Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1404 E. 2022/1823 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1404
KARAR NO: 2022/1823
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 14/12/2017
NUMARASI: 2015/210 E. – 2017/281 K.
ASIL DAVANIN KONUSU: Sözleşmenin Haksız Feshedildiği İddiası ile Sözleşmeden
Kaynaklanan Alacak
KARŞI DAVANIN KONUSU : Sözleşmenin Batıl Olduğu İddiası ile Sebepsiz Zenginleşmeden
Kaynaklanan Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı arasında imzalanan 05.05.2016 tarihli sözleşmede davacının “YAPIMCI”, davalının “YAYINCI” olduğunu, davacının yapımcılığını gerçekleştireceği “…” isimli televizyon programının “PROGRAM”, programın her bir bölümünün ise “BÖLÜM” olarak tanımlanmış olduğunu, sözleşmenin 5.3. maddesine göre programın sunucusunun davalı tarafından belirleneceğini, sunucu ile sözleşme yapmak ve sunucu ücretinin ödenmesi yükümlülüğünün davalıya ait olduğunu, sözleşmenin 7.1 maddesine göre davalının programın her bir bölümü için en az 90.000-TL + KDV ödeyeceğini, sözleşmenin 7.5 maddesi gereğince davalının sözleşmenin 7.1 maddesinde belirlenen bölüm ücreti üzerinden hesaplanacak 2 bölüm ücreti tutarındaki avans bedelini davacıya ödeyeceğini, sözleşmenin damga vergisi başlıklı 8. maddesine göre sözleşmeden kaynaklanan damga vergisinin taraflar arasında eşit olarak paylaşılmak suretiyle ödeneceğini, uygulamada damga vergisinin tamamının davalı tarafından karşılanacağını, 1/2’sinin davacıya fatura edileceğini, sözleşmenin feshi ve ceza-i şart başlıklı 11. 2 maddesine göre davalının sözleşmeyi dilediği zaman herhangi bir sebep göstermeksizin tek taraflı olarak 7 gün önceden bildirimde bulunmak kaydıyla herhangi bir ceza-i şart ve tazminat sözleşmenin kalan bedeli, vb. ad altında herhangi bir ödeme yapmaksızın feshetme hakkına sahip olduğunu ancak yayıncının iş bu fesih yetkisini programın ilk 8 bölümünün yayınından önce yürürlüğe girecek biçimde kullanmayacağını, sözleşmenin 11.3 maddesine göre davalının sözleşme süresi ve uzatma süreleri içerisinde sözleşme konusu yarışmanın izlenme oranının (rating) hedef kitlesinde 3 ve 3’ün altında kalması halinde herhangi bir ihtar veya ihbara gerek olmaksızın tek taraflı olarak ve herhangi bir zarar, ziyan, tazminat, cezai şart vs. ödemeksizin sözleşmeyi feshetme yetkisine sahip olduğunu ancak tarafların davalının işbu fesih yetkisini programın ilk 8 bölümünün yayınından önce yürürlüğe girecek biçimde kullanmayacağını beyan ettiklerini, sözleşmenin imzalanmasından sonra davalı tarafın sözleşmenin 8. maddesi uyarınca sözleşme damga vergisi tutarının 1/2’si olan 12.324-TL’yi davacıya fatura ettiğini, sözleşmenin imzalanmasından önce program ile ilgili 2 bölüm avans tutarı olan 180.000-TL’yi davacıya ödediğini, müvekkili davacının sözleşmenin imzalanmasından önce program ile ilgili çalışmalar yaptığını, sözleşmenin imzalanmasından sonra da program ile ilgili çalışmalarına devam ettiğini, programın çekimlerinin yapılacağı stüdyoyu kiraladığını, yazılımını yaptırdığını, yönetmen, ışık, ses, kamera, yapım, hostes ve diğer ekip, ekipmanla, hizmetleri, ürünleri sağladığını, programın prova çekimlerini ve diğer tüm çalışmalarını yaptığını ve bunlar için harcamalar yaptığını ve sözleşme ile üstlendiği yükümlülükleri yerine getirdiğini, program ile ilgili çalışmalar ve çekimlerin yapıldığını, …’ın sunumunu yaptığını ancak sonrasında, davalı tarafın sunucu …’la anlaşılamadığını belirttiğini, bunun üzerine müvekkili şirketin sözleşmenin 5.3 maddesi uyarınca davalı tarafın programın sunucusunu belirlemesini beklediğini, bu bekleyiş süresince de program ile ilgili masrafları yapmaya devam ettiğini, müvekkili davacının, programın sunucusunun, programın teslim ve yayın tarihlerinin davalı tarafından belirlenmesi için davalıya mail gönderdiğini, davacı tarafından davalıya gönderilen maile cevap verilmemesi üzerine davacı tarafından davalı tarafa programın sunucusunun davalı tarafça belirlenmesine yönelik Beyoğlu … Noterliği’nden … yevmiye numaralı ve 6 Temmuz 2015 tarihli bildirim gönderildiğini, buna karşılık davalı tarafından davacıya Beşiktaş … Noterliği’nden … yevmiye numaralı ve 9 Temmuz 2015 tarihli bildirimin gönderildiğini, davalı tarafça gönderilen bildirime özetle davalı tarafın temettü hariç ortaklık hakları ve yönetimine TMSF tarafından el konulduğunu ancak bu karara karşı açılan davada, el konulmaya ilişkin işlemin yürütmesinin durdurulması kararı verildiği, söz konusu kararın 5.5.2015 tarihinde Fon’a tebliğ edildiği, Fon’un yürütmenin durdurulmasına yönelik itirazının da 20.05.2015 tarihinde reddolunduğunun belirtildiği, davacı ile aralarında imzalanmış sözleşmenin TMSF tarafından el konulmaya ilişkin işlemin yürütmesinin durdurulmasından sonra imzalandığını, bu nedenle anılan sözleşmenin davalı şirket için hiçbir bağlayıcılığa sahip olmadığını ve kesin hükümsüzlük ile batıl olduğunu ve müvekkili şirkete sözleşme çerçevesinde ödenmiş olan 180.000-TL avans tutarının iade edilmesini bildirdiğini, oysa sözleşmenin kesin hükümsüzlük ile batıl olmayıp, geçerli bir sözleşme olduğunu, davalı tarafın imzalanan sözleşmenin geçerli bir sözleşme olduğunu bilmesine rağmen, sözleşmenin kesin hükümsüzlük ile batıl olduğu yönündeki beyanının, sözleşmeyi haksız bir biçimde fesih etmek olarak değerlendirmek gerektiğini, davalı tarafın bu beyanı ile sözleşmeden doğan yükümlülüklerinin yerine getirmeyeceğini beyan etmiş olduğunu, davalının sözleşmenin kesin hükümsüzlükle batıl olduğu yönündeki beyanının sözleşmenin programın 8.bölümü yayınlanmadan önce fesih edilemeyeceğine ilişkin sözleşme hükmünü bertaraf edebilmek için ileri sürüldüğünü, beyanın hukuki mesnetten yoksun ve geçersiz bir beyan olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 11.2 ve 11.3 maddeleri uyarınca davalı tarafın sözleşmeyi programın 8. bölümünün yayınından önce yürürlüğe girecek biçimde fesih edemeyeceğini, bu durumda davalı tarafın 8 bölüm bedeli olan 720.000-TL’ yi davacı tarafa ödemekle yükümlü olduğunu, ancak davalı tarafın 2 bölüm tutarı olan 180.000-TL ‘yi müvekkili davacıya ödediğini ayrıca sözleşme damga vergisi tutarının 1/2 olan 12.324-TL tutarındaki damga vergisi düşüldüğünde davalı tarafın müvekkiline 527.676-TL ödemesi gerektiğini, bu bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı/ karşı davacı vekili asıl davaya karşı cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; Müvekkili Şirketin … logosu ile televizyon yayıncılığı faaliyetinde bulunan bir şirket olduğunu, 2012 yılında … Grubu hakim ortaklığında iken bu grubun borçları nedeniyle, ortaklık hakları ile birlikte yönetime Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından el konulduğunu, akabinde Şirket hisselerinin … Grubu ile … Holding arasındaki hisse satış sözleşmesinin Fon Kurulu tarafından da onaylaması ile … A.Ş. ‘ye devir olunduğunu, ne var ki müvekkili şirketin eski ortaklarından … tarafından işbu satış işlemine karşı idare mahkemesi nezdinde ikame olunan davada alınan karar neticesinde, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu 09.01.2015 tarih ve 2015/1 sayılı kararı ile müvekkili şirket hisselerinin halen … Grubuna aitmiş gibi şirketin ortaklık hakları ile birlikte yönetimine el koyma kararı alınmış olduğunu, bu karara karşı müvekkili şirket hissedarı … A.Ş. tarafından, İstanbul 7. İdare Mahkemesi’nin 2015/270 E sayılı dosyası ile dava açıldığını, mahkemece tesis olunan işlemin yürütmesinin durdurulmasına dair kararın 05.05.2015 tarihinde Fona tebliğ olunduğunu, bu kararın öncelikle televizyon yayıncılığı ile ilişkili olan kişiler (çalışanlar, yapımcılar vs. ) arasında olmak üzere kamuoyu ilgisine de yansıdığını, dikkatlerin Fon Kurulu’nun alacağı iade kararı üzerine yoğunlaştığını, ancak Fon Kurulu’nun bu karara karşı itirazının sonucunun beklendiğini, itirazın reddi üzerine de müvekkili şirketin ortaklık haklarının şirket yönetimine atanmış olan kişilerin görev ve yetkilerinin kaldırılmasına karar verildiğini, iş bu kararın 05.06.2015 tarih ve … sayılı yazı ile de ilgililerine resmen bildirilmiş olduğunu, müvekkili şirketin yönetimine 09.01.2015 tarihinde el konulmasına müteakip şirketin yönetim kurulu üyelerinin tamamen değiştiği gibi şirket genel müdürü ve diğer karar mercinde bulunan yöneticilerinde de değişiklik olduğunu, şirket merkezinin yeni bir adrese taşındığını, bu şekilde … A.Ş. ve yönetimi ile tüm bağlantısının kesilmiş olduğunu, işte tam da bu dönemde müvekkili şirket yönetimine el konulmasından önce önerilen ve müvekkil şirketi temsile yetkili organlar ve profesyonelleri tarafından uygun bulunmayarak reddedilen dava konusu programın Fon kurulu tarafından atanmış yöneticilere sunulduğunu ve neticede sözleşme müzakereleri devam ederken 09.01.2015 tarihli el koyma kararının yürütmesinin durdurulmasına karar verildiğini ve 05.05.2015 tarihinde Fona tebliğ de edilmiş olmasına ve sözleşmenin uygulama alanı bulmayacağı da bilinmesine rağmen sözleşmenin aynı tarihli olarak ihdas edilmiş olduğunu, oysa ki bilindiği üzere bir iptal davasında verilen yürütmenin durdurulması kararının iptal kararı ile aynı nitelikte olduğunu, diğer bir ifade ile yürütmenin durdurması kararının iptali istenen idari tasarrufu ve onun sonucu olan işlemleri durdurduğunu ve o tasarruf ve işlemlerin tesisinden ve icrasından önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağladığını, bu kapsamda somut olay açısından doğan sonucun şirketin ortaklık haklarının ve yönetimin iadesi ve atanmış kişilerin yetkilerinin kalkması olduğunu, sözleşmenin imzası sırasında sözleşmede imzaları bulunan tüm tarafların daha önce bu programın müvekkili şirketin gerçek yönetimi tarafından kabul görmediğini bilmeleri, şirket yönetiminin iade olunması gerekmesi ve imza yetkilerinin kalkmış olduğundan da haberdar olmaları sebebiyle, ihdas olunan işbu sözleşmenin öncelikle hukuka, ahlaka ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, ayrıca temsil yetkisinin kötüye kullanılmış olduğunu, müvekkili şirket tarafından, özellikle yanşma kurallarının objektif temellere oturtulmamış olması ve ödülün kazanılması ile ilgili kuralların denetlenebilir olmaması, diğer bir ifade ile suistimale açık olması nedeniyle reddedilen program için sözleşme yapılarak şirket menfaatine aykırı davranılmış olduğunu, bu bakımdan sözleşmenin ilk andan itibaren hukuki bir varlık kazanmamış olduğunu, davacı tarafından sözleşmenin damga vergisinin yarısının kendisine fatura edildiği ve yine 2 bölüm tutan avans ödemesinin yapıldığı ileri sürülerek sözleşmenin yürürlüğe girdiği ima edilmiş ise de sırasıyla 07.05.2015 ve 14.05.2015 tarihinde yapılan işbu işlemler sırasında da, henüz müvekkili şirket yönetimi iade olunmadığından, söz konusu işlemlerin müvekkilinin gerçek temsilcilerinin sözleşmeye icazet verdiği şeklinde yorumlanamayacağını, bu bakımdan davacının iddiasının aksine dava konusu sözleşmenin kesin hükümsüzlük ile batıl olduğunu ve müvekkili şirket açısından bağlayıcılığının bulunmadığını, bununla birlikte davacı yanın sözleşmenin programın 8 bölümü yayınlanmadan önce feshedilemeyeceği yönündeki yorumuna da katılmanın mümkün olmadığını nitekim, hiçbir şekilde kabul ve önceki beyanlarından vazgeçmiş anlamına gelmemek kaydıyla davacı yanın bu iddiasına dayanak aldığı sözleşme hükümlerine ayrı ayrı bakıldığında sözleşmenin feshi cihetine gidilmesi halinde ilk 8 bölümün yayınlanması şartının aranmadığını, bunun dışında sözleşmenin hükümsüzlüğü ve/ veya diğer haklı nedenlerle feshi halinde böyle bir şartın söz konusu dahi olamayacağının açık olduğunu, nitekim bir an için sözleşmenin kesin hükümsüzlük ile batıl olmadığı düşünülse dahi sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildildiğinin de kabulünün zorunlu olduğunu, zira dava konusu programın fikrinin daha önce müvekkili şirkete sunulduğunu ancak özellikle yarışma koşullarındaki ve ödülün verilmesindeki belirsizlik ve denetimsizlik nedeniyle program fikrinin müvekkili şirket profesyonelleri tarafından kabul görmediğini, gerçekten de davacı tarafından sunulan deneme çekimi ile de görüleceği üzere yarışmada yarışmacıların içlerinde 1.000.000-TL’ye kadar ödül paraların, çeşitli çarpanlar ile bölenlerin ve bir adet iflas yazısının bulunduğu çantaları bir içeri bir dışarı demek suretiyle seçmekte ve buna göre para ödülünün artmakta veya azalmakta olduğunu, bunların çantalarına yerleştirmeleri ve yarışmacılar tarafından seçilmeleri konusunda belirginlik bulunmadığı gibi istenilen tutarların kazandırılma ihtimali karşısında yarışma formatının tam bir güven duygusu uyandırmamakta olduğunu, ödülün verilmesine ilişkin tüm sorumluluğun ise yayıncıya yüklenmekte olduğunu, yapımcı şirketin bu konudaki tüm taleplerden kendisini muaf tutmakta olduğunu, diğer yandan formatın orijinalliğinde yani özgünlüğünde de kuşku bulunmakta olduğunu, yarışmanın tüm şartları ile oluşturulmamış, yayın ile denenmek üzere bir yayıncı arayışına girilmiş olduğunu, yarışmanın izleyici tarafından beğenilmemesi riski bir yana 8 bölüm yayınlanması halinde kaç yarışmacıya sadece büyük ödül kazandırılması halinde (ki bu rakam çarpanlarla çok daha büyük rakamlara da ulaşabilir) müvekkili şirketin sadece program maliyetlerine değil aynı zamanda ödül nedeniyle büyük bir maliyete kartlanmasının gerekeceğini, müvekkilinin olağan bir yönetim biçimi altında iken bu riski dikkate alarak programı reddetmiş iken el ve iş birliği içinde şirketin bu risk altına sokulmak istendiğini, olmadığı taktirde davacının dayanak aldığı maddelerden istifade ile haksız kazanç sağlamak amacı güttüğünü, müvekkili şirket açısından bir an için sözleşmenin bağlayıcı olduğu kabul edilse dahi bu şartlar altında haklı fesih nedenlerinin oluştuğundan da kuşku duymamak gerektiğini, diğer yandan davacının hiçbir şekilde yapımını gerçekleştirmediği 8 bölüm ücretinin müvekkilinden tahsilini talep etmesinde de hukuka uyarlık bulunmadığını, öncelikle sözleşmenin hiçbir hükmünde 11.2 ve 11.3 maddeleri de dahil olmak üzere 8 bölümün yayınından önce sözleşmenin feshi halinde yayınlanmayan 8 bölüm ücretinin tamamının ödeneceği yönünde bir hüküm bulunmadığını, davacının hangi somut nedene veya hukuki sebebe dayalı olarak 8 bölüm ücretini aynen talep ettiği dilekçesinde açıklanmadığını, sözleşmede belirlenen bölüm ücretlerinin, davacının tazminat veya mahrum kaldığı kar olarak bu bedelin tamamını isteyemeyeceğinin açık olduğunu, herhangi bir kabul anlamına gelmemek üzere daha açık ifade etmek gerekir ise, yapım/ prodüksiyon giderleri düşünülmeksizin bölüm ücretleri üzerinden bir bedel talep edilmesinin mümkün olmayıp talep edilen rakama miktar açısından da itiraz ettiklerini, keza yine davacının sözleşmenin akdinden önce ve sonra program ile ilgili olarak masraf yapığını ileri sürmekte ancak bu masraflarına ilişkin tek bir kanıt dahi gösterememekte olduğunu beyanla asıl davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı/ karşı davacı aynı beyanlarının karşı dava için de geçerli olduğunu, sözleşmenin özellikle temsil yetkisinin davacı ile el ve işbirliği içinde kötüye kullanılmasının söz konusu olduğunu, sözleşmenin uygulanmayacağı bilinerek ihdas edildiğini, sözleşmede yer alan hükümlerden istifade ile haksız kazanç temin edilmesi amacıyla hareket edilmesi nedenleriyle sözleşmenin kesin hükümsüzlük ile batıl olduğunu, aksi düşünüldüğünde dahi müvekkili şirket tarafından sözleşmenin haklı sebeplerle fesh edildiğinin de kabulü gerektiğini, Beşiktaş … Noterliği’nden keşide edilen ihtarnamelerinde de belirtildiği gibi 14.05.2015 ya ödenmiş bulunan 180.000-TL’nin sebepsiz kalmış ve müvekkiline iadesi zorunluluğunun doğmuş olduğunu, davacının kendisine müvekkilinin şirket kaynaklarından ödenen 180.000-TL’nin davacının kendisine tebliğini müteakip 3 gün içinde iade etmediğinden 20.07.2015 tarihinden itibaren hesap edilecek avans faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini karşı dava ile talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince “…TMSF tarafından davalı şirkete 09.01.2015 tarihinde el konulduğu, el koyma kararına karşı İstanbul 7. İdare mah. Nin 2015/270 nolu dosyası ile dava açıldığı , mahkemenin 24.04.2015 tarihinde yürütmenin durdurulması kararı verdiği, yürütmenin durdurulması kararının TMSF’ye 05.05.2015 tarihinde tebliğ edildiği aynı gün davaya konu sözleşmenin imzalandığı, TMSF tarafından ayrıca 05.06.2015 tarihli yazı ile yürütmenin durdurulması kararı çerçevesinde gereğinin yapılması için ITO’ya yazı gönderildiği ITO’nun da 08.06.2016 tarihli yazı gereği işlem yaptığı sunulu deliller ile sabittir. … Dolayısıyla 05.05.2015 tarihinde yapılan davaya konu sözleşmenin imzası tarihinde davacının yürütmenin durdurulması karanndan haberdar olmadığı, ayrıca 05.05.2015 tarihinde İTO kayıtlarında Yürütmenin Durdurulması Kararı çerçevesinde ticaret sicil gazetesinde ilan yapılmadığı ilanın 08.06.2015 tarihinde gerçekleştirildiği, dolayısıyla davacının sözleşmenin imzalandığı tarih itibariyle sözleşmeyi kötüniyetli olarak imzaladığına dair bir delilin bulunmadığı ve bu çerçevede davacı açısından 05.05.2015 tarihli sözleşmenin geçersiz olduğu itirazının haklı olmadığı, zira davacının sunduğu sözleşmeyi imzalayan davalı şirkete ait imza sirküsünde yer alan temsilcilerin davalı adına sözleşme imzaladığı, TTK 42/3’ e göre temsil edilen davalı/ karşı davacının verdiği temsil yetkisinin herhangi bir şekilde ortadan kalkması halinde temsil yetkisinin sona erdiğinin üçüncü kişilere (davacıya) bildirilmesinin gerektiği, aksi halde iyiniyet sahibi (yani yetkinin geri alındığından haberi olmayan) üçüncü şahıslara (davacıya) karşı ileri sürülmesinin mümkün olmayacağı bu nedenle somut olayda 05.05.2015 tarihli sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilmiştir. Davalı/karşı davacı ise 05.05.2015 tarihli sözleşmenin feshinin haklı olduğunu da iddia etmiştir. Sektör bilirkişisince yarışmanın konsepti raporda ayrıntısı ile incelenmiş ve sözleşmenin feshinin haklı olmadığı tespit edilmiştir. … Davacı taraf sözleşmenin haksız feshi nedeniyle 8 bölüm bedelinden 180.000 TL avans ve damga vergisi düşüldüğünde kalan 527.676 TL’yi talep etmektedir. … 05.05.2015 tarihli sözleşmenin 11.2 ve 11.3 hükümleri dikkate alındığında davacının her halükarda sözleşmeye devam etseydi 8 bölüm kaldığı 90.000 TL+ KDV alacağı söz konusu olacaktı. Buna mukabil sözleşmenin 4,4, 4,13, 4,14, 5.5. ve 7/1 maddeleri birlikte değerlendirildiğinde; davacının sözleşme çerçevesindeki bölüm başına 90.000-TL talep edebilmesi için bölümleri yapıp davalıya teslim etmesi gerekir, bölümler hazırlanmadan sözleşme feshedildiğinden bu halde davacının yapım/prodüksiyon hizmetleri çerçevesinde herhangi bir gideri olmadığından bu yönde de delil sunulmadığdan mahrum kalınan kar anlamında tazminat talebinin bölüm başına 90,000 TL olarak değil 8 bölüm karşılığında sözleşme devam etseydi davacının alabileceği net kar ile sınırlı olacak şekilde sektörel teamüllere göre hesaplanması gereklidir. Sektör bilirkişisinin değerlendirmesine göre davaya konu sözleşme için emsal sektör uygulamaları çerçevesinde davacının yapımcı olarak net karının bölüm başına % 20 olacağı dikkate alındığında davacının talep edebileceği miktann;8 bölüm x 90,000-TL= 720.000 TL/ % 20 = 144.000-TL olabileceği belirtilmiştir. Ancak davalı/ karşı davacı tarafça davalıya 14,05.2015 tarihinde 180.000 Tl avans ödemesi yapılmış olduğundan 144.000 TL tazminattan bu bedel düşüldüğünde davacının davalı/ karşı davacıya 180.000 TL- 144,000TL=36.000 TL yi karşı davadaki talep çerçevesinde iade etmesigerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. … Bilirkişi heyeti raporlarında sonuç olarak; Taraflar arasındaki 05.05.2015 tarihli sözleşmenin geçerli olduğunu, Davalının sözleşmeyi feshinin haksız olduğunu,Davacının sözleşmenin feshi nedeniyle talep edebileceği tazminatın 144.000 TL olduğunu buna mukabil davalı/ karşı davacı tarafça davalıya 14,05,2015 tarihinde 180.000 TL avans ödemesi yapılmış olduğundan 144.000 TL tazminattan bu bedel düşüldüğünde davacının davalı/ karşı davacıya 36.000 TL yi karşı davadaki talep çerçevesinde iade etmesi gerektiğinin bildirildiği anlaşılmıştır. … LTD, ŞTİ. ile davalı … TİC. A.Ş. arasında, ‘…’ isimli televizyon programına ilişkin 1 Mayıs 2015 tarihli akdedilen sözleşme ve içeriği, Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ve Beşiktaş … Noterliği’nden … yevmiye numaralı ihtar ve cevap içerikleri, TMSF ‘nin davalı şirkete 09.01.2015 tarihinde el konulduğuna dair el koyma kararı ve bu karara karşı İstanbul 7. İdare mah.nin 2015/270 nolu dosyasında 24.04.2015 tarihinde yürütmenin durdurulmasına ilişkin karar ,yürütmenin durdurulması kararının TMSF’ye 05.05.2015 tarihinde tebliğ edildiğine dair delil içerikleri, ITO’nun 08.06.2016 tarihli yazı gereği işlem yaptığına dair belgeler, taraf iddiaları bilirkişi raporu ile birlikte değerlendirildiğinde;Davalı- karşı davacı … Tic. Aş. ‘nin sözleşmenin haklı sebeple fesih edildiği ve sözleşmenin batıl olduğu yönündeki isteminin REDDİNE, Taraflar arasında imzalanan 5.5.2015 tarihli sözleşmenin geçerli olduğunun tespitine,sözleşmenin feshinin haksız olduğunun tespitine,Davacı- karşı davalı …nin sözleşmenin feshi nedeniyle talep edebileceği tazminatın bilirkişi raporu dikkate alınarak 144.000 TL olduğu, buna karşın davalı/karşı davacı … Tic Aş tarafından 14.5.2015 tarihinde 180.000 TL lık avans ödemesi yapılmış olması nedeniyle davacı karşı davalı …tarafından açılan tazminat isteminin Kısmen Reddine, Davalı- karşı davacı … Tic Aş’nin sebepsiz kalan 180.000 TLnin iadesi yönündeki istemin kısmen kabülü ile 36.000 TL nin 20.7.2015 tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile birlikte Davacı karşı davalı … LTD ŞTİ’ den tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir. …” gerekçesi ile asıl ve karşı davanın kısmen kabulü kısmen reddine; davalı/ karşı davacı … Tic. AŞ’nin sözleşmenin haklı sebeple fesih edildiği ve sözlemenin batıl olduğu yönündeki isteminin reddine, taraflar arasında imzalanan 05.05.2015 tarihli sözleşmenin geçerli olduğunun tespitine, sözleşmenin feshinin haksız olduğunun tespitine, davacı/ karşı davalı …nin sözleşmenin feshi nedeniyle talep edebileceği tazminatın bilirkişi raporu dikkate alınarak 144.000-TL olduğu, buna karşın davalı/ karşı davacı … San ve Tic AŞ tarafından 14.5.2015 tarihinde 180.000-TL’lik avans ödemesi yapılmış olması nedeniyle davacı/ karşı davalı …tarafından açılan tazminat isteminin KISMEN REDDİNE, davalı/ karşı davacı … Tic AŞ’nin sebepsiz kalan 180.000-TL’nin iadesi yönündeki istemin kısmen kabülü ile 36.000-TL’nin 20.07.2015 tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile birlikte davacı/ karşı davalı …den tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Davacı / Karşı Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi içeriği ile yargılama aşamalarındaki beyanları tekrarla, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 11. maddesinde fesih ve cezai şartın düzenlendiğini, sözleşmenin yayıncı tarafından herhangi bir sebep göstermeksizin tek taraflı olarak 7 gün önceden bildirimde bulunularak herhangi bir ceza-i şart ve tazminat sözleşmenin kalan bedeli vb. ad altında herhangi bir ödeme yapmaksızın fesih edilebileceğinin belirtildiğini ancak bu durumun bir istisnasının bulunduğunu davalının sözleşmeyi cezai şart, tazminat, sözleşmenin kalan bedelini ödemeden programın ilk 8 bölümünden önce yürürlüğe girecek biçimde fesih edemeyeceğinin düzenlendiğini, programın 8 bölümünün çekilmemesine ve yayınlanmamasına sebep olanın yargılama esnasında açıklandığı üzere ve ihtarda da belirtildiği üzere sunucu belirlemeyen davalı/ karşı davacı olduğunu, kendilerinin çekime dair hazırlıkları yapıp çekime hazır olduklarını, bu durumda davalı/ karşı davacının 11.2. maddeye aykırı hareket ettiğini, sözleşmenin kalan minimum 8 bölüm bedeli olan her bölüm için en az 90.000-TL’den olmak üzere, toplam 720.000-TL’den, davalı/ karşı davacının ödemiş olduğu 2 bölüm bedeli ve damga vergisi tutarı düşüldükten sonra kalan tutar olan 527.676-TL’yi müvekkiline ödemesi gerektiğini, bilirkişi raporunun yetersiz ve belirsiz olup hükme esas alınamayacağını, bilirkişinin ve mahkemenin hatalı bir yorumla yalnızca kar mahrumiyeti talebinde bulunulabileceğini belirttiğini ve kar mahrumiyeti hesaplamasının da hatalı olduğunu, sözleşme süresinin 8 değil 13 bölüm olduğunu, davalının uzatma hakkının da bulunduğunu, hatta 5 yıl yayının bile mümkün olduğunu, rating performansına göre ücretin 325.000-TL’ye kadar çıkabileceğini, sunucu maliyetinin müvekkili şirkette olmadığı olgusunun da hesaba katılmadığını, müvekkilinin sözleşme gereği elde edebileceği gelirlerin sözleşmenin 7.1. veya 7.2. maddesine göre alabileceği bölüm başı bedeller in 90.000, 00 – TL + KDV veya 120.000, 00 – TL + KDV veya 150.000, 00 – TL + KDV veya 225.000, 00 – TL + KDV veya 325.000, 00 – TL + KDV olarak belirlendiğini, sözleşmenin 5.1. maddesinde belirtildiği üzere programda yayınlanacak tanıtıcı reklam (advertorial) ve/veya aktif ürün yerleştirmesinden davalı – karşı davacının elde edeceği gelirlerin %50’si müvekkili davacıya ait olacağını, davalı/ karşı davacı programın bölümlerini 6.3. maddede belirlediği biçimde, … TV, …ve … dışında bir kanala, Türkiye’de ve/veya yurtdışında herhangi bir üçüncü kişiye kullandırması ve/veya kullanılması halinde, elde edilecek gelirin %30’u müvekkili yapımcıya ait olacağını, sektör teamülleri ve uygulamaları çerçevesinde bilirkişi değerlendirmesi yapılmadığını beyanla kararın kaldırılmasını, davalarının kabulüne karar verilmesini, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı /Karşı Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Cevap ve karşı dava dilekçesi ile yargılama aşamalarındaki beyanlarını tekrarla, davacı/ karşı davalı istinaf nedenlerini ve ileri sürülen vakıaları kabul etmediklerini, müvekkili şirketin TMSF süreci nedeni ile sözleşmenin kendilerini bağlamayacağını, önerinin kendilerince uygun bulunmadığını, kendi insiyatifleri dışında imzalanan sözleşmenin kesin hükümsüzlükle batıl olduğunu, aksi kanaatte bile feshin haklı olduğunun kabulünün gerekeceğini, bilirkişi raporuna itirazları değerlendirilmeden ve hukuki konuda teknik rapor alınmak sureti ile karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacı/ karşı davalıya ödenen 180.000-TL’nin sebepsiz kaldığını beyanla kararın kaldırılmasını, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Asıl Dava; taraflar arasında imzalanan 05.05.2016 tarihli “…” isimli yarışma programına dair yayın sözleşmesinin davalı (yayıncı) tarafından haksız feshedildiğine dair davacı (yapımcı) iddiası ile, sözleşme gereği 8 bölüm bedeli olan 720.000-TL’den davalı tarafından ödenen 180.000-TL ile kendi sorumluluğunda bulunan 12.234-TL damga vergisinin mahsubu sonrası, bakiye 527.676-TL’nin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Karşı Dava; sözleşmenin kesin hükümsüz olduğu aksi kanaatte sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği karşı davacı iddiası ile, karşı davalıya ödenmiş olan 180.000-TL’nin sebepsiz kaldığından bahisle, 180.000-TL’nin iadesi istemine ilişkindir. 05.05.2016 tarihli sözleşme ile kararlaştırılan “…” isimli yarışma programının davacı/ karşı davalı yapımcı tarafından yapılması, bunun karşılığında davalı/ karşı davalı yayıncı tarafından davacıya bölüm başına en az 90.000-TL+ KDV ödemesi tarafların ana edimleridir. Beşiktaş … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ve 09.07.2015 tarihli davalı/ karşı davacı tarafından davacı/ karşı davalıya gönderilen ihtarnamede, davalı/ karşı davacının temettü hariç ortaklık hakları ve yönetimine TMSF tarafından el konulduğu ancak bu karara karşı açılan davada el konulmaya ilişkin işlemin yürütmesinin durdurulması kararı verildiği ve söz konusu kararın 05.05.2015 tarihinde TMSF’ye tebliğ edildiği, yürütmenin durdurulmasına yönelik itirazın 20.05.2015 tarihinde reddolunduğu, davacı/ karşı davalı ile aralarında imzalanmış sözleşmenin TMSF tarafından el konulmaya ilişkin işlemin yürütmesinin durdurulmasından sonra imzalanması nedeniyle sözleşmenin davalı/ karşı davacı şirket için hiçbir bağlayıcılığa sahip olmadığı ve kesin hükümsüzlük ile batıl olduğu ve sözleşme çerçevesinde ödenmiş olan 180.000,00 TL avans tutarının iade edilmesi gerektiğinin bildirildiği tespit edilmiştir. Kesin hükümsüzlük (Mutlak Butlan/ Batıl/ Hükümsüzlük/ Geçersizlik) hali kamu düzenine, ahlaka aykırı bulunan veya esaslı koşulları bulunmayan hukuki işlemlerde herkese karşı ileri sürülebilen sakatlık halidir. Belirli kimselerin korunmasını amaçlayan koşulları bulunmayan hukuki işlemlerde belli kişi veya kişilere karşı ileri sürülebilen sakatlık haline ise nispi butlan denir. Hukuki işlem, taraflardan birinin mahkemede itirazı ile (hata- hile- korkutma- sömürü-… vb. hallerde) geçersiz hale geliyorsa iptal edilebilirlik söz konusudur. Sözleşmenin oluşması için gereken sağlık (sıhhat) koşulları tamamlanmamışsa keenlemyekündür yani sözleşme hiç ortaya çıkmamış olup kurucu unsur (esaslı objektif ve sübjektif unsur) yok ve hukuki işlem yoktur. Tek taraflı bağlamazlık (askıda geçersizlik/ topal işlem/eksiklik) halinde hukuki işlem icazet ile geçerlilik kazanır. Sözleşmeden dönme (akitten rücu) taraflardan birinin mevcut sözleşmeden rücu etmesi olup kural olarak tek taraflı dönme söz konusu olmayıp borçlunun temerrütü halinde alacaklının dönme hakkı vardır ve geriye etkilidir yani herkes edindiğini sebepsiz zenginleşme oranında haklılığına göre iade ile yükümlüdür. Devam eden bir hukuki ilişkiyi tek taraflı olarak ileri dönük olmak üzere sonuçlandıran, bozucu yenilik doğuran irade beyanı, ortadan kaldırma, hukuki geçerliliği sona erdirme, hukuken bitirme amacı taşıyorsa hukuksal işlemin irade ile sona erdirilmesi söz konusu olup hukuki işlemin ileriye dönük ortadan kaldırılması haline de fesih denir. İnfisah ise, kendiliğinden ortadan kalkma, bozulma, dağılma, fesholunmadır, burada sözleşme baştan hüküm ifade eder sonra hüküm ifade etmemesi söz konusudur. Davalı/ karşı davacı şirkete TMSF tarafından 09.01.2015 tarihinde el konulduğu, bu el konulma kararına karşı İstanbul 7.İdare Mahkemesi’nin 2015/270 Esas sayılı davanın açıldığı, Mahkemenin 24.04.2015 tarihinde yürütmenin durdurulması kararı verdiği, yürütmenin durdurulması kararının TMSF’ye 05.05.2015 tarihinde tebliğ edildiği aynı gün davaya konu sözleşmenin imzalandığı, TMSF tarafından ayrıca 05.06.2015 tarihli yazı ile yürütmenin durdurulması kararı çerçevesinde gereğinin yapılması için İTO’ya yazı gönderildiği, İTO’nun da 08.06.2016 tarihli yazı gereği işlem yaptığı, 05.05.2015 tarihinde İTO kayıtlarında yürütmenin durdurulması kararı çerçevesinde ticaret sicil gazetesinde ilanın henüz yapılmadığı, ilanın 08.06.2015 tarihinde yapıldığı, imza tarihi itibariyle davacı/ karşı davalının sözleşmeyi kötüniyetli olarak imzaladığına dair bir bilgi, belge ve delilin de bulunmadığı belirlenmekle davalı/ karşı davacı şirketin iç işleyişine yönelik durumdan üçüncü kişi durumunda bulunan davacı/ karşı davalı şirketin haberdar olmaması hayatın olağan akışı gereği olup sözleşmenin imzalandığı 05.05.2015 tarihinde davacı/ karşı davalının yürütmenin durdurulması kararından haberdar olmadığı saptanmıştır. Davacı/ karşı davalının dosyaya sunduğu sözleşmeyi imzalayan davalı şirkete ait imza sirküsünde yer alan temsilcilerin davalı adına sözleşme imzaladığı, TBK 42/3’ e göre temsil edilen davalı/ karşı davacının verdiği temsil yetkisinin herhangi bir şekilde ortadan kalkması halinde temsil yetkisinin sona erdiğinin üçüncü kişilere (davacıya) bildirilmesinin gerektiği, aksi halde iyiniyet sahibi (yani yetkinin geri alındığından haberi olmayan) üçüncü şahıslara (davacıya) karşı ileri sürülmesinin mümkün olmayacağı bu nedenle 05.05.2015 tarihli sözleşmenin geçerli olarak kurulduğu muhakkaktır. Bu durumda eldeki davada davacı/ karşı davalı açısından 05.05.2015 tarihli sözleşmenin geçersiz olduğunun davalı/ karşı davacı tarafından ileri sürülmesi mümkün değildir. Yarışmanın format olarak bilgi, beceri gerektirmediği, şansa dayalı olduğu, yapılan teknik bilirkişi incelemesinde kurallarıyla, kurgularıyla, kendi matematiği içindeki bütünlüğüyle, doğruluğu ve tutarlılığı ile kendi kurgu ve esprisine sahip olduğu, yarışmada ödülün kazanılmasındaki kuralların denetlenebildiği belirlenmekle; sözleşmenin haklı sebeple davalı/ karşı davacı tarafından fesih edildiğinden de bahsedilmesi mümkün değildir. Sözleşmenin davalı/ karşı davacı tarafından haksız feshedilmiş olduğu tespit olunmakla, asıl davada davacı/ karşı davalı, 8 bölüm ücreti olan 720.000-TL’den davalı/ karşı davacı tarafından kendilerine 2 bölüm ücreti olan peşin ödenen avans 180.000-TL ile kendi sorumluluklarında (davacı/ karşı davalı) bulunan 12.324-TL damga vergisinin mahsubu neticesinde her ne kadar davalı/ karşı davacıdan 527.676-TL talep etmiş ise de; davacı/ karşı davalının 8 bölüm için yapım/ prodüksüyon hizmeti masrafı yaptığına dair dosya kapsamında bilgi, belge ve delil sunmadığı belirlenmekle sadece sözleşmenin devam edeceğine inançla mahrum kaldığı karı talep edebileceğine kanaat getirilmiştir. Sektörel incelemede bölüm başına belirlenen ücretin % 20’si net kar olarak tespit edilmekle buna göre yapılan hesaplamaya göre 8 Bölüm x 90.000TL=720.000-TL olup bunun % 20’si 144.000-TL olup davacı/ karşı davalı bu miktarı davalı/ karşı davacıdan talep edebilecektir. Ancak davalı/ karşı davacı tarafından davacı/ karşı davalıya 180.000-TL peşin ödenmekle yapılan mahsup sonrası, davacı/ karşı davalının bakiye alacağının kalmadığı saptanmıştır. Aynı zamanda davalı/ karşı davacı, ödediği 180.000-TL’nin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davacı/ karşı davalıdan iadesini istemekle 180.000-TL-144.000-TL=36.000-TL bakiye alacağının bulunduğu hesaplanmıştır. 6100 Sayılı HMK m.266, 279, 281 uyarınca; bilirkişi raporu çözümü özel ve teknik değerlendirme, uzmanlığı gerektiren hususlarda alınır. Bunun dışında raporda açıklama yapılması, hakim tarafından yapılması gereken hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerin yapılması yasaktır. Rapora itiraz, belirsiz ve eksik olan teknik hususlar için açıklama yapılmasını istemektir. Eğer itiraz yerinde görülürse açıklama yapılması amacıyla ya ek rapor alınması ya da yeni bilirkişi raporu alınması cihetine gidilir. Raporun denetimi hakim tarafından yapılmakla birlikte belirsizlik ve/ veya eksiklik bulunmuyorsa ya da hukuki bilgi ile çözümlenmesi gereken hususlarda açıklama yapılması bekleniyorsa, çözüm hukuki bilgi ile giderilebilecek nitelikte ise, itiraz yerinde bulunmayabilir zaten hukuki konularda bilirkişiye başvurulması da yasaktır. Somut davada rapora karşı beyanlar ve itirazlar birlikte değerlendirildiğinde açıklanan hususlar gözetildiğinde iddia- savunma- toplanan bilgi, belge, deliller ile itirazların raporda ve gerekçeli kararda karşılandığı saptanmıştır. Mahkemece bilirkişi raporuna atıfta bulunularak hüküm kurulmuşolup raporun hangi nedenle hangi kısmının neden üstün tutulduğu karar yerinde tartışılmıştır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandığı bilgi- belge ve delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, taraflar arasındaki sözleşmenin geçerli bir şekilde kurulduğu, sözleşmenin davalı/ karşı davacı tarafından haksız feshedildiği, davacının talep edebileceği alacağının hesaplanması ve davalı/ karşı davacının ödemesinin mahsubu sonrası bakiye alacağının bulunmadığı, davalı/ karşı davacının davacı/ karşı davalıya ödediği miktarın 36.000-TL’sinin davalı/ karşı davacıya iadesinin gerektiğine dair ilk derece Mahkemesi tarafından verilen asıl ve karşı davanın kısmen kabulü kısmen reddine karar vermesi isabetli bulunmuş aksi yöndeki taraf vekillerinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiş, yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla taraf vekillerinin istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Sonuç olarak tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14/12/2017 tarih ve 2015/210 E, 2017/281 K. Sayılı kararına karşı davacı/ karşı davalı- davalı/ karşı davacı vekilleri tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince davacı/karşı davalıdan alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 659,40 TL harcın mahsubu ile fazlaya alınan 578,7 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde kendisine iadesine,2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.459,16 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 88,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.370,36 TL harcın davalı/karşı davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 29/12/2022