Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1431 E. 2023/560 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1431
KARAR NO: 2023/560
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 22/01/2019
NUMARASI: 2017/134 E. – 2019/27 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı şirketin … Mahallesi … Sokak No. … İstanbul adresinde yer alan … Alış veriş Merkezinin yemek katında müvekkiline ait marka olan “…” ibaresinin birebir aynı görsel ve içerik ile kullanıldığını, “…” ibareli … tescil numaralı marka bakımından davacının hak sahibi olduğunu, davalının adı geçen markaya vaki tecavüzünün tespiti, meni, durdurulması ve önlenmesi, Davalının haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin tespiti, men’i, durdurulması ve önlenmesi, tecavüz nedeniyle şimdilik 45.000,00-TL maddi, 5.000,00-TL manevi zararın davalı şirketten tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili beyan dilekçesinde; Davacının dilekçesinde maddi gerçeği saklama çabası ile markanın hangi amaçla kullanıldığını gizlemeye, çarpıtmaya çalıştığını, Davacı şirket … TİC. LTD. ŞTİ., müvekkili … Gıda San. Tic. Ltd.Şti.’nin sahibi ve yetkilisi … ile dava dışı diğer ortak … tarafından kurulmuş ve bir tanesi … AVM’de diğeri ise …’ta olmak üzere 2 adet cafeyi … markası ile işleten bir firmayken bu firmaya ait …’ta yer alan cafe aynı zamanda şirket ortağı …’ün arkadaşı …’a devredilmek istendiğini, ancak … AVM Yönetiminin devir için ek bedeller talep etmesi üzerine taraflar çözüm olarak … AVM’deki … mağazasını işletmek için ayrı bir şirket kurmaya, bu mağazayı yeni kurulacak şirkete olduğu gibi devretmeyi ve böylece … AVM’deki cafeyi işleten şirketi devrederek … AVM’yi …’a devretmeye karar verdiklerini, Bu amaçla … ile … tarafından 29.09.2015 tarihinde … ile … tarafından … Tic. Ltd.Şti. kurulduğunu, … AVM’deki … şubesi “… ŞUBESİ “… ŞUBE DEVİR BEDELİ” ibaresi ile 15.10.2015 tarih … nolu fatura ile … TİC. LTD. ŞTİ. tarafından … TİC. LTD. ŞTİ. tarafından … San. Tic. Ltd.Şti.’ne (Eski Unvan … Tic. Ltd.Şti.) 480.000 TL ile devredildiğini, bu tarihten itibaren de tarafların anlaşması ve esas amaçları doğrultusunda … TİC. LTD. ŞTİ. tarafından, … ise … Gıda San. Tic. Ltd.Şti. tarafından … markası ile işletilmeye devam etmekte olduğunu, izah edilen bu hususun davacı … sonradan satın alan davacı şirketin şu andaki ortağı ve yetkilisi …’ın bilgisi ve onayı dahilinde gerçekleştiğini yine … ve …’ün ortak oldukları şirketlerdeki ortaklıklarını anlaşarak protokol ile sona erdirmeleri üzerine … şubesini işleten … San. Tic. Ltd.Şti.’ndeki … hisseleri diğer ortak …’e devredilmiş olduğunu, Tespit isteyen şirket yetkilisi … arkadaşı ve samimi dostu olan …’ün yönlendirmesi ile böyle bir tespit talep ettiğini, ancak …’ın da çok iyi bildiği gibi … AVM’deki şubenin … markası ile … Gıda San. Tic. Ltd.Şti. tarafından işletilmesi kabul edilmiş ve fatura da bu şekilde … ŞUBE DEVİR BEDELİ adı ile düzenlenmiş olduğunu, davacı şirketin dava dilekçesinde markayı kendisinin emek vererek tanıttığı ve müvekkilinin şirketin de haksız olarak bu markayı taklit ettiği iddiasının tamamen art niyetli bir iddia olduğunu, gıyaplarında yapılan İstanbul 4.Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/40 D.İş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporuna da itiraz ettiklerini, müvekkilinin macco markasını hukuka ve taraflar arasındaki iradi tasarrufa uygun olarak kullanmakta olduğunu. davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Toplanan deliller kapsamına göre davacının … AVM Şubesinin varlığını bildiği, “isim/marka kullanım hakkı” adı altında davacı yanın ticari defterlerinde yer alan kayıt ile markaların kullanılmasına izin verdikleri, dolayısıyla davacının bu ayrıntıyı dava dilekçesinde bildirmediği, herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüst davranması yönündeki kuralın evrensel bir kural olduğu, dosyaya sunulan 07.08.2018 tarihli bilirkişi raporunda taraf ticari defterlerinin incelendiği, usulüne uygun tutulduğundan delil vasfının bulunduğu, keza davalı yanca davacı yana marka kullanım bedeli olarak 174.866,60 TL bedel ödendiği, her ne kadar taraflar arasında yazılı bir marka lisans sözleşmesi yok ise de, şekil şartına aykırılık ile hakkın kötüye kullanılması yasağının çatışması halinde hakkın kötüye kullanılması yasağına öncelik verilmesi gerektiği, tespit tarihinden önce davacı yana yapılmış olan ödeme göz önünde bulundurulduğunda, davalının marka kullanımının hukuka uygun olduğu, davacı yanın markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmediği, dolayısıyla maddi ve manevi tazminat taleplerinin de yerinde olmadığı subut bulmakla, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu kapsamı da dikkate alınarak subut bulmayan davanın esastan reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkili şirketin eski ortakları olan … ile …’ün katılmış olduğu 06.10.2015 tarihli genel kurul toplantısında “Şirketimizin … Mah. … Cad. … Sk. No…. Avm Kapı No…. adresinde bulunan ‘… Limited Şirketi İstanbul Eyüp … Şubesi’nin gereken lüzum üzerine kapatılmasına” karar verildiğini, davalı şirketin şimdiki ve davacı şirketin eski ortakları olan … ile … tarafından iki şirket arasında 15.10.2015 tarihli “şube devir bedeli” adı altında 480.000,00 TL tutarında sözde fatura tanzim edilerek 06.10.2015 tarihinde kapatılan şubenin devri muvazaalı şekilde gerçekleştirmeye çalışıldığını, böyle bir şube mevcut değilken devir işlemi gerçekleştirilmiş gibi fatura kesildiğini, işbu faturanın yok hükmünde olduğunu, her iki şirketin de söz konusu işlemlerin vuku bulduğu sırada aynı kişilerin hakimiyetinde olmasının, bu kişiler tarafından rahatlıkla usulsüz bir fatura düzenlenebilmesine olanak verdiğini, söz konusu fatura ile ilişkili olarak yapılmış bir ödemenin de söz konusu olmadığını, Müvekkili şirketin banka hesap kayıtlarında böyle bir para girişi bulunmadığı gibi herhangi bir ibraname yahut bu hükümde bir belge de tanzim edilmediğini, söz konusu faturanın kötü niyetli ve sahte olarak tanzim edildiğini, iddia konusu faturaya dayanarak davalı şirketin müvekkili şirkete ait markanın kullanım hakkını elde edebileceğinin kesinlikle düşünülemeyeceğini, asılsız ve sahte bir faturaya dayanarak lisans hakkının edinilmesinin de mümkün olmadığını, -…’ın müvekkili şirketteki hisselerini 15.10.2015 tarihli Genel Kurul Kararı ile devraldığını, müvekkili şirket hisselerinin …’a devredilmesinden önce bu kişilerin kendi aralarında yapmış oldukları muvazaalı işlemleri müvekkili şirket yetkilisi …’ın bilmediğini ve kendisinden beklenebilecek özeni gösterse dahi bilemeyeceğini, Müvekkili şirketin hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı davrandığından bahsedilemeyeceğini, -Tarafların ticari defterlerinde yer alan ve “şerefiye bedeli” olarak defter kayıtlarına intikal eden 174.866,00 TL’nin isim, marka ve kullanım hakkı olarak değerlendirilmesinin bir yorumlama hatasından ibaret olduğunu, Ticari defter kayıtlarında “isim,marka ve kullanım hakkı bedeli” şeklinde bir açıklama bulunmadığını, markanın kullanım hakkına ilişkin olarak yapılacak olan lisans sözleşmesinin 6769 S. Kanun’un 148. maddesine göre yazılı şekil şartına tabi olduğunu, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı gibi sözlü bir anlaşmanın olmadığını, davalının tecavüz ve haksız rekabetinin sabit olduğunu, ek rapor alınması gerektiğini, eksik inceleme ile oluşturulan ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurulamayacağını, red hükmünün kaldırılarak davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı, sanki şirket ortağı gerçek kişiler arasında bir devir yapılmış izlenimi vermeye çalışsa da ticari defterlere işlenen faturaya konu hukuki işlemin taraflarının … Gıda San. Tic. Ltd. Şti. ve … Tic. Ltd. Şti. Şirketleri olduğunu, Davacı tarafın, şirket tüzel kişiliklerinin birbirleriyle olan işlemleri ile gerçek kişiler arasında gerçekleşen hukuki işlemleri birbirine karıştırdığını, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, men’i ve ref’i ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Davacının istinaf istemleri yönünden yapılan değerlendirmede; taraflarca dosyaya sunulan ticari defter ve kayıtlardan davacı ile davalının birlikte kurdukları, davacı ve davalının eskiden ortaklık içerisinde oldukları ve birlikte bir süre davaya konu “…” ibaresini ve özgün logosunu kullanarak cafe faaliyetleri gerçekleştirdikleri, bu suretle aralarında ortaklık niteliğinde bir ilişki bulunduğundan dava konusu ibare ve özgün logo üzerinde birlikte hak sahibi olduklarının kabulüne yönelik Mahkeme değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, bu durumda davacının da davalının da markanın ortak kullanımı yönünde hak sahibi oldukları, davalının da işareti tescilsiz olarak da kullanabileceği, sadece markanın tek başına tescil ettirilmesi halinde ancak kötü niyet gereği hükümsüzlüğüne neden olacağı, dava konusu olayda ise davalının tek başına markayı tescil ettirmediği sadece kullandığı dikkate alındığında, davalı eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturmayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık olmadığından bu konudaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir.Davcı taraf, davalının eski ortağı olduğu ve faturanın faturanın kötü niyetli ve sahte olarak tanzim edildiği iddiasında ise de, davalının ortaklıktan ayrılırken “…” sözcüğünün kullanmayacağına dair davacı ile bir sözleşme yapmadığı, bir anlamda “…” sözcüğünün kullanım hakkının davacıya devredildiğinden bahsedilemeyeceği, “…” sözcüğünün kullanımının da bu nedenle kötü niyetli kullanım olarak kabul edilemeyeceği, davacı ve davalının birlikte bir süre davaya konu “…” ibaresini ve özgün logosunu kullanarak cafe organizasyonu faaliyetleri icra ettikleri, bu suretle aralarında ortaklık niteliğinde bir ilişki bulunduğundan dava konusu ibare ve özgün logo üzerinde birlikte hak sahibi olduklarının kabul edilmesine göre, marka tecavüzü gerçekleşmediğinden İlk derece Mahkemesince verilen kararın yerinde olduğu bu nedenle davacının istinaf isteminin reddinin gerektiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalının eskiden birlikte faaliyet gösterdiği ortağı olan davacıdan bağımsız olarak marka ve logonun aynısını kullanmasının bu konuda bir devir yapıldığı kanıtlanamamış olması nedeniyle marka kullanımının haksız rekabet oluşturmayacağı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf taleplerinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 22/01/2019 tarih ve 2017/134 E., 2019/27 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacı tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 31/05/2023