Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1415 E. 2022/1650 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1415
KARAR NO: 2022/1650
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/04/2019
NUMARASI: 2015/787 E. – 2019/409 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 04.08.2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin işyerinde 16.07.2014 tarihinde kasa içerisinde bulunan çeklerin çalındığını, çalınan çeklerle ilgili olarak Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/318 E. sayılı dosyası ile iptal davası açılmış olduğunu ve çeklerin ödenmemesi konusunda tedbir kararı verildiğini, Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/7365 sayılı soruşturma dosyası ile şikayette bulunulduğunu, söz konusu çeklerden keşidecisi … Tic. Ltd. Şti. olan … Bankası Rize şubesi … nolu 10.11.2014 tarihli 13.000,00 TL miktarlı çekin davalı tarafından İstanbul … İcra Dairesi … E. sayılı dosyası ile takibe konu edilerek müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, çekin üzerindeki ciro imzasının müvekkili şirket yetkililerine ait olmadığını, müvekkili şirketin 20.07.2015 tarihinde 16.500,00 TL olarak “istirdat hakkı saklı kalmak kaydıyla” icra dosyasına ödemiş olduğunu beyanla, öncelikle tedbir taleplerinin kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına yapılabilecek ödemelerin davanın kesin sonucuna kadar takip alacaklısına ödenmemesi konusunda tedbir kararı verilmesini, dava konusu çek sebebiyle takip dosyasına yapılan 16.500,00 TL’nin istirdadı ile müvekkili şirkete ödenmesini talep etmiştir. Davalı şirket vekili 09.11.2015 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu çekin, müvekkili şirket ile müşterisi … – … arasında imzalanan fakroring sözleşmesine istinaden fatura ibrazı karşılığında ciro yoluyla alınmış olduğunu, müvekkili şirketin bile bile davacı aleyhine hareket etmemiş olduğunu, çeki iyi niyetle iktisap ettiğini, davaya konu çekin çalıntı olduğunu bilmesi ya da bilebilecek durumda olmasının müvekkilinden beklenemeyeceğini, çeklerin karşılıksız çıkması üzerine icra takibi başlatıldığını, işbu davanın açılmasından sonra icra dosyasına davacı şirketin borçlu kaydının silinmesi talebinde bulunulduğunu, icra dosyasına sunulan beyan ve talep doğrultusunda davacının borçlu kaydının silinmesi yönündeki talepleri ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Dava konusu uyuşmazlık, davacı tarafa ait gözüken imzasının sahte olması sebebiyle dava konusu çekin üçüncü kişi konumundaki davalıdan iade alınıp alınamayacağı ve bu çek sebebiyle icra dosyasına ödenen paranın istirdatına ilişkindir. Kambiyo senetlerinde ileri sürülebilecek defiler açısından TTK m.825’de düzenleme yapılmıştır. Söz konusu düzenlemede; borçlu emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def’ilerle alacaklı kim ise ona karşı şahsen haiz bulunduğu defileri ileri sürebilir. Bu kapsamda defiler mutlak defiler ve nispi defiler diye ikiye ayrı şekilde addedilmiştir. Somut olaydaki davacı tarafın ileri sürdüğü defi sahte imzaya ilişkindir. TTK m.677/1’e göre geçerli olmayan imzaların bulunması diğer imzaların geçerliliğini etkilemez. Ancak sahte imza, imza taklidi gibi durumlarda geçersizlik defi kişiliğinde doğan kişi tarafından bu defi herkese karşı ileri sürülebilir. Somut olaydaki sahte imza kaynaklı defi TTK m.825’de belirtilen senedin geçersizliğine ilişkin defilerdendir. Ve şahsında doğan kişi herkese karşı ileri sürebilir. Davacı tarafın çek üzerindeki imzasının sahte olduğu, davacı şirket yetkililerine ait olmadığı anlaşıldığından yukarıda bahsedilen TTK hükümleri kapsamında davacı tarafın dava konusu çek sebebiyle borçlu olmadığı kanaatine varılmıştır. Davalı taraf her ne kadar iyi niyetli hamil konumunda olsa da mutlak defiler herkese karşı ileri sürülür ve her halde korunur. Sonuç olarak davacı taraf dava konusu çekten dolayı davalı tarafa ileri sürdüğü mutlak defi sebebiyle borçlu değildir. Bu sebeple İstanbul … İcra Dairesi … E. Sayılı icra dosyasına davacı tarafın yetkilisi Hopa Şube Müdürü tarafından davacı adına yapılan 16.500,00 TL ödemenin istirdatına karar verilmiştir. Davacı tarafın dava konusu çekin istirdatına ilişkin talebi yönünden yapılan değerlendirmede; davalı tarafın dava konusu çeki yasanın kendisine çizdiği sınırlar içerisinde kalarak 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ve Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’e uygun olarak devir aldığı, çekin iktisabının usulüne uygun olduğu, TTK m.686’ya göre yetkili hamil olarak çeki elinde bulunduran kişinin ancak çekin iktisabında kötü niyetli veya ağır kusurlu olması halinde çeki iade etmekle yükümlü olduğu, davalı tarafın kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğunu gösteren bir delil bulunmadığı ve davacının bu iddialarını kanıtlamadığı hususları dikkate alınarak çekin istirdatına ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Karar bu sebeple kısmen kabul şeklinde kurulmuştur. Tüm bu açıklanan sebepler ve dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davanın Kısmen Kabulüne, davacı … San. İnş. Ve Tic. Ltd Şti’nin İstanbul … İcra Dairesi … E sayılı icra dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitine, İcra dosyasına ödenen 16.500,00 TL ödemenin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, çek istirdatına ilişkin istemin reddine” karar verilmiştir. Davalı … vekili 26/04/2019 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkili şirket ile davalı Süleyman Başer arasında faktoring sözleşmesi akdedilmiş olduğunu, Müvekkilinin, müşterisi … ‘in kredi talebine karşılık elinde alacaklı olduğunu gösteren faturayı ibraz etmesiyle talep ettiği krediyi kullandırdığını, bu kapsamda davaya konu olan … Tic. Ltd. Şti. Tarafından davacı …emrine düzenlenen 10.11.2014 düzenleme tarihli 13.000,00 TL bedelli, … seri numaralı çek …-… tarafından cirolanmak marifetiyle müvekkiline verildiğini, müvekkili firmanın, çeki iyi niyetle iktisap ettiğini, müvekkilinin davacı ile doğrudan bir ilişkisi olmadığını, bu sebeple davaya konu çekin çalıntı olduğunu bilmesi yada bilebilecek durumda olmasının davalı müvekkilden beklenemeyeceğini, Faktoring Kanunu’nun m. 9/3’e göre dava konusu çeki iktisap ettiğini, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili 17/06/2019 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; -09.01.2018 tarihinde tanzim edilen bilirkişi raporu ile ”… isimli şahsın elinden çıktığının beyanı mümkün olamamıştır” şeklinde tespitte bulunulmuşsa da emsal teşkil eden yargıtay kararları da farklı kurumlardan alınan imza inceleme raporlarında birbirinden farklı sonuçlu raporlar çıkabildiğini, davaya konu çek üzerindeki imzanın davacının elinin ürünü olup olmadığının tespitinde tek bir kurumda yaptırılan incelemenin kesin sonuç vermediğini, imzanın davacının elinin ürünü olup olmadığının kesin bir şekilde tespit edilemediğini, kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Senedin geçersizliğine ilişkin defi mutlak defi olduğunu, burada incelenmesi ve kanıtlanması gereken hususun davalı tarafın iyiniyetli olup olmadığı hususu değil dava konusu senetteki imzanın sahte olup olmadığı olduğunu, bilirkişi tarafından yapılan inceleme ile iddialarının kanıtlandığını ve çek üzerinde sahte imza ile sahtecilik yapıldığının sabit olduğunu, davalı şirketin çeki iktisap ederken kötü niyetli davrandığını ve ağır kusurlu olduğunu, davacının tüm talepleri yönünden esastan reddini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, çeke dayalı istirdat davasıdır. Davacı; çek üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmiş, davalı; çeklerin dava dışı şirket tarafından aralarındaki faktoring sözleşmesine binaen verildiğini savunmuş, Mahkemece; bilirkişi incelemesine itibar edilerek dava konusu çekler üzerindeki imzaların davacıya ait olmadığından bahisle davanın kabulüne karar verilmiş, karar yukarıda belirtilen sebeplerle davalı yanca istinaf edilmiştir. Gerek doktrinde ve gerekse de uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekârlık (tahrifat) yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması”, “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”, “senedin zamanaşımına uğramış bulunması” gibi def’iler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak defi olarak kabul edilmektedir. Sahtelik iddiası mutlak defilerden olup herkese karşı ileri sürülebileceğinden, davalının ”çekleri dava dışı firmasından faktoring sözleşmesi ile aldığı” yönündeki savunması dinlenemez. Bu sebeple davalı vekilinin aksi yöndeki savunması yerinde görülmemiştir. İmza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise, borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Dosyaya sunulan, bilimsel ve teknik yönden denetime elverişli bilirkişi raporunda, dava konusu çekler üzerindeki imzaların davacının eli ürünü olmadığı tespit edilmiş, Mahkemece söz konusu raporun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Sahtelik iddiası mutlak defilerden olup herkese karşı ileri sürülebileceğinden, davalının ”çekleri dava dışı firmasından faktoring sözleşmesi ile aldığı” yönündeki savunması dinlenemez. Bu sebeple davalı vekilinin aksi yöndeki savunması yerinde görülmemiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/04/2019 tarih ve 2015/787 E., 2019/409 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.127,12 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 281,78 TL harcın mahsubu ile bakiye 845,34 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/11/2022