Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1391 E. 2023/637 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1391
KARAR NO: 2023/637
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 18/12/2018
NUMARASI: 2018/72 E. – 2018/508 K.
DAVANIN KONUSU: Markalarının hükümsüzlüğü , davalıya ait ticaret ünvanındaki … ibaresinin terkini, davalının sosyal medya hesaplarının erişime engellenmesi, alan adının terkini, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti men ve ref’i davası
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … markasının müvekkili adına tescilli ve tanınmış bir marka olduğunu, Türk Patent Kurumu nezdinde … ibaresini içeren müvekkili adına tescilli yaklaşık 30 marka bulunduğunu, davalının yalnız … markasını değil bu marka ile birlikte kullanılan … figürü ile mor rengini de birebir kullandığını, davalının .. sayılı markada “…” ibaresi ile birlikte “…”, … sayılı markada da yine “…” ibaresi ile birlikte “…” İbaresi kullanılmışsa da bu iki ibarenin markanın ayırt ediciliğine kattığı herhangi bir değer bulunmadığını, davalı adına tescilli markaların bütünüyle ayırt edicilik vasfından yoksun olduğunu, dava konu markaların yalnız müvekkilinin tanınmış … markasını kullanmadığını, davalının aynı zamanda … markası ile özdeşleşen renk kombinasyonları ve hayvan (…) figürünü de kullanarak her yönü ile müvekkilinin markasını kopyaladığını, davalının … ibaresini ticaret unvanındaki esas unsur olarak kullanmaya başladığı tarihte de davalının müvekkili ile … marka ve ürünlerinden haberdar olduğunu, davalının müvekkilinin markasını kötü niyetle tescil ettirmiş olduğunu, davalının müvekkiline ait … markasını kullandığı bîr diğer mecranın internet olduğunu, davalının www…com.tr isimli alan adını 21.07.2014 tarihinde tescil ettirdiğini, internet alan adı yoluyla marka ihlalleri durumunda marka hakkına tecavüzün söz konusu olduğunu, marka sahibi dışında yaptırılan internet alan adı tescillerinin terkin yaptırımı ile karşı karşıya kaldığını, davalının www….com.tr uzantılı alan adının yanı sıra müvekkilinin … markalanın Facebook, înstagraın vc Tw’ıttcr gibi sosyal medya hesaplarında da kullandığını, davalının … markalı ürünlerini tıpkı müvekkili gibi … renginin hakim olduğu bir ambalaj konsepti içinde piyasaya sunduğunu,bu ürünleri müvekkilinin markasını, kelime, renk ve şekil unsurları ile birebir taklit eden davalının, müvekkilinin ürünlerini ambalaj tasarım ve takdim şeklini de kopyaladığını, bu nedenle davalı adına … no ile tescilli “…” , … sayılı “… ” , … sayılı “… LİMİTED ŞİRKETİ” , …. sayılı “…” markalarının hükümsüzlüğü , davalıya ait ticaret ünvanındaki … ibaresinin terkini, davalının sosyal medya hesaplarının erişime engellenmesi ve www…..com.tr alan adının terkini, davalı eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti , eylemlerin men ve ref’i, hükmün ilanına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ve davalı faaliyet alanların farklı olduğunu, tüketicinin aldanma riski bulunmadığını, dava açıldıktan sonra ticari unvanının değiştirildiğini, davanın konusuz kaldığını, Müvekkilin kötüniyetinden bahsedilemeyeceğini, davayı kabul anlamında olmamak üzere davalının tamamen iyiniyetli bir yaklaşım ile ticaret unvanı ve markasını değiştirdiğini, … markası ile ticaret hayatına devam etmekle olduğunu, davacının markasının kullanımına izafe ettiği önemin davalının hayvan yemi sahasında çok karşılık görmeyeceğini, tedbir taleplerinin konusuz kaldığını,Sosyal medya hesaplarında da markasal kullanımların … olarak değiştirilmiş olduğunu, yine … markası ile davalının markalarının birbirinden farklı olup, davalının tescilli markaları tanınmış markaya karşı bir ihlal gerçekleştirmediğini,davalının kendi tescilli markasına dayanan hukuki bir hakkı kullandığını, mor /lacivert/kahverengi … ya da canlı … görsellerinin müvekkili markasında esaslı bir unsur olmadığını, tüm delli ve beyanları kapsamına göre davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi “… HMK 266. madde gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Ancak uyuşmazlık marka hukuku ve haksız rekabet hukuku kapsamında tamamen hukuki olarak inceleneceğinden son takdir sunulu deliller, görsellere ilişkin materyaller ve bilirkişi raporu dikkate alınarak mkahkememizce takdir edilmiştir. … Davacı ve davalıya ait marka tescil bgelesi celp edildiğinde davalının hükümsüz kılınması talep edilen markasının davacı markasının haklı ününden istifade edilmesi amacıyla oluşturulduğu, davalının ayrıca markasını tescilli olduğu halinden farklı olarak kullanmak suretiyle davacının marka hakkını ihlal ettiği de subut bulmuştur. … Davacı markasının gerek yerel mahkemelerce verilmiş ve yüksek mahkeme ilamlarıile de onanmış ilamlar kapsamı ile ve gerekse davacı tarafça sunulu belgeler kapsamında tanınmış marka olduğu hususu sabitir. … Davacının “…” ve türevi markaları ile davalı markaları arasında aynı ya da benzer olup olmadığı hususuna ilişkin marka hukuku kapsamında yapılan incelemede; … Her iki marka arasındaki benzerliğin tespitinde münferit unsurlardan ziyade, genel görünüm, yani bütünsel benzerlik dikkate alınır. Benzerini kullanmanın varlığına karar verebilmek için, münferit unsurlarda benzerlik yeterli olmadığı gibi, dikkatle bakılmakla farkına varılabilecek bir benzerlik de gerekli değildir. Aranan benzerlik bütünsel benzerlik olup, bunun da ilk bakışta (yüzeysel bakışta) ayırt etmeyi sağlayıp sağlamadığı önem arz etmektedir.” (Sami Karahan, Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları, s. 93) şeklindedir. … ’ın, benzerlik bahsine ilişkin görüşü ise; “Başkasının hak sahibi olduğu bir markanın, alıcıların karıştırmalarına neden olacak surette benzerinin kullanılmasının iltibas suretiyle marka hakkında tecavüze neden olduğu, benzerliğin saptanmasında markaların bütün olarak bıraktıkları genel izlenimin dikkate alınması gerektiği” (Ömer Teoman, Yaşayan Ticaret Hukuku, C.I., Mütalaa:5, s.34) yönündedir. … İki marka arasında karıştırılabilirlik, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle aynı marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. … İkinci ihtimal ise, iki marka arasındaki benzerlik nedeniyle kullanıcının aradaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da kullanıcı, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı üzerindeki markaya kanarak alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır. … Karıştırılma ihtimali, bir markanın aynen veya benzer bir biçimde kullanılmak suretiyle, alıcıların zihninde tescilli marka ile aynı veya en azından aynı işletmeye ait bir başka marka olduğu izlenimi uyandırmak suretiyle alıcı kitlesinin yanıltılması tehlikesidir. Yargıtay bir kararında, yazılışı ve okunuşu tamamen farklı olan “…” ve “…” markalarının aynı ürünler için üretilen aynı tarz ve aynı renk kompozisyonuna sahip ambalajlarla pazarlanmasında orta halli, orta zekalı, genellikle ev hanımı olan kullanıcılar açısından iltibas tehlikesinin oluştuğunu kabul etmiştir. … Hukuk Genel Kurulu tarafından 2006/11 E. 2006/338K. sayı ile 07.06.2006 tarihinde karara bağlanmış olan uyuşmazlıkta, somut olayda benzerlik olup olmadığı, iltibas yaratıp yaratmadığı değerlendirilirken bakılması gereken kriterler, değerlendirilmesi gereken durumlar açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu kriterler şekildedir; … Karıştırmada/ iltibasta asıl olan ortalama tüketicinin algılamasıdır. Tüketicinin, her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabildiğini düşünmek hayatın olağan akışına aykırıdır. Markada yer alan yardımcı unsurlar ile ayırım gücü az olan ifadelerin her zaman hatırda tutulabileceği düşünülemez. Tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkların malın markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın alırlar. Beğenilen ve güvenilen bir markaya ait ürünün seçilmesi durumu tüketiciye markanın garanti fonksiyonundan yararlanmayı sağlar. … Benzerlik, iki işaretin içerdiği unsurlardan birinin, bir kaçının veya hepsinin varlığı ile ortaya çıkabilir.Benzer işareti gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdıkları markaların bıraktığı intibağı hatırlayarak, yeni markanın daha önce görmüş oldukları markanın bir başka versiyonu, serisi, uzantısı olduğunu veyahut ta bildikleri marka sahibi tarafından verilmiş bir lisans ile söz konusu ürünün üretildiğini düşünürler. Bu yönden markaların farklı alanlarda tescilli olmasının bir önemi yoktur. … Markada yer alan esas ve ayırt edici unsurun, yeni markada küçük de olsa yer alması durumunda doğan benzerlik, işaret ve markalar arasında genel çağrışım itibariyle bağlantı kurulabilmesine neden olmakta ve her iki markanın da aynı işletmeye ait olduğu yönünde iltibasa yol açmaktadır. … Ortalama tüketici, küçük ayrıntıları dikkatli incelemez. Sadece geçmişte edindiği izlenimin etkisiyle hafızasında kalan ile yetinerek sonuca varmaya çalışır. … Ortalama alıcı kitlesinin tamamın karıştırma tehlikesine maruz kalması gerekmez. Bir kısmının bu risk altında bulunması dahi iltibas için yeterlidir.İltibasın tespitinde yeni marka sahibinin iltibas kastı gerekli değildir. … Markaların bütünsel olarak yapılan karşılaştırmaları şöyledir; … Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabete konu olduğu iddia edilen davalı markasında kullanım kompozisyonuna ilk bakışta göze çarpan unsurlar; … a. davacının çok tannımış markası olan …’ nın aynen … nolu davalı adına tescilli markada birebir yer alması, … b. … nolu … ibareli ve yine lacivert/mor arası bir renk ile kombin edilen … figürü ile tescil edilmiş olması ve birebir … ibaresinin markada esas unsur olarak … figürü ile yer alması … c. … nolu markada yine … ibaresinin üstte ve ön planda olacak şekilde altında ibaresi ile lacivert -sarı tonda baloncuklar ile yuvarlak kombin idelmiş bir şekil markası olduğu, markada … ibaresinin ön planda olduğu, … d. …. sayılı “… SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ” ibareli markada ise ticaret ünvanının marka olarak tescil edildiği ve yeni unvanda birebir … ibaresinin yer aldığı yem ve devamındaki faaliyet alanlarının genel ibareler olması nedeniyde markada esaslı unsurun … ibaresinde yoğunlaştığı anlaşılmıştır. … Davacı …HOLDING GMBH’ ye ait … markası kullanım kompozisyonlarında ilk bakışta göze çarpan unsurlar; a. … rengi, b. Stilize olarak yazılmış M harfi, c. Stilize yazılmış ve noktalanmış İ harfi, d. Süt dökülmek suretiyle yana yatık ve beyaz renkte oluşturulmuş … ibaresi, e. … figürü, f. Alp dağları görüntüsü g. … esas ibareli seri markalar ile yaratılmış birçok … esas unsurlu … MARKALAR AİLESİ’ dir. … Söz konusu markaların kavramsal olarak değerlendirmesine bakacak olursak; davacı nın tanınmış … markasının davalı kullanımındaki “”…” ibaresi ile birlikte “…” ve “…” İbaresi kullanımlarında keza … ibaresinde birebir … ibaresi davalı yanca aynen kullanıldığından ve markada esaslı unsur … ibaresi olduğundan telaffuz yönünden markalar arasında ayniyet bulunduğu anlaşılmaktadır. … Her iki marka altında üretilen ürünlerin ilgili olduğu sektöre ve hitap ettiği tüketici kesimine bakacak olursak; davacı ürünlerinin gıda sektöründe yer alan ürünler olduğu, davalının ise hayvan yemi alınanda faaliyet gösterdiği, üretilen ürünlerin hitap ettiği tüketici kesiminin uzmanlık bilgisi gerektirmeyen ortalama tüketici kesimi olduğu görülmektedir. … Karıştırmada asıl olan ortalama tüketici kitlesinin algılamasıdır. Burada tüketicinin iki markayı her zaman bir arada görüp karşılaştırma imkanının bulunmadığı ve markada yer alan yardımcı unsurlar ile ayırım gücü az olan ifadeleri her zaman hatırında tutamayacağı da gözetilmek suretiyle, karıştırılma tehlikesinin var olup olmadığı saptanacaktır. Ortalama alıcı kitlesinin tamamı karıştırma tehlikesine maruz kalmasa bile, bir kısmının bu risk altında bulunması, karıştırılma ihtimalinin gerçekleştiğinin kabulü için yeterlidir. Davacı markası tanınmış marka olduğundan davalının aynı zamanda hayvan yemi pazarlama alanında faaliyette bulunduğu yönünde tüketici de bir algı oluşması kaçınılmazdır. … Ayrıca iltibas sadece ad, unvan ve markalarda değil, piyasaya sürülen malların ambalaj kompozisyonlarında da oluşabilir. Yargıtay da, vermiş olduğu karalarında, iki tescilli markanın farklı olmasına rağmen, iltibasın ambalajlarda kullanılan renk, ebat ve kompozisyon bakımından da olabileceği sonucuna varmıştır. (Yargıtay 11.HD’ nin bu yöndeki 7-385 tarih ve 887-1265 sayılı ile 26-10-1982 tarih ve 3129 E, 4192 K.sayılı kararları için bkz. Reha Poroy-Hamdi Yasaman, Ticari İşletme Hukuku,12.Bası,İSTANBUL2007. S.288) Davacı ve davalının ürünleri taciri takdim şekli ile ambalajlara ilişkin sunum dikkate alındığında davalı yanca davacanın tanınmış mor … renginin berebir ürünlerin ambalajlarına kullanıldığı ve karıştırmanın oluştuğu kaçınılmazdır. … Zira bilirkişi …’nün raporundaki görsel incelendiğinde;davalının tescil aldığı renkde … ibaresi laciverte dönük bir renk iken davalının kullanımındaki renk Davacının renk markasına yaklaşarak markasal kullanımı kuvvetlendirir niteliktedir. Yine davalı … … ibareli markasında tescil ettirdiği renkleri değil,mor ve lacivert arası patlıcan moru olarak tabir edilen rengi kullanarak davacının tanınmış markasının haklı ününden faydalanmak amacıyla haraket ettiği ve tescil anında da iyiniyetli olmadığı sabittir. … Hukuk Genel Kurulu kriterlerine göre somut olaya baktığımızda da hedef kitle olarak ortalama tüketici kitlesinin esas alınması gerekmektedir. Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü, bu işin ilgisi veya uzmanı değil, ortalama tüketici kitlesidir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından “umumi intiba “ olması, halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Yargıtay bir başka kararında daha da ileri giderek, işitsel ve görsel bir benzerlik, hatta genel görünüş açısından ‘umumi intiba’ olmasa bile, halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması veya markanın birbirini çağrıştırmasının dahi karıştırılma ihtimali için yeterli olduğuna hükmetmiştir.Markalar şekil, sözcük vb. açısından farklı unsurlardan oluşuyor olsalar bile,markaların birbirini çağrıştırması halinde, markalar aralarında benzerlik olduğuna hükmedilmelidir. Örneğin, bir resim bir sözcüğü ve bir sözcük bir resmi çağrıştırabilir. (Nazari ve Tatbiki Alameti Farika Hukuku, İstanbul, 1951, s.143) ’Danıştay kirpi resminden oluşan marka ile kirpi markası yahut sincap resmi ile sincap markası arasında bu anlamda benzerlik olduğuna hükmetmiştir. Alıcıları satın almayı düşündükleri mal yerine bir başka mal alma durumunda bırakması kadar, alıcıların iki farklı mal karşısında bulunduklarını anlamalarına rağmen bu markaların aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları üreten işletmeler arasında idari ekonomik anlamda bir bağlılık olduğu düşüncesine kapılmaları dahi iltibas tehlikesi içinde ele alınmalıdır. (ARKAN,Sabih: Marka Hukuku, Ankara 1997, C.1., s.98) Nitekim bu husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca da 07.06.2006 tarihli ve E.2006/11-338, K.2006/338sayılı kararında açıkça vurgulanmıştır: … Esas olarak Paris Sözleşmesi’ nin 1. mükerrer 6. maddesi ile uluslararası alanda düzenlenen tanınmış marka kavramı, genellikle ülke mevzuatlarında tanımlanmamıştır. Bunun sebebi, tanınmış marka kavramının her somut olaya göre farklılık göstermesi ve önceden belirlenmiş kesin kriterlere uymamasıdır. Tanınmış marka için, mahkemeler ve doktrin tarafından bazı unsurlar tespit edilmiş ve belirleyici nitelikte bazı ölçütler ortaya konmuştur. Tanınma kabiliyeti yüksek olan işaretler güçlü markaları – ki bu uzun yıllar kullanım ve yoğun bir reklamla bu güç elde edilir- meydana getirdikleri için, ihlale maruz kalma oranlarının daha yüksek olması nedeniyle, onlara sağlanacak olan koruma alanının da zayıf işaretlere nazaran daha geniş olması gerekeceği şüphesizdir.” (KARAHAN, s.93-94) anınmış markadan söz edilebilmesi için reklam gücü yüksek, kalite sembolü haline gelmiş bir markanın, sadece o markayı taşıyan mal ya da hizmetlerle ilgili çevre içinde değil bu çevre dışında, o mal ya da hizmetle ilgisi olmayan kişilerce de bilinmesi gerekir. (Arkan, Marka Hukuku C.I, Ankara 1997, s.?) Markanın ilgili tacirler ya da o malın alıcıları değil, bu mal ile ilgili olmayanlar tarafından da bilinmesi halinde tanınmış markadan bahsedilebilir. Bir markanın tanınmış olduğunu söyleyebilmek için, markanın konulduğu mamülün birden bire düşünmeden ve bir hatıranın yardımıyla hatırlanmayan, refleks halinde düşünülmesi gerekir. Genellikle tüketicinin zihninde bir fikir uyandıran marka tanınmışlık derecesine ulaşmış demektir. Örneğin “…“ Türkiye’ de, “…“ bütün dünyada otomobil markasını ifade eder. (Poroy-Yasaman “Ticari İşletme Hukuku, 1998, s.305) Paris Sözleşmesi’ nin 1.mükerrer 6.maddesinde şu hüküm yer almaktadır: … “Birlik ülkeleri tescilin talep edildiği ülkenin yetkili makamları tarafından söz konusu ülkede bu Sözleşme’ den yararlanacağı kabul olunan bir şahsa ait olduğu aynı veya benzer ürünlerde kullanıldığı herkesçe bilindiği mütalaa edilen bir markanın karışıklığa meydan verebilecek surette örneğini, taklidini veya tercümesini yapan bir fabrika veya ticaret markasının tescilini gerek ülke mevzuatı müsait olduğu takdirde doğrudan doğruya, gerek ilgilinin isteği üzerine red veya hükümsüz kılmayı taahhüt eder.” … Türkiye de dahil olmak üzere bir çok ülkede tescilli bulunan … markası, Türkiye ve dünya çapında tanınmış bir markadır. … markasının tanınmışlığını tespit eden mahkeme ilamlarının bulunduğu sunulu delillerden anlaşılmaktadır. … Davalının tescilinde kötüniyetli olup olmadığı hususunu inceleyecek olursak; Ticaret Kanunu md. 20/2’ de tacirlerin özen yükümlülüğü artırılmış ve onlara ticari işlerinde ‘’basiretli tacir‘’ gibi davranma zorunluluğu getirilmiştir. Hukukumuzda, yerleşmiş içtihatlarda bu prensibe değinilmiş ve tacirin bu sıfatı nedeniyle söz konusu tanınmış markayı bilmediğini iddia edemeyeceği belirtilmiştir. Dolayısıyla, davalı tarafın tacir kimliği dikkate alındığında davalının ‘’basiretli tacir‘’ gibi davranma zorunluluğunun olduğu ve işi gereği dava konusu … markasının davacı tarafından kullanıldığını ve tanınmış marka olduğunu bildiği veya en azından bilmesi gerektiği düşünülmeli; bunun sonucu olarak da marka tescilinde ve markayı kullanımında kötüniyetinin olduğu sonucuna varılmıştır.Bu nedenle davalı adını tescilli markaların tamamının hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. … Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller mülga 556 sayılı KHK’nın 61. maddesinde düzenlenmiştir … 6769 Sayılı SMK mm 6/1 maddesi uyarıncada aynı düzenlemelere yer verilmiştir. “markanın tescil haklarına giren aynı mal ve hizmetlerle İlgili olan, tescilli markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve hizmetleri kapsayan ve bu suretle tüketici nezdinde tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil olmak üzere davacı markasına iltibas teşkil edecek şekilde gözde ve kulakta tüketicileri yanıltmasına” neden olacak ve bu durum 6769 Sayılı SMKnun 7/2 (a) ve (b) maddeleri uyannca marka hakkına tecavüz teşkil ve haksız rekabet teşkil edecektir. … 6769 Sayılı SMK nun 29/1. Maddesinde marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemler sayılmıştır. Buna göre; a)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak b)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek. c)Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerekliği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak ” şeklindeki eylemler marka hakkına tecavüz kapsamında değerlendirilmiştir. … Davalının dava tarihinden önceki kullanımları karıştırılma ihtimali olan pek çok unsuru bünyesinde barındırmaktadır.Davalının tüm eylemlerinin davacının … ibareli marka hakkına tecavüz ettiği tespit edilmiştir. … Haksız Rekabet değerlendirmesi; … TTK md. 56 ve 57’ de hüsnüniyet kaidelerine aykırı hareketler başlığı altında, haksız rekabetin, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimali olduğu belirtilmiştir. Bir ticari işletmenin yıllarca büyük reklam harcamalarına katlanarak piyasada tanıttığı bir ambalaj biçimini ve piyasada tanınır hale getirdiği herhangi bir figürü başka bir tacirin hiçbir zahmete katlanmaksızın aynen kullanması, kendisine başkasının emeğinden haksız bir biçimde yararlanarak çıkar sağlaması anlamına gelir ki, bu da rekabetteki emek ilkesine aykırılık oluşturur. Davalının eylemlerinin davacının tanınmış markası nezdirde oluşturduğu güven ilkesinden haksız olarak faydalanmaya çalışması emek ilkesine aykırıdır. Bununla birlikte, davalının markalarının da tescilli olduğu anlaşımış ise de, davalı kullanımları tescilli olduğu hali ile değil davacı markasına yanaşmak suretiyle gerçekleştiği için davalının eyleminin haksız rekabet teşkil ettiği de sabut bulmuştur. … Davalı şirket niteliği itibariyle tüzel kişi tacirdir. 6102 sayılı TTK’nda tacir olmaya bağlanan hükümlerden biri de ”basiretli olma” yükümlülüğüdür. Davalı şirket bir tüzel kişi tacir olması sebebiyle, TTKm.18/2 uyarınca basiretli bir tacir gibi davranmak yükümlülüğündedir. Bu hükme göre, faaliyet alanı içerisinde tüm işlemlerini hukuka uygun olarak yerine getirmekle yükümlüdür. Basiretli tacir gibi hareket elme yükümlülüğü olan davalı şirketin, tanıtım faaliyetlerinde kullandığı ifadelerin halkı yanıltacak nitelikte olmamasına dikkat etmesi, bu konuda gereken özeni göstermesi de bu kapsamdadır. Davalı şirketin birebir davacının tanınmış markasını kendisine ticaret unvanı ,alan adı ve marka olarak seçmesi iyiniyetli olarak düşünülemez, bu açıdan alan adının terkini talebi de kabul edilmiştir. … Yargılama sırasında davalı ticaret unvanını değiştirdiğinden bu talep yönünden dava konusuz kalmıştır. … Davacı ve davalı yanca sunulu deliller, bilirkişi raporu, TPMK belgeleri, tanınmış ile ilgili mahkeme ilamları, davalının sosyal medya kullanımı, ticari sicil kayıtları ve davalının yargılama aşamasında unvan değişikliğine ve marka kullanımına ilişkin sunduğu tüm deliller birlikte incelendiğinde; Davacının tescilli marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet in tespitine,durdurulmasına, önlenmesine,Davalının ticaret unvanını yargılama sırasında değiştirdiğinden bu yöndeki talep konusuz kaldığından unvan terkini talebi yönünden esasla ilgili karar verilmesine yer olmadığına,Davalı adına … no ile tescilli “…” , … no ile tescilli “… ” , … no ile tescilli “… SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ” , … no ile tescilli “…” markalarının hükümsüzlüğüne, www…..com.tr alan adının terkinine,Davanın etkinliğinin temini bakımından HMK 389. maddelerine göre; Davalının davacının tanınmış markası olan … ve … renk ile çağrışım yapan ambalaj, etiket,kutu, koli gibi kullanımlarının keza sosyal medya hesaplarında tanıtımının önlenmesine, davacı markası ile çağrışım yapan üzerinde … ibaresi bulunan ürünlerin üretim,satış ve ihracının önlenmesine, hükmün ilanında davacının menfati bulunduğundan karar kesinleştiğinde karar özetinin, masrafı davalıdan alınmak üzere, GÜNLÜK YAYIN yapan bir gazetede bir kez ilanına …” gerekçesi ile davacının tescilli marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, davalının ticaret unvanını yargılama sırasında değiştirdiğinden bu yöndeki talep konusuz kaldığından unvan terkini talebi yönünden esasla ilgili karar verilmesine yer olmadığına, davalı adına … no ile tescilli “…”, … no ile tescilli “… “, … no ile tescilli “… SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ”, … no ile tescilli “…” markalarının hükümsüzlüğüne, karar kesinleştiğinde TPMK’na ilanın gönderilmesine, www…..com.tr alan adının terkinine, davanın etkinliğinin temini bakımından HMK 389. vd. maddelerine göre; davalının davacının tanınmış markası olan … ve … renk ile çağrışım yapan ambalaj, etiket,kutu, koli gibi kullanımlarının keza sosyal medya hesaplarında tanıtımının önlenmesine, davacı markası ile çağrışım yapan üzerinde … ibaresi bulunan ürünlerin üretim,satış ve ihracının önlenmesine, karar kesinleştiğinde karar özetinin, masrafı davalıdan alınmak üzere günlük yayın yapan bir gazetede bir kez ilanına karar vermiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi kararını kabul edilen kısımlar yönünden kabul etmediklerini, kararda tarafların eşitliği, somut olay adaleti ve dürüstlük ilkelerine aykırı hareket edildiğini, müvekkiline ait delillerin ve taleplerin hukuka aykırı olarak reddedildiğini ve karşılanmadığını, eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini, kabule yönelik kararın kaldırılması ile davanın reddinin gerektiğini, müvekkilinin sadece ticaret unvanını değiştirmesinin davacının ününe ihtiyacı olmadığının, davacı ile alakalı olarak bu markanın ve unvanın seçilmediğini gösterdiğinin kabul edilmesi gerektiğini, müvekkilinin ticaret unvanının değiştirilmesi talebi yönünden verilen karar verilmesine yer olmadığına dair kararın usul hukukuna uygun olduğunu sadece bu yönden kararı istinaf etmediklerini, bu şekilde müvekkilinin karar verilmesini beklemeksizin, samimiyet ve iyi niyetini göstermek adına re’sen hareket ettiğini, bunun davayı kabul anlamına gelmeyeceğini, bunun mahkemece manevi anlamda irdelenmediğini, cevap dilekçesi ile yargılama aşamalarındaki beyanlarını tekrarla hükme esas alınan 21.03.2018 tarihli bilirkişi raporunun cevap dilekçesi sunulmadan tek taraflı beyana göre düzenlendiğini, müvekkilinin faaliyet alanına göre bilirkişi seçilmesi gerektiğini, bilgisayar mühendisinin raporda görüşüne gerek bulunmadığını, rapora itirazlarını tekrar ettiklerini, benzerliğin değil farklılığın ön planda olduğunu, müvekkilinin delillerinin toplanmadığını, duruşmada teslim edilen görseller ve ürünler üzerinde teknik inceleme yapılmadığını, duruşmalarda az sayı ve sürede söz hakkı verildiğini, müvekkilinin baştan kötü niyetli kabul edildiğini, dava açıldıktan sonra kapatılan internet sitesi ve değiştirilen sosyal medya hesapları ile müvekkilinin sosyal medya hesapları ile marka kullanımlarının bir bütün olarak değerlendirilmesi için yargılamanın başından bu yana savunmaları kapsamında bilirkişi raporu tanzimi talep edildiğini, haksız ve hakkaniyete aykırı olarak olarak taleplerinin mahkemece reddedildiğini, davaya cevap vermeden incelenen bilgi belgelerin tamamen seçmece, maksatlı, cımbızlama yöntemiyle tespit edilen görseller olduğunu, bunların olayın bütününe yönelmediğini, yanıltıcı olduğunu, eksik inceleme bulunduğunu, cevap hakkının tanınmadığını, davacının tescilli marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine dair verilen kararı kabul etmediklerini, ilk derece mahkemesinin davacının … markasının tescilli olmasını, tanınmış olmasını değerlendirmekle birlikte müvekkilinin de “…”, “… ”, “… sanayi ticaret limited şirketi”, “…” markalarını tescilli olarak kullandığının değerlendirilmediğini, tanınmış marka her durumda haklı olsa idi yargılama yapmaya da gerek duyulmayacağını idari karar ile de hükümsüzlüğün sağlanabileceğini, burada somut vakıa ile illiyeti olmayan ve hukuka uyarlı olmayan bir karar verildiğini, müvekkilinin mal ve hizmeti ile davacının mal ve hizmeti aynı olmadığı gibi benzerlik de taşımadığını, davacının tanınmış marka iddiasının tek başına mal ve hizmet yönünden de benzerliğin aranması gerektiği koşulunu ortadan kaldırmadığını, somut davada davacının müvekkilinin tescil ettirdiği hizmet sınıflarına dair tescilli bir markası olmadığı gibi iş bu dosyada hizmet sınıfı farklılığının belirgin şekilde her iki taraf markalarının ayırt edici nitelikte olduğunu, tüm unsurların değerlendirilmediğini, eksik inceleme bulunduğunu, şekil yönünden markaların farklılığının bulunduğunu, “milk” kelimesinin ingilizce “süt” anlamına gelen temel bir kelime olduğunu, özellik ihtiva etmediğini, marka tescillerinin olağan olduğunu, müvekkil markalarının “milk” kelimesi “süt” anlamına geldiği için, bu kelimenin sonunda yer alan “a” harfini ise “A Kalite Süt” anlamı vermek, hayvanların müvekkiline ait yem ve katkı maddeleri ile beslenmeleri halinde kaliteli süt verecekleri algısını tüketicide oluşturmak için düzenlendiğini, müvekkilinin milk kelimesinin yanına “a” harfi getirmekle birlikte, “…”, “…” gibi kelimelerinin de ayrıca eklemiş, “…” ibaresini tek başına kullanmadığını, marka şekillerinde genel olarak gerçek … görseli kullanıldığını, çizilmiş ineğin ağzına bir yonca da eklenerek “yem”e vurgu yapıldığını, ayrıca … figürü memelerinin süt dolu gösterilerek de sütte verim algısı yaratılmak üzere dizayn edildiğini, müvekkilinin fuar, sosyal medya gibi reklamlarında ağırlıklı olarak çizili … görselini kullanmadığını, gerçek … fotoğraflarını kullandığını, yazım tiplerinin de farklı olduğunu, renk farklılıklarının da olduğunu, tüketicide bir bütün olarak yaratılan algının, ortalama tüketici nezdinde çağrışımsal olarak davacı markası ile karıştırılamaz nitelikte olduğunu, müvekkilinin değişik renklerde … görseli kullanarak, farklı süt yapan yem seçeneğine vurgu yapmasının olağan olduğunu, hayatın olağan akışı gereği davalarda mahkeme tarafından nazara alınması gereken fiili bir karine olduğunu, mal ve hizmet farklılıklarının bulunduğunu, mahkemenin davacı markaları ile müvekkiline ait markalar arasındaki sınıf farkını ve bu fark nedeni ile tüketici nezdinde oluşacak algıyı dikkate alınmadığını, cevap dilekçesinde izah olunduğu üzere müvekkilinin satış yaparken tüketiciyi bilgilendirdiğini, marklar arası tecavüzden bahsedilemeyeceğini, müvekkilinin tescilli markalarını yani sahibi olduğu markaları kullandığını, müvekkilinin faaliyet alanına ilişkin inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, müvekkilinin yem sektöründe olduğunu, davacının daha çok genç ve çocuklara çikolata ile hitap ettiğini, tüketici nezdinde iltibas oluşmayacağını, tecavüzden söz edilemeyeceğini, hükümsüzlük kararının hukuka uygun olmadığını, hukuki yararın dava şartı olduğunu ve öncelikle bakılması gerektiğini, haksız rekabet oluşmadığını, zaman aşımı def’ilerinin bulunduğunu, müvekkilin de TPMK’nın tesciline güvenerek tescilli markalarını kullandığını ve kullanımlarının iyiniyetli kabul edilmesi gerektiğini, dürüst davrandığını ve haksız rekabet için aranan koşulların oluşmadığının dikkate alınmadığını, durdurma ve önleme kararlarının kabul edilemez olduğunu, davalı adına … no ile tescilli “…” , … no ile tescilli “… ” , … no ile tescilli “… SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ” , 2014/77839 no ile tescilli “…” markalarının hükümsüzlüğüne dair verilen kararı kabul etmediklerini, müvekkilinin markasında yer alan yazım, çizim ve görsellerin; davacı markaları ile müvekkili markaları arasında benzerliğin zayıflatıcı ve ayrıt ediciliği oluşturucu nitelikte olduğunu, bunun yanı sıra müvekkilinin markalarının ait olduğu hizmet sınıflarının farklı olduğunu, tüketici profili ile mal ve hizmet farklılığının mevcut olduğunu, eş deyişle markaların görsel ve bıraktıkları intiba yönünden aynı nitelikte olmadığını, “…” markasının hükümsüzlüğe dair kararı kabul etmediklerini, “… ” markasının hükümsüzlüğe dair kararı kabul etmediklerini, “… SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ” markasının hükümsüzlüğe dair kararı kabul etmediklerini, müvekkilinin ticaret unvanına yönelik davacı istemi yönünden TTK m.60 gereği zaman aşımı def’ilerinin bulunduğunu, “…” markasının hükümsüzlüğüne dair kararı kabul etmediklerini, mahkemece hizmet sınıfları yönünden tereddüt uyandıracak şekilde karar verildiğini, yargılama süresince de hizmet sınıflarının farklılığına dair savunmalarının dikkate alınmadığını, müvekkilinin marka adı kullanımlarına son vermiş, yeni ticaret unvanı ve marka adları ile ticari yaşamına başladığını, bu noktada artık müvekkiline fiilen faydasız da olsa hukuki yararı sebebiyle kararın kaldırılması gerektiğini, www…..com.tr alan adının terkinine şeklinde verilen kararı kabul etmediklerini, kararın bu terkin yönünden kaldırılıp karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğini, davalının davacının tanınmış markası olan … ve … renk ile çağrışım yapan ambalaj, etiket, kutu, koli gibi kullanımlarının keza sosyal medya hesaplarında tanıtımının önlenmesine, davacı markası ile çağrışım yapan üzerinde … ibaresi bulunan ürünlerin üretim,satış ve ihracının önlenmesine şeklinde verilen kararı da kabul etmediklerini, müvekkiline ait ve içeriğinde … ibaresi taşır sosyal medya hesaplarının tamamının … olarak değiştirildiğini, kullanımların müvekkilinin kendi iradesi ile durdurulduğunu, hükmün ilanında davacının menfaati bulunduğundan karar kesinleştiğinde karar özetinin, masrafı davalıdan alınmak üzere günlük yayın yapan bir gazetede bir kez ilanına dair verilen kararı kabul etmediklerini, müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, müvekkilinin dava açıldıktan sonra marka ve kurumsal kimlik dönüşümünün derhal gerçekleştirildiğini, burada çirf yönlü bir ispat olduğunu, hukuki değerlendirmede savunmalarına yer vermediğini, delillerin eksik değerlendirildiğini, delillerin toplanmadığını, mahkemenin tanık dinletme taleplerini yerinde görmemesinin hukuka uygun olmadığını, tüm hususlara dair emsal mahiyette yargı kararları bulunduğunu beyanla neticeten “… 1. öİlk derece mahkemesi kararının öncelikle tümden kaldırılarak; TANIKLARIMIZIN DİNLENMESİNE VE dosyanın müvekkilin tescilli markalarına dair hizmet sınıfları alanlarında uzman, bilgisayar, sosyal medya ve web sitesi alanlarında uzman bilirkişileri de ihtiva edecek şekilde, dosya kapsamındaki tüm cevap ve beyanlarımız, delillerimiz ile incelenmesine, itibardan yararlanma iddiası nedeniyle de , müvekkilin yeni sosyal medya hesapları, yeni marka kullanımı ve değişen ticaret unvanı ve iyiniyeti de değerlendirilmek üzere yeni bir bilirkişi heyetine tevdiine, işbu davanın tümden reddine, bu talebimiz kabul görmez ise; 2. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ TÜMDEN KALDIRILARAK, DAVANIN REDDİNE, Bu talebimiz kabul edilmez ise, aşağıda yer alan taleplerimiz ayrı ayrı ve tüm taleplerimiz bir bütün olarak değerlendirilmek üzere; 3.Davacının marka hakkına tecavüzün tespitine dair hükmün kaldırılarak, davacının bu yönden davasının reddine, bu talebimiz kabul görmese dahi; 4.Haksız rekabete dair davanın öncelikle zamanaşımına uğramış olması nedeni ile reddine, bu talebimiz kabul görmez ise her durumda haksız rekabete yönelik davanın reddine, Yukarıda yer alan taleplerimiz kabul görmese dahi; 5.Müvekkilin yargılama sürecinde tüm marka içerir kullanımlarını değiştirmesi dikkate alınarak tecavüz ile haksız rekabete yönelik durdurma ve önleme kararı verilmesine yer olmadığına, Yukarıda yer alan taleplerimizin hiçbiri kabul görmese dahi; 6.Müvekkil adına … no ile tescilli “… SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ” markası yönünden verilen hükümsüzlük kararı bakımından; öncelikle zamanaşımı defimiz dikkate alınarak, öncelikle davacının davasının bu yönden reddine, 7.Müvekkil adına … no ile tescilli “…”, … no ile tescilli “… ” , … no ile tescilli “… SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ” , … no ile tescilli “…” markalarının hükümsüzlüğüne yönelik kararında yine tümden kaldırılarak; davacının hükümsüzlük yönünden davasının tümden reddine, Bu talebimiz kabul görmez ise; 8.Her bir markanın ayrı ayrı incelenerek hizmet sınıfları yönünden tek tek irdelenmesine, 9.İlk derece mahkemesi kararı kapsamında tüm markalar yönünden hizmet sınıfları kapsamında verilen hükümsüzlük kararlarının reddine karar verilmeyecek ise her bir marka yönünden hizmet sınıflarının tek tek irdelenerek, kararın infazda ve anlamda tereddüt uyandırmayacak şekilde yeniden tesisine, 10.www…..com.tr alan adının terkinine şeklinde kararın kaldırılmasına ve bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 11.Davalının davacının tanınmış markası olan … ve … renk ile çağrışım yapan ambalaj, etiket,kutu, koli gibi kullanımlarının keza sosyal medya hesaplarında tanıtımının önlenmesine, davacı markası ile çağrışım yapan üzerinde … ibaresi bulunan ürünlerin üretim,satış ve ihracının önlenmesine şeklinde verilen kararın “davacının tanınmış markası olan … ve … renk” şeklindeki hükmün her halükarda karardan çıkartılmasına ve işbu kararın tümden kaldırılarak bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 12.Karar kesinleştiğinde karar özetinin, masrafı davalıdan alınmak üzere, GÜNLÜK YAYIN yapan bir gazetede bir kez ilanına dair kararın kaldırılarak, bu konuda da karar verilmesine yer olmadığına, bu talebimiz kabul edilmeyecek ise yayınlanacak karara müvekkilin … olarak faaliyetlerine devam ettiğinin yayınlanacak özete dercine, 13.Müvekkilin kötüniyetli olduğuna dair gerekçe ve hükmü kaldırarak, müvekkilin kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığından bahisle davanın bu yönden reddine, 14.İlk derece mahkemesi kararının eksik inceleme neticesinde tanzim ettiği anlaşıldığından, tarafımızın talep ve istemleri doğrultusunda inceleme yapılmasına, 15.Yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına …” karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi ile yargılama aşamalarındaki beyanlarını tekrarla, mahkemenin gerekçeli kararda dava konusu markaların benzerliğine ilişkin tespit ve değerlendirmelerinin yerinde olduğunu, ihtisas mahkemesi sıfatıyla Türk Mahkemeleri ve Türk Patent tarafından daha önce defalarca tanınmışlığına karar verilmiş ve doğrulanmış olan müvekkilinin … markasını ticaret unvanı ve tescilli marka olarak birebir kullanan, hatta renk ve şekline kadar taklit eden davalının marka hakkına tecavüz eden şüpheye mahal vermeyecek derecede açık olan eylemlerinin bu suretle yasaklandığını, mahkemenin karar verirken sadece bilirkişi raporunu esas almadığını, hukuki değerlendirmelerde bulunduğunu, Türk Marka ve Patent Enstitüsü ve Ticaret Sicil kayıtlarının değerlendirildiğini, davalının gerçeği yansıtmayan beyan ve savunmalarda bulunduğunu, bu şekilde yanılgı oluşturmak istediğini, dava ile bir ilgisi olmayan hayvan yemlerinin duruşma sırasında mahkemeye hukuk usulüne uygun olmayacak şekilde delil olarak sunulmak istendiğini, bunun mahkemece delil sunma usulüne aykırı olması nedeniyle reddedilmesinin yerinde olduğunu, davalının kullanımlarının delillerle ispatlandığını, nitekim davalının da dava tarihinden sonra unvanını değiştirdiğini ve internet sitesi ile sosyal medya hesaplarını değiştirdiğini, … markasının kullanımına son verdiğini ikrar ettiğini, bu durumun 08/11/2018 tarihli duruşma tutanağında bizzat davalı vekilinin beyanları ile de sabit olduğunu, hakimin yasa gereği hukuki değerlendirme yapacağı mesleki alanda bilirkişiye dosyayı tevdi etmesinin yasa gereği zaten uygun olmadığını, davalının marka hakkına tecavüze ilişkin istinafının yerinde olmadığını, tanınmış markada sektörler arası geçişkenlik olmadığı savunmasına itibar edilemeyeceğini, gerek 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun’da ve gerekse Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde tanınmış markalara sağlanan korumanın kapsamının genişletilmiş ve bu markaların başka işletmeler adına farklı mal ve hizmetler için dahi tescilini engelleyen düzenlemeler getirdiğini, tanınmış markanın bilinirliği, toplumda oluşturduğu sempati ve güven ile reklam gücünden haksız menfaat elde edilmesinin önlenmesi gereği bu düzenlemelerin yapıldığını, her ne kadar davalı 05.06.2018 tarihli duruşmada plastik kutular içine koyduğu hayvan yemlerini mahkemeye sunmak istemiş ve bu suretle hayvan yeminin, müvekkilimizin gıda ürünleri ile karıştırılamayacağı ve farklı olduğunu iddia etmişse de tecavüzün her zaman biri yerine diğerinin satın alınması şeklinde gerçekleşmediğini, tanınmış markanın itibarından, sırf toplumun o markaya duyduğu sempati ve güvenden yararlanmanın da marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemler arasında kabul edildiğinin izahtan vareste olduğunu, müvekkili ile davalının farklı ürünler üretmeleri ve farklı sektörlerde hizmet vermeleri sebebiyle … markasına ilişkin davalı kullanımlarının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, … kelimesindeki a harfinin ayrı yazılış davalı gerekçesinin kötü bahanelerden olduğunu, davanın derhal açılması nedeni ile essiz kalmanın söz konusu olmadığını, yine zaman aşımı koşullarının da oluşmadığını, çünkü haksız rekabet eyleminin devam ettiği sürece veya haksız rekabet eyleminin tekrarlanma tehlikesi mevcut olduğu sürece zaman aşımının işlemeyeceğini, davalının haksız rekabete ilişkin savunmalarının davalının kötü niyetinin aşikar olması karşısında yerinde olmadığını, markanın iptaline değil hükümsüzlüğüne karar verildiğini, hükümsüzlük kararı geriye etkili olduğundan, davalının tescilli markaya dayalı kullanım savunma ve istinaf itirazlarının haklı görülmesinin de mümkün olmadığını, seçenek varken müvekkili markasının kullanılmasının tesadüf olamayacağını, bilinçli kullanım olduğunu, davalı tarafından sunulu şirket kurucularının eğitim seviyelerinin yüksek olması gereği markanın tanınmışlığının, markanın kelimesi, şekli ve rengi ile taklit edilmesinin marka hakkına tecavüz oluşturacağının bilinmesinin malum olacağını, SMK’nın yürürlüğü ile Yargıtay içtihatlarıyla oluşturulan “Tescilli bir markanın kullanımı tecavüz teşkil etmez.” prensibinin de ortadan kalktığını, SMK m.155 gereği bir markanın (ya da başka bir hakkın) tescilli olmasının önceki hak sahiplerinin açtığı tecavüz davasında bir savunma olarak ileri sürülemeyeceğini açıkça hüküm altına aldığını, davanın konusu davalının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin tespit, durdurulma ve önlenmesi olup mahkeme yapılan incelemeler neticesinde davalının haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemleri tespit edilmiş olduğundan, talepleri gibi bunların durdurulması ve önlenmesine karar verilmesinin de açılan davanın gereği olduğunu, davalının istinaf dilekçesinde yer alan markaların benzer olmadığı, sosyal medya hesaplarında ve internet sitesinde değişikliklerin zaten yapıldığı, müvekkilinin tanınmış bir marka olan … markası gibi bununla çağrışım yapan ambalaj, renk ve ifadelerin sosyal medya hesaplarında kullanımının engellenmesine ilişkin mahkeme kararına gerek bulunmadığı, kötü niyetli olmadığı yönündeki istinafların kabul edilmesinin açıkladıkları gerekçelerle mümkün bulunmadığını, mahkeme kararının yerinde olduğunu beyanla davalının istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan/ olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep şu şekildedir : Dava ve talep; davacının … marka hakkına davalının tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden fiillerinin bulunduğu davacı iddiası ile, TTK 63 ve HMK 392 ve 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159. maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir yolu ile men’i ile marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabet teşkil eden fillerin dava sonuna (kararın kesinleşmesine) kadar durdurulmasına ve tecavüzün giderilmesine, davalının … ibareli ürünlerine ait ambalaj, etiket, kutu ve kolilerin ve bunların yapımında kullanımları kalıp ve klişelerin bulundukları yerden toplatılarak dava sonuna kadar ihtiyati tedbir olarak bir yediemine teslimine ve … ibareli ürünlere ait ambalajların, etiket ve kolilerin üretiminiti durdurulmasına satış ve ihraç edilmesinin önlenmesine ve bu yolda ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … sayılı “… ”, …. sayılı “… ”, … sayılı “… san. Tic. Ltd. şti.”, … sayılı “…” markalarının dava sonuna kadar üçüncü şahıslara devrinin engellenmesine ve bu yolda ihtiyati tedbir kararı verilmesine; davalının, davacının … markasının birebir aynını ticari markaları, ticaret unvanı, alan adı ve sosyal medya hesaplarında kullanımının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davalının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden flil ve hareketlerinin men’ine ve ref’ine, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden fiillerin durdurulmasına ve tecavüzün giderilmesine, bu amaçla davalının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden ve … ibaresi ile satışa sunulan ürünlerin imalatının durdurulması, satışının ve ihraç edilmesinin önlenmesine, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, bu amaçla davalının … isimi ile imal ettiği ve satışa sunduğu ürünlere ait etiket, kutu, koli ve ambalajlarına ve bunların yapımında kullanılan klişe, kalıp ve araçlara bulundukları yerlerde (Türkiye sınırları içinde veya Gümrük Serbest liman veya bölge gibi olanlar dahil) el konularak imhasına, davalı adına … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “… San. Tic. Ltd. Şti.”, … sayılı “…” markalarının hükümsüzlüğüne ve/ veya iptaline ve marka sicilinden terkinine, davalının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden ticaret unvanındaki … sözcüğünün iptaline, davalıya ait www ….com.tr uzantılı alaN adının iptaline, davalının … markası altında kullandığı Facebook, Instagram ve diğer sosyal medya hesaplarına erişimin engellenmesine, masrafı davalıdan alınmak suretiyle kararın kamuya yayın yoluyla duyurulmasına ve kararın bütün Türkiye’de neşredilen tirajı en yüksek üç büyük gazetede ilanına karar verilmesi istemine ilişkindir. Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan taraflara ait marka tescil belgelerinin dosyaya celp edildiği, teknik inceleme kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, talep konusu değerlendirilerek taleple bağlı kalınarak iddia- savunma- toplanan ve taraflarca sunulan bilgi- belge ve deliller kapsamında hukuki değerlendirme yapılarak kararın taktir edildiği belirlenmiştir. Teknik olarak davalı kullanımlarının marka ihlalini oluşturduğu, davacının markasının tanınmış marka olduğu, markalar arasında bütünsel benzerlik bulunduğu, bütünsel benzerlik şartlarının oluştuğu, benzer biçimde markanın kullanımı ile karıştırılma ihtimalinin gerçekleşmiş olduğu, tüketici nezdinde karıştırma/ iltibas tehlikesinin oluştuğu, benzerliğin tüketicilerin daha önce tanıdıkları markanın bıraktığı intibayı hatırlayarak yeni markanın daha önce gördükleri markanın bir başka versiyonu, serisi, uzantısı olduğunu veyahut ta bildikleri marka sahibi tarafından verilmiş bir lisans ile söz konusu ürünün üretildiğini düşündürdüğü, bu noktada markaların farklı alanlarda tescilli olmasının bir öneminin bulunmadığı, markada yer alan esas ve ayırt edici unsurun yeni markada küçük de olsa yer alması halinde doğan benzerliğin işaret ve markalar arasında genel çağrışım itibariyle bağlantı kurulabilmesine neden olduğu, her iki markanın da aynı işletmeye ait olduğu yönünde iltibasa yol açtığı, iltibasın tespitinde yeni marka sahibinin iltibas kastı gerekli olmadığı, davalının tecavüz ve haksız rekabete konu olan kullanım komposizyonlarının davacı markası ile bütünsel benzerliğinin ilk bakışta göze çarptığı, davalı markasında esaslı unsurun … ibaresinde yoğunlaştığı davacı markası … ile telafuzda ayniyet bulunduğu, ürünlerin hitap ettiği kesimin ortalama tüketici kesimi olduğu, bu durumun bile karıştırılma ihtimalinin gerçekleştiğinin kabulü için yeterli olduğu, davalının … ibaresinin lacivert olması ile davacının mor rengine yaklaşan kullanımın bulunduğu, davalının … ibareli markasında da tescil ettirdiği renkleri değil mor lacivert arası patlıcan moru rengini kullandığı, tanınmış markanın haklı ününden yararlanma kastı nedeni ile iyi niyetten bahsedilemeyeceği, tüketici nezdinde davalı markalarının davacı aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları üreten işletmeler arasında idari ekonomik anlamda bir bağlılık olduğu düşüncesine kapılmaları hissini verdiği, Paris Sözleşmesi kapsamında tanınmış marka olarak nitelendirilen davacı markasının tanınmışlığından davalının yararlanma kastının bulunduğu, davacının markasının tanınma kabiliyeti yüksek olan işaretler içeren güçlü markasının bulunduğu, uzun yıllar kullanım ve yoğun bir reklamla bu gücün elde edildiği, davacının meydana getirdiği markanın ihlale maruz kalma oranının daha yüksek olduğu, bu nedenle davacının tanınmış markasına sağlanacak olan koruma alanının da zayıf işaretlere nazaran daha geniş olması gerekeceğinin şüphesiz olduğu, tanınmış markadan söz edilebilmesi için reklam gücü yüksek, kalite sembolü haline gelmiş bir markanın sadece o markayı taşıyan mal ya da hizmetlerle ilgili çevre içinde değil bu çevre dışında, o mal ya da hizmetle ilgisi olmayan kişilerce de bilinmesi gerektiği, markanın ilgili tacirler ya da o malın alıcıları değil, bu mal ile ilgili olmayanlar tarafından da bilinmesi halinde tanınmış markadan bahsedilebileceği, bir markanın tanınmış olduğunu söyleyebilmek için, markanın konulduğu mamülün birden bire düşünmeden ve bir hatıranın yardımıyla hatırlanmayan, refleks halinde düşünülmesi gerektiği, genellikle tüketicinin zihninde bir fikir uyandıran markanın tanınmışlık derecesine ulaşmış olacağı, mahkeme ilamları ile davacı markasının Türkiye ve dünya çapında tanınmış marka olduğunun tespit edildiği, basiretli tacir olması gereken davalının işi gereği gereken özeni göstermemekle iyi niyetli kabul edilemeyeceği, davalının fiillerinin marka hakkına tecavüz sayılan fiillerden olduğu, davalının dava tarihinden önceki kullanımlarının karıştırılma ihtimali olan pek çok unsuru bünyesinde barındırdığı, mezkur marka tecavüzlerinin aynı zamanda haksız rekabet teşkil eden fiiller olduğu, davalının markaları tescilli ise de davalı kullanımlarının tescilli olduğu hali ile değil davacı markasına yanaşmak suretiyle gerçekleştiği sabit görülmekle davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiği, davalının ticaret şirketi olması karşısında basiretli tacir olarak davranması gereği ile tanıtım faaliyetlerinde kullanılan ifadelerin yanıltıcı mahiyette olmaması gerektiği dikkate alınarak davalı şirketin birebir davacının tanınmış markasını kendisine ticaret unvanı, alan adı ve marka olarak seçmesinin iyiniyetli olarak düşünülemeyeceği bu açıdan alan adının terkinin gerektiği, yargılama sırasında davalı ticaret unvanını değiştirdiğinden bu talep yönünden davanın konusuz kaldığı belirlenmiştir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; davacının tescilli marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, davalının ticaret unvanını yargılama sırasında değiştirdiğinden bu yöndeki talep konusuz kaldığından unvan terkini talebi yönünden esasla ilgili karar verilmesine yer olmadığına, davalı adına … no ile tescilli “…”, … no ile tescilli “…”, … no ile tescilli “… SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ”, … no ile tescilli “…” markalarının hükümsüzlüğüne, karar kesinleştiğinde TPMK’na ilanın gönderilmesine, www…..com.tr alan adının terkinine, davanın etkinliğinin temini bakımından HMK 389. vd. maddelerine göre; davalının davacının tanınmış markası olan … ve … renk ile çağrışım yapan ambalaj, etiket,kutu, koli gibi kullanımlarının keza sosyal medya hesaplarında tanıtımının önlenmesine, davacı markası ile çağrışım yapan üzerinde … ibaresi bulunan ürünlerin üretim,satış ve ihracının önlenmesine, karar kesinleştiğinde karar özetinin masrafı davalıdan alınmak üzere günlük yayın yapan bir gazetede bir kez ilanına dair ilk derece Mahkemesi tarafından verilen karar gerekçeli ve isabetli bulunmuş olup aksi yöndeki davalı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiş, yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir. Neticeten, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belge- bilgi ve delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18/12/2018 tarih ve 2018/72 E. 2018/508 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50-TL daha harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz başvurusunda bulunma yasa yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/06/202