Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1405 E. 2022/336 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1405
KARAR NO: 2022/336
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 11/09/2018
NUMARASI: 2017/382 E. – 2018/318 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Fikir ve Sanat Eseri İle İlgili Sözleşmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin sahibi olduğu “…”, “… ve “… isimli filmleri izinsiz gösterime sunan davalının, İstanbul 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/37 esas sayılı dosyasındaki bilirkişi raporunda tespit edilen 39.000,00 TL’nin 3 katı bedeli olan 117.000,00 TL olup bu bedelden şimdilik 1.000,00 TL’nin filmlerin gösterim tarihinden itibaren İşleyecek bankaların ticari faize uyguladığı en yüksek faiz oranından hesap edilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili talebi ile açılmış, davacı 6.12.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 116.000,00 TL artırmış ve toplamda 117.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir Davalı beyan dilekçesinde özetle; Davacının hak sahibi olduğunu ispat edemediğini, filmlerin yayınlandığı husununda ispat edilemediğini davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Dolayısıyla taraflar arasında davalının izinsiz gösterdiği filmler için kullanımına dayanak oluşturacak bir sözleşme yapılmış olsaydı, somut olaydaki filmdeki kullanım karşılığı hangi miktarda bir bedel ödenecekti ise bunun belirlenmesi ve somut olayda, ihlalin niteliği, süresi ve kastın ağırlığına göre, FSEK m 66/4 hükmü koşulları da dikkate alınarak sektördeki rayiç bedelin ne alabileceği yönünde mahkememizce bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bu çerçevede alınan rapor ile Eser İcra yapım ve Yayınların Kullanılması ve Kamuya İletilmesine İlişkin Usül ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’te yer verilen düzenlemelerde mahkeme hakimince res’en incelenmiş, filmlerin izinsiz yayınının TV kanalında yani geniş halk kitlelerine ulaşacak vasıta ile sunulması, filmin gösterim yılı ve niteliği, filmin halk tarafından beğenilme ölçüsü, eski yapım filmlere izleyicinin ayrı bir önem vermesi keza filmlerin davalıya olan katkısı gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacıdan izin alındığına dair davalı yanca her hangi bir belge de sunulmamış olması, bu hali ile bilirkişilerce düzenlenen rapor ve ulaştıkları sonuç rayiç bedel mahkememizce denetime uygun bulunmuş FSEK 68. maddesi kapsamında 3 katı maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılmış olup, Davacı da FSEK m,68 çerçevesinde 3 katı tutarında bedel talep etmiş olmakla 14.000-TL + 20.000-TL + 5.000-TL = 39,000-TL’nin 3 katının davalıdan tahsiline” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Huzurdaki dosyada karar verilirken İstanbul 2. FSHHM’nin 2012/191 E. sayılı dosyasındaki bilirkişi raporuna dayanılmışsa da, anılan dosyadaki kararın Yargıtay tarafından taraf sıfatı yokluğu sebebiyle bozulduğunu, esasa ilişkin hususlar ve bilirkişi raporunun Yargıtay denetiminden geçmediğini dolayısıyla anılan raporun kesin delil olarak kabul edilmesinin ve hükme esas alınmasının tamamen hatalı olduğunu, Yerel Mahkemenin İstanbul 2. FSHHM’nin 2012/191 E. sayılı (bozma sonrası esası 2016/37) dosyasındaki delillere ve bilirkişi raporuna göre tahkikatı sürdürdüğünü aynı şekilde huzurdaki dosyada rapor hazırlayan bilirkişilerin de hiçbir inceleme ve tartışma yapmaksızın doğrudan İstanbul 2. FSHHM’deki dosyada hazırlanan raporu birebir kullandığını, tahkikatın eksik, hukuka aykırı ve yanılgılı şekilde sürdürülmüş olması sebebiyle esasa ilişkin tüm itirazlarının incelenerek kararın kaldırılması gerektiğini, -Davacı, anılan eserler üzerinde hak sahibi olmadığından davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle reddi gerektiğini, müvekkili şirketin davaya konu filmleri yayımlamak için filmler üzerinde hak sahibi olduğunu iddia eden üç ayrı şirketle sözleşmeler akdettiğini, davanın anılan şirketlere ihbarını talep etmelerine rağmen bu konuda hiçbir inceleme yapılmadığını, ihbar talepleri hakkında herhangi bir karar verilmediğini, kararın kaldırılarak, davanın bu şirketlere ihbarı ve onların da davaya katılmasının sağlanmasını, öte yandan Kültür Ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nden dava konusu filmlerin eser işletme belgelerinin son hallerinin istenmesini, üçüncü kişilere devrin söz konusu olup olmadığının sorulmasını ve bu konuda araştırma yapılması gerektiğini, -Dava konusu filmlerin müvekkili şirket tarafından yayımlanıp yayımlanmadığının, yayımlandıysa kaç kez yayımlandığının objektif bir şekilde incelenmediğini, davacının ispata elverişli olmayan tek taraflı beyanlarına ve kayıtlarına göre hüküm tesis edildiğini, bilirkişi raporundaki hesaplamaların da tamamen tahminlere ve varsayımlara dayanmakta olduğunu, RTÜK kayıtlarıyla ve müzekkere cevabıyla örtüşmediğini, davacı’dan sadır olan CD’lere göre “ihtimallere” dayanarak hazırlanan bu raporun hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, -Hükmedilen maddi tazminat miktarının fahiş olup, hiçbir emsale ve piyasa rayicine dayanmadığını, bu konuda denetime elverişli bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davanın kabulüne karar verilecek olması halinde öncelikle yeni bir bilirkişi heyetinden emsal sözleşmelere ve piyasa rayiçlerine dayanan denetime elverişli bir rapor alınması gerektiğini, -Kabul anlamına gelmemekle birlikte; ihlalin tespit edildiği her olayda 3 kat fazla tazminata hükmedilmemesinin, somut durumun koşullarına göre inceleme yapılarak hakkaniyete uygun bir karar verilmesi gerektiğini, verilen kararın, davacının anılan filmler için geçmişte kazandığı tüm gelirlerden daha fazla gelir elde etmesine sebep olacak nitelikte olduğunu, bilirkişi heyeti tarafından dayanaksız şekilde ileri sürülen tazminat bedelinin isabetsiz olmasının yanı sıra, somut olayın unsurlarına ve kusur/ortak kusur durumlarına, müvekkil şirketin anılan filmleri yayımlamak için üçüncü kişilerle zaten sözleşmeler akdedip yüklü miktarda ödemeler yaptığına dikkat edilmeden doğrudan azami sınır olan 3 kat oranında tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olup kararın kaldırılmasını gerektiğini, -Her bir filmin en son yayımlandığı tarihe göre faize hükmedilmişse de, bu yayımlanma tarihlerinin RTÜK kayıtlarına değil davacının kendi beyanlarına dayandığını ve varsayımsal olduğunu, faiz hükmünün temelden hatalı olduğunu tüm sebeplerle kararın kaldırılarak davanın reddini, aksi halde ise yeni bir bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmasını ve 3 kat tazminata değil hakkaniyete uygun bir miktara hükmedilmesini talep etmişlerdir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava konusu filmler üzerinde tartışmasız hak sahibi olduğunu, davalı, davaya konu filmleri hak sahibi olmayan üçüncü kişilerden yayınlamak için sözleşme yaptığını kabul ettiğini, yani filmlerin yayınlandığının aynı zamanda davalının beyanları ile de sabit olduğunu, her bir film için en son gösterim tarihinden itibaren faiz talep edildiğini ve bu talebe göre verilen mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davalının istinaf talebinin reddini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davacının mali hak sahibi olduğu 10 adet filmin, davalı şirketin kanalında izinsiz ve bedel ödenmeksizin yayınlanması sebebiyle FSEK 68. madde kapsamında telif bedelinin tahsili talebinden kaynaklanmaktadır. Dosya içerisinde bulunan bilirkişi raporunun her ne kadar pasif husumet yokluğu sebebiyle İstanbul 2. FSHHM’nin 2012/191 E sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporu olduğu gerekçesiyle istinaf edilmiş ise de, mevcut dosya yönünden de gerekli tartışmaların yapıldığı, tarafların iddia ve savunmalarını karşılar nitelikte olup, bilimsel ve teknik açıdan yeterli, denetime elverişli olduğu, bilirkişi heyeti içerisinde Fikir ve Sanat Eserleri alanında uzman bir bilirkişinin de yer aldığı, dava konusu filmin eser niteliği, dosyaya sunulu lisans sözleşmeleri ve sektörel teamüllerin birlikte değerlendirildiği, tazminat hesabına esas unsurların belirtildiği dolayısıyla Mahkemece hükme esas alınmamasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bu yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Somut uyuşmazlıkta yayın suretiyle mali haklara tecavüz iddiasını ispat yükü davacı üzerinde olup, davacı vekilinin delil listesinde dayandığı yayın listesinin CD kayıtlarının incelenmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, CD kayıtlarının RTÜK yayın akışı ile desteklenmesi sebebiyle raporda buna göre değerlendirme yapılmasında da usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, FSEK’nun 76/2. maddesinde düzenlenen karinenin bu haliyle somut uyuşmazlığa uygulanması gerektiği, dolayısıyla haksız fiilin bir defa gösterim gerçekleşmesi suretiyle ispat olunduğu, yayın hususunun ispatlandığı Mahkemece bu yöndeki kabulde bir hata görülmemiştir. FSEK’te eser sahibine, mali hakkını veya mali haklarının kullanma yetkisini devir hakkı tanınmıştır. Mali hak devrinde hak devreden kişinin malvarlığından çıkarak devralana geçtiği halde, mali hakların kullanma yetkisinin devri (ruhsat) halinde, hak sahibinde kalmakta, devralana sadece kullanma yetkisi geçmektedir. (FSEK 48/2.maddesi) “Devren İktisap” başlıklı, 5846 Sayılı FSEK 49. madde de; “Eser sahibi veya mirasçılarından mali bir hak veya böyle bir hakkı kullanma ruhsatını iktisap etmiş olan bir kimse, ancak bunların yazılı muvafakatiyle bu hakkı veya kullanma ruhsatını diğer birine devredebilir. İşleme hakkının devrinde, devren iktisap eden kimse hakkında da eser sahibi veya mirasçılarının aynı suretle muvafakatı şarttır.” hükmü düzenlenmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığından gelen işletme belgeleri ile davacının aktif husumet ehliyetinin bulunduğu, davalının şirketinin davaya konu filmleri yayımlamak için filmler üzerinde hak sahibi olduğunu iddia eden üç ayrı şirketle sözleşmeler akdettiği beyan edilmiş ise de, dava dışı şirketlere davacı tarafından verilmiş bir mali hak devri olsa bile, davalının da davacının açık yazılı muvafakat içeren hak devrine ilişkin sözleşmesinin bulunması gerektiği, davalıda davacı tarafından kendisine devredilmiş bir muvafakatname bulunmadığı, dava dışı şirketlere verilmiş muvafakatin de davacı tarafından yazılı olarak davalıya da ayrı muvafakat verilmediği sürece davacıyı bağlamayacağı, bu sebeple davalı tarafça bu konudaki araştırmanın da yapılmadığına ilişkin istinaf isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 11/09/2018 tarih ve 2017/382 E., 2018/318 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 7.992,27 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 4.040,47 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.951,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 03/03/2022