Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1409 E. 2023/68 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1409
KARAR NO: 2023/68
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/04/2018
NUMARASI: 2015/921 E.-2018/434 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/01/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket yetkilisi …’ın 22.01.2015 tarihinde, içerisinde çok sayıda şahıs ve dava dışı şirketlere ait çeklerinin, nakit parası ile birlikte çalındığını, şüpheliler hakkında Küçükçekmece Cumhuriyet Savcılığı’nın 2015/4149 Soruşturma dosyası ile soruşturma açıldığını, Savcılık tarafından tüm bankalara yazılan müzekkere ile bilgileri yazılı çekin ibrazı halinde ibraz eden kişinin açık kimlik ve adres bilgilerinin de tespiti ile en yakın emniyet birimine bilgi verilmesinin talep edildiğini, ayrıca çek iptali ve ödeme yasağı konulması için 29.01.2015 tarihinde Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/72 Esas sayılı dosyası ile hasımsız çek iptali davası açıldığını, çalınan çekler hakkında ödeme yasağını ihtiva eden ihtiyati tedbir kararı aldığını, müvekkilinin dava konusu çekte ciro, kaşe ve imzanın kendisine ait olmadığı ayrıca ciro silsilesinde adı geçen firmaların müvekkili şirket ve keşideci şirket yetkililerince tanınmadığını, müvekkilinin keşideci dava dışı … Ticaret Ltd.Şti.’nin keşide ettiği çeklerden 8 adedinin çalınmış olduğunu, dava konusu çekin de … şirketine ait olup dava dışı şirket ile eskiye dayanan ticari ilişkilerinin defter kayıtlarında yer aldığını, müvekkilinin keşidecisi … şirketi olan … Bankası Merter Şubesi’nin 30.08.2015 keşide tarihli … seri numaralı, 50.000-TL bedelli çekin asıl hamili ve alacaklısı olduklarının tespitini, çeki elinde bulunduran davalının haklı hamil olmaması sebebiyle çeklerin istirdadını, bu tarihe kadar alacaklıya icra baskısı altında ödeme olması halinde ödenen paranın müvekkiline iadesini, Küçükçekmece Cumhuriyet Savcılığı’nın 2015/4149 Soruşturma dosyasının bekletici mesele yapılmasını ve davalı aleyhine alacağın %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin dava konusu çeke ilişkin 26.06.2015 tarihinde faktoring işlemini yönetmelik ve BDDK tebliğleri gereği tam olarak yerine getirdiğini, dava konusu çekte davacı taraf cirosundan sonra 3 adet ciro bulunduğunu ve müvekkilinin factoring müşterisi … ile fatura borçlusu … plastik arasında var olan fatura ilişkisinin incelenerek alacak ilişkisinin alacaklı ile borçlu arasındaki mal satışından kaynaklandığının ispat edildiğini, dava konusu çekin müvekkili tarafından İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, davacı şirketin icra dosyasında borçlu gösterilmediğinden iş bu davayı açmasında hukuki yarar bulunmadığını beyanla davanın reddini karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince “… faktoring işleminde davalının davaya konu çeki bu temlik sözleşmesi gereğince müşterisinden yönetmeliğin 22/2. maddesine uygun olarak şeklen uygun temliken almış olsa da davalı tarafın, çekin temliki işlemlerin de yeterli istihbarat çalışması yapmadığı BDDK’mn Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul Ve Esaslar hakkındaki 04.02.2015 Tarihli 29257 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan yönetmeliğin 5.1. a,b,c hükümlerine muhalefet ettiğinden davalı tarafın kötü niyetli olduğu ve ağır kusuru bulunduğu anlaşıldığından mahkememizce alınan bilirkişi raporları da göz önüne alınarak …” gerekçesi ile davanın kabulüne, … Bankası Merter Şubesinin 30/08/2015 keşide tarihli … seri nolu, keşidecisi … san ve dış tic. Ltd. Şti olan 50.000-TL miktarlı çekin davalı tarafça davacıya istirdadına 10.000-TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kararın emredici yasal düzenlemelere, Yargıtay’ın istikrar kazanmış kararlarına aykırı hazırlanan bilirkişi raporu esas alınarak verildiğini, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finanasman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 22/2 maddesine uygun olarak çekin temlik alındığını, yeterli istihbarat çalışması yaptığını, kötü niyetli olmadığı gibi ağır kusurlu bulunmadığını, aksine dair davacı ispatının bulunmadığını, Yargıtay’ın imza itirazı ile elden çıkan çek vb. itiraz ve defi’lerin iyiniyetli üçüncü kişi konumunda bulunan müvekkili faktoring şirketine karşı ileri sürülemeyeceğini, BDDK’nın Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkındaki 04.02.2015 tarihli, 29257 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan Yönetmeliğin 5.1. a,b,c hükümlerine muhalefet etmediğini, bilirkişilerce hukuki değerlendirme yapılamayacağını, müvekkili şirketin faktoring işlemini yaparken sadece alacağın faturaya dayalı olup olmadığını, devir ve temlik aldığı çekin ciro silsilesinin muntazam olarak birbirini takip edip etmediğini incelemekle yükümlü olduğunu, çek üzerinde yer alan ciranta imzalarının sahte olması vb. hususların ciro silsilesinin sıhhatini etkilemeyeceğini, imzaların istiklali prensibi gereğince ciro silsilesinde şekli bir eksiklik bulunmadığı sürece çeki elinde bulunduran hamilin iyiniyetli olduğunun kabulü gerektiğini, davacının davalı hamilin kötü niyetli olarak çeki iktisap ettiğini kanıtlamadıkça şahsi defi’leri hamile karşı ileri süremeyeceğini, çekin meşru hamili olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 6100 Sayılı HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri re’sen gözetilmek üzere istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan/ olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep şu şekildedir: Dava; davacının çekin çalındığı ve ciroda imza inkarı (sahtelik) iddiası ile, davacının davalıya takibe konu çek sebebiyle borçlu olmadığının tespiti ve … Bankası Merter Şubesi’nin 30/08/2015 keşide tarihli … seri nolu, keşidecisi … San ve Dış Tic. Ltd. Şti olan 50.000-TL miktarlı çekin davalıdan istirdadı istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; eldeki davada davalı son hamilin 6102 sayılı TTK’nın 792. maddesi uyarınca iyi niyetli üçüncü kişi olup olmadığı, eş söyleyişle çekin bankaya ibraz tarihinden önce iktisap anında çekin keşidecisinin elinden rızası dışında çıktığını bilebilecek durumdaolup olmadığı ve kötü niyetli olarak kabul edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre mahkemece verilen kararın isabetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Bilindiği üzere, 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı eTTK) kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda da aynı esas benimsenmiştir. Çek, 6102 sayılı TTK’nın üçüncü kitabı ile 5941 sayılı Çek Kanunu ve bu Kanun uyarınca çıkarılan tebliğlerle düzenlenen bir kıymetli evraktır. 6102 sayılı TTK’nın 670 vd. düzenlemelerine göre çek de poliçe ve bono gibi bir kambiyo senedidir. 6102 sayılı TTK’nın üçüncü kitabında 780-823. maddeleri arasında düzenlenen çeke 818. maddenin yaptığı atıflar çerçevesinde poliçeye ilişkin hükümlerin uygulanması kabul edilmiştir (Bozer, Ali /Göle, Celal: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara, 2018, s:221, 6102 sayılı TTK’nın 778. ve 6762 sayılı eTTK’nın 690, 730. Maddeleri). Çek, TTK’da tanımlanmamıştır. Çeke ait hükümler göz önüne tutularak çek şöyle tarif edilebilir: Çek, kanunun öngördüğü belirli şekil şartlarına bağlı, soyut ve kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi konusunda sadece bankalar üzerine düzenlenebilen, kıymetli evraktan sayılan özel bir havaledir (Tuna, Ergun/ Göç Gürbüz, Diğdem: Ticaret Hukuku Prensipleri Kıymetli Evrak, Ankara 2018, s.268). Türk Hukuk Lûgatında çek; 6102 sayılı TTK’nın 780. maddesi esas alınarak, senet metninde “çek” sözcüğünün ve eğer senet Türkçe’den başka bir dilde yazılmış ise o dilde “çek” karşılığı kullanılan sözcüğü, kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi, ödenecek kişinin ve “muhatabın” ticaret unvanını, ödeme yerini, düzenleme tarihinin ve yerini, düzenleyen imzasını içeren; ödeme aracı niteliğinde emre yazılı senettir şeklinde tanımlanmıştır. Bu havalenin yazılı şekilde yapılması, belli şekil şartlarını içermesi ve kayıtsız şartsız bir ödeme yetkisi biçiminde olması gerekir. Diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte de sıkı sıkıya şekle bağlılık esası geçerlidir. Zorunlu unsurlardan birinin bile eksikliği çekin bu niteliğini ortadan kaldırır. Çekin zorunlu unsurları, mülga 6762 sayılı eTTK’nın 692-693. maddelerinde gösterilmiştir (6102 sayılı TTK m.780, 781). 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Elden çıkan çek” başlıklı 792. maddesi (eTTK’nın 704. maddesi) ise; “(1) Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790 ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür” hükmünü içermektedir.İstirdat davası olarak nitelenen bu dava özü itibariyle menkullerin iadesini sağlamak için açılan menkul davası niteliğindedir. Medeni hukukta bu dava gasp, çalınma veya ziya hâllerinde sadece kötü niyetli değil, iyi niyetli hamile karşı da açılmakta ise de, kambiyo senetleri yönünden bir sınırlama getirilmiş ve aynî haklardaki genel prensipten ayrılmak suretiyle, söz konusu davanın yalnızca kötü niyetli veya senedi iktisabında ağır kusuru bulunan kimselere karşı açılabileceği esası benimsenmiştir. Bu tür davalarda, davacının senedin rızası hilafına elinden çıktığını ve senedi elinde bulunduran şahsın kötü niyetli veya iktisabında ağır kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekir (Öztan, Fırat: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2000, s. 294). TTK m.818/1-d atfı ile çekte ciro hakkında TTKm. 683 ilâ 685. maddeler uygulanır. Usule uygun ciro ile çekten doğan bütün haklar ciro edilen kişiye geçer. Çekin ilk cirosunu yapabilecek kişi aynı zamanda çekin ilk hamili sayılan lehtardır (Teoman, Kitap,1,s 138). Kambiyo senetleri sebepten soyut olup, çeki elinde bulunduran hamilin ayrıca çeki ticari ilişki kapsamında elinde bulundurduğunu ispat etmesi aranmayacaktır. Aksine, eldeki davada olduğu gibi çekin rızası dışı elden çıktığını ya da çekten hiç haberdar olmadığını veya hiç eline geçmediğini ve hamilin TTK’nın 790.ve 792. maddeleri kapsamında çeki iktisabında ağır kusurlu veya kötüniyetli olduğunu ispat yükü davacı üzerindedir. Yine menfi tespit isteminde davacı, paranın neden davalıya verilmesi lazım gelmediğini ispatla yükümlüdür. Bu noktada, “Faktoring (Factoring)” kavramı üzerinde durulması ve kurum olarak nasıl islediğinin açıklanmasında fayda bulunmaktadır. Türkiye’de faktoringin gelişmesi 1980 sonrası dışa açık ekonomi politikaları ve ihracata dayalı sanayileşme stratejileriyle paralellik göstermektedir. Ülkemizde kısa bir geçmişi olduğu hâlde hızlı bir gelişme gösteren faktoring hakkında 13.12.2012 tarihine kadar müstakil bir yasa yürürlüğe konmamış, faktoring işlemleri, önceleri 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye dayanılarak 1994 yılında yayımlanan “Faktoring Şirketlerinin Kuruluş ve Esasları Hakkında Yönetmelik”, daha sonra da 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile faktoring şirketlerinin kuruluş ve faaliyet izni ve denetim yetkisinin BDDK’ya verilmesi üzerine BDDK tarafından çıkarılan ve 10.10.2006 tarih ve 26315 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde düzenlenmiştir. Ancak, anılan yönetmelik hükümleri ihtiyaçları karşılamaktan uzak olduğu için 23.11.2012 tarihinde 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu (FKFFŞK) kabul edilmiş ve 13.12.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir (Saraç, Şükrü: Yargıtay Kararları Işığında Faktoring, Ankara, 2013, s.43). Bu Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra ise, 24.04.2013 tarihli “Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik” yayımlanmıştır. Şu anda ülkemizde faktoring işlemleri, FKFFŞK ve bu Kanun’a dayalı olarak çıkartılan Yönetmelik ve diğer mevzuat hükümlerine göre yapılmaktadır. Factoring (mevzuatta kullanılan şekliyle Faktoring) Latince “Factor” kelimesinden türetilmiştir. Faktoring; “Müşterinin üçüncü şahıs olan borçlu karşısındaki mal tesliminden veya iş görme/hizmet ediminden ileri gelen alacaklarının karşılığını, alacağın tahsilinden önce avans olarak ödeyerek alacağın tahsil edilmemesi riskinin ve müşteri için borçlunun muhasebesinin tutulması, ihtar işlemleri gibi iş görme/hizmet edimlerinin üstlenilmesi suretiyle devir ve satın alınması” olarak tanımlanmaktadır (Kocaman, Arif: Faktoring İşlemlerinin Hukuki Niteliği, Ankara 1992, s.21). Türk Hukuk Lûgatında da vadeli mal satışı yapan işletmelerin bu satışlardan doğan alacaklarının finans kurumunca satın alınması olarak tanımlanmış ve böylece tahsil rizikosunun satın alan firmaca yüklenildiği dile getirilmiştir. Konuyu düzenleyen Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğe göre Türkiye’de bu işlemler ancak Faktoring Şirketleri tarafından yapılabilir. Faktoring’in amacı, firmalara satışlarının ve kârlarının artması konusunda yardımcı olmaktır. Kapsam olarak faktoring; bir mali kuruluş (factor/faktor) ile ticarî borçlular (müşteriler) ve mal satan veya hizmet arz eden bir ticarî işletme arasında (satıcı) üç taraflı bir sözleşme olup, genelde rücu hakkı olmaksızın alıcının borçluların hesap hasılalarını factor satın alır ve bu suretle müşterilere tanınan kredileri kontrol altında tuttuğu kadar, muhasebe ve tahsilatını da yürütür. Faktoring işleminin üç tarafı vardır. Bunlar; a) Müşteri (firma):Faktoring hizmetlerini talep eden ve alacaklarını faktoring şirketine devreden (satan) işletme, b) Faktoring Şirketi (Factor): Müşterinin alacaklarını devir ve satın alarak karşılığında nakit olarak ödeyen şirket, c) Borçlu: Müşterinin alacaklı olduğu kişi veya işletmedir. Faktoring şirketlerinin yapamayacakları iş ve işlemler Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 19 ve 22/2. maddelerinde düzenlenerek; 19. madde ile; “Bu Yönetmelik hükümlerine göre kendilerine faaliyet izni verilen şirketlerin, müşterileri ile yapacakları işlemler için yazılı sözleşme düzenlemeleri zorunludur.” şeklinde düzenleme yapılarak yazılı sözleşme yapma zorunluluğu getirilmiş, 22. maddenin 2. fıkrasında ise; “Faktoring şirketleri kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş veya doğacak fatura veya benzeri belgelerle tevsik edilmeyen alacakları satın alamazlar veya tahsilini üstlenemezler” hükmüne yer verilmiştir.Davacının çekin ciro silsilesindeki imzasının sahteliğini ileri sürmesi karşısında, davacının kıyasa elverişli imza örnekleri- mahkeme huzurunda sunulu davacı ıslak imza örnekleri ile takibe konu çek aslı grafoloji uzmanı adli tıp bilirkişisi tarafından teknik olarak incelenmiş, inceleme konusu çekin arka yüzündeki davacı adına atfen atılmış ciro imzası ile adı geçen şahsa ait mevcut mukayese imzaları arasında benzerlik bulunmadığı, grafolojik tanı unsurlarından işleklik derecesi, alışkanlıklar, tersim biçimi, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığı, söz konusu ciro imzasının mevcut mukayese imzalarına kıyasla davacının eli ürünü olmadığı teknik olarak değerlendirilmiş olup raporun iddia- savunma- toplanan bilgi, belge ve deliller kapsamında düzenlendiği, tarafların beyanlarının rapor içeriğinde karşılandığı, belirli ve eksiksiz olduğu, denetlenebilir mahiyette hüküm kurmaya elverişli olduğuna kanaat getirilmiştir. Uyuşmazlığa konu çekin emre yazılı olarak düzenlenmiş ve ilk cironun da davacı lehtar tarafından yapılmamış olması karşısında dava konu çekin ciro silsilesinde kopukluk bulunduğunun kabulü ile sonucuna göre bir karar verilmelidir. YHGK’nın 2017/19-2738 Esas- 2021/1513 Karar- 30.11.2021 tarihli kararında vurgulandığı üzere; ciro zincirindeki kopukluktan önceki lehtara ve keşideciye son yetkili hamil görünenin başvurma hakkı bulunmamaktadır. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada davacı lehtar, davalı şirketin çekin çalıntı olduğunu bilmesine rağmen kötü niyetle çeki temlik aldığı ve bu çekten dolayı borçlu olmadıkları iddiasına dayanmakta olup soruşturma aşamasında Savcılık tarafından tüm bankalara yazılan müzekkere ile bilgileri yazılı çekin ibrazı halinde ibraz eden kişinin açık kimlik ve adres bilgilerinin de tespiti ile en yakın emniyet birimine bilgi verilmesinin talep edildiği, çek iptali ve ödeme yasağı konulması için 29.01.2015 tarihinde Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/72 Esas sayılı dosyası ile hasımsız çek iptali davası açıldığı, çalınan çekler hakkında ödeme yasağını ihtiva eden ihtiyati tedbir kararı alındığı sabit olup söz konusu çekin davalı faktoring şirketi tarafından teslim alındığı/ iktisap edildiği tarihte muhatap banka nezdinde hırsızlık soruşturması kapsamında ödeme yasağı ve çek iptali davası kapsamında ödeme yasağı konulduğu anlaşılmaktadır. Davalı faktoring şirketinin buna rağmen çeki müşterisinden teslim aldığı, teslim tarihinde çekin hırsızlık konusu olduğunu ve yasaklı olduğunu bilmesi/ bilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Dava konusu çekin davalı faktoring şirketi tarafından dava dışı kişi ile aralarında yapmış oldukları faktoring sözleşmesi uyarınca alındığı ancak davalı faktoring şirketinin, faktoring mevzuatı uyarınca alacağı temlik alırken alınan çekin hırsızlık malı olduğunu bildiği/ bilmesi gerektiği, o hâlde 6102 sayılı TTK’nın 792. maddesi ile 6361 sayılı Kanun’un 9/(3) ve Yönetmeliğin 22. maddeleri uyarınca davalı faktoring şirketi çeki iktisapta ağır kusurlu olduğu belirlenmekle, davalı çekin yetkili hamili sayılamaz. Hâl böyle olunca; tüm bu açıklamalar kapsamında ilk derece mahkemesi tarafından davalı faktoring şirketinin çeki iktisapta ağır kusurlu olduğundan çekin yetkili hamili sayılamayacağından bahisle verilen davanın kabulü kararı usul ve yasaya uygun olup, isabetli bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/04/2018 tarih ve 2015/921 E. 2018/434 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.415,50 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 854,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.561,50 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 19/01/2023