Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1467 E. 2022/1602 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1467
KARAR NO: 2022/1602
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 28/02/2019
NUMARASI: 2017/234 E. – 2019/54 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)|Marka (Manevi Taz. İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin 1991 yılından bu yana “…” ibaresini hem marka, hem de ticaret unvanının kök unsuru olarak kullanmakta olduğunu, davalı … -…’nın müvekkili şirketin … markası ile ticaret unvanından doğan haklarını ihlal ettiğinin öğrenilmesi üzerine davalıya ihtarname gönderildiğini, fakat davalının tecavüz teşkil eden eylemlerine devam ettiğini, bunun üzerine Mahkememizin 2014/6 D. İş sayılı dosyasıyla delil tespiti yapıldığını ve bu tespit sonucunda bilirkişi raporu hazırlandığını, bu rapordan, davalının, müvekkiline ait … ve … markalarını birebir aynısı olacak şekilde haksız ve hukuka aykırı olarak kullandığının anlaşıldığını, ayrıca davalı yana ait www…com, www…com alan adlı internet sitelerinde müvekkili şirkete ait “…”, “…” markalarının birebir aynısının markasal olarak kullanılmakta olduğunu, davalı yanın kullanımlarının, 556 sayılı KHK’nin 9. ve 61. maddeleri uyarınca marka hakkına tecavüz ve TTK. 55. maddesine göre haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkilinin, 556 Sayılı KHK ve Türk Ticaret Kanunu gereğince, marka/ticaret unvanı hakkı tecavüze uğrayan kimse olarak, diğer taleplerinin yanı sıra, tecavüz sebebiyle uğradığı maddi ve manevi zararın tazminini de talep etme hakkına sahip olduğunu, müvekkilinin, marka ve ticaret unvanı hakkına tecavüz sebebiyle yoksun kaldığı kazancının da bulunduğunu, müvekkilin yoksun kaldığı kazancın, markadan doğan hakka tecavüz edenin, markayı kullanmak suretiyle elde edeceği muhtemel gelire hesap edilmesini talep ettiklerini, özetle, müvekkilinin davalıdan talep etmeye hakkı olduğu tazminat miktarının 556 Sayılı KHK’nin 62, 64, 66 ve 67. maddeleri ve TTK’nin 56. maddesi uyarınca ayrı ayrı hesap ve tespit edilmesini istediklerini beyan ederek, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, önlenmesine, davalının ticaret unvanından “…” ibaresinin çıkartılmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak şartıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın tecavüz tarihinden itibaren T.C. Merkez Bankası’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, kararın gazetede ilanına karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “Davalının yiyecek ve içecek sağlanması hizmeti sunduğu iş yerinin işletme adında, iş evrakında, iş yerindeki eşyalar ve personel giysileri üzerinde ve www…com ve www…com alan adlı internet sitelerinde ve iş evrakı üzerinde kullandığı “ … ” ibaresinin, davacı adına ağırlıklı olarak 43. ve 30.sınıflarda tescilli “…” ve “…” markaları ile birebir aynı olduğu, davalının kullandığı markada yer alan “…” ibaresinin ayırt edici özelliğinin bulunmadığı, markaların ortalama tüketiciye hitap etmesi sebebiyle tarafların markalarının karıştırılma ihtimali bulunduğu, “…” ibaresinin cins belirten bir ibare olduğuna dair delil bulunmadığı gibi, böyle bir durum mevcutsa bile bu durumun davacının davranışlarından kaynaklandığına dair delil ve iddia bulunmadığı, davalının aleyhine delil tespiti yapıldığı 21/02/2014 tarihinden sonra marka tescili yaptırarak, daha sonra İstanbul Anadolu 2. FSHHM’nin 2015/88 Esas, 2017/89 Karar sayılı ilamı ile hükümsüzlüklerine karar verilen … numaralı “… ” ve … numaralı “…” markalarını tescil ettirdiği, bu şekilde davacının marka haklarına tecavüzün ve haksız rekabetin gerçekleştiği, davacının maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı bulunduğu, Davalının kendisinden daha önce ticaret siciline tescil edilen ve aynı alanda ticari faaliyette bulunduğu davacı şirketin ticaret unvanının çekirdek unsuru olan “…” ibaresine kendi unvanında aynen yer vermesinin davacının ticaret unvanına tecavüz niteliğinde olduğu ve “…” ibaresinin davalının ticaret unvanından terkin edilmesi gerektiği, Lisans bedeli hesaplanırken sadece marka hakkı sahibinin cirosu, elde ettiği kazancın değil, davalının cirosu, üretim ve satış kapasitesi, satabileceği ürün miktarı da nazara alınarak davalının ticari iş ve işlem hacmine uygun bir bedelin belirlenmesi gerektiği, davalının tecavüze konu olan 21/02/2014 tarihinden dava tarihi olan 21/03/2014 tarihine kadar elde ettiği ciroya göre hesaplanan tazminat tutarının fahiş olduğu, bu itibarla somut olayın özelliklerine, davalının cirosuna, üretim ve satış kapasitesine, elde ettiği gelire göre ödemesi gerekli, hakkaniyete ve menfaatler dengesine uygun, makul bir miktarın lisans bedeli olarak tespiti ile hüküm altına alınması gerektiği, TBK’nun 50/2. maddesi uyarınca 10.000,00 TL maddi tazminat ve olayın özelliklerine, tarafların ticari hacimlerine ve göre 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılarak, davanın kısmen kabulüne, davalının www…com ve www…com alan adlı internet sitelerinde ve iş evrakında ” … ” ibaresini kullanmak suretiyle davacının “…” ve “…” esas unsurlu markalarına ve ticaret unvanına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin men’ ine ve ref’ ine, davalının işyeri tabelalarından, işletme adından, iş evrakından, broşürlerinden, menülerinden, ilan , reklam ve kataloglarından, her türlü belge ve tanıtım materyallerinden , çalışan kıyafetlerinden, internet sitelerinden “…” ve “…” ibarelerinin çıkartılmasına, silinmesine, silinemeyecek halde ise imha edilmelerine, www…com ve www…com adan adlarının iptaline, davalının ticaret ünvanından … ibaresinin terkinine,10.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 15.000,00 TL tazminatın davalının tecavüz tarihi olan 21.02.2014 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin 10.064,41 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminat taleplerinin reddine, karar kesinleştiğinde hükmün özetinin masrafı davalıdan alınmak suretiyle Türkiye’ de yayın yapan tirajı en yüksek gazetede bir kez ilanına,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davaya cevap vermeyen davalının savunmasını genişletemeyeceğini, maddi tazminat miktarının emsal lisans sözleşmelerine göre hesaplanması gerektiğini, bilirkişi raporunda davacının 20.064,41 TL tazminat talep edebileceğinin belirtildiğini, ancak buna rağmen Mahkemece tazminat miktarında indirim yapılmasının hatalı olduğunu, Davalı yanın bir tacir olduğunu, kendisine ihtarname gönderilip eylemlerinin davacının tescilli markalarına tecavüz teşkil ettiğinin ihtar edildiğini, davalı yanın eylemlerine devam etmesi üzerine bu kez tespite gidildiğini ve aynı hususların tekrar ihtar edildiğini, davalının eylemelerine devam etmesi üzerine de bu kez dava açmak zorunda kalındığını, davalıdan yaklaşık üç aylık sürede herhangi bir olumlu/yapıcı cevap alınamadığını, dolayısıyla yasada yer almayacak şekilde bir “hakkaniyet” indiriminden faydalandırılmasının yersiz olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu “…” ibaresinin piyasaya mal olmuş “sıcak olarak tüketilen yiyecekler” anlamında kullanılan cins ismi olduğunu, yüzlerce dükkan tarafından bu ibare ile ürünlerin satışa sunulduğunu, bu hususun daha önce dosyaya sunulan broşürlerce de sabit olduğunu, bilirkişi raporunda broşürlerin ne zaman basıldığının belli olmadığı belirtilmiş ise de, bunun öneminin olmadığını, “…” ibaresinin piyasada yaygın olarak kullanılıyor olmasının önemli olduğunu, markanın yaygın olarak kullanılıyor olması sebebiyle ayırt ediciliğinin kaybolduğunu, marka olma özelliğini yitirdiğini, “…” kelimesinin içinde patates bulunan, çeşitli şekillerde yapılmış sandviçlerin genel adı olduğunu, “…” ibaresinin davalı tarafından cins isim olarak kullanıldığını, davalının “ …” isimli işyerinde bu ürünü sattığını, bu unvanda … isim, … ibaresinin ise cins ismi olarak kullanıldığını, davalının bunu ticaret unvanında kullanmış olmasının haksız rekabet niteliği taşımadığını, davacı şirketin fikri ve sınai haklarına hiçbir şekilde müdahalede bulunulmadığını, Tarafların farklı ilçelerde faaliyet göstermeleri sebebiyle birbirlerini zarara sokma ihtimallerinin bulunmadığını, ayrıca davalının ticaret unvanındaki ”…” ibaresinin farklılık oluşturduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, marka hakkına ve ticaret unvanına yönelik tecavüzün tespiti ve önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemine yöneliktir. Davalı istinaf sebebi incelendiğinde; Davalı yanca, davacı adına tescilli markalarda bulunan “…” ibareli esas unsurun, cins adı olduğunu iddia edilmiş olup, davalının bu yöndeki itirazlarının denetime elverişli üçüncü bilirkişi ek raporu ile değerlendirildiği, “…” ibaresinin ürünün adı olduğuna dair dosyaya yansıyan yeterli delil bulunmadığı, bu hususta ispat yükünün yerine getirilemediği, aksi yöndeki davalı istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda yapılan inceleme neticesinde; davalının yiyecek ve içecek sağlanması hizmeti sunduğu iş yerinin işletme adında, iş evrakında, iş yerindeki eşyalar ve personel giysileri üzerinde ve www…com ve www…com alan adlı internet sitelerinde ve iş evrakı üzerinde kullandığı “ … ” ibaresinin, davacı adına ağırlıklı olarak 43. ve 30.sınıflarda tescilli “…” ve “… ” markaları ile birebir aynı olduğu, davalının kullandığı markada yer alan “…” ibaresinin ayırt edici niteliğinin bulunmadığı, markanın esas unsurunun ”…” ibaresi olduğu, markaların ortalama tüketiciye hitap etmesi sebebiyle davacı markası ile davalı kullanımlarının karıştırılma ihtimali bulunduğu, davalının aleyhine delil tespiti yapıldığı 21/02/2014 tarihinden sonra marka tescili yaptırarak, daha sonra İstanbul Anadolu 2. FSHHM’nin 2015/88 Esas, 2017/89 Karar sayılı ilamı ile hükümsüzlüklerine karar verilen … numaralı “… ” ve … numaralı “…” markalarını tescil ettirdiği, bu şekilde davacının marka haklarına tecavüzün ve haksız rekabetin gerçekleştiği, davacının maddi ve manevi tazminat talep etme hakkının bulunduğu anlaşılmıştır. Davalı istinaf sebebi incelendiğinde; Davacının 556 sayılı KHK’nin 66/2-c maddesi uyarınca lisans bedeline göre tazminat hesaplanmasını talep ettiği, Mahkemece, dosyaya sunulan lisans bedelleri ortalamasına göre hesap yapılan bilirkişi raporlarına itibar edilmediği, maddi tazminat miktarının TBK’nun 50/2.maddesine göre takdir edildiği görülmüştür. Dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 66/c bendi uyarınca lisans bedeli hesaplanırken markanın ekonomik önemi, marka hakkı sahibinin cirosu ve elde ettiği kazancın yanında davalının cirosu, üretim ve satış kapasitesi, satabileceği ürün miktarı da nazara alınarak davalının ticari iş ve işlem hacmine uygun bir bedelin belirlenmesi gerektiği, bu itibarla somut olayın özelliklerine, davacının ve davalının cirosuna, davalının üretim ve satış kapasitesine, davalının elde ettiği gelire göre ödemesi gerekli, hakkaniyete ve menfaatler dengesine uygun, makul bir miktarın lisans bedeli olarak tespiti ile hüküm altına alınması gerektiği (Yargıtay 11. HD’nin 2013/5020 esas, 2014/10820 karar), lisans bedelleri ortalaması esas alınarak yapılan hesaplamaya itibar edilmeden, TBK’nun 50/2.maddesi uyarınca maddi tazminat miktarının belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, aksi yöndeki istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/02/2019 tarih ve 2017/234 E., 2019/54 K. sayılı kararına karşı taraf vekillerince yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.024,65 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 256,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 768,65 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 22/11/2022