Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1440 E. 2023/257 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1440
KARAR NO: 2023/257
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 07/03/2019
NUMARASI: 2017/918 E. – 2019/216 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit/ İstirdat (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/03/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kadıköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında takibe dayanak bonodaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin adına kayıtlı aracını satmak istediğinde satış sırasında araçlarının kaydında haciz şerhi olduğunu öğrendiğini, 13/07/2017 tarihinde 14.288,20-TL’yi ödeyerek araçların kaydındaki hacizleri kaldırdığını beyanla müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile müvekkili tarafından ödenen 14.288,20-TL’nin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı taraf dava dilekçesine cevap vermeyerek 6100 Sayılı HMK m.128 kapsamında iddia edilen vakıaları inkar etmiş sayılmıştır. İlk Derece Mahkemesi “… Davacının İ.İ.K 72. Maddesine göre hacizden sonra menfi tespit ve istirdat davası açtığı, takibe konu bono senetteki imzanın kendisine ait olmadığını iddia ettiği, mahkememizce grafoloji uzmanında aldırılan bilirkişi raporuna göre davaya konu bono senetteki imzanın davacıya ait olmadığının tespit edildiği, davacı aleyhine başlatılan icra takip dosyasında 02/02/2011 tarihli haciz tutanağında davacının bizzat imzasının bulunduğu, haciz tutanağında davacının herhangi bir itirazının bulunmadığı, icra dosyasına borcu ödemek zorunda kaldıktan sonra dava açtığı anlaşıldığından, davaya konu bono senetteki imzanın davacıya ait olmadığı bilirkişi incelemesi ile tespit edildiğinden davacının davacısının kabulüne, hakkındaki icra takip dosyasında haciz tutanağında bizzat imzası bulunmasına rağmen tutanakta açık itirazının bulunmadığı, davalı bankanın bono senetteki imzanın davacıya ait olup olmadığını bilemeyeceği, bu hususun yargılamayı gerektirdiği değerlendirilerek kötü niyet tazminatının reddine …” gerekçesi ile davacının davasının reddine, 14.288,20-TL’nin ödeme tarihi olan 13/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kötü niyet tazminatının koşullar oluşmadığından reddine karar vermiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece Mahkemesi tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik inceleme ile düzenlendiğini, hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığını, raporda imza karşılaştırması yapılan belgelerin hiç birisinin resmi devlet kurumları tarafından imzası onaylanmış belgeler olmadığını, davacının noter onaylı imza sirküleri incelenmeden rapor düzenlendiğini beyanla kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; İİK m.72’den kaynaklanan, davacının takibe konu bonoda imza inkarı iddiası ile davalıya borçlu olmadığının tespiti ve ödenen bedelin istirdadı istemine ilişkindir. 02.11.2018 havale tarihli Adli Tıp Uzmanı & Adli Bilimler Uzmanı- Belge İnceleme Uzmanı Prof. ..bilirkişi raporu ile; lehtarı … Tic.Şti., borçlusu Güngören …. Tic.- … olan, 16.05.2009 düzenleme, 28.08.2009 ödeme tarihli, 6.000-TL bedelli bono aslı incelendiğinde biri inceleme konusu imzada eksiklik yaratacak şekilde delgeç ile oluşturulmuş iki adet doku kaybı bulunduğu, davacı …’e ait imzaları içeren; 12.03.2018 tarihli istiktap tutanağı aslı, … Bankası Bireysel Müşteri Bilgi Formu aslı, 31.05.2005 tarihli Zorunlu Bağ-Kur Sigortalılığının Sona Erdirilmesi Hak. Beyan Belgesi aslı, 04.09.2008 tarihli Yaşlılık Aylığı Talep Formu aslı, Bağ-Kur İl Müdürlüğüne yazılmış 08.09.2008 tarihli dilekçe aslı ile kıyaslama yapıldığı, neticeten çekişmeye konu bonodaki imza ile …’in karşılaştırma belgelerindeki imzalar arasında tersim tarzı başta olmak üzere yapıların oluşturulma şekli, başlangıç ve bitiriliş özellikleri, yapılar arası bağlantılar, doğrultu, ritm, işleklik gibi grafolojik ve grafometrik tanı unsurları açısından uygunluk ve benzerlik bulunmadığı ve çekişme konusu bonodaki imzanın davacının eli ürünü olmadığı teknik olarak değerlendirilmiştir. Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir (YHGK’nın 26.04.2006 tarih ve 2006/12-259 Esas-2006/231 Karar sayılı kararı). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun; “Yazı veya imza inkârı” başlıklı 208. maddesi; “(1) Taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde belge, aleyhine delil olarak kullanılır. (2) Bir belgenin sahteliği iddia edildiğinde, belgenin mahkemeye verildiği tarih yazılıp mühürlenerek, saklanması için mahkemece gerekli tedbirler alınır. (3) Bir belgenin sahteliğini iddia eden kimse, bunu aynı mahkemede ön sorun şeklinde ileri sürebileceği gibi, bu konuda ayrı bir dava da açabilir. (4) Resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir”; “Yazı veya imza inkârının sonucu” başlıklı 209. maddesi; ”(1) Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (3) Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir” “Sahtelik incelemesi” başlıklı 211. maddesi ise;“(1) Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir: a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir. b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir” şeklinde düzenlemeler içermektedir. Buna göre, 6100 Sayılı HMK’nın 211/a. maddesine göre yapılan incelemeye rağmen hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamış ise 6100 Sayılı HMK’nın 266. ve devamı maddelerine göre çözümü özel veya teknik bilgi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesine karar verilir. Aynı Kanunun 211/b. maddesine göre bilirkişi incelemesinden önce mevcutsa o tarafa ait karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirilir. Bilirkişi o mahkemede elde edilen yazı ve imzalarla inceleme yapar. Bu husus maddenin gerekçesinde “…Bilirkişi incelemesinde, bu yazı ve imzalarla mahkemece elde edilen yazı ve imzalar esas alınır. Bilirkişi inceleme için gerekli görürse kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir…” şeklinde açıklanmıştır. Bu hükümden anlaşılacağı üzere takibe dayanak senedin sahteliğinin bilirkişi raporu ile ispatlanması gerekir. Bilirkişi incelemesinde kullanılacak belgeler mahkeme veya bilirkişi huzurunda alınan imza örnekleri ve mukayeseye esas belgelerdir. Davacı keşidecinin kendisine ait makamlar önünde verdiği önceki tarihli kıyasa elverişli imza örneklerinin nereden temin edilebileceğini en iyi bilen olması muhakkak olup aksi düşünüldüğünde Mahkemece usul ekonomisi aşılıp sanrılarla imza araştırması yapılmasına mahal verilecek ve bu durum yargılamanın uzamasına sebep olacaktır. Davalının savunduğu üzere farklı yerlerde mevcut olup olmadığı kesin bile olmayan belgelerin celbi için müzekkere yazılması yargılamayı uzatmaya matuftur. İmza incelemesinde öncelikle senedin düzenleme tarihinden öncesine ilişkin borçluya ait olduğu muhakkak olan karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır. Yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi sebeple farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. Nitekim bu ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.10.2019 tarihli ve 2017/12-2692 E., 2019/1003 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 211. maddesinde yer alan ve imza incelemesi konusunda getirilen bu sıraya uyulması zorunludur. Buna göre hâkim imzayı inkâr eden tarafın isticvap edilmesine karar verdiği hâlde, bu davete icabet edilmemesi imzanın ikrar edilmiş sayılması sonucunu doğuracak ve bilirkişi incelemesi yapılmasına ihtiyaç kalmayacaktır. Aynı şekilde inkâr edilen imza ile karşılaştırılan imzanın birbirine benzemediğinin ilk bakışta tespit edilebildiği hâllerde bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek yoktur ( Pekcanıtez, H./ Özekes, M./ Akkan, M./ Korkmaz, H.T.:Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 1795). Diğer taraftan adli bilimler disiplininin bir dalı olan kriminalistiğin özel bir sahası olan adli grafoloji ve belge sahteciliği dalı, el yazısı ve imzaların grafolojik açıdan kişinin samimi yazı ve imzalarının karakteristik yazım özelliklerinin tespitini ve belirlenen karakteristiklerin, araştırılan (incelemeye konu olan) yazı ve imzalarda da var olup olmadığının incelenmesini içerir. Bilirkişi inceleme sonucunda senette borçluya atfen atılı bulunan imzanın borçluya ait olup olmadığına ilişkin bir kanaate ulaşır. Mahkemece bilirkişi raporu yeterli görülür ise bu rapora göre, yeterli görülmez ise ek rapor alarak veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırarak sonucuna göre karar verilir. Tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı alacaklının davacı borçlu hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla başlattığı takibin dayanağının bonodan oluştuğu anlaşılmaktadır. Davacı icra takibine konu edilen keşideci olarak göründüğü bonodaki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürerek sahtecilik iddiasında bulunmuştur. Davaya konu bononun keşide tarihi ve öncesine yakın tarihli davacıya ait imzalı belge asılları, mahkeme huzurunda alınan ıslak imza örnekleri ve davaya konu bono aslının bir bütün olarak uzman bilirkişi heyeti tarafından teknik olarak incelendiği, inceleme konusu bonodaki imza ile davacının mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptanmadığı, bonodaki söz konusu imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasla davacının eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 266., 279., 281. maddeleri uyarınca yukarıda izah olunduğu üzere yapılan değerlendirmede; bilirkişi raporu çözümü özel ve teknik değerlendirme, uzmanlığı gerektiren hususlarda alınır. Bunun dışında raporda açıklama yapılması, hakim tarafından yapılması gereken hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerin yapılması yasaktır. Rapora itiraz, belirsiz ve eksik olan hususlar için açıklama yapılmasını istemektir. Eğer itiraz yerinde görülürse açıklama yapılması amacıyla ya ek rapor alınması ya da yeni bilirkişi raporu alınması cihetine gidilir. Raporun denetimi hakim tarafından yapılmakla birlikte belirsizlik ve/ veya eksiklik bulunmuyorsa ya da hukuki bilgi ile çözümlenmesi gereken hususlarda açıklama yapılması bekleniyorsa, çözüm hukuki bilgi ile giderilebilecek nitelikte ise, itiraz yerinde bulunmayabilir zaten hukuki konularda bilirkişiye başvurulması da yasaktır. Somut davada rapora karşı davacının beyanının bulunduğu gibi davalının itirazının da bulunmadığı anlaşılmakla bu husus ile tüm dosya kapsamına sunulu tarafların beyanları birlikte değerlendirildiğinde açıklanan hususlar gözetildiğinde iddia- savunma- toplanan bilgi, belge, deliller ile itirazların raporda ve gerekçeli kararda karşılandığı saptanmıştır. Takibe dayanak teşkil eden bonodaki keşideci imzasının sahteliği iddiası mutlak def’i niteliğinde olduğundan herkese karşı ileri sürülebilir. Bonodaki keşideci imzası kurucu unsurdur. Somut davada keşidecinin imzasının sahteliği sabit hale geldiğinden keşideci bonodan dolayı kimseye karşı sorumlu olmayacağından bu def’iyi bonoda yer alan ilgililere ve hamile yani herkese karşı ileri sürebilir, yani bu bir mutlak def’idir. Yani hamilin iyi niyetli veya kötü niyetli olması ve/ veya ağır kusurunun bulunup bulunmaması sonucu değiştirmeyecektir, bu hususlar sadece kötü niyet tazminatı taktirinde dikkate alınabilir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/03/2019 tarih ve 2017/918 E. 2019/216 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 976,03-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 244,01-TL harcın mahsubu ile bakiye 732,02-TL daha harcın davalıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 16/03/2023