı olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu kullanım şeklinin dahi çekin ödeme aracı olma özelliğini ortadan kaldıramayacağı unutulmamalıdır. Çek muhatap banka tarafından görüldüğünde meşru hamil olan kişiye nakden ödenir. Çekin muhatap bankaya ibrazı, çekin, ödenmesi için bankaya, dolayısıyla bankanın incelemesine sunulması, zilyetliğin geçici olarak bankaya bırakılmasıdır (Poroy/ Tekinalp, 379, 381). Her senedin düzenlenmesinin altında yatan bir neden/ ilişki vardır. İlletten mücerret olan kambiyo senetleri “ifa amacıyla” ya da “ifa yerine” düzenlenebilir. İfa amacıyla düzenlendiğinde, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı sürece asıl borç ilişkisi ortadan kalkmaz. Kambiyo senedinin bu iki nedenden hangisi için düzenlendiğinin açıkça belirtilmediği durumlarda, kambiyo senedinin ifa amacıyla düzenlendiği kabul edilir. Bir başka anlatımla, kambiyo senedinin mevcut asıl borç ilişkisinden doğan alacağın ifasını teminen, bu alacağın ifasının gerçekleştirilmesi uğruna düzenlenmesi esastır (Bozer, Ali/Göle, Celal: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2018, s.68). Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde -şart olmamakla birlikte- genellikle satım, bağışlama, kira, taşıma gibi bir borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kambiyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz; kambiyo senedinin ifa yerine değil ifa uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur. Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü hâlinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemez. Temel borç ilişkisinden doğan def’îler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin taraflarının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi hâlleri dışında, kambiyo ilişkisinde ileri sürülemez. Zira temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabidir. Borçlu, kambiyo senedi sebebiyle alacaklıya karşı, genel olarak ya kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ya da temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir sebeple sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunabilir. Başka bir deyişle borçlunun kambiyo senedi borcundan dolayı sorumlu olmaması, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan doğan sebeplerden kaynaklanabileceği gibi, temel borç ilişkisine yönelik sebeplere de dayanabilir. Borçlunun, kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ileri sürerek açtığı menfi tespit davası esasında maddi hukuk anlamında bir itiraz sebebine dayanılarak açılmaktadır. Bu kapsamda hükümsüzlük sebebine dayalı menfi tespit davalarında, uyuşmazlık temel ilişkiden değil, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan kaynaklanmaktadır. Bu davalarda, kural olarak, davacının iddiası çoğu kez tüm senet ilgililerine karşı öne sürülebilen mutlak def’îlere dayanmaktadır. Örneğin; kambiyo senedinin zorunlu şekil şartları içermemesi, kambiyo alacağının zamanaşımına uğraması, vadeyi beklemeden istemde bulunulması, ciro zincirindeki kopukluk, başvuru hakkının yitirilmiş olması, senette yazılı kısmî ödeme açıklaması, sorumsuzluk kayıtları ya da bir kambiyo taahhüdünün senet yapma iradesindeki bozukluk sebebiyle sahibini bağlamayacağı yönündeki iddialar hükümsüzlük sebebine dayalı menfi tespit talebine konu oluşturur. Bedelsizlik iddiası, 6762 Sayılı TTK’nın 599. (6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 Sayılı TTK m.687) maddesi anlamında bir kişisel def’îdir. Bedelsizlik bir kişisel def’î olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’îni ileri sürebilir. Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 61 vd. (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 77 vd.) maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’ini dermeyan etme hakkını vermektedir. Kambiyo senedi düzenlenmesine neden olan hukukî ilişkinin, karşılıklı borç yükleyen sözleşme olması ve bu sözleşmeden doğan borcun ifası için kambiyo senedinin düzenlenmesi hâli ise sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, temel borç ilişkisindeki para borcunun (kambiyo senedindeki temel alacağın) karşılığı olan edimin ifa edilmemesi hâlinde kambiyo senedinin bedelsizliğinden bahsedebilmek için, borçlunun BK 106 ve 108’deki (TBK m. 125) seçimlik haklardan borcun ifa edilmemesi sebebi ile olumlu zararının tazminini veya sözleşmeden dönerek olumsuz zararının tazminini talep yolunu seçmesi gerekir. Zira seçimlik haklardan ilki olan borcun ifası ve gecikme tazminatının talep edilmesi durumunda, sözleşmenin ifasını talep eden taraf kendi borcunu ifa ile yükümlü olduğundan, senet henüz bedelsiz kalmayacaktır. Borçlunun zaten var olan borcun ifası ile gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçmesi ile alacaklı (kambiyo senedi borçlusu) ifayı talep etmek hakkını kaybederken, borçlu da asli edim yükümlülüğünü yerine getirme borcundan kurtulur. İşte bu noktada senedin bedelsizliği bu hâllerde gündeme gelecektir. Eldeki davaya konu çekin keşidecisinin davalı … A.Ş. olduğu, keşidecinin çeki … A.Ş. keşide ettiği, ardından çekin ciro yolu ile … Ltd. Şti’ne, buradan da ikinci cirantanın davacı olduğu ve senet hamili olduğu tespit edilmiştir. Ciro silsilesinde kopukluk bulunmadığı, davalının imza inkarının bulunmadığı, çekte malen kaydının bulunmadığı, çeki iktisap eden hamilin borçlunun zararına hareket etmiş olduğunun davacı tarafından kanıtlanamadığı tespit edilmiştir. Çek, nakden ödeme aracı olan kıymetli evrak olup imza atan davalının tacir olması ve basiretli davranması gereği imzaların istiklali ilkesi doğrultusunda imza atmanın sonuçlarına katlanması gerekir. Davalı her ne kadar, başka bir çekin verildiği iddiasında ise de, çekin verildiği tarafın davacı taraf olmadığı, davacı tarafın dava konusu çek yerine başka çek verilmesini kabul ettiğine dair dosyada yazılı delil bulunmadığı, dava dışı kişilerin beyanlarının yazılı delil olarak kabul edilemeyeceği, yazılı delilin davacı tarafın şahsında bulunması gerekli olduğu, diğer davalı iddialarının soyut kaldığına ve şahsi defi niteliğinde olup … A.Ş’ye karşı ileri sürülebileceğine kanaat getirilmiştir. Çekin kambiyo vasfı gereği illetten mücerret olması ve yine şahsi def’ilerin davalılara karşı ileri sürülemeyeceği de yukarıda izah olunduğu üzere muhakkaktır. Dosyadaki bilgi, belge ve deliller davacının iddialarını kanıtlamaya elverişli bulunmamaktadır.Bu durumda ilk derece Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmesi isabetli bulunmuştur. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/05/2019 tarih ve 2018/440 E., 2019/543 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.123,25 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.325,21 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.798,04 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafından mükerrer yatırıldığı anlaşılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde kendisine iadesine, 4-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 7-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 15/06/2023