Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/144 E. 2020/444 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/144 Esas
KARAR NO: 2020/444
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/03/2017
NUMARASI: 2015/252 E. – 2017/208 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/12/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Bankası Çorlu Şubesi’ne ait 30/07/2014 keşide tarihli 35.000,00 TL bedelli çekin davacılar tarafından tanzim ve ciro edilerek dava dışı …’a verildiğini ve ciro silsilesi ile en son davalı yana verildiğini, davalı yanca söz konusu çeke ilişkin olarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davacı aleyhine icra takibi başlatıldığını, bu süreçte borcun 25/02/2015 tarihinde davalıya ödendiğini, yapılan ödemeye rağmen dosyanın kapatılmadığını, 05/03/2015 tarihinde esas İcra Dairesinden alınan Çerkezköy İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı dosyası ile de davacılara haciz işlemi uygulandığını, 35.000,00 TL bedelli çek için, içinde davacılara ait kamyonetinde bulunduğu 45.000,00 TL tutarında malı kapsayan haciz ve muhafaza işlemlerinin yapıldığını, bu nedenle başkaca işlem yapılmaması için takibin teminat istenmeksizin tedbirin durdurulmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından dava dışı …’a yapılan seramik satışından ötürü cari hesapta 1.532.322,00 TL alacaklı olduğunu, bu alacağa karşılık dava konusu çekin de içinde bulunduğu birçok müşteri çeki ödeme olarak alındığını, ancak alınan bu müşteri çeklerinin bir çoğunun karşılıksız çıktığını, söz konusu müşteri çekleri hakkında çek sahipleri ve cirantalar hakkında icra takibi başlattıklarını, davacı tarafından davalı şirkete anılan icra dosyası nedeniyle herhangi bir ödeme yapılmadığını, yine davalı şirketçe verilmiş herhangi bir ibra beyanın da mevcut olmadığını, ayrıca davacı tarafça dosyaya sunulan 25/02/2015 tarihli ibra ve makbuzdaki imzanın davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili olan imza yetkililerine ait olmadığını, beyan ederek iş bu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; celp edilen icra dosyasından davalının, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile … Bankası Çorlu Şubesi, … numaralı, keşidecisi …, 30.07.2014 keşide tarihli, 35.000,00 TL meblağlı çeke istinaden davacılar aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlattığını, dava dilekçesi ekinde sunulan 25.02.2015 tarihli ibranameden ise davacının borcu ödediğini ve davalı tarafından ibra edildiğinin sabit olduğunu, davalının buna rağmen takibi devam ettirdiğini ve Çerkezköy Dairesi’nin … Talimat dosyası ile fiili hacizler ve UYAP üzerinden araç haczi yaptığının görüldüğünü, bu sebeple davanın kabulüne ve davalı yan aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedildiği, davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davalı şirketin seramik üretimi ve satış konusunda faaliyet gösteren sektördeki öncü kuruluşlardan biri olduğunu, dava dışı …’a yapılan seramik satışı nedeniyle çek alındığını, ancak çeklerin karşılıksız çıktığını, tüm çekler hakkında muhtelif icra takipleri yapıldığını, İlk Derece Mahkemesi’nin 25.02.2015 tarihli fotokopi niteliğindeki ibranameye dayanarak davacıların borcunu ödediği gerekçesi davacıların borçlu olmadığının tespitine karar verildiğini, -davalı şirketin, herhangi bir ödeme almadığını, davaya konu çek bedelinin davalı şirkete ödenmediğini, davalı şirketçe herhangi bir ibra beyanı verilmediğini, davacı tarafça dosyaya sunulan 25.02.2015 tarihli ibra ve makbuzdaki imza, davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili olan (A) grubu imza yetkililerine ait olmadığını, -duruşmada fotokopi niteliğindeki söz konusu belge üzerindeki imzanın kime ait olduğu konusunda beyanda bulunulması istendiğini, ancak imzanın kimin tarafından atıldığının tespit edilemediğini her halükarda tek imza ile şirketin temsil ve ilzamının mümkün olmadığının beyan edildiğini, bu nedenle davacı tarafça, 25.02.2015 tarihli belgeye dayanılarak davalı şirkete karşı dava konusu çekin ödendiğinin ileri sürülmesini mümkün olmadığını, davalı şirketin 26.06.2013 tarihli Yönetim Kurulu toplantısında; (A) grubu ve (B) grubu imza yetkililerinin kim oldukları belirlendikten sonra, A grubu imza yetkililerinden herhangi ikisinin müşterek, B grubu imza yetkililerinden herhangi birinin A grubu imza yetkililerinden biriyle müşterek imzasıyla şirketi temsil ve ilzam edecekleri hükme bağlandığını, dava dilekçesi ekinde sunulan fotokopi belgedeki kaşe üzerinde görülebildiği kadarıyla tek imza bulunduğunu, mahkemece fotokopi niteliğindeki bu belge esas alınarak davacılarca ödeme yapıldığı sonunca varılmasının hukuki hata olduğunu, mahkemece belge aslı istenmediği gibi, imza incelemesi yapılmadığını ve imzanın davalı şirketi bağlayıp bağlamadığı üzerinde durulmadığını, oysa davalı şirkete ait 351605 sicil sayılı sicil dosyasının İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden istenmesinin zorunlu olduğunu, – imzaya ilişkin itirazlarımız yerinde görülmediği takdirde dahi, davacı şirketin ticari defter kayıtlarına da dayanıldığından davacı şirketin ticari defter kayıtlarının incelenmesini talep ettiklerini, davacı şirketin ticari defter kayıtları incelendiğinde davalı şirkete herhangi bir ödemenin yapılmadığının tespit edileceğini, HMK’nın 222/5. maddesi hükmü uyarınca davacı şirketin ticari defter kayıtlarını kabul etmeye hazır olduklarını kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmişlerdir. Dava, takibe konu edilen çekten dolayı, davacının çek bedelinin ödenmesi nedeniyle açtığı menfi tespit istemli dava olup, uyuşmazlık davalının çek bedelinin ödenmediği, ibranın davalı imzası olup olmadığı hususuna ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı fotokopi belgeye dayanarak davayı açmış olup, delil olarak sunulan belgenin fotokopi belge niteliğinde olması nedeniyle, yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı olup olamayacağının değerlendirilebilmesinin belge aslının ibrazına bağlı olduğu kuşkusuzdur. (Y.1.HD 2013/7970 E. 2013/12990 K.) Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07/10/2009 tarihli 2009/12-382-415 sayılı kararında da belirtildiği üzere , herhangi bir belgedeki imza veya yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin,konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında , optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması ,bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının , tersim, seyir, baskı derecesi, eğim,doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip gösterilmiş , tarafların , mahkemenin ve Yargıtayın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması , gerektiğinde karşılaştırılan imza ve yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf yada diğer uygun görüntü teknikleri ile de desteklenmesi şarttır. Dava konusu somut olayda yapılacak iş, belge aslı getirtildikten sonra, davalı şirket yetkilisinin ibra belgesindeki imza incelemesi yapılarak, ibra tarihinde şirket yetkililerinin tespit olunarak bu yetkilinin ibra tarihinden önceki ve sonraki tarihleri kapsayan imza örnekleri getirtildikten sonra aynı zamanda huzur da imzaları alındıktan sonra bu konuda uzmanlığı ile bilinen kurum ya da bilirkişi heyetinden ibra belgesindeki imzasının davalı şirket temsilcisinin eli ürünü olup olmadığı yönünde rapor alınarak, alınacak rapor sonucuna göre bir karar verilmesi ayrıca gerektiği takdirde ticari defter kayıt incelemesi de yapılarak, yemin delili hatırlatılarak sonuca ulaşılması gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın esasını çözecek nitelikte deliller toplanmadan ve hiç rapor alınmadan bir karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun bulunmadığından davalı tarafın istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/03/2017 gün ve 2015/252 E., 2017/208 K. sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 598,00 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 7- Kararın yerel Mahkemesince taraflara tebliğine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 17/12/2020