Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1379 E. 2022/1475 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1379 Esas
KARAR NO: 2022/1475
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 25/12/2018
NUMARASI: 2017/15 E. – 2018/376 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)|Marka (Maddi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket … Ltd. Şti. adına tescilli “…” isimli markanın davalı …- … Adi Ortaklığı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak kullanılmış olduğunu, müvekkiline ait markanın yer aldığı tabelalarının ihtarlara rağmen indirilmediği ve müvekkilinin bu sebeple maddi ve manevi zarara uğramış olduğunu, davalılar …- … Adi Ortaklığı ile Franchising anlaşması yapılması yönünde müvekkili şirket tarafından ihtarat yapılmış olmasına rağmen, davalıların bu konuda herhangi bir girişimlerinin olmadığını, sözleşmenin imzalanmaması neticesinde kullanımın sona ermesi hususunda davalı ortaklığa ayrı tarihlerde tekrar tekrar ihtar edilmişse de davalı adi ortaklığın haksız ve hukuka aykırı olarak “…” isimli marka ile müvekkil şirkete ait tabelaların kullanımına devam etmiş olduğunu, davalılara “…” markasının kullanımının talep edilmesi halinde taraflar arasında Franchising anlaşması yapılmasının gerektiği, aksi halde marka hakkının kullanımına devam edilmesi halinde fiilin tecavüz oluşturacağına dair 05.04.2013 tarihinde Kadıköy … Noterliğinin … yevmiye numaralı ihtarnamenin keşide edilmiş olduğunu, keşide edilen ihtarnameden sonra dahi adi ortaklığın Franchising anlaşması yapılması yönünde herhangi bir girişimi olmadığını ve bu sebeple 04.07.2013 tarihinde Kadıköy … Noterliği’ nin … yevmiye numaralı Franchising anlaşması yapılmamasının sonuçlarına dair ikinci ihtarnamenin keşide edilmiş olduğunu, bu ihtarnamede de taraflar arasında mevcut Franchising anlaşması bulunmaması sebebi ile “…” markasının kullanılmasına derhal son verilmesi ve müvekkili şirkete ait tabelaların indirilmesi hususu ve marka hakkının izinsiz kullanılması sebebiyle yasada belirtilen her türlü cezai şikayette bulunulacağı ve ayrıca tazminat haklarının dava açılması suretiyle kullanılacağının ihtar edilmiş olduğunu, davalılarca tüm bu ihtarlara rağmen markanın kullanılmaya devam edilmesi ve müvekkili markasını taşıyan tabelaların da hiçbir şekilde indirilmemiş olması sebebiyle müvekkili şirketçe marka hakkına tecavüz sebebiyle savcılığa suç duyurusunda bulunulduğu ve neticesinde, müvekkiline ait … isimli tescilli marka hakkına tecavüz sebebiyle İstanbul Anadolu Fikri Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2014/452 E. 2015/661 K. sayılı ilamı ile marka hakkına tecavüz sebebiyle davalıların cezalandırılmasına ve CMK’nun 231/6. maddesi gereği hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olduğunu, bu karar verildikten sonra dahi davalıların müvekkiline ait tabelaları indirmemekte ve marka hakkına tecavüze devam etmekte ısrar etmiş olduklarını, müvekkili şirket tarafından İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına yeniden şikayette bulunulduğu, 02.09.2015 tarihli iddianamede belirtildiği üzere “…şüphelilerin 18.06.2015 tarihi itibariyle … cad. … sokak No:… Kadıköy/İstanbul adresindeki iş yeri tabelalarında ve iş yeri masalarında şikayetçi şirket adına tescilli bulunan … markasını izinsiz olarak kullandıklarının tespit edildiğini, şüphelilerin adi ortaklık şeklinde işlettikleri işyerlerinde şikayetçi şirket adına tescilli bulunan markayı izinsiz kullanmak suretiyle şikayetçi şirketin marka hakkına tecavüzde bulundukları toplanan tüm delillerden anlaşıldığından…” şeklinde ifade bulunduğunu ve marka hakkına tecavüzün 2. kez tekrarlanmış olduğunu, marka hakkına tecavüzün devamı ve uzun isim kullanımı sebebiyle müvekkili şirketin hem maddi hem de manevi bakımdan zarar görmüş olduğunu, TTK nun haksız rekabete ilişkin 53-64 maddeleri gereğince müvekkilinin maddi bakımdan uğradığı zararın, uğranılan kar kaybının Mahkemece tayin edilecek bilirkişilerce tespiti neticesinde, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000 TL manevi 20.000 TL maddi tazminatın 25.09.2013 tarihinden itibaren işleyecek bankalara uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsili ile alacaklarının temini bakımından davalılara ait malvarlığı üzerine takdiren teminatsız ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda belirlenen maddi tazminat tutarı bakımından davayı 246.053,68 TL olarak ıslah ettiklerini beyan etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davacının maddi tazminat talepleriyle ilgili düzenlenen bilirkişi raporunda; davacının 31/07/2013-18/06/2015 tarihleri arasında muhtemel mal satış gelir zararının 762.939,99 TL olması gerektiği, davacının ibraz ettiği defter kayıtları, bilanço ve gelir tablolarındaki oranlar baz alındığında muhtemel gelirin dağılımına göre dönem itibariyle davacının 229.757,49 TL kar elde edeceği, ancak davacının ihtilaflı dönem itibariyle faaliyet giderlerinin %32.28 oranında yüksek seviyede gerçekleşmiş olması sebebiyle davacının elde etmiş bulunacağı brüt karından fazla miktarda 246.053,68 TL zarar ettiği bildirilmişse de, davalıların ticari kayıtları üzerinde inceleme yapılamadığından ticaret hacminin, satış ve kar miktarlarının tespit edilemediği, davalıların ticari iş hacmi bilinmeden davacının tespit edilen muhtemel gelirinin tamamından davalıların sorumlu tutulamayacağı, şayet “dava konusu markanın” haksız kullanımı sebebiyle davacının elde edebileceği muhtemel gelirinin belirlenememesi halinde ise, TBK’nun 50. maddesi uyarınca hakkaniyete uygun bir maddi tazminata ve buna göre takdir edilecek manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, bu durumda 50.000,00 TL maddi tazminata ve davalıların marka tecavüzünü ısrarla sürdürmüş olmaları, tecavüzün devam ettiği süre ve markanın kullanım şekli, davalıların iş yerinin İstanbul’un en işlek caddelerinden birinde olması dikkate alınarak 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçeleriyle, davanın kısmen kabulüne, 50.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın 25.09.2013 tarihinden işleyecek bankalarca uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin 196.053,68 TL maddi tazminat talebinin reddine,” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde ve aşamalarda yapmış olduğu açıklamalara benzer açıklamalarda bulunarak, hükmedilen maddi tazminat miktarının hakkaniyete uygun olmadığını, bilirkişi raporunda tespit edilen zarar miktarının 246.053,68 TL olduğunu, davalıların işyerinin konumunun dikkate alınması ve bu itibarla 20.000 TL manevi, 246.053,68 TL maddi tazminata hükmedilmesi gerektiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin sadece 2013 yılından kalma iş ilişkisi sebebiyle, davacı firmanın markasını müşteri masalarında kullandığını, yeni masa siparişi verildiği dönemde marka tecavüzü yapıldığının tespit edildiğini, müşteri masalarındaki logoların davacı tarafı ne gibi bir zarara uğratmış olduğunu anlamadıklarını, bir zararın varlığından söz edilse dahi yerel mahkemenin vermiş olduğu maddi ve manevi tazminat miktarının çok fazla olduğunu, yalnızca davacı defterleri incelenerek maddi zararın varlığı yönünde kanaate ulaşılamayacağını beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, marka hakkına tecavüzden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasıdır.Uyuşmazlık konusu; davacı adına kayıtlı ”…” ibareli markanın, davalılar tarafından işyerlerinde kullanılmak suretiyle marka hakkına tecavüzün gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmiş ise, davacının davalıların eylemleri sebebiyle uğramış olduğu bir maddi ve manevi zararın olup olmadığı, var ise miktarının ne olduğu hususlarında toplanmaktadır. Davacıya ait marka tescil kayıtlarına göre, … numaralı “…” markasının 29. ve 43. sınıflarda, 21/05/2012 tarihinde, … numaralı “…” markasının 30, 32, 33 ve 35. Sınıflarda 22/07/2014 tarihinde ve … numaralı “…”markasının 29, 30, 32, 33, 35 ve 43. sınıflarda 05/12/2016 tarihinde davacı şirket adına tescil edildikleri görülmüştür.Sınai Mülkiyet Kanununun 29. maddesinde marka sahibinin izni olmaksızın, tescilli olan marka ile aynı olan herhangi bir işaretin tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması marka hakkına tecavüz olarak tanımlanmıştır.Dosya kapsamı incelendiğinde; İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2014/24. Değişik iş sayılı dosyasında bulunan bilirkişi raporu ile, tespit isteyen … Limited Şirketi’nin tescilli markası olan … numaralı “…” markasının aleyhine tespit istenen …-… Ortaklığı’nın … caddesi, … sokak, No:… Kadıköy/İSTANBUL adresinde bulunan iş yerlerinin tabelasında, sipariş araçlarında, ön giriş kapısında, masa kenarlarında, menülerinde ve servis altlıklarında kullanıldığının tespit edildiği, İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2014/475 Esas, 2015/661 Karar sayılı kararına göre, … ve … haklarında şikayetçi … Limited Şirketi’nin marka hakkına tecavüz suçundan kamu davası açıldığı, suç tarihinin 25/09/2013 olduğu, yapılan yargılama sonucunda sanıkların cezalandırılmasına, CMK’nun 231/6. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği, Yine sanıklar hakkında aynı suçtan bu kez İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2015/689 Esas sayılı davasının açıldığı, suç tarihinin 18/06/2015 olduğu, davada, davalı sanıklar hakkında mahkûmiyet kararı verildiği, kararın istinaf edildikten sonra kesinleştiği, Dolayısıyla, davalı vekilinin istinaf dilekçesinde de ikrar ettiği üzere, davalıların, davacıya ait markayı iş yerlerinin tabelalarında, sipariş araçlarında, ön giriş kapısında, masa kenarlarında, menülerinde ve servis altlıklarında izinsiz kullanmak suretiyle Sınai Mülkiyet Kanununun 29.maddesi kapsamında marka hakkına tecavüzde bulundukları, Sınai Mülkiyet Kanununun 149. maddesinde marka hakkına tecavüz edilen marka sahibinin fiili tecavüzün olup olmadığının tespitini, muhtemel tecavüzün durdurulmasını, tecavüz fiillerinin durdurulmasını, tecavüzün kaldırılmasını, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabileceğinin düzenlendiği, buna göre davacının maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabileceği, aksi yöndeki davalı istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Maddi zararın tespiti bakımından, davalı tarafından ticaret defter ve kayıtların ibraz edilmediği, davacının ticari defterleri üzerilerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda sunulan rapora göre, davacının 31.07.2013-18.06.2015 tarihleri arasındaki muhtemel mal satış gelir zararının toplam 762.939,99 TL olması gerektiğinin hesaplandığı, muhtemel gelirin dağılımına göre, dönem itibariyle davacının 229.757,49 TL kâr elde edeceğinin hesaplandığı, ancak davacının taraflar arasında ihtilaf konusu olan dönem itibariyle faaliyet giderlerinin %32,28 oranında yüksek seviyede gerçekleşmiş olması sebebiyle, elde edeceği brüt kârından fazla miktarda 246.053,68 TL zarar etmiş olacağının belirtildiği, davacının da bu miktar üzerinden maddi tazminat talebini ıslah ettiği, ancak Mahkemece salt davacı defterleri üzerinden hazırlanmış bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağı gerekçesiyle Türk Borçlar Kanununun 50. maddesine göre tazminat miktarının belirlendiği görülmüş olup, davacı defter ve kayıtlarının hükme esas alınmadığı, aksi yöndeki davalı istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalıların ticari kayıtları üzerinde inceleme yapılamadığından ticaret hacminin, satış ve kar miktarlarının tam olarak tespit edilemediği, davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalının markasal kullanımının davacının zararına etkisinin tam olarak tespit edilemediği, salt davacıya ait ticari defter ve kayıtların da davalı aleyhine delil teşkil etmeyeceği, bu sebeple davacının tespit edilen muhtemel gelirinin tamamından davalıların sorumlu tutulamayacağı, bu durumda Türk Borçlar Kanununun 50. maddesi gereğince hakkaniyete uygun bir maddi tazminata ve buna göre takdir edilecek manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, davacının sair istinaf sebepleri yerinde görülmesi tarafların ekonomik durumu, ihlalin sayısı ve derecesi, kusur durumuna göre, davalı işyerinin konumuna ve bu itibarla elde edeceği muhtemel kazanca göre, maddi tazminatın bir miktar artırılarak 100.000,00 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı görülmüş olup, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kısmen kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.Davacı tarafından talep edilen maddi tazminatın mahkemenin takdiri sebebiyle indirim uygulandığından, kabul edilmeyen kısım yönünden davalılar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığı kanaatine varılarak vekalet ücreti takdir edilmemiştir.Açıklanan sebeplerle davalı istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesine göre esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ise, kısmen kabulüne kısmen reddine, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kısmen kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE 3- İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/12/2018 tarih, 2017/15 E., 2018/376 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, bu kapsamda; 4- Davalıların davacıya ait “…” markasını iş yerlerinde izinsiz olarak kullanmak suretiyle marka haklarına tecavüz etmeleri sebebiyle 100.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın 25.09.2013 tarihinden işleyecek bankalarca uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 5-Davacının fazlaya ilişkin 146.053,68 TL maddi tazminat talebinin REDDİNE, 6- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 6/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 8.197,20 TL nispi karar harcından peşin alınan 4.543,10 TL’nin mahsubu ile bakiye 3.654,0 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 6/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 4.543,10 TL peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 241,60 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 6.820,70 TL yargılama giderinden davanın kabul ret oranına göre 3.273,94 TL’sinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 6/c-Davalılar tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre maddi tazminat talebi yönünden 16.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 6/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/(1). maddesine göre manevi tazminat talebi yönünden 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 6/f- Davacı tarafından talep edilen maddi tazminatın mahkemenin takdiri sebebiyle indirim uygulandığından, kabul edilmeyen kısım yönünden davalılar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 7/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 7/b- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince davalılardan alınması gereken 4.781,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.196,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.585,70 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 7/c- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 81,25 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 229,65 TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 7/d- İstinaf yargılaması için davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerilerinden bırakılmasına, 7/e- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 8- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 20/10/2022