Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1383 E. 2022/1764 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1383
KARAR NO: 2022/1764
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/12/2018
NUMARASI: 2017/995 E. – 2018/1358 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo İlişkisinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile dava dışı … arasında …’ın yüklenicisi olduğu Ardahan İli, Merkez İlçesi, … Mahallesi … Ada … parsel nolu taşınmaz üzerine yapılacak 6 katlı betonarme binadaki bir dairenin davacıya satışı hususunda anlaşmaya varıldIğını, bu çerçevede davacının adı geçen yükleniciye 14.500-TL bedelli 09/10/2015 düzenleme 10/12/2015 vade tarihli senedi düzenleyerek verdiğini, yüklenicinin yapımını üstlendiği binayı yarım bıraktığını, bu hususun Ardahan Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/2 Değişik İş sayılı dosyası ile tespit edildiğini, inşaatın daha sonra başka firma tarafından tamamlandığını ancak yükleniciye verilen senedin ciro edilerek davalıya verildiğini, müvekkili hakkında senede dayalı takip başlatıldığını, süresi içinde itiraz edemediklerinden takibin kesinleştiğini, davacı ile takip alacaklısı arasında her hangi bir akdi ilişki bulunmadığını, takip dayanağı senet üzerinde her ne kadar “teminat” ibaresi yer almasa da bu senedin daire satış bedeline teminat olarak verildiğinin açık olduğunu beyanla davacının davalı tarafa borçlu olmadığının tespitini ve bedelsiz kalan çekin iptalini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Takip ve dava konusu senet metninin “teminat” ibaresini içermediğini, buna dair delil bulunmadığını, müvekkilinin takip ve dava konusu senedi ciro yoluyla iktisap eden 3. kişi olduğunu, kambiyo senetlerindeki mücerretlik ilkesi gereğince temel ilişkiden kaynaklanan hususların müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; “… Davacı vekili dava konusu bononun müvekkili ile dava dışı … arasında, …’ın yüklenicisi olduğu Ardahan İli, Merkez İlçesi, … Mahallesi … Ada … parsel nolu taşınmaz üzerine yapılacak 6 katlı betonarme binadaki bir dairenin davacıya satışı hususunda yapılan sözleşme kapsamında düzenlendiğini, senet metni üzerinde “teminat” ibaresi yazmasa bile senedin satış bedelinin teminatı olarak verildiğini, bono alacaklısının temel ilişkiden kaynaklanan edimini yerine getirmemesi sebebiyle bononun bedelsiz olduğunu, bononun kötü niyetle ciro edildiğini iddia etmesi karşısında ispat yükü senet metnini talil eden ve bedelsizlik iddiasında bulunan davacıya düşmektedir. … Dosyaya ibraz olunan adı yazılı … Yapı İnşaat Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinden davacı ile dava dışı … arasında, …’ın yüklenicisi olduğu Ardahan İli, Mer- kez İlçesi, … Mahallesi … Ada … parsel nolu taşınmaz üzerine yapılacak 6 katlı betonarme binadaki bir dairenin davacıya satışı hususunda anlaşmaya varıldığı, satış bedelinin = 100,0= lira olarak belirlendiği, alıcı durumundaki davacıdan bu satışa mahsuben 15 bin liralık çekin peşinat olarak verildiği, Ardahan Sulh Hukuk mahkemesi’nin 2016/2 D.ş sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporundan davacıya satışı vaat olunan dairenin inşaatının % 60,84 oranında tamamlandığı, teslime hazır olmadığı, yine davacı tarafça ibraz olunan bina yapım sözleşmesinden ve faturalardan davacının sözleşme konusu binadaki eksikliklerin davacı tarafça masraf sarf olunmak suretiyle dava dışı şirket tarafından tamamlandığı, nüfus aile kaydından bono alacaklısı … ile takip alacaklısı ciranta …’ın karı-koca oldukları anlaşılmış ise de ; Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi içeriğinde dava ve takip konusu 09/10/2015 tanzim , 10/12/2015 ödeme tarihli 14.500,00 TL bedelli bono ile ilgili bir kayda yer verilmediği gibi, 15 bin liralık çek verildiğinden bahsedildiği tespit edilmiş, bu bononun teminat amacıyla, ifa uğruna vs verildiğine dair HMK 200 vd. md anlamında delil ileri sürülememiştir. Bu durumda ” illetten mücerretlik ” ilkesi gereğince , davacı ile dava dışı … anasındaki gayrimenkul satış vaadine ilişkin temel ilişkiden kaynaklanan itiraz ve def’iler kambiyo alacaklısı durumundaki davalıya karşı ileri sürülemeyecektir. … Diğer yandan, davacının delilleri arasında “açıkça ” yemin deliline dayanmadığı gözetilerek ” yemin ” delili hatırlatılmamıştır. … Toplanan deliller ile dosyadaki bilgi ve belgeler göre yapılan yargılama sonunda : dava ve takip konusu bononun “nakden” kaydı taşıdığı, davacının dava dilekçesindeki beyanı ile senetteki ihdas sebebini talil ettiği, ispat yükü üzerinde olan davacının iddiasını yasal deliller ile ispat edemediği sonucuna varılmakla …” gerekçesi ile davanın ve davalı tarafın yasal şartları oluşmayan kötü niyet tazminatına ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi ve yargılama şamalarındaki beyanları tekrarla, bono alacaklısı olarak görünen …’ın bonoyu davalıya ciro etmediğini, davalı …’ın bonoyu takibe koyma yetkisi olmadığını, davalının senedi beyaz ciro ile aldığı iddia edilmekte ise de davalı ile senet alacaklısının eş olması ve senedin ciro edildiğine dair hiçbir delil vasıtası sunmamış olmaları göz önünde bulundurulduğunda bu iddianın gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin bono karşılığında herhangi bir borcunun bulunmadığını, bono alacaklısı …’ın Ardahan ilinde müteahhitlik yapmakta iken müvekkili ile inşaatı yapılmakta olan daire satışı için anlaştıklarını, işbu anlaşma her ne kadar şekil şartları açısından noksan olsa da inşaatın Ardahan İli Merkez İlçesi … Mahallesi … Ada … Parsel sayılı taşınmaz üzerinde yapılacak 6 katlı betonarme binadan alınacak daire üzerine olduğunu, söz konusu inşaatın yapımı devam etmekte iken, müteahhit …’ın sahibi olduğu … Hayv. Ltd. Şti.’nin işlerini yarım bıkarak kaçması sonucu inşaat yarım kaldığını ve tamamlanmadığını, Ardahan Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/2 Değişik İş sayılı kararı ile delil tespiti yapıldığını, bilirkişi raporunda yapının mevcut durum yüzdesinin %60,84 olduğunun belirtildiğini, KDV hariç eksik yapının yaklaşık maliyetinin 1.454.921,78-TL olduğunun mütalaa edildiğini, davalı tarafça gönderilen ihtarnamede müvekkilinin ödediği miktarın 50.500-TL olduğunu, yapılan inşaat neticesinde karşı yanın alacağının ödendiğini, bu doğrultuda yapının eksik kısmı için başka bir firma ile anlaşılıp ve … İnşaat isimli firma ile tamamlandığını, müteahhidin eksik bırakıp kaçması ile ilgili olarak müvekkilince Ardahan SGK İl Müdürlüğü’ne ifade verildiğini, her ne kadar bonoda teminat senedi ibaresi bulunmasa da bu bononun … Yapı isimli şirketin yapacağı inşaat için verilmiş bir teminat senedi olduğunu, senette yazılı bulunan “nakden” ibaresinin müvekkili tarafından imzalandıktan sonra eklendiğini, bu hususta senette inceleme yapılmasını talep ettiklerini, şirket sahibi …’ın borçlarını ödememesi ve hatta bir bağımsız bölümü birden fazla kişiye satarak onlarca kişinin mağdur olmasına sebep olması karşısında halen teslim etmediği taşınmazlar için aldığı teminat senetlerini icra takibine koydurmasının hiçbir hukuki kaide ve vicdan ile örtüşür nitelikte olmadığını, davalının bu bonoyu kanunun arkasından dolanarak şirket adına icara takibine koyması ve bu senetten kaynaklanan –gerçekte olmayan- borcu tahsil etmeye çalışması kabul edilebilecek bir durum olmadığını, davalının senedin arka yüzünde görüleceği üzere kendisine ciro dahi edilmeyen senetten dolayı alacaklı olduğunu kabul etmenin hukuken de mümkün olmadığını, kambiyo senedindeki mücerretlik ilkesi gereği senedin esas borç ilişkisinden soyut bir alacak olduğu iddiasının kendi içinde çelişkiler barındırdığını, çünkü davalının eşinden olan bir alacağının mevcut olması karşısında bu senedi alacaklının kendisine ciro edebileceğini, bu durumun hakkaniyet ile bağdaşmadığını, ticari senet alacağının prensip olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illî ilişkiye dayandığını, senet alacaklısı tarafından beyaz ciro ile eşine devredilen alacağa esas teşkil eden ve dosyaya sunulu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde yerine getirilmeyen sözleşme şartlarına rağmen “teminaden verildiği” taraflarınca yazılı delillerle ispatlanan senet alacağının bedelsiz kaldığının tespit edilmesi gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Dava ve takip konusu bononun ‘’nakden’’ kaydı taşıdığını, davacının senetteki ihdas sebebini talil ettiğini, ispat yükü üzerinde olan davacının iddiasını yasal deliller ile ispat edemediğini, müvekkili … tarafından Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile davacıya karşı 14.500-TL bedelli 09/10/2015 düzenleme tarihli ve 10/12/2015 vade tarihli bonodan kaynaklanan borcu sebebiyle 20.278,96-TL takip çıkışlı icra takibi başlatıldığını, icra takibine konu senedin beyaz ciro ile devraldığını, davacı yanın söz konusu bono sebebiyle borcu olmadığına dair beyanlarının kabul edilebilir bir tarafı bulunmadığını, bono alacaklısı …’a taşınmazın teminat senedi olarak verildiği iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, senette veya sözleşme metninde senedin teminat olduğuna dair hiçbir ibare bulunmadığını, senette “nakden” ibaresinin yazılı olduğunu, bu ibarenin sonradan eklendiğine dair istinafın yeni ileri sürülmüş olması sebebiyle incelenemeyeceğini, müvekkili …’ın, lehtar ile keşideci davacı arasındaki temel ilişkiden bağımsız olarak söz konusu senedi iktisap ettiğini, … tarafından yapılan inşaatta müvekkili … tarafından ödünç verilen altın takıların kullanıldığını, 2014 yılında müvekkilinin Ankara Batı 4.Aile Mahkemesi 2017/983 Esas sayılı dava ile açtıkları boşanma davasından bu yana müvekkili birlikte yaşamadığını, uzun süredir fiili olarak ayrı yaşadığını, müvekkilinin anlaşmalı boşanma davalarında esas tutulacak protokol gereği, altın takıların parasal değeri tutarında senet verip/ almayı kabul ettiklerini, bu sebeple … tarafından …’a dava konusu edilen senet ile birlikte başkaca senetlerin de cirolanıp teslim edildiğini, dosyaya sundukları taraflar arasında imzalanan protokol ile ispat edildiğini, bu konuda tanık beyanlarının olduğunu, davacı tarafından müvekkilin kötü niyetli olduğunun ileri sürülmesinin haksız olduğunu, müvekkili …’ın bu senedi ve bunun dışında kalan dava dışı senetleri …’dan iyiniyetli olarak iktisap ettiğini, davacı tarafından 50.500,00 TL ödeme yapıldığı ve herhangi bir borcu olmadığının ifade edildiğini ancak davacı tarafın işbu bono karşılığında herhangi bir ödeme yapmadığını, davacı tarafın ödeme yaptığına ve borçlu olmadığına ilişkin bir iddiası var ise bu iddiasını yazılı delillerle ispat etmesi gerektiğini beyanla davacının istinaf isteminin reddine karar verilmesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; İİK m.72’den kaynaklanan, Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takibe konu 14.500-TL bedelli, 09/10/2015 keşide ve 10/12/2015 vade tarihli bono sebebiyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı, senedin taşınmaz yapımı (Ardahan İli Merkez İlçesi … Mahallesi … Ada … Parsel sayılı taşınmazda 6 katlı betonarme bina) karşılığında dava dışı lehtara verildiğini ancak taşınmazın lehtar tarafından tamamlanmadığını bu sebeble senedin bedelsiz kaldığını ve ciro silsilesinde davalının isminin yer almadığını, davalının lehtarın eşi olması hasebiyle iyi niyetli sayılamayacağı yine dava dışı lehtarın eşi olan davalıya borçlu olmadığı iddiasında olup; davalı, bonoyu boşanma aşamasında olduğu eşi dava dışı lehtar …’dan beyaz ciro ile evliliğe bağlı mali alacakları için aldığını, bononun nakden kaydını içerdiğini, davacı tarafından sunulu taşınmaza ilişkin sözleşmede senedin teminata ilişkin olduğuna dair kaydın yer almadığını, senetle ispat kuralının geçerli olduğunu savunmaktadır. Bakırköy …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takibe konu bono incelendiğinde, 14.500-TL bedelli, 09/10/2015 keşide tarihli, 10/12/2015 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı- son cirantası …, bedeli nakden ahzolunduğu kaydını içerdiği tespit edilmiştir. Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip incelendiğinde, alacaklının …, borçlunun … olduğu takibin sebebinin mezkur bono olduğu tespit edilmiştir. Davacı tarafından dava dışı … ile imzalandığı beyan edilen dosyaya sunulan … Yapı İnşaat Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi incelendiğinde; bila tarihli, mezkur taşınmaza ilişkin sözleşmenin satıcı/ vekili Temel … ile alıcı/ vekili …arasında adi yazılı şekilde düzenlendiği, 15.000,00 TL bedelli çekin peşinat olarak ödendiğinin yazılı olduğu tespit edilmiştir. Ardahan Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/2 Değişik İş sayılı incelendiğinde dava dışı kişilerce dava dışı … Yapı … aleyhine tespit talebinde bulunulduğu, yapının %60,84 tamamlandığı, 2.260.412,22-TL bedele tekabül ettiğinin raporlandığı belirlenmiştir. Dava dışı … Yapı şirketi tarafından davacıya Ankara … Noterliği’nden keşide edilen 18 Eylül 2015 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamede, sözleşme gereği 115.000,00 TL bedel üzerinden anlaşıldığı, kat irtifakı tapusunun alındığı, tapunun devri için davacı tarafından ödenmesi gereken 64.500,00 TL bedelin ödenmesi gerektiği, 50.500,00 TL’lik teminat senedinin iadesinden kaynaklanan zararların ödenmesi gerekeceğinin ihtar edildiği belirlenmiştir. UYAP üzerinden yapılan nüfus kayıt araştırmasında davalının eşinin dava dışı … olduğu tespit edilmiştir. Somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 557. maddesinde kıymetli evrak “Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunlarda mündemiç olan hak senetten ayrı olarak dermeyan edilemediği gibi başkalarına da devredilemez.” şeklinde tanımlanmıştır. Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı (Kuru-El Kitabı), İstanbul 2013, s. 346). Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir sebeple hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Eldeki davada davacı, paranın sebep davalılara verilmesi lazım gelmediğini ispatla yükümlüdür. Her senedin düzenlenmesinin altında yatan bir sebep/ilişki vardır. İlletten mücerret olan kambiyo senetleri “ifa amacıyla” ya da “ifa yerine” düzenlenebilir. İfa amacıyla düzenlendiğinde, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı sürece asıl borç ilişkisi ortadan kalkmaz. Kambiyo senedinin bu iki sebepten hangisi için düzenlendiğinin açıkça belirtilmediği durumlarda, kambiyo senedinin ifa amacıyla düzenlendiği kabul edilir. Bir başka anlatımla, kambiyo senedinin mevcut asıl borç ilişkisinden doğan alacağın ifasını teminen, bu alacağın ifasının gerçekleştirilmesi uğruna düzenlenmesi esastır (Bozer, Ali/Göle, Celal: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2018, s.68). Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde -şart olmamakla birlikte- genellikle satım, bağışlama, kira, taşıma gibi bir borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kambiyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz; kambiyo senedinin ifa yerine değil ifa uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur. Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü hâlinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemez. Temel borç ilişkisinden doğan def’îler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin taraflarının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi hâlleri dışında, kambiyo ilişkisinde ileri sürülemez. Zira temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabidir. Borçlu, kambiyo senedi sebebiyle alacaklıya karşı, genel olarak ya kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ya da temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir sebeple sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunabilir. Başka bir deyişle borçlunun kambiyo senedi borcundan dolayı sorumlu olmaması, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan doğan sebeplerden kaynaklanabileceği gibi, temel borç ilişkisine yönelik sebeplere de dayanabilir. Borçlunun, kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ileri sürerek açtığı menfi tespit davası esasında maddi hukuk anlamında bir itiraz sebebine dayanılarak açılmaktadır. Bu kapsamda hükümsüzlük sebebine dayalı menfi tespit davalarında, uyuşmazlık temel ilişkiden değil, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan kaynaklanmaktadır. Bu davalarda, kural olarak, davacının iddiası çoğu kez tüm senet ilgililerine karşı öne sürülebilen mutlak def’îlere dayanmaktadır. Örneğin; kambiyo senedinin zorunlu şekil şartları içermemesi, kambiyo alacağının zamanaşımına uğraması, vadeyi beklemeden istemde bulunulması, ciro zincirindeki kopukluk, başvuru hakkının yitirilmiş olması, senette yazılı kısmî ödeme açıklaması, sorumsuzluk kayıtları ya da bir kambiyo taahhüdünün senet yapma iradesindeki bozukluk sebebiyle sahibini bağlamayacağı yönündeki iddialar hükümsüzlük sebebine dayalı menfi tespit talebine konu oluşturur. Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir sebeple sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına sebep olan temel alacağın herhangi bir sebeple mevcut olmamasıdır (İnan, Nurkut: Türk Hukukunda Hatır Senetleri ve Özellikle Hatır Bonoları, Ankara, 1969, s.16). Başka bir deyişle bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır.Bedelsizlik iddiası, 6762 sayılı TTK’nın 599. (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı TTK) m.687) maddesi anlamında bir kişisel def’îdir. Bedelsizlik bir kişisel def’î olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’îni ileri sürebilir. Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 61 vd. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 77 vd.) maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’ini dermeyan etme hakkını vermektedir. Kambiyo senedi düzenlenmesine sebep olan hukukî ilişkinin, karşılıklı borç yükleyen sözleşme olması ve bu sözleşmeden doğan borcun ifası için kambiyo senedinin düzenlenmesi hâli ise sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, temel borç ilişkisindeki para borcunun (kambiyo senedindeki temel alacağın) karşılığı olan edimin ifa edilmemesi hâlinde kambiyo senedinin bedelsizliğinden bahsedebilmek için, borçlunun BK 106 ve 108’deki (TBK m. 125) seçimlik haklardan borcun ifa edilmemesi sebebi ile olumlu zararının tazminini veya sözleşmeden dönerek olumsuz zararının tazminini talep yolunu seçmesi gerekir. Zira seçimlik haklardan ilki olan borcun ifası ve gecikme tazminatının talep edilmesi durumunda, sözleşmenin ifasını talep eden taraf kendi borcunu ifa ile yükümlü olduğundan, senet henüz bedelsiz kalmayacaktır. Borçlunun zaten var olan borcun ifası ile gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçmesi ile alacaklı (kambiyo senedi borçlusu) ifayı talep etmek hakkını kaybederken, borçlu da asli edim yükümlülüğünü yerine getirme borcundan kurtulur. İşte bu noktada senedin bedelsizliği bu hâllerde gündeme gelecektir. Eldeki davaya konu bononun ön yüzü ve arka yüzü incelendiğinde, lehtarın ilk ciranta olması karşısında ciro silsilesinde kopukluk bulunduğundan bahsedilmesi mümkün bulunmayıp, bono davalının elinde olmakla ve takibe konulmakla davalının teslim suretiyle bonoyu beyaz ciro ile aldığı belirlenmiştir. Davacı tarafından dosyaya sunulu sözleşme incelendiğinde hem sözleşmenin tarafları farklı olup hem de sözleşmedeki bono bedeli farklı olduğundan davaya konu bononun sözleşmeye konu edilmediğine kanaat getirilmiştir. Bir an için aksi düşünüldüğünde bile sunulu sözleşme tarafları, senedin tarafları ile tespit kararı tarafları da farklı olmakla senedin nakden kaydını içermesi karşısında senedin taşınmaz bedeli olarak verildiğinden bahsedilmesi de mümkün değildir. Lehtar ile hamilin karı koca ilişkisinin bulunması senedin cirosuna engel bir durum değildir. Senedin nakden kaydını içerdiği sabit görülüp davacının senedin malen verildiğini ve davalının kötü niyetle senedi iktisap ettiğini dosyaya sunulu bilgi, belge ve delillerle ispatlayamadığına kanaat getirilmiştir. Bononun kambiyo vasfı gereği illetten mücerret olması ve yine şahsi def’ilerin davalıya karşı ileri sürülemeyeceği de yukarıda izah olunduğu üzere muhakkaktır. Dosyadaki bilgi, belge ve deliller davacının iddialarını kanıtlamaya elverişli bulunmamaktadır. Bu durumda ilk derece Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmesi isabetli bulunmuştur. Davacının bonoya keşideci olarak attığı imzanın sonuçlarına katlanması muhakkak olup nakden kaydının daha sonra yazıldığına dair iddia yargılama aşamalarında ileri sürülmemekle hem senedin geçerli olması hem de istinaf aşamasında yeni iddianın ileri sürülememesi sebebiyle HMK m.357/1 gereği dinlenemez. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, davacının istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/12/2018 tarih ve 2017/995 E., 2018/1358 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 15/12/2022