Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1445 E. 2022/1712 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1445
KARAR NO: 2022/1712
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/11/2018
NUMARASI: 2015/1056 E. – 2018/1094 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili 18/11/2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilleri … ve … San. Ve Tic. Ltd. Şti aleyhine davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası aracılığıyla kambiyo senedine dayalı olarak icra takibi başlattıklarını, müvekkili …’ın ise icra takibi sonrasında iş yerinde yapılan fiili haciz sırasında ve baskı altında icra dosyasının borcuna kefil alındığını, müvekkillerinin icra dosyasına konu senede dayalı davalı tarafa herhangi bir borçlarının bulunmadığını, davalı yanın müvekkili olan …’a baskı ve silah zoruyla boş senetler imzalatıldığını, müvekkilinin aleyhine açılan icra takibine tehdit, baskı zorlamaların etkisiyle itiraz edemediğini, müvekkilleri davaya konu olan icra takibi başlatılmadan evvel tüm cari hesap borcunu ödemiş olmalarına rağmen, davalının kötü niyetli olarak mükerrer tahsilat yapmak amacıyla müvekkili …’a baskı ve silah tehdidi altında imzalatılan boş senetlerden bir tanesini icraya konulduğunu ve iş bu icra takibinin halen derdest olduğunu, icra takibine konu senedin hükümsüz olduğunu, iş bu konu hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/65183 soruşturma sayılı dosyası ile suç duyurusunda bulunduklarını ve soruşturmanın halen devam ettiğini, açıklanan sebeplerle, müvekkillerinin borçlu olmadığının tespiti ile bu güne kadar icra tehdidi altında yapılan 62.400,62 TL’nin faizi ile birlikte iadesini, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapılan takibin ve senedin iptalini, tüm haciz şerhlerinin fekki ile keşide ve vade tarihleri bilinmeyen ve borçlusu … Tic. Ltd. Şti kefili … olan 1 adet boş senedin icra takibine konulmaması ve icra takibinin durdurulması yönünden ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilim şirketin yaklaşık 27 yıldır Filo Araç Kiralama alanında faaliyette bulunduğunu, iş hacmi ve araç kapasitesiyle sektöründe sayılı firmalar arasın olduğunu, davacı yanın söz konusu asılsız ve ağır suçlamalar içeren iddialarını müvekkili şirketle bağdaştırmanın mümkün olmadığını, hiç bir yazılı delil içermeyen afaki iddialara dayalı açılan iş bu davanın reddi gerektiğini, davacı-borçlular dava konusu bono ve bonoya dayalı başlatılan takip sebebiyle müvekkiline borçlu olduğunu, aksini ispat etme yükü davacı tarafta olduğunu, müvekkili şirketin ve davalı şirket arasında yapılan 27.08.2014 tarihli yazılı protokol ile davalı şirketin müvekkili şirketten uçak bileti aldığını, toplam 136.581,42 TL tutarındaki işlemden müvekkil şirkete 70.786,42 TL borcunun kaldığını, diğer davacı … İstanbul … İcra Müdürülüğü … E. sayılı takip dosyası ile 16.02.2015 tarihinde yapılan fiili haciz esnasında tüm dosya borcuna kefil yapıldığını, 28.04.2015′ te … İcra Müdürü huzurunda tüm dosya borcu toplamı 100.859,00 TL’ yi 06.05.2015’te 25.000,00 TL, 06.06.2015’te 25.000,00 TL, 06.07.2015’te 25.000,00 TL ve 06.08.2015’te 25.859,00 TL ödeyeceğini taahhüt ettiğini, … Bankası A.Ş. ye gönderilen … müzekkeresi neticesinde davacı şirketin hesabına bloke konulduğunu, hesaptaki 49.950,00 TL’nin dosya borcuna mahsuben taraflarınca 25.05.2015’te tahsil edildiğini, 50.909,00 TL ve taahhüt tarihinden itibaren bugüne kadar işlemiş faiz ve sair masraflar taraflarına halen davacı-borçlular tarafından ödenmediğini, söz konusu protokol ile davacının müvekkiline 70.756,42 TL borcu olduğunu, borcun zamanında ödenmemesi halinde aylık %9 yasal faiz işletileceğini kabul ettiğini ve iş bu 27.08.2014 tarihli protokolü imzaladığını, açıklanan sebeplerle, öncelikle; icra takibini sürüncemede bırakmak için iş bu davayı açan davacı-borçlular lehine icra takibinin durdurulmasına dair ihtiyati tedbir taleplerinin reddini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın davanın reddini, kötüniyetle borcu inkar eden davacıların % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Takibe konu senedi elinde bulunduran ve bu senede dayanarak talepte bulunan davalı hamil aynı zamanda kambiyo senedinin doğumuna neden olan alt ilişkinin tarafı olduğu için davacı keşideci bu alt ilişkiden doğan def’iler davalıya karşı ileri sürülebilir. Bu sebeple somut olayda takip konusu bononun 85.000 TL, tarafların kayıtları uyarınca davalı alacağının da 77.084,59 TL olması sebebiyle kural olarak davacı tarafından aradaki farka ilişkin borcunun olmadığı ileri sürülebilecektir, ancak burada da karşımıza yukarıda belirtilen tecdit istisnası çıkmaktadır. Şöyle ki; tarafların protokol uyarınca söz konusu bonoyu tanzim etmeleri TBK 133 uyarınca borcun yenilenmesi niteliğinde olduğundan davacı tarafından temel ilişkideki defiler davalıya karşı ileri sürülemeyecektir. Bu sebeple senet ile asıl borç arasındaki kısma ilişkin de davacının talebi haklı görülmemiş ve davanın tümden reddine” karar verilmiştir.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Uçak bedellerine ilişkin olarak sunulan basit bir excel dökümünden ibaret çıktının hükme esas alınmasının kabul edilemez olduğunu, gerekçeli kararda ilgili excel çıktısının VUK hükümleri dâhilinde geçerli olmadığının açık bir şekilde kabul edilmesine rağmen delil değeri atfedilerek müvekkili aleyhine değerlendirildiğini, bu sebeple ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu, 113.512,42 TL’lik uçak bilet bedellerinin herhangi bir fatura veya benzeri belgeyle tevsik edilmediğini, sadece bir excel çıktısının dosyaya sunulduğunu ve bilirkişi tarafından işbu çıktının hesaba dâhil edildiğini ve mahkemece de hükme esas alındığını, -Davalarının menfi tespit davası olup bu gibi durumlarda senedin artık mücerretlik durumunun söz konusu olmayacağını, senedin zorla imzalatılmış olduğunu, senetteki imzanın müvekkilini bağlamayacağını, bu sebeple mahkemece senedin mücerretlik durumuna göre karar oluşturamayacağını, imzanın cebir ve tehdit kullanılarak zorla atıldığına ilişkin iddia hakkında herhangi bir değerlendirme dahi yapılmadığını,-Uçak bilet bedellerine KDV dâhil bir şekilde hesaplama yapıldığını, uçak bilet bedellerine fatura kesilmediğinden KDV dâhil bir şekilde hesaplama yapılmaması gerektiğini,-Kayıtlar uyarınca alacağın 77.084,59 TL olmasının senetteki bedelin 85.000 TL olmasını etkilemeyeceği değerlendirilerek mahkemece aradaki farkın da değerlendirmeye esas alınmadığını, tecditin unsurlarının da oluşmadığını, protokol ve senet geçerli olmadığından tecditten bahsedilemeyeceğini, senet ve protokolün farklı tarihlerde imzalandığını ve senedin protokolden sonra düzenlendiğini, farklı tarihlerde imzalanmış olmalarından kaynaklı olarak senedin de ikinci tecdit olduğunu, senet ikinci tecdit olduğundan ikinci tecditin de unsurlarına bakılması gerektiğini, salt senet imzalanmasının tecdit olarak kabul edilemeyeceğini, soyutluk ilkesi kapsamında değerlendirilemeyeceğini, salt senet düzenlenmesi tecdit anlamına gelmediğini, soyutluk ilkesi geçerli olmadığından müvekkilinin, davalı ile arasında olan defileri ileri sürebileceğini, protokoldeki tutar ile senetteki bedellerin farklı olmasının mahkemece değerlendirmeye esas alınması gerektiğini, -Mahkemece müvekkilinin aracının kiralanması olgusunun gerekçeli kararda hiç değerlendirilmediğini, müvekkilinin davalıya borçlu iken davalının araç kira bedelini müvekkiline nakden ödemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkilinin aracının zorla elinden alınması hususunda mahkemece herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, aracın, müvekkilinin tehdit edilerek elinden zorla alındığını, dosyaya sunulan protokolün müvekkiline zorla imzalatıldığının Bakırköy 25. Asliye Ceza Mahkemesi 2016/1066 E 30.05.2017 tarihli kararıyla açıklığa kavuştuğunu, Sanık … hakkında da 25. Asliye Ceza Mahkemesince verilen HAGB kararının Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi 2018/1020 D.İş kararı ile kaldırıldığını ve dosyanın … bakımından Ağır Cezaya gönderildiğini, gönderilme neticesinde Bakırköy 8. Ağır Ceza 2018/428 e sayılı dosyası ile yargılaması yapıldığını ve 31.05.2019 tarihli karar ile …’ın TCK’nın 150/1 yollaması ile 106/1-2. cümlesi gereğince 2 AY 15 GÜN ceza verildiğini, yani yağma ve tehditten …’a ceza verildiğini, mahkemece iş bu hususun hiçbir değerlendirmeye esas alınmadığını, diğer yandan söz konusu protokolde tarih olmayıp sözleşmenin başlangıcı ile bitiş tarihinin belirsiz olduğunu, müvekkiline zorla imza attırılırken bilerek ve istenerek tarih yazılmamış olduğunu, aracına el koymak suretiyle müvekkiline yıldırma politikası izlendiğini, davalı tarafça aracın uhdelerinde olduğunun ceza dosyasında … tarafından alınan ifadesinde kabul edildiğini, haksız ve hukuka aykırı olarak el konulan müvekkilinin aracının tahsil edilmeyen kira bedelinin mahkemece göz ardı edilmesinin ve gerekçeli kararda hiç değerlendirmeye dâhil edilmemiş olmasının kabul edilemez olduğunu, her ne kadar protokole kira bedellerinin müvekkiline ödendiğine ilişkin protokole hüküm konulmuş ise de müvekkilinin davalıya borçlu olduğu davalı tarafından iddia edilirken müvekkiline araç kiralama bedelini nakden davalı tarafından müvekkiline ödenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu,
-Müvekkilinin 1 yıllık süre geçmeden tehdit edildiğinden ve senede zorla imza attırıldığından bahisle davalı şirket yetkilisi aleyhine savcılık nezdinde suç duyurusunda bulunduğunu, müvekkilinin BK md. 31’ e göre 1 yıllık süre geçmeden tehdit edilerek imza attırılan senetteki imzanın kendisini bağlamadığını açıkladığını ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne, kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin 21.03.2013 ile 16.06.2014 tarihine kadar yaptığı organizasyonlardaki uçak biletlerini müvekkili şirketten aldığını, bu tarih aralığında toplam 136.581,42 TL tutarında bilet alımı gerçekleştiğini, uçak biletlerinin tümünün dosya içerisinde mevcut olduğunu, bu biletlerin organizasyondaki sanatçı, müzisyen ve bunun gibi organizasyon dahilindeki kişiler için alındığını, 27.08.2014 tarihli protokolde söz konusu biletlerin davacı şirket … Tic. Ltd. Şti. için alındığının sabit olduğunu, 27.08.2014 tarihli protokolün ekinde 13 sayfadan ibaret tarih, PNR, isim-soy isim ve tutarı belirtilmiş liste bulunduğunu, iş bu listenin tüm sayfalarının davacı şirket kaşesi altında şirket yetkilisi … tarafından imzalandığını, yani taraflar arasında alınan biletler ve davacıların müvekkili şirkete olan borcu konusunda tam mutabakat sağlandığını, 27.08.2014 tarihli protokolde davacı şirketin biletlerle ilgili toplam 136.581,42 TL tutarındaki işlemden müvekkili şirkete 70.786,42 TL borcunun kalmış olduğu, borcun ödenmemesi halinde asıl alacak üzerinden aylık %9 yasal faiz işletileceği karara bağlandığını, 27.08.2014 tarihli protokol davacı şirket kaşesi altında yetkili … tarafından imzalandığını, söz konusu borç ödenmeyince davacı borçlu … tarafından hem kendi adına münferiden hem de diğer borçlu … Tic. Ltd. Şti. temsilen imzalamış olduğu 02.10.2014 tanzim, 30.10.2014 vadeli tarihli 85.000,00 TL bedelli bononun 15.01.2015’te İstanbul … icra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile takibe koyulduğunu, diğer davacı … İstanbul … icra Müdürlüğü …0 E. sayılı takip dosyası ile 16.02.2015 tarihinde yapılan fiili haciz esnasında tüm dosya borcuna kefil yapıldığını, taahhüt verildiğini ancak ödeme yapılmadığını taahhüde aykırılıktan dava açıldığını, İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyada, borçlu şirketin banka hesaplarına konulan haciz sonrası icra dosyasına 22.05.2015 tarihinde 49.950,62 TL geldiğini, müdürlük tarafından tahsil harcı ve cezaevi harcı düşüldükten sonra alacaklı vekili olarak hesabıma 25.05.2015 tarihinde 44.406,06 TL, 03.11.2016 tarihinde 7.960,00 TL geldiğini, müdürlük tarafından tahsil harcı ve cezaevi harcı düşüldükten sonra alacaklı vekili olarak hesabına 07.11.2016’da 7.076,44 TL gönderildiğini, iş bu tahsilatlardan toplam 6.428,12 TL harç kesilerek hesaplarına gönderildiğini, borçlu şirketin icra takibinden sonra yukarıdaki ödemelerden önce 31.03.2015’te 2.450,00 TL müvekkili şirkete haricen ödeme yaptığını, bu tahsilatlardan sonra 77.084,59 TL takip tarihi itibariyle alacaklı olduklarını, 14.09.2018 tarihli Bilirkişi Heyeti tarafından düzenlenen Ek Raporda davacının iddialarının asılsız olduğunun anlaşıldığını, Davacı şirket mülkiyetinde bulunan … plakalı aracın kiralanması ve kiralama bedelinin tahsili ile ilgili olarak … imzalı belgede, davalı müvekkili şirket yetkilisinin imzasının bulunmadığının görüldüğünü, davacı yanın bu itirazının kök raporda irdelendiğini, araç kiralama sözleşmesi davacı ile dava dışı … arasında düzenlendiğinden ve buna ilişkin de davacı şirket ticari defterlerinde her hangi bir kayıt olmadığından değerlendirmelerde dikkate alınmasının mümkün olmadığını, Davacı tarafından dava dilekçesi ekinde dosyaya ibraz edilen 10.000,00 TL bedelli çekin arkasında gerek davacıdan sonra davalı müvekkil şirketin cirosu olmaması, gerekse …’ın davalı çalışanı olup olmadığının bilinmemesi sebebiyle iş bu çekin davacı tarafından müvekkili şirkete icra dosya borcuna istinaden verildiğinin ispata muhtaç olduğunu, Vergi Usul Kanununun 334 nolu genel tebliği gereği uçak biletlerinin fatura yerine geçtiğini, davacının istinaf başvurusunun usulden ve esastan reddine karar verilmesine, kötüniyetle istinafa başvuran karşı tarafın 329. madde gereğince giderlere ve cezaya mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı şirket ile davalı şirket arasında ticari ilişki bulunduğu sabit olup, alınan bilirkişi raporları ile ticari defter ve kayıtların incelendiği, bilirkişi raporunda taraflar arasındaki 21.03.2013 ile 16.06.2014 tarihine kadar yaptığı organizasyonlardaki uçak biletlerinin davalı şirketten aldığının belirlendiği, bu tarih aralığında toplam 136.581,42 TL tutarında bilet alımı gerçekleştiği, ancak iade edilen bilet tutarlarının bulunduğu ve bu kısmın düşüldüğü, davacı tarafın bir kısım ödeme yaptığı, sonrasında taraflar arasında 27.08.2014 tarihli protokol imzalandığı, bu protokol ile davacının davalıya 70.786,42 TL borcunun kaldığının belirlendiği, davacının ticari defter ve kayıtlar uyarınca davalıya bu bedel kadar borçlu olduğunun sabit olduğu, bu konuda yapılan tüm istinaf istemlerinin reddinin gerektiği anlaşılmıştır.Davacı taraf, tehdit sebebinin değerlendirilmediği gerekçesi ile istinaf isteminde bulunmuş olup, yapılan incelemeye göre, açılan davanın borcun olmadığına ilişkin değil, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapılan takibin ve senedin iptaline ilişkin olduğu, Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi 2018/428 Esas, 2019/203 Karar sayılı dosyasının ise gerekçeli kararında “Yukarıda gösterilen deliller, açıklanan hususlar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; katılan … ile sanık …’ın suç tarihinin 3 yıl öncesinde ticari ilişki içerisine girdikleri, sanığın yetkilisi olduğu … Limited Şirketinden uçak bileti alıp araç kiralayan katılanın, araç kiralaması sebebiyle teminat olarak sanığın yetkilisi olduğu şirkete senet verdiği, ödenmeyen senetler sebebiyle sanığın katılan hakkında icra takibi başlattığı, sanık …’ın 20/06/2015 tarihinde işyerine tanık … ile birlikte gelen katılan …’ı “bu senedi ödeyeceksin, yoksa biz başka türlü almasını biliriz” demek suretiyle tehdit ettiği ve oluşun bu şekilde gerçekleştiği olayda, sanığın eyleminin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil maksadıyla yağma suçunu oluşturduğu ve taraflar arasında uzlaşmanın da sağlanamadığı anlaşıldığından sanığın, sabit olan eylemine uyan TCK’nın 150/1. maddesi yollamasıyla 106/1-2. cümlesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanısına ulaşılmıştır.,” gerekçesinin yer aldığı, davacı tarafça dava ve takip konusu edilen senetlerin silah ve ölüm tehdidi ile zorla imzalatıldığı, senet yağmasının söz konusu olduğu ve bu sebeple senetlerin geçersiz olduğu iddiası ile menfi tespit davası açılmış ise de, davalı …’ın tehdit suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, olayda senet yağmasının söz konusu olmadığı, sanık …’ın alacağını alabilmek amacıyla tehdit fiilini işlediğinin ceza mahkemesi kararı ile tespit edildiği, dava ve takip konusu edilen senetlerin yağma ürünü olmayıp, bir alacak karşılığı olduğunun dinlenen tanık beyanları ve ağır ceza mahkemesi kararı ile tespit edildiği, davacıların dava ve takip konusu edilen senetlerden dolayı borçlu olmadıklarını usulüne uygun deliller ile kanıtlayamadıkları, senedin ve protokolün zorla imzalatıldığına yönelik dosyada başkaca da delil bulunmadığı, buna göre Mahkemece verilmiş kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/11/2018 tarih ve 2015/1056 E., 2018/1094 K. sayılı kararına karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacılardan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08/12/2022