Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1438 E. 2022/1523 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1438
KARAR NO: 2022/1523
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 07/03/2019
NUMARASI: 2018/163 E. – 2019/70 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İtibarının Kaybı sebebiyle Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; gıda sektöründe faaliyet gösteren müvekkilinin, kendi imalatı olan çiğköfte ve yan ürünlerini perakende ve toptan olarak halka arz ettiğini, müvekkilinin ciddi yatırım, emek ve özveriyle ortaya koyduğu çalışmasını kendi adına TPMK’da yaptığı marka başvurularının tamamını tescil ettirerek yasa ve hukuka uygun bir şekilde faaliyetlerini sürdürdüğünü, bu kapsamda “…”, “…”, “… + Şekil” ve “…” gibi markaların müvekkili adına tescilli olduğunu, ancak hal böyle iken davalıların, müvekkili adına tescilli markalardan …’i, müvekkili ile aralarında hiçbir sözleşme ya da müvekkilinin açık sözlü veya yazılı izni ve onayı olmaksızın haksız ve yasaya aykırı bir şekilde uzun sürelerce kullandıklarını ve kullanmaya devam ettiklerini ve davalıların marka ihlali teşkil eden bu fiillerinin müvekkilinin marka haklarına tecavüz teşkil ettiğini iddia ederek, taraflarınca tespit ve tedbir için sarf edilmek zorunda kalınan toplamda 1.657,66 TL’nin faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, marka tecavüzü teşkil eden kullanımların durdurulmasını, engellenmesini ve verilecek hüküm özetinin ilanın karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 01/11/2017 tarihinde “…” ibareli markanın tescili için başvuruda bulunduğunu, ancak davacı tarafından hasız olarak itiraz edildiğini, davacının bu itirazının taraflarınca kabul edilmesinin mümkün olmadığını, çünkü davacı yanın tescile konu markasının “…” markası olduğunu, müvekkilleri tarafından davacı yanın markasına herhangi bir marka tecavüzünün söz konusu olmadığını, davacının kasıtlı olarak işbu davayı ikame ettiğini, davacı yanın “…” kelimesi üzerinde bir hakkı söz konusu olmadığı gibi, bu kelime üzerinden de herhangi bir marka tecavüzünün de söz konusu olmadığını, davacı yan markasının kırmızı zemin üzerine, beyaz karakterli, büyük harf ile yazılı “…” iken, müvekkili markasının ise kırmızı zemin üzerine; beyaz karakterli, resimli, küçük harf ile yazılı “…” ibaresi olduğunu ve markalar arasında benzerliğin söz konusu olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davalının marka başvurusuna ilişkin olarak yapılan itiraz sebebiyle Ankara 4. FSHHM’nin 2019/17 Esas sayılı dosyasının SMK’nın 155. maddesi gözetilerek, bekletici mesele yapılması yönündeki talebinin reddine, Bilirkişi raporu ve tespit dosyasında yapılan tespitlere itibarla, davalıların kullanımının davacı markasına tecavüz mahiyetinde olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile, davalıların davacı adına tescilli “…” esas unsurlu markasına tecavüzlerinin durdurulmasına ve önlenmesine, “…” ibaresini taşıyan davalılara ait tabela, broşür ve her türlü tanıtım evraklarından çıkarılmasına,” karar verilmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 01/11/2017 tarihinde “…” ibareli markanın tescili için başvurusunu yaptığını, bu başvurunun 27/11/2017 tarih ve 289 sayılı Resmi Markalar Bülteninde yayınlandığını, ancak davacı tarafından haksız olarak itiraz edildiğini, müvekkilinin tescil istemine konu markasının “…” olduğunu, davacı yanın itiraz konusunun ise, müvekkilinin markasındaki “…” kelimesi olduğunu, Davalılarca tarafından davacı yanın markasına herhangi bir marka tecavüz söz konusu olmadığını, taraf markalarının işitsel ve görsel olarak benzemediğini, ”…” kelimesinin tarihte kurulan bir krallığın kralına verilen isim olduğunu, davacının tekeline verilemeyeceğini, Davacı markasının tanınmış marka olmadığını Ankara 4. FSHHM’nin 2019/17 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasına yönelik taleplerinin reddine yönelik kararın usul ve yasalara aykırı olduğunu, davacının itirazına yönelik olarak müvekkiline tanınan yasal sürelerin tamamlanmadığını, davacının davasını ikame etmesi için müvekkilinin tüm yasal yolları tüketmiş olması gerektiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davalı yanın tescil başvurusuna itiraz sebebiyle Ankara 4. FSHHM’nin 2019/17 Esas sayılı dosyasında görülen davanın eldeki dava açısından bekletici mesele yapılması gerektiği iddia edilmiş ise de; Sınai Mülkiyet Kanununun 155. maddesinde; marka, patent veya tasarım hakkı sahibinin, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremeyeceğinin belirtildiği, bir başka deyişle başkasının sınai mülkiyet hakkına tecavüz ettikleri tespit edilen kişilerin, o sınai mülkiyet hakkından daha sonraki bir tarihte kendi adlarına yapılan tescile dayanmalarının önünün kapatıldığı, sonraki tarihli tescilin, bir hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilmediği, böylece aradaki kullanımların şartları gerçekleşmişse hakka tecavüz oluşturacağı ve her ne kadar davalı taraf adına tescil mevcut olsa da bu dönemdeki kullanım için de şartları varsa tazminat sorumluluğunun doğacağı kabul edilmiştir. Bu sebeple söz konusu dava dosyasının bekletici mesele yapılması yönündeki istinaf başvuru sebebi yerinde görülmemiştir.Dava, marka hakkına tecavüzün önlenmesi ve durdurulmasına yöneliktir.Davacı, adına tescilli pek çok markadan birisi olan ”…” ibareli markanın, davalı yanca izinsiz ve tescilsiz olarak kullanıldığını iddia etmiştir. Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlar incelendiğinde, … sayılı “…” ibareli markanın, 29, 30 ve 43. sınıflarda 01/11/2012 tarihinden itibaren, … sayılı “… + şekil” ibareli markanın, 35. sınıfta 14/11/2011 tarihinden itibaren, … sayılı “… + şekil” ibareli markanın 29, 30 ve 35. sınıflarda 13/04/2009 tarihinden itibaren, … sayılı “… + şekil” ibareli markanın 43. sınıfta 22/09/2008 tarihinden itibaren, “… + Şekil” ibareli markanın 29 ve 35. sınıflarda 02/02/2017 tarihinden itibaren, … sayılı “… + şekil” ibareli markanın 29, 30 ve 43. sınıflarda 17/06/2015 tarihinden itibaren 10’ar yıl müddetle davacı adına tescilli olduğu görülmüş olup, 2018/47 Değişik İş sayılı dosya incelendiğinde, mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde aldırılan denetime elverişli bilirkişi raporuna göre, işyerinin dış mekan tabelasında ve vitrininde asılı olan afişte “… + şekil” ibaresinin yazılı olduğu, işyerinden alınan poşette “…”, işyeri çalışanın kıyafeti üzerinde, işyeri giriş kapısında ve işyerinin içerisindeki duvar üzerinde asılı bulunan afişte ise “…” yazılı olduğu, magnetler zerinde de “…” şeklinde “…” ibareli markasal kullanımın tespit edildiği, aleyhinde tespit istenen işyerinde çiğköfte satışı yapıldığını, tespit edilen markasal kullanımın, tespit isteyenin “…” esas unsurlu 29 ve 35. Sınıflarda tescilli … sayılı markasının tescili kapsamında olduğu, … esas unsurunu ve bazı yerlerde markada yer alan … ibaresini de aynen içerdiğinin tespit edildiği, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda da benzer tespitlerde bulunulduğu görülmüştür. Sınai Mülkiyet Kanununun 29. maddesinde, marka sahibinin izni olmaksızın, tescilli olan marka ile aynı olan herhangi bir işaretin tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması marka hakkına tecavüz olarak tanımlanmıştır. Yine aynı kanunun 149. maddesinde, marka hakkına tecavüz edilen marka sahibinin fiili tecavüzün olup olmadığının tespitini, muhtemel tecavüzün durdurulmasını, tecavüz fiillerinin durdurulmasını, tecavüzün kaldırılmasını isteyebileceği, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabileceği düzenlenmiştir. Davacı adına kayıtlı ”…” ibareli markanın kırmızı kare fon içerisinde beyaz yazılardan oluştuğu, ”…” ibaresinin altında ”…” ibaresinin bulunduğu, mahallinde yapılan tespitlere göre ise, davalının işyerinin dış mekan tabelasında ve vitrininde asılı olan afişte “… + şekil” ibaresinin yazılı olduğu, bu kullanımın da yine kırmızı kare fon içerisinde beyaz yazılardan oluştuğu, işyerinden alınan poşette “…”, işyeri çalışanın kıyafeti üzerinde, işyeri giriş kapısında ve işyerinin içerisindeki duvar üzerinde asılı bulunan afişte ise “…” yazılı olduğu, magnetler üzerinde de “…” şeklinde “…” ibareli markasal kullanım bulunduğu, davacı tescilli markası ile davalı kullanımının görsel ve işitsel yönlerden benzer, hatta yer yer aynı olduğu, tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdiği dikkate alındığında, davalı yanın pek çok seçenek özgürlüğü varken Türkçede bir anlamı olmayan ”…” ibareli davacı markasına yaklaşan kullanımlarının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı, davalı kullanımlarının marka hakkına tecavüz oluşturduğu, aksi yöndeki istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı, sonuç olarak, Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalılar vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 07/03/2019 tarih ve 2018/163 E., 2019/70 K. sayılı kararına karşı davalılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcı davalılar tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3- Davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Davalılar tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 03/11/2022