Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1413 E. 2023/115 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1413
KARAR NO: 2023/115
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 16/04/2019
NUMARASI: 2018/187 E. – 2019/141 K.
DAVANIN KONUSU: Markaya tecavüzden Kaynaklanan Haksız Rekabetin Tespiti-Önlenmesi
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin faaliyete geçtiği 16.03.2010 tarihinden bu yana “…” markası ile meyve ve sebze suları, meşrubat ve diğer alkolsüz içeceklerin üretimi üzerinde faaliyet gösterdiğini, davaya dayanak “…” ibaresi ile özgün şekil unsurunun TPMK nezdinde müvekkili adına … sayı ile 14.06.2010 tarihli marka tescili kapsamında koruma altına alındığını ancak davaya konu “…” ibaresinin davalı tarafından üretilen ürünler üzerinde ve tanıtım vasıtalarında markasal olarak kullanılarak ticarileştirildiğini, davalı tarafça üretilen enerji içeceği ürünlerinde gri-mavi zemin üzerine büyük harflerle düz şekilde yazılmış “…” ibaresinin şekil unsuru ile birlikte kullanıldığını, kullanılan “…” ibaresinin büyük puntolarla yazılmış olduğunu ve markanın esaslı ve hakim unsurunu oluşturduğunu, bu bakımdan ortalama tüketici nezdinde aynı markanın ürünleri olduğu izlemini uyandırdığını ve bu durumun müvekkili haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini beyanla marka hakkına haksız rekabetin tespitini, “…” ibaresinin davalı tarafından ürünler ve tanıtım vasıtaları üzerinde kullanılmasının engellenmesini, söz konusu ürünlerin ve her türlü tanıtım vasıtalarının muhafaza altına alınarak imhasını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin kullanmış olduğu markanın ” …” markası olduğunu ve müvekkilinin söz konusu kullanımının dava dışı … San. ve Tic. Ltd. Şti. ile imzalamış olduğu marka lisans sözleşmesine dayalı olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin yasal olmayan bir kullanımının bulunmadığını, müvekkilinin hukuka uygun tescilli bir markanın ismini kullanarak yaptığı ticarette haksız rekabetten de bahsedilemeyeceğini, müvekkilinin kullandığı markanın taklit marka olmadığını ve davacı markasına benzerlik de arz etmediğini beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi “… davalı lisansla kullandığı marka ve davacı markası arasında yasanın aradığı manada bilgilenmiş tüketici gözüyle benzerlik bulunmadığı, karıştırılma ihtimali de bulunmadığı, ambalaj tasarımlarına da herhangi bir tecavüzün ve dolayısıyla haksız rekabetin söz konusu olmadığı …” gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece rapor doğrultusunda karar verildiğini ancak rapora itirazlarının ve yeni bir bilirkişi atanması taleplerinin uygun görülmemesi hususuna dikkat edilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda dava konusu markaların karşılaştırılması hususunda yeterli inceleme yapılmadığını, davaya konu marka başvurusu yapıldığı esnada taraflarınca itiraz edilmemesinin o süreçte haklarını kullanmadıklarını gösterdiğine ilişkin yanlış tavır sergilendiğini, TPMK tarafından markanın tescil edilmesinin markaya farklılık yönünde mutlak bir koruma sağladığı yönünde kabul edilemez bir görüş ileri sürüldüğünü, müvekkillerinin markasında “…” ibaresi üzerinde “…” kelimesinin Türkçe karşılığı olan “…” figürü bulunduğunu, davalı tarafın ürünlerinde ise “…” ibaresinin üstünde hiç bir yerde adı geçmemesine rağmen “…” figürü bulunduğunu, bu kullanım şeklinin müvekkilinin markası ile görsel açıdan benzerlik teşkil ettiğini, görsel, fonetik ve anlam bakımından da inceleme yapıldığında davalının “…” ibaresi ön plana çıkararak müvekkili şirketin markası ile iltibas doğuracak biçim ve yazı karakter- kompozisyonu ile kullanıldığının görüldüğünü, müvekkilinin davaya dayanak tescili kapsamında kalan ürünlerin ve davalı tarafça piyasaya sunulan ürünlerin enerji içeceği ürünleri olup bu ürünlerin nihai alıcı kitlesinin ortalama dikkat seviyesine sahip tüketiciler olduğunu, bu nedenle taraf markaları karşılaştırılırken satın alma kararı verdiği esnada basiretli bir tacirin göstermesi gereken özeni göstermeyen, taraf markalarını her zaman bir arada görerek karşılaştırma imkanı olmayan tüketicilerin dikkat ve algı seviyesine göre değerlendirme yapılması gerektiğini, bu durumda ürün kategorisi olarak düşük fiyatlı, hızlı tüketilen bu ürünlerde alıcıların algı ve dikkat seviyesi tarafların markaları arasındaki benzerlikle birleşince, taraf markaları arasında iltibas ihtimali doğurduğunu, markalar karşılaştırılırken öncelikle tüketiciler tarafından ilk görülen ve en çabuk algılanan kelime unsurlarına ağırlık verilmesinin, markaların ilk kelimelerinde yer alan unsurların tüketiciler tarafından daha hızlı algılanması ve bu vesile ile iltibas ihtimalinin ilk kelimelerde yoğunlaşması nedeni ile ön kısımlardaki benzerliklerin sonraki farklılıklara göre daha fazla dikkate alınması gerektiğini, bu hususun yargı kararlarında kabul edildiği gibi TPMK tarafından yayınlanan 2015 tarihli marka inceleme kılavuzu sayfa 114’te benimsendiğini, benzerliğin tespitinde dikkate alınacak temel kriterin markaların başlangıç kısımlarındaki benzerlik olduğunu, müvekkili markası ile davalı markasında ön plana çıkan ve öncelikle görülen kelime unsurunun birebir aynı olduğunu, zira dava konusu kullanımda “…” kelimesinin neredeyse müstakil unsur sayılacak şekilde büyük yazılmış, “” kelimesi yan yatırılarak küçük puntolarla kullanılmış olduğunu, zaten “…” anlamına gelen bu kelime müvekkilinin markasının yeni bir versiyonuna işaret etmekten öte anlam taşımayacağını, davalının kendi müvekkilinin enerji içeceği grubunda nihai tüketici nezdinde karışıklığa mahal vereceğini, davalının ürettiği ürünler üzerinde “…” ibaresinin kullanılmasının müvekkiline ait markanın ihlali ile haksız rekabet teşkil ettiğini beyanla alınan raporun mahkemece hüküm kurmaya elverişli görülmesinin ve bu doğrultuda karar verilmesinin yerinde olmadığını beyanla kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesi talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Yargılama aşamalarındaki beyanlarını tekrarla, “…” kelimesinin İngilizce bir kelime olup beynelmilel bir renk olduğunu, anonim olan bu rengin sadece davacı şirket tarafından kullanılamaz olduğunu, mavi rengin pek çok içecek firması tarafından kullanılan bir renk olduğunu, …’ın İngilizce bir kelime olup … anlamında olduğunu, bu hayvanın tekel hakkının sadece davacı tarafından kullanılamayacağını, müvekkilinin kullandığı hayvanın ise “…” olduğunu, hayvanların isimlerinin beynelmilel bir özelliği olan ve anonim olarak kullanılan isimler olduğunu, kimse tarafından tekele alınamayacağını, kendi markalarının TPE tarafından … Firması adına tescil edilmiş ve yürürlükte olan bir marka olduğunu, müvekkilinin lisans sözleşmesi ile bu marka hakkını kullandığını, markalar arasında benzerlik olmadığı gibi tüketici nezdinde de karıştırma ihtimalinin de bulunmadığını, kullanımlarının hukuka uygun olduğunu beyanla davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; davalı tarafça üretilen ürünler üzerinde “…” ibaresinin kullanılmasının davacıya ait … nolu “…” ibareli markayı ihlal edip etmediğinin, ihlal varsa ihlal ile haksız rekabetinin bulunup bulunmadığının tespiti ile bu iddialar kapsamında dava konusu “…” ibaresinin davalı tarafça ticarileştirilen ürünler ve tanıtım vasıtaları üzerinde kullanılmasının engellenmesi, davacının marka tescilinin ihlal edilerek kullanıldığı iddia edilen ürünlere; reklam ve tanıtım vasıtalarına, ticari evraklara el konulması; el konulan ürün ve tanıtım vasıtalarının muhafaza altına alınması ve imhası istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; davalı markasının, davacı markasına tecavüzünün ve haksız rekabetinin bulunup bulunmadığı noktasındadır. Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarına göre; … sayılı “… + Şekil” ibareli marka 32. sınıfta 31/12/2009 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davacı adına; … sayılı “ …” markası dava dışı … San. ve Tic. Ltd. Şti. adına tescilli olduğu ve davalının markanın kullanım hakkını dava dışı şirketten lisans sözleşmesi ile devraldığı sabittir. Somut davada; iddia, savunma ve toplanan bilgi- belge ve deliller kapsamında denetlenebilen, hüküm kurmaya elverişli, eksiksiz ve belirli bilirkişi raporunun dosya kapsamına alındığı, davacının rapora itirazlarının raporda ve gerekçeli kararda karşılandığı, rapora göre; taraflar arasında bahse konu markanın benzerliği yönünden, “…” ibaresinin sektörde yaygın olarak markaların içinde, önünde ve arkasında kullanıldığı, davacı açısından ifade edilen benzerlik iddialarına rağmen 2016 yılındaki tescil yayın sürecinde markanın iptaline yönelik davacı tarafından yasal bir başvuru yapılmadığı ve kanuni hakların o durum için kullanılmadığı, benzerliğin aksine gerek marka ibaresi ve logo görselleri açısından her iki tarafın markalarının farklılık arzettiği teknik olarak değerlendirilmiş olup davacının rapora yönelik itirazları yerinde bulunmamıştır. Bu durumda bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli bulunmakla ve rapor ile birlikte ilk derece Mahkemesi tarafından yerinde hukuki değerlendirme yapılmakla, davalının lisans sözleşmesi ile kullandığı marka ile davacı markası arasında yasanın aradığı manada bilgilenmiş tüketici gözüyle benzerlik bulunmadığı, markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, ambalaj tasarımlarında da herhangi bir tecavüzün ve dolayısıyla haksız rekabetin söz konusu olmadığına kanaat getirilmiştir. Davalının marka hakkını (lisans sözleşmesinin varlığı dikkate alınarak) hukuka uygun olarak kullanması başkaca bir hakka tecavüz meydana getirmeyeceğinden, somut olayda davalının tescile uygun kullanımının haksız rekabet ve/veya davacı yanın markasına tecavüz niteliğinde olmayacağı muhakkaktır. Davalı markasının ayırt edici unsurunun bulunduğu, işaretsel sembol benzerliğin bulunmadığı, taraf markalarının anlamsal olarak da bir bütün olarak benzerlik arz etmediği, taraf markaları arasında bir iltibasın da söz konusu olmadığı, davalının marka kullanımının tescilli marka kapsamında değerlendirileceği, kullanımın hukuka uygun bulunduğu, davalı kullanımının tescile aykırı olduğunun ispat edilemediği müddetçe bu kullanımın, davacıya ait marka hakkına tecavüz ve/veya haksız rekabet teşkil etmeyeceğine dair davacının markaya tecavüz ve haksız rekabete dayalı olarak açmış olduğu davanın reddine dair ilk derece mahkemesi kararı isabetli bulunmuştur. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 16/04/2019 tarih ve 2018/187 E. 2019/141 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50-TL daha harcın davacıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin yasal süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvuruda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/02/2023