Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1433 E. 2023/254 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1433
KARAR NO: 2023/254
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 05/03/2019
NUMARASI: 2017/309 E. – 2019/95 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi ile Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/03/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Türkiye’de online çiçek ve hediye sektöründe lider e-ticaret sitesi olduğunu, müvekkilinin “…” ve “…” ibarelerini TPE nezdinde tescilli markalarında, ticaret unvanında ve www…com alan adlı web sitesinde kullandığını, müvekkilinin aynı zamanda … sayı ile tescilli “…” tanınmış markasının da sahibi olduğunu ancak hal böyle iken davalının yetkilisi ve sorumlusu olduğu tespit edilen www…com alan adlı internet sitesinde müvekkilinin tescilli “…” markasının izinsiz ve hukuka aykırı olarak, alan adının içerisinde ve dava konusu sitenin içeriğinde anahtar sözcük olarak kullandığını ve davalı yanın bu eylemlerinin müvekkili haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, davalının yetkilisi ve sorumlusu olduğu tespit edilen www…com alan adlı internet sitesinin müvekkilinin tanınmış tescilli markası ve ticaret unvanı kök sözcüğü olan “…” sözcüğünü hukuka aykırı şekilde kendi internet sitesinin alan adında ve sitenin içeriğinde anahtar sözcük olarak kullanması nedeniyle tecavüzün durdurulmasını, haksız rekabetin varlığının hükmen tespitini, önlenip yasaklanmasını, maddi durumun ortadan kaldırılmasını, 5.000-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve 15.000-TL maddi ve 1.000-TL itibar tazminatının dava tarihinden itibaren işletilecek kısa vadeli kredilere uygulanan en yüksek reeskont faizi ile davalıdan tahsilini ve hükmün ilanını talep etmiştir. Davacı vekili 3.10.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile, maddi tazminat istemini 36.152.69-TL olarak ıslah etmiştir. Davalı vekili beyan dilekçesinde; Davacı markası ile müvekkilinin kullandığı internet sitesinin ne biçim, ne de bütünü itibariyle bıraktıkları etkinin benzer olmadığını ayrıca müvekkiline ait internet sitesinin tüm sayfalarında yaklaşık 8 cm büyüklüğünde logo bulunduğunun sabit olduğunu, müvekkilinin kullandığı site kapsamında satışa sunulan çiçek görsellerinin üzerinde de logonun mevcut olduğunu, bu nedenle davacının internet sitesi ile karıştırılmasının mümkün olmadığını, söz konusu sektörde iştigal konusu ürününün isminin kullanılmasının olağan bir durum olduğunu, bu bağlamda davacının genel ifadeleri içeren tescilli markasını ileri sürerek müvekkilinin marka hakkına tecavüz fiilini gerçekleştirdiği iddiasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu ve taleplerin yersiz olduğunu beyanla davacının iddia ettiği vakıaları inkar kapsamında davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi “… Davalı ise sundukları lisans örneklerinin incelenmediğini beyan etmiştir. Ancak mali bilirkişi hukukçu olmadığından ancak cirolar kapsamında inceleme yapabilir, sunulan emsal lisans ise ancak takdiri delil olup mahkemece değerlendirilecektir. … Emsal lisans incelendiğinde dava dışı bir firma ile davacının 2 yıl süre ile imzalandığı, mali yükümlülükler kapsamında sözlemede belirli bir maddi meblag öngörülmediği, % 60 ve %30 bedellerin belirli şartlarla faturalandırılması sistemine göre düzenlendiği dolasıyla alınan sipariş ve fatura detaylarının her mali kuruluşun bulunduğu bölge tanınmışlık vb kriterlerine göre incelenecek oluşu gözetildiğinde sunulan emsalin denetime uygun bulunmadığı anlaşılmıştır. … Öte yandan davacı e ticaret yani web üzerinden satış yapan firma olup, davacının e-ticaret ile geniş bir ürün yelpazesi ile faaliyet göstermesi nedeniyle salt taraf cirolarından hareket edilerek lisans şeçeneği tezminat hesap yöntemine göre bir inceleme yapılması sebepsiz zenginleşmeye yol açacaktır. Bu nedenle davalı ancak adwords sitemi ile kullandığı süre, tüketicinin davalıya ulaşmasının reklamlar yolu ile olup olmadığı keza davalının satış kapasitesinin bu reklam olmasaydı yine de çiçek satışlarını etkileyip etkilemeyecek oluşu, davacı markasının tanınmışlık olgusu, verdiği lisansların sayısı vb. tüm kriterlerin hakkaniyete uygun bir şekilde davalınında ticari kapasitesi nazara alınarak incelenmesi ve lisansında yüksek mahkeme içtihatlarına göre ancak bu şekilde sağlıklı olarak tespit edilebileceği ancak ne yazık ki, geçen mali kayıtlarda satışların tamamının hangi ürün bazında yapıldığı belli olmadığı, adwords uygulamalarının bilindiği gibi süreli olması, hatta anlık kullanımlar için belirli süreli anlaşmalar yapılıyor olması, davacı yanca sunulan emsal lisansın bir adet olup, 2 yıllık bir süre için verilmiş olması, davalının ise sadece 2 yıldır anahtar uygulaması ile satış yaptığının ispat edilememiş olması, bu durumda ancak lisansın BK hükümlerine göre tespit edilebileceği anlaşılmıştır. … Zira lisans seçeneğinde tarafların mali kapasitesi 1.derecede etken ise de tek başına lisans ücreti belirleme de bir kriter değildir. Lisans seçeneğine göre bir tazminat seçimi salt taraf cirolarından haraket ile hesaplanamaz, zira tüketicinin marka olarak bildiği bir ürün yönünden aldanarak yada adworks reklamı sayesinde mi davalıya ulaştığı ve ürün aldığı hususu da önemli bir etkendir. Dolayısıyla zararın belirlenmesi davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açacak şekilde geniş olarak yorumlanamaz. Ancak somut olayda davalının tacir olarak kusuru bulunduğundan bir miktar tazminat hakkaniyete göre belirlenmelidir. Zira tazminatın belirlenmesinde sektörünün genelindeki parametreler, zamana göre daralma yada artış göstermesi, ülke ekonomisinin koşulları da taraf ciroları kadar gözetilmelidir. Bu husus ise çoğu zaman bilirkişilerce saptanacak bir husus değildir. Bu durumda hakim Borçlar Kanunu’ nun 51. maddesine göre somut olayın özelliklerine, kusurun ağırlığına ve hakkaniyete göre zararı tespit edecektir. … Borçlar kanununun 51/1 maddesinde “Hakimin tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını gözönüne alarak belirleyeceği”, Türk Medeni Kanun’un 4. maddesinde de “Kanun’un takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini yada haklı sebepleri gözönünde tutmayı emrettiği konularda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre karar vereceği” belirtilmiştir. … Bilirkişiler kök raporda Davalının kendisine ticari fayda sağlayacak şekildeki anahtar sözcük ve Google Adwords kullanımlarının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu bildirmişler değişik iş dosyasında da davalının anahtar sözcük uygulamasını kullandığı anlaşıldığından tespit tarihinden makememezce tedbir kararının verildiği ve uygulandığı tarihlerde dikkate alınarak , ayrıca davacının markasının tanınmış marka olması hususu da gözetilerek davalı yanca markanın kullanıldığı süreye göre 15.000 TL maddi tazminat somut olaya uygun lisans olarak görülmüş, ıslah ile talep edilen fazlaya ilişkin istemin şartlarının oluşmadığı anlaşılmıştır. … Davacı manevi tazminat da talep etmiştir. Manevi tazminat yönünden marka hakkına yapılan tecavüzün niteliği, davacının manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp durumu, manevi tazminatın amaç ve içeriğine, hak, nesafet ve adalet ilkesine takdiren takdiren 5.000- TL manevi tazminatın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmesi gerekmiştir. … Davalı tarafça davacı markası ticari etki yaratacak şekilde kullandığından, bu şekildeki kullanımın hukuka uygun bir kullanım niteliğinde olmayıp, marka hakkına tecavüz oluşturduğu ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK nın 61 ve 62.maddeleri kapsamında bulunduğu ve eylemin aynı zamanda TTK anlamında haksız rekabet teşkil ettiğinden haksız rekabetin tespiti, durdurulması, giderilmesi, men’i ve sonuçlarının ortadan kaldırılması talepleri de yerinde görülmüştür. … Davalının eylemi davacının marka hakkına tecavüz ve aynı zamanda haksız rekabet olarak kabul edildiğinden 556 sayılı KHK nın 72.maddesi ile TTK nun 59. maddeleri gereğince hükmün ilanı talebi de yerinde görülmüştür. … Her ne kadar davacı itibar tazminatı dahi talep etmiş ise de, 556 sayılı KHK nın 68.maddesi gereğince, itibar tazminatına hükmolunabilmesi için marka hakkına tecavüz edenin markayı “kötü” veya “uygun olmayan bir şekilde” kullanması ve böyle bir kullanım¸ sonucunda “markanın itibarının zarara uğraması” koşullarının ispatının gerektiği, somut olayda davalının markayı ne şekilde “kötü” veya “uygun olmayan biçimde” kullandığı ve markanın itibarının ne şekilde zarara uğramış olduğu açıklanmamış, bu yönde herhangi bir delil gösterilmemiş ve bu koşullar ispat edilememiş olduğundan itibar tazminatı talebinin reddi gerekmiştir. …” gerekçesi ile davalının eylemlerinin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, marka hakkını ihlal nedeniyle 15.000-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek kısa vadeli kredilere uygulanan değişen orandaki avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ıslah ile talep edilen fazlaya ilişkin istemin reddine, 5.000-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, itibar tazminatı isteminin koşulları oluşmadığından reddine, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalılardan tahsiline karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece Mahkemesi tarafından verilen maddi tazminata ilişkin kararın yerinde olmadığını, dava ile talep edilen 15.000-TL maddi tazminatın dosyaya sunulu 25.07.2018 tarihli bilirkişi raporu kapsamında dava tarihinden itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankası’nın kısa vadeli kredilerde uyguladığı değişen orandaki avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili için 36.152,69-TL olarak ıslah edildiğini ancak mahkemece ıslah ile talep edilen miktarın reddedildiğini, bilirkişi değerlendirmesinin yoksul kalınan kazanç kapsamında hesaplandığını, özellikle markanın ekonomik önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında markaya ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenlerin göz önünde bulundurulduğunu, bu kapsamda müvekkilinin 2015 ve 2016 yılları gelir tablolarının, davalı …’nın 2014 ve 2015 yılları gelir tabloları ve (07.11.2016 tarihinde dosyasına sunmuş olduğumuz Emsal Lisans Sözleşmesi göz ardı edilerek) İstanbul Ticaret Odası’ndan emsal dosyalara gelen yazılar incelenerek ikili bir hesaplama yöntemi tercih edildiğini, bunun sonucunda “- İstanbul Ticaret Odası’ndan emsal dosyalara gelen yazılarda cironun %15’i esas alındığında lisans bedelinin 147.361,51-TL olacağı, – Davacı şirketin dava dosyasında yer alan mali verilerinde; davacı şirket 2015 ve 2016 yıllarında hiçbir şekilde İTO’dan emsal dosyalara gelen cironun %15’i oranında karlılığa ulaşmadığı, davalı gelirlerinin 2015 yılını kapsadığı, davacının 2015 yılı faaliyet karının net satışlarına oranı esas alındığında lisans bedelinin 36.152,69-TL olacağı” hesaplamalarının yapıldığını, belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada müddeabihin artırılarak maddi tazminat olarak “36.152,69-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankası’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı değişen orandaki avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline” karar verilmesinin talep edildiğini ancak ne şekilde hesaplandığı belli olmayan ve raporda da bu yönde bir tespitin yer almadığı 15.000-TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verildiğini, mahkemece hatalı kanaate varıldığını, dava konusunun teknik bir konu olması ve bu konuya ilişkin bilirkişi tarafından yapılmış bir lisans bedeli yani zarar tespiti bulunmasına rağmen, tüm bunlar dikkate alınmadan hakimin “takdir yetkisini” kullanarak apayrı bir karar vermesinin bir hukuksuzluk göstergesi olduğunu, ayrıca dava sürecinde zararın tespiti için dosyayı bilirkişi incelemesine göndermesinin ancak daha sonrasında gelen sonucu hiçbir somut gerekçe olmaksızın doğru bulmaması sebebiyle bilirkişi raporundan tamamen farklı bir karar vermesinin kabul edilemez olduğunu ve çelişkili olduğunu, eğer bu husus “bilirkişilerce saptanacak bir husus değilse” neden dosyanın önce bilirkişi incelemesine gönderildiğinin, gelen bilirkişi raporu üzerinde hüküm kurmaya elverişli değilse neden dosyanın yeni rapor alınmak üzere başka bilirkişilere gönderilmediğinin, neden ek rapor taleplerinin reddedildiğinin cevaplanmadığını, mahkemenin KHK m66/1-c’ye göre hesaplama seçeneklerine ilişkin ara kararının Yargıtay kararı uyarınca uygun olduğunu ancak yanlış mahkemece kanıya varıldığını, hâkimin maddi tazminatı belirlemede takdir yetkisi olsa bile, hukuka uygun olanın hâkimin bu takdir yetkisini bilirkişi raporunda tespit edilen iki bedel arasında kullanması olacağını, mahkemenin bilirkişi raporuyla bağlı kalmak istemiyorsa yeniden bilirkişi incelemesi yaptırma yoluna gitmesi gerektiğini, mahkemenin bilirkişi raporunca saptanan alt ve üst limitler arasında bir maddi tazminata hükmetmesi gerektiğini, somut olayda ek rapor talebinin kabulünün ya da rapor mesnet alınarak karar verilmesi gerektiğini, teknik uzmanlık gerektiren bir konuda şahsi bilgi veya yoruma dayanmak suretiyle sonuca ulaşılmasının hatalı olduğunu, hükmün bu yönüyle eksik incelemeye dayalı olduğunu, müvekkili talep edilenden çok daha fazla zarara uğramış olsa da karşı tarafın işletme hacmi, ekonomik durumu gibi unsurlar ve vekil edenin zararının bir kısmının daha çabuk tazmin edilme ihtimali göz önüne alarak mali bilirkişi tarafından belirlenen en düşük miktardaki seçenek dikkate alınarak ıslah yapıldığını, 36.152,69-TL maddi zararın tazmini gerektiğini; itibar tazminatı taleplerinin reddi kararının yerinde olmadığını, SMK m.150 gereği talepte bulunduklarını, müvekkilinin tescilli markaları ile hak sahibi olduklarını, davalının bu markanın kullanımına ilişkin haklı veya meşru bir bağlantısı olmamasına rağmen izinsiz ve hukuka aykırı bir şekilde, www…com alan adlı web sitesine ilişkin ticari etki yaratacak biçimde ve ayrıca anahtar sözcük olarak kullanıldığını, bu suretle davacının marka tescillerinden ve ticaret unvanının doğan haklarının ihlal edildiğini ve internet arama motorları üzerinden yapılacak aramalarda müvekkilinin itibarından ve tanınmışlığından haksız olarak faydalanılması suretiyle hukuka aykırı menfaat temin edilmeye çalışıldığının tespit edildiğini, müvekkilinin yıllarca emek ve sermaye harcayarak oluşturduğu marka itibarının zarara uğradığını, emsal mahiyette Yargıtay kararları gereği itibar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, davalının fiillerini müvekkilinin markasının itibarından faydalanmak için gerçekleştirdiğini ve bu durumun müvekkili markasının itibarını da zedelediğini beyanla kararın kaldırılmasını, ıslah taleplerinin kabulü ile 36.152,69-TL’nin dava tarihinde işleyecek T.C. Merkez Bankası’nın kısa vadeli kredilerde uyguladığı değişen orandaki avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 1.000-TL itibar tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek kısa vadeli kredilere uygulanan en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece husumete ilişkin savunmasının dinlenmediğini, müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, davanın pasif husumetten reddinin gerektiğini, www…com ve www…com domainlerinin dava dışı …’a ait olduğunu, domain adreslerini kullananın … San. Tic. Ltd. Şti olduğunu, gerekçede bu hususa hiç değinilmediğini, esasa ilişkin olarak kararın dayanağı bilirkişi raporuna itibar edilmemesi gerektiğini, marka tecavüzünün bulunmadığını, kendi markalarının davacının markasıyla bir alakasının olmadığını, … ibaresinin tamlama içerisinde kullanıldığını, markaya ilişkin bir kullanımının olmadığını, tüketicinin kullanımı gördüğünde bunun bir tamlama olduğunu rahatlıkla anlayabileceğini ancak aksine mahkemenin tecavüz olarak değerlendirme yapmasının sektörü sekteye uğratacağını, sokakta çiçek satan kişilerin bile ellerindeki çiçek dolu sepete … dediği gerçeğinin yadsınamayacağını, müvekkilinin davacıya ait markayı kullanmadığının bilirkişi incelemelerinde ortaya konulduğunu, tamlama içinde … emtiasının kullanılmamasının beklenmesinin ise sektörde tekelleşmeye neden olacağını, marka tecavüzü eyleminin gerçekleşmediği taraflarınca ispatlanmış olmasına rağmen marka tecavüzünün menine ilişkin karar oluşturulduğunu, maddi tazminata hükmedilmesinin gerekçesinin olmamasının kabul edilemez olduğunu, tedbirin uygulanamaz mahiyette olduğunun beyan edilmesine rağmen tedbir uygulandığından lehlerine karar verileceği mahkemeden bekleyemediklerini ancak mahkemece hangi tazminatı hangi kritere göre belirlediğinin de hiçbir şekilde belirtilmemiş olduğunu ve gerekçe bulunmadığını beyanla kararın kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili davalının istinafına cevap dilekçesinde özetle; Davalının husumet itirazlarını kabul etmediklerini, dava açılmadan evvel İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/98 D.İş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda www…com sitesinin içerik sağlayıcısının davalı … olduğunun tespit edildiğini, davalının da Yerel Mahkeme’ye sunduğu 13.04.2016 tarihli cevap dilekçesinin 1 no.lu maddesinde davalının www…com alan adlı internet sitesinin sahibi olduğunun belirtildiğini, davalının savunmasının çelişki içerdiğini, mahkemenin gerekçesinde neden rapora itibar edilmediğinin belirtildiğini, hakkaniyete uygun karar verildiğini, müvekkilinin tescilli … ibareli markalarının, davalı tarafından Google Adwords reklam uygulamasında www…com ve www…com sitelerinde reklam olarak kullanılmış olduğunun, anahtar sözcük olarak kullanıldığının, davalının kendisine ticari ayda sağlayacak şekilde anahtar sözcük ve Google Adwords kullanımlarının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun, 1000-TL itibar tazminatı ve manevi tazminat taleplerinin yerinde olduğunun teknik olarak değerlendirildiğini, bu nedenle davalının savunmalarının itibar edilemez olduğunu, tazminata ilişkin de davalı savunmalarına itibar edilmemesi gerektiği gibi tazminat taleplerinin tam kabulünün gerektiğini beyanla davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; davacının … ibareli markasının www…com ve www…com alan adlı sitelerin adlarında- içeriklerinde google adworks reklam yöntemi ile anahtar kelime olarak kullandığı iddiası ile davalının markaya tecavüzde ve haksız rekabette bulunduğunun tespiti ile bunun men’i ve ref’i, KHK’nın 66/c maddesi gereğince 15.000-TL maddi tazminat (ıslah: maddi tazminat 36.152.69-TL), 1.000-TL itibar tazminatı ve 5.000 TL manevi tazminatın tahsili ve oluşan maddi durumun giderilmesi istemine ilişkindir. Bilirkişi raporlarına göre, dava konusu internet sitelerinde alış verişlere ait ödemelerin davanın açıldığı tarihteki internet sitelerinin yetkili ve sorumlusunun davalı …’ya yapıldığı teknik olarak tespit edilmekle taraf teşkilinin re’sen incelenmesi gereği gözetildiğinde, husumetin doğru kişiye yöneltildiği belirlenmiştir. Eldeki davada bilirkişi teknik raporları alınmıştır. 6100 Sayılı HMK m.266, 279, 281 uyarınca; bilirkişi raporu çözümü özel ve teknik değerlendirme, uzmanlığı gerektiren hususlarda alınır. Bunun dışında raporda açıklama yapılması, hakim tarafından yapılması gereken hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerin yapılması yasaktır. Rapora itiraz, belirsiz ve eksik olan teknik hususlar için açıklama yapılmasını istemektir. Eğer itiraz yerinde görülürse açıklama yapılması amacıyla ya ek rapor alınması ya da yeni bilirkişi raporu alınması cihetine gidilir. Raporun denetimi hakim tarafından yapılmakla birlikte belirsizlik ve/ veya eksiklik bulunmuyorsa ya da hukuki bilgi ile çözümlenmesi gereken hususlarda açıklama yapılması bekleniyorsa, çözüm hukuki bilgi ile giderilebilecek nitelikte ise, itiraz yerinde bulunmayabilir zaten hukuki konularda bilirkişiye başvurulması da yasaktır. Somut davada rapora karşı beyanlar ve itirazlar birlikte değerlendirildiğinde açıklanan hususlar gözetildiğinde iddia- savunma- toplanan bilgi, belge, deliller ile itirazların raporda ve gerekçeli kararda karşılandığı saptanmıştır. Mahkemece bilirkişi raporuna atıfta bulunularak hüküm kurulmuş olup raporun hangi nedenle hangi kısmının neden üstün tutulduğu karar yerinde tartışılmıştır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandığı bilgi- belge ve delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, davalının eylemlerinin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, tecavüzün- haksız rekabetin durdurulmasına, önlenmesine, davacının marka hakkının davalı tarafından ihlali nedeniyle 15.000-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek kısa vadeli kredilere uygulanan değişen orandaki avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ıslah ile talep edilen fazlaya ilişkin istemin reddine, 5.000-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, itibar tazminatı isteminin koşulları oluşmadığından reddine, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına dair ilk derece Mahkemesi tarafından verilen karar gerekçeli ve isabetli bulunmuş olup aksi yöndeki taraf vekillerinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiş, yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla taraf vekillerinin istinaf başvuruslarının reddine karar verilmesi gerekmiştir. Sonuç olarak tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 05/03/2019 tarih ve 2017/309 E. 2019/95 K. sayılı kararına karşı davacı ve davalı vekilleri tarafından yapılan istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50-TL daha harcın davacı tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 1.366,20-TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde Yargıtay’ nezdinde temyiz başvurusunda bulunma yasa yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 16/03/2023