Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1380 E. 2022/1477 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1380 Esas
KARAR NO: 2022/1477
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 15/01/2019
NUMARASI: 2017/387 E. – 2019/3 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin gıda temizlik ve bakım ürünleri başta olmak üzere bir çok sektörde önde gelen lider ve tanınmış markaların sahibi olduğunu, “…+ ŞEKİL” markasının da dahil olduğu tanınmış “…” markalarının ve bu markaların kullanıldığı çay ürünlerinin satışa sunulduğu paketlerin özgün tasarımcısı, ambalaj kompozisyonunun fikir sahibi ve ilk kullanıcısı olduğunu, “…” ibaresinin ise davalının yiyecek sektöründeki ana markası olduğunu ve “…” şemsiye markası altında bir çok markası bulunduğunu, davalının … tescil numaralı “… ” markasını aralarında çaylar, buzlu çaylar ve bitki çayları ürünlerinin de bulunduğu bir kısım gıda maddeleri üzerinde tescil ettirdiğini, söz konusu markanın müvekkili şirkete ait tescilli ve tanınmış … markalarının çok uzun zamandan beri kullanıldığı “…” isimli ürün ambalajları ve dizaynı ile ayniyet arz ettiğini, her iki markadaki ana kelime ögelerinin farklı olduğunu, ancak markalardaki ana zemin renginin, kelime markalarının konumlandırma biçiminin, ambalaj fonunda parlayan güneş figürünün, çay yaprağının, kelime markalarını çevreleyen sarı renkli harenin, çay bardağının, ambalajın alt kısmında yer alan yeşil alanların ayniyet derecesinde benzer olduğunu, tüketiciler nezdinde karıştırılmaya sebebiyet verdiğini belirterek, bu sebeplerle davalıya ait … numaralı “… +şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Türkiye çay pazarında davalı şirketten çok önce var olan TPE nezdinde tanınmış marka tesciline sahip köklü ve itibarlı bir firma olduğunu, dava konusu markaların TPE bünyesinde 30.sınıfta tescil edildiğini, müvekkilinin markalarının tescil tarihinin davacı tarafın dayanak gösterdiği markalarından çok öncelere dayandığını, taraf markalarının benzerlik arz etmediğini, ambalajda yer alan renk ve çay filizi üzerinde davacının tekel hakkı bulunmadığını, davacı şirkete ait marka örneklerinin müvekkili şirketin tescilli markası ile kavramsal, sözcük anlamı, görsel, fonetik ve biçimsel olarak hiç bir benzerlik göstermediğini, müvekkili tarafından 15 yıla yakın süredir kullanılan ambalaj ve markanın kullanım ve tescilinin dava tarihi itibariyle kötü niyet oluşturduğu iddiasının kabul edilemeyeceğini beyan ederek, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…her iki tarafın markası da çay ürününde tescilli olan markalar olup, davalının markası davacının markalarından daha sonra tescil edilmiştir. Alınan her iki bilirkişi raporunda da, davacının logo/ambleminin beyaz renk ile yazılmış “…” yazısını çevreleyen şeklin arka planında kırmızı rengini kullandığı, logonun arka planında ve “…” ibaresinin sol köşesine gelen güneş ışığı şeklindeki beyan halenin yer aldığı (optik parlama efeketi), … markasının “…” ambalajında ise, sarı renkli zemin kullanıldığı, logo/ambleminin ambalajın üst ve ortasında yer aldığı, logo/amblemin arka planında … (optik parlama efekti), logo/amblemin hemen altında ürün türünün açıklamasının yazdığı, ambalajın alt bölümünde ise yeşil renk tonlarıyla çiftlik ve çay tarlası görselinin bulunduğu, “…” çay ambalajında ise … zemin kullanıldığı, logo/amblemin ambalajın üst ve ortasında yer aldığı, logo/amblemin arka planında güneş ışığı şeklinde beyaz halenin olduğu (optik parlama efekti), logo/amblemin hemen altında ürün türünün açıklamasının yazdığı, ambalajın sağ alt bölümünde ise … görselinin kullanıldığı, davalının çay ambalaj ve logosunda ise, logo/amblemin beyaz renk ile yazılmış “…” yazısını çevreleyen elips şeklinin içinde kırmızı renginden, koyu kırmızıya geçişli arka plan renginin kullanıldığı, logonun altında vektörel çizim şeklinde güneş ve yaprakları andıran çizimlerin olduğu, davalının “…” çay ambalajında ise, … zemin kullanıldığı, logo/amblemin ambalajın üst ortasında yer aldığı, logo/amblemin sol alt ve sağ alt tarafında soluk beyaz ile yaprak desenlerinin olduğu, logo/amblemin hemen altında ürün türünün açıklamasının yazıldığı, ambalajın sağında ise yaprak görselinin kullanıldığı, ambalajın en alt bölümünde vektörel olarak sarı renk tonları ile güneş ve yeşil renk tonları ile yaprak çizimlerinin yer aldığının tespit edildiği, bu incelemeye göre tarafların logo/amblemleri arasında iltibasa sebep olacak derecede benzerlik olmadığı, düşük düzeyde benzerlik olduğu, her iki tarafın çay ambalajında ağırlıklı olarak sarı renk kullanılmışsa da, iki ambalajın birbirinden farklı olduğu, yalnızca baskın rengin benzerliği sebebiyle ürünlerin karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacının “…” ambalajında yeşil renk tonlarıyla çiftlik ve çay tarlası görselini kullandığı, “….” ambalajında ise sağ alt bölümünde yaprak görselini kullandığı, davalının “…” ambalajının en alt bölümünde vektörel olarak sarı renk tonları ile güneş ve yeşil renk tonları ile yaprak çizimlerinin kullanıldığı, bu desenin davacının logo/ambleminde yer alan çizimlere benzer olduğu, ancak bu ortaklıkların, markaların ve ambalajların benzer olarak değerlendirilmesi için yeterli olmadığı, sarı rengin çay ambalajlarında sıkça kullanıldığının sektör bilirkişisi tarafından tespit edildiği, çay yaprağı ve yeşil rengin de ürünün tanıtımında kullanılması mutat renk ve görseller olduğu, tek bir kişinin tekeline bırakılamayacağı, davalının davacıya ait marka ve ambalajları ile iltibas yaratma amacıyla markasını tescil ettirdiğine dair bir tespit yapılamadığı, tarafların markalarının ve ambalajlarının birbiri ile mevcut farklılıkları sebebiyle çay ürününün alıcısı olan ortalama tüketiciler tarafından karıştırılma ihtimallerinin bulunmadığı, davalının markası için hükümsüzlük koşullarının mevcut olmadığı anlaşılmakla, davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; … ‘ın kullandığı benzerlikler sebebiyle tüketici tarafından iki ürünün karıştırılmaya müsait olduğunu, bütüncül olarak müvekkili markaları ile karıştırılabilir nitelikte olduğunu, davalının hiçbir teknik zorunluluk bulunmamasına rağmen müvekkilinin tescilli markalarındaki unsurları aynen kullanmasının kötü niyetini gösterdiğini, Davalı markasının davacı markası ile pek çok noktada benzeştiğini, Mahkeme kararının ”bütünsel yaklaşım” prensibine aykırı olduğunu, davalının, tanınmış ”…” markasının itibarından faydalanmak istediğini ve ısrarla takibe devam ettiğini, taraflar arasında görülen ve Yargıtay onamasından geçerek kesinleşen emsal kararlar bulunduğunu, marka sahibinin markanın sulandırılmasını ve lekelenmesini engelleme hakkının bulunduğunu, Somut olayda yalnızca iltibas üzerinden değil, haksız rekabet hükümleri de dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerektiğini beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı; davalıya ait …. tescil numaralı ürün ambalajı şeklindeki markanın, kendisi adına tescilli “…” ve ”…” ibareli ürün ambalajları ve dizaynı ile ayniyet arz ettiğini, davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini iddia etmiştir. Dosyaya celbedilen TPMK kayıtlarına göre; … numaralı “… ” markasının 31.01.2007 tarihinde, … numaralı “… ” markasının 24.08.2010 tarihinde, … numaralı “… ” markasının 26.01.2011 tarihinde, … numaralı “şekil (…)” markasının 12.11.2008 tarihinde, … numaralı “…” markasının 18.03.2004 tarihinde davacı adına; dava konusu olan … numaralı “… … şekil” markasının 05.05.2016 tarihinde davalı adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Davalı; hükümsüzlüğü talep edilen marka ile davacı markaları arasında bir benzerlik bulunmadığını savunmuş, Mahkemece bilirkişi raporlarına itibar edilerek iltibas tehlikesinin bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş, karar yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı markası, markanın tescil edildiği çay ürünü ambalajının görselinden oluşmaktadır. Dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 61. maddesinde, marka hakkına tecavüz sayılan fiilleri sıralamakta ve 42. maddesi ile de bir markanın hükümsüz sayılmasına sebep olacak haller düzenlenmektedir. KHK’nın 9. maddesi uyarınca, tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu sebeple bağlantılı olduğu ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan bir işaretin kullanılması, iltibas suretiyle marka hakkına tecavüz oluşturur. Bağlantı ihtimali, marka ile işaretler arasında veya marka veya işaretin kaynağı arasında da olabilir. 556 sayılı KHK’da ayrıca, markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit fiili de marka hakkına tecavüz sayılmıştır. KHK’nın 42. maddesi ise; bazı hallerde markanın hükümsüzlüğüne karar verilebileceğini düzenlemiş ve KHK’nm 7 ve 8. maddelerine aykırılığı, hükümsüzlük halleri arasında saymıştır. Bunlardan marka tescilinde nispi ret sebeplerini düzenleyen m 8/l-b hükmü uyarınca; “Tescil için başvurusu yapılan marka tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa bu durum. marka sahibinin itirazı üzerine bir tescil engeli veya her nasılsa tescil gerçekleşmiş ise madde 42 uyarınca bir hükümsüzlük sebebi teşkil eder. Görüldüğü üzere. 556 s. KHK’daki düzenleme uyarınca; tescil edilmiş veya daha oncc tescil başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal ve hizmet sınıfları ile aynı veya benzer sınıflarda, o markanın aynısı veya benzerinin tescil edilmesi ve halk tarafından bu iki markanın karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimalinin mevcut olması halinde, önceden tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış marka sahibi, sonradan yapılan tescilin hükümsüzlüğünü talep etme yetkisine sahip olmaktadır. Karıştırılma (iltibas) tehlikesi, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. Karıştırma ihtimali incelemesi, esas itibariyle markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel izlenime göre ve markaların asli ve ayırt edici unsurları esas alınarak yapılmalıdır. Bu inceleme sırasında önce sınıfsal benzerlik olup olmadığı araştırılmalı, daha sonra ortalama tüketici kitlesi de dikkate alınarak, markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal bir benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama tüketicinin markayı taşıyan mal veya hizmetin kaynağı konusunda yanılgıya düşüp düşmeyeceği, işletmeler arasında organik, işletmesel bir bağlantı olduğunu düşünüp düşünmeyeceği, sonraki markayı, önceki markanın bir serisi gibi algılayıp, algılamayacağı hususlarının tartışılması gerekmektedir. Belirtmek gerekir ki; iltibas değerlendirmesinin hukuki bir konu olması sebebiyle bilirkişi değerlendirmesine ihtiyaç bulunmadığı, bu konunun hâkim tarafından değerlendirilmesi gerektiği yönündeki 08.06.2016 tarih, 2014/11-696 Esas, 2016/778 Karar sayılı HGK kararı dikkate alınarak değerlendirmenin hakim tarafından yapılabileceği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde değerlendirmeye geçilmiştir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; davalıya ait … tescil numaralı ürün ambalajı şeklindeki markanın, davacı adına tescilli …, …, …, …, …. markaların bir araya getirilerek oluşturulup oluşturulmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Davalıya ait dava konusu markanın benzer olup olmadığının tespiti ve ortalama tüketici nezdinde karıştırılma tehlikesi; markaları oluşturan harf. kelime, şekil gibi asli ve yardımcı unsurların bütünsel olarak değerlendirilmesinden geçmektedir. Zira markalar, bütünü itibariyle bıraktıkları izlenim ve tümüne hâkim olan görünüşleri itibariyle benzerlerinden ayırt edici nitelikle olmalıdır. Bu sebeple markalar kıyaslanırken, markaların içerisinde yer alan unsurlardan yalnızca bir veya birkaçı üzerinden benzerlik değerlendirmesi yapmak yerine markaların genel görünümü, yani bütünsel benzerliği dikkate alınmalıdır. Davacı ve davalıya ait markaları, genel görünümleri itibari ile kıyaslanırken, bu markaların ilk (yüzeysel) bakışta ayırt edici olup olmadıkları önem arz etmektedir. Benzerliğin tespitinde, markalar arasındaki farklılıklardan çok ortak özelliklere ağırlık verilmesi gerekmektedir. Zira önemli olan markalar arasında benzeyen kısımların iltibas yaratmasının ihtimal dahilinde olup olmadığının tespit edilmesidir. İltibasın gerçekleşme ihtimali dahi ihlalin varlığı için yeterli olmaktadır. Bu kapsamda, davalı markasına ilişkin olarak; ambalajın orta üst bölümünde firmanın diğer ürünlerinde de kullandığı ”…” ibaresini içerir logo bulunduğu, orta alt kısımda “…” ibaresi bulunduğu, sağ alt köşesinde yeşil çay filizi bulunduğu, karşılaştırma açısından; davacıya ait markaların genellikle sarı ana zemin üzerinde ortalanmış kırmızı-beyaz … logosu olduğu, ardında sol köşede konumlandırılmış ışıyan dairesel harekete sahip çizgisel formdan ve ortasında belirginleşen ışıklı alandan oluşan güneş imajı bulunduğu, bazı davacı markalarında orta kısımda siyah renkte harflerle yazılmış ”…” ve ”…” ifadesinin yer aldığı, bir markasında sağ alt köşede dört yapraklı dışa dönük çay filizinin bulunduğu; davalıya ait şekil markasında ise, yine yapraklı bir çay filizinin sağ alt köşede konumlandırıldığı ve farklı olsa da orta kısımda bir güneş imajı kullanıldığı, her iki markada da marka sözcüklerinin kırmızı fon içerisinde beyaz renkte yeraldığı, davalı markasında davacı markasında olduğu gibi hakim rengin sarı renk olduğu, bu hususların bütünsel olarak davacının markaları ile benzerliğe yol açtığı, davalının hiçbir zorunlu sebep yokken ve sınırsız seçenek özgürlüğü varken yukarıda değinilen benzer tercihleri yapmasının dürüstlük kuralına aykırı davranış olarak kabul edilmesi gerektiği, açıklanan sebeplerle somut olayda iltibas tehlikesinin bulunduğu, bu durumun aynı zamanda markaya tecavüz fiilini oluşturduğu ve hükümsüzlük koşullarının gerçekleştiği anlaşılmakla, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi hatalı görülmüştür (Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/14766 Esas, 2017/2613 Karar sayılı ilamı ile Dairemizin 2020/1008 Esas, 2022/560 Karar sayılı ilamı). Açıklanan sebeplerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulması yönünde karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/01/2019 tarih, 2017/387 E., 2019/3 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, Bu kapsamda; 3- Davanın KABULÜNE,4- Davalı adına tescilli 2012 92427 sayılı markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,5- Kararın kesinleşmesini müteakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna gönderilmesine, 6- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 6/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 29,20 TL’nin mahsubu ile bakiye 51,50 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 6/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 29,20 peşin harç, 4,30 TL vekalet harcı, 6.000,00 TL bilirkişi ücreti, 158,60 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 6.221,30 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 6/c-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 7- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;7/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,7/b-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 51,43 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 172,73 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,7/c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,8- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 20/10/2022