Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1444 E. 2023/76 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1444
KARAR NO: 2023/76
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2019
NUMARASI: 2016/1222 E. – 2019/285 K.
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2016/1223 E. SAYILI DOSYASI
DAVA TARİHİ: 20/12/2016
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/01/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Davalı … San. Tic. Kol.Şir tarafından müvekkili … aleyhine yapılan 24/11/2015 tarihinde icra takibine konu edilen “Bonolar”ile ilgili olarak müvekkili …’ün alacaklı olduğu iddia olunan davalı … Oto Gıda Tur. Ve İlet Hiz. San. Tic. Kol. Şir’ine herhangi bir borcunun olmadığının tespitine, bahsi geçen belgeler dayanak yapılarak müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasıyla takibin yapılıp takibin kesinleşmiş olduğundan alacaklı olduğunu iddia eden davalı … San. Tic. Kol. Şir aleyhine takip miktarının %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, dava neticeleninceye kadar İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra takibinin İİK’nun 72. Maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı ile durdurulmasına, bonolardaki imzaların müvekkiline ait olmaması sebebi ile bonoların iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde ve özetle; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra takibinin İİK’nın 72. Maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı ile durdurulmasına, bonolardaki imzaların müvekkiline ait olmaması sebebi ile bonoların iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Davacının haksız davasının reddinin gerektiğini, davaya konu senetlerin taraflar arasındaki ticari ilişki sebebiyle verildiğini, müvekkili şirketin İstanbul ilinde araç yedek parça ve aksesuar satışlarını yapan bilinirliği yüksek bir firma olduğunu, davacının da Mersin ilinde … ticari ismi ile oto aksesuar satışı yapan bir firma olduğunu, davcının müvekkilinden söz konusu ürünleri alarak satım yapan bir firma olduğunu, bu sebeplerden dolayı aralarındaki ticari ilişkiden dolayı bir borç durumu ve cari hesap durumu oluştuğunu ve davalı borcuna karşılık icra takibine konu sıralı bonolar müvekkiline verdiğini, ancak söz konusu bonoların vadesinde ödenmemesi sebebiyle icra takibine konu edildiğini, davacının borçlarına karşılık söz konusu senetleri verdiğini, dosyaya sunulacak faturalar ve ticari defterler üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesiyle de müvekkilinin alacağının varlığının ispatlanacağı, davacının davayı 1 yıl sonra açtığını buda davacının kötü niyetinin en büyük kanıtı olduğunu, bu nedenlerle davacının davasının haksız ve hukuka uygun olmayan iddiaları ile davasının reddine, davacı aleyhine asıl alacağın %20 sinden az olmamak kaydı ile tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. Davalı vekili birleşen cevap dilekçesinde ve özetle; Davaya konu senetlerin taraflar arasındaki ticari ilişki sebebiyle verildiğini, davacı tarafın davayı 1 yol sonra açtığını, mahkemeniz dosyasının yine mahkememizin 2016/1222 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesi gerektiğini, davacının haksız ve hukuka uygun olmayan iddialarının ve davasının reddini, davacı aleyhine asıl alacağın %20 sinden az olmamak kaydı ile tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “…Hukuken denetlenebilen hüküm kurmaya elverişli belirli ve eksiksiz ( hakimce raporlar denetlenmiş olup hükümde davalının sorumluluğu kanunen re’ sen hakimce belirlenmiştir.) iddia ve talepleri karşılayan ve hükme esas alınan bilirkişi raporu alınmıştır. İİK 72 ile TMK 6 ve 7 ile HMK 187- 293. maddeleri gereğince ispat hususuna ve ispat kurallarına dikkat edilmiştir. Davacı tarafın takip konusu olan bonolarda davacı … imzaları arasında teknik ve grafolojik bağlantı bulunmadığından davacı tarafın takip konusu bono bedelleri yönünden sorumlu tutulamayacağı anlaşılmış ve bu nedenle asıl ve birleşen davaların kabulü gerektiğine, davalı tarafın takipte haksız olduğuna, davacının iddiaları ile davalı tarafın bonolarda lehtar- hamil olarak gösterilmesi karşısında iyi niyetli sayılamayacağına” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Yerel Mahkeme tarafından davayı aydınlatma görevi yerine getirilmediğini, yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığını, Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında da belirttiği hükme esas aldığı raporlarda incelenen emre muharrer senetler için … ‘ün elinden çıkmadığı belirtildiğini ve mahkemece işbu sonuca göre karar verildiğini, Yerel mahkemenin hiç bir itirazlarını dikkate almadan bu hususlarda inceleme yapmadan sadece iki adet bilirkişi raporuna göre karar verdiğini, dava konusu olan emre muharrer senetlerin davacı ile davalı arasındaki ticari ilişkiye istinaden verildiğinin dosya kapsamında sunulu deliller ile açık olduğunu, -Davacının eşi … tarafından bizzat sıralı bonoların müvekkili şirket çalışanına teslim edildiğini, işbu hususta araştırma yapılmadığını ve tanık dinletme taleplerinin dikkate dahi alınmadığını, davacı ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişki sebebiyle, davacının eşi tarafından sıralı bonoların müvekkili şirket çalışanı …’a teslim edildiğini, tanık …’nın dinlenilmesini talep ettiklerini, taleplerinin dikkate alınmadığını, tanık … senetlerin teslimi ve taraflar arasındaki ticari ilişki hakkında görgü ve bilgi sahibi olduğunu, -Her ne kadar imzaların …’e ait olmadığı bilirkişilerce tespit edilmişse de, davacının eşi … tarafından 30.08.2015 tarihli bonoya istinaden 800.00 TL’lik ödeme yapıldığının dosya kapsamında sunulu ödeme dekontu ile sabit olduğu hususunun Yerel Mahkemece inceleme konusu yapılmamasının hatalı hüküm verilmesine sebep olduğunu, davacı bonoların kendisine ait olmadığını beyan etmiş ise de, davacının eşi tarafından dosyada sunulu ödeme dekontlarında 02.09.2015 tarihinde 30.08.2015 tarihli sıralı bonoya istinaden ödeme yapılmış olduğundan davacının eşiyle birlikte hareket ederek müvekkili şirkete ait olan borcundan kurtulmaya çalıştığını, bu nedenle yerel mahkemeden davacının eşi …’ün de imza incelemesinin yapılmasının talep edildiğini ancak taleplerinin reddedildiğini, davacının eşinin 02.09.2015 tarihindeki ödemesinin niçin yapıldığının yerel mahkemece davayı aydınlatma görevi gereği açıklattırılması gerekmekte olduğunu, -Taraflar arasındaki ticari ilişkisi ve borç ilişkisi konusunda hiçbir araştırma yapılmadığını, taraflar arasında bir ticari ilişki mevcut olduğunu ve yine davacının bu ticari ilişkiden dolayı oluşmuş bir borcu bulunduğunu, bu husus konusunda basit bir inceleme yapılmış olsa tüm anlatılanların ortaya çıkacağını, söz konusu bonoların taraflar arasındaki borç ilişkisine istinaden verildiğini, davacılar tarafından ilk bononun ödenmesinin dahi söz konusu borcun ve bonoların varlığının kabul edildiğini açıkça gösterdiğini, -Davacının huzurdaki davayı açmakta kötü niyetli olduğunu, davacıya karşı söz konusu bonolardan dolayı 2015 yılının 11. ayında icra takibi başlatıldığını ve ödeme emrinin 07.12.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, davacıya ait taşınmaz ile ilgili kıymet takdiri yapıldığını, bir çok icrai işlem yapıldığını, davacı tüm bunlardan haberdar iken satış aşamasına gelindiğinde imzaların kendisine ait olmadığı yönünde itiraz yaptığını, takipten 1 sene sonra satış aşamasına gelindiğinde davacı tarafından itiraz edilmiş olmasının kötü niyetinin olduğunun kanıtı olduğunu, takipten 1 sene sonra borca ve imzaya itiraz ederek huzurdaki davayı ikame ettiğinin açık olduğunu, -Yerel mahkemece davacı ile davalı arasındaki ticari ilişki araştırılmadığını, davacının eşi tarafından bonoya istinaden yapılan ödeme dikkate alınmadığını ve dosyaya sunulu bilirkişi raporu ile davacının müvekkiline borcu olmadığının sonucuna varıldığını, davacı ile davalı arasında ticari ilişkinin bulunduğu ve bonoların ticari ilişkiye istinaden verildiği ve davacının davalıya karşı borcu olduğu, davacının kötü niyetli hareket ederek borçtan kurtulmaya çalıştığı sabit iken eksik inceleme ile icra inkar tazminatına hükmedilmesinin haksız ve hukuksuz olduğunu, taraflarınca inkar edilmiş hiçbir husus bulunmadığını ve taraflarına bu davada inkar tazminatı verilebilmesinin mümkün olmadığını, -Davacının kötü niyetle hareket ederek ikame ettiği davada davacının borçlu olmadığının tespitine karar vermiş olması ve icra inkar tazminatı verilmiş olmasının haksız ve hukuka uygun olmadığından yerel mahkemece eksik inceleme ve değerlendirme sonucunda verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; İİK m.72’den kaynaklanan, takibe konu senetten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illî ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukukî işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono; ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir. Menfi tespit davasında İİK m.72 uyarınca ispat yükü kural olarak davacıda olup paranın sebep davalıya verilmesi lazım gelmediğini ispatlamalıdır. Kıymetli evrak ilişkisinin varlığı halinde ispat yükü açısından değerlendirme yapıldığında: bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Davacı senedin teminat senedi olduğu iddiasında olup, temel olarak bedelsizlik iddiasında bulunmuştur. Davacı ispat yükü altında olup, senet illetten mücerret olduğundan ve senet üzerinde nakden yazılı olduğundan, davalı ve davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelenmemiş olmasında hukuka aykırılık bulunmamıştır. Somut davada, HMK 200. maddesi gereğince senetle ispat zorunludur. HMK 201 maddesi gereğince senede karşı tanıkla ispat yasağı, HMK m.202 delil başlangıcının varlığı halinde tanık dinlenebileceği, HMK m.203 ise senetle ispat zorunluluğunun istisnaları düzenlenmiştir. Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas – 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas – 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas – 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas – 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas – 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir. Yine eldeki davada olduğu gibi, senede bağlanan alacak mevcut olduğundan senetle ispat kuralı geçerliliğini devam ettirir. Taraflar arasındaki hukuki ilişki senede bağlandığından artık tanık dinlenmesinin mümkün görülmediği, sadece senedin keşidesi ile ilgili olarak hile, tehdit veya cebir iddiaları varsa bununla ilgili olarak tanık dinlenebileceği, dosya kapsamında hile tehdit cebir iddiasının bulunmadığı, mahkemenin bu konudaki gerekçesi yerinde olduğu anlaşılmakla bu konudaki istinaf isteminin de reddi gerekmiştir.Davalı taraf icra inkar tazminatı yönünden istinaf isteminde bulunmuş olup, Mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmiş ise de, İİK’nın 67. maddesi uyarınca takip alacaklısı, itirazın iptali davasında, borçlunun itiraz ettiği alacağın mevcut olduğunu bildirerek, itirazın iptaline karar verilmesini ve istiyorsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep edeceğinden, Mahkemece takdir edilen tazminatın icra inkar tazminatı olmadığı, kötüniyet tazminatı olduğu, Mahkemece yapılan hatanın maddi hata olarak değerlendirilmesi gerektiği, yerinde düzeltilebilecek hata olduğu, diğer istinaf sebepleri yönünden bilirkişilerden alınmış olan raporda, imzanın davacıya ait olmadığının tespitinin yapıldığı, davacının bononun bedelsiz kaldığını yazılı delille ispatlayamadığı tespit edilmiş, taraflara arasındaki ticari ilişkinin bu davanın konusu olmayıp, ayrı bir dava konusu olduğu, sonuç olarak tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/03/2019 tarih ve 2016/1222 E., 2019/285 K. sayılı kararına karşı davalı birleşen dosya da davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince asıl dava yönünden alınması gereken 400,51 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 356,11 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince birleşen dava yönünden alınması gereken 495,49 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 123,87 TL harcın mahsubu ile bakiye 371,62 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,7- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 19/01/2023